Osmanlı’ya karşı savaşan Osmanlı

Humbaracı Ahmed Paşa
Humbaracı Ahmed Paşa

Humbaracı Ahmed Paşa, 1716’da Varadin Savaşı’nda Avusturya kuvvetlerinden bir kısmının kumandanı olarak Osmanlılara karşı savaşmıştı. Ancak gün gelecek, Osmanlı saflarında yer alacaktı.

Alexander Comte de Bonneval ismi ilk okuyuşta size yabancı gelebilir. Peki ya Humbaracı Ah­med Paşa? Okul sıralarında iyi bir öğrenciyseniz tarih dersle­rinden, tarihe meraklı biriyseniz genel kültür bilgilerinizden hatırlayacaksınız onu.

Osmanlı'da 18. yüzyılda başlatılan yenileşme hareketlerinin gerçekleşmesine yardımcı olan Fransız uzmanların başında Bonneval Ahmed Paşa gelir. Osmanlıların Humbaracı Ahmed Paşa olarak tanıdıkları, modern savaş tekniklerinin kullanıl­ması ve askerî sahada Batı'da gelişen yeniliklerin başarılarıyla uygulanmasında önemli bir yere sa­hip olan Comte de Bonneval, daha çok askerlik ve harp sanatındaki başarılarıyla şöhret kazanmıştır. Ulaşılamayan veya görülemeyen hedeflere ulaş­mak üzere bomba atan toplar olan 'humbara', Ah­med Paşa'nın adıyla adeta bütünleşmiştir.

Humbaracı Ahmed Paşa, 1675'te Fransa'da doğ­muş, önce bir Cizvit okuluna devam etmiş, babası öldükten sonra, akrabası olan Mareşal Tourville tarafından 12 yaşındayken Fransız donanmasına nefer olarak verilmişti. 1688'de deniz teğmenli­ğine terfi eden Paşa, Fransız filosunda katıldığı savaşlarda gösterdiği kahramanlıklarla büyük şöhret kazandı. Bir şeref meselesinden dolayı do­nanmadan ayrılarak karacı oldu.

Pek çok savaşa katılan Bonneval, sonrasında Fransa ordusundan ayrılarak önce Venedik, daha sonra İtalya'ya sığındı. Fransa'ya karşı savaşmak amacıyla Avusturya ordusuna geçti ve Prens Eugène'nin idaresi altındaki orduda vazife aldı, Fransızlara karşı dövüştü. 5 Ağustos 1716'da Va­radin (Peterwarden) Savaşı'nda Avusturya kuvvet­lerinden bir kısmının kumandanı olarak Osman­lılara karşı savaştı ve savaş sonunda mareşalliğe yükseltildi. Fakat daha sonra Eugène ile arası açıl­dığı için bütün rütbeleri geri alınarak 5 yıl hap­se mahkum edildi. Affedilince tekrar Venedik'e geçen Bonneval, burada bir yıl kaldıktan sonra 1729'da Osmanlı Devleti'ne sığındı.

Şifreli mektup var! Bonneval’in Fransız elçisine, elçinin de Fransız Dışişleri’ne gönderdiği 29 Haziran 1729 tarihli şifreli bir mektup.-  Uzaklara ulaşmak için Ulaşılamayan uzaklıkların ölçülmesine ilişkin Fünûnü’l- Harb kitabında verilen yönteme benzer Avrupa kaynaklı bir çizim.
Bonneval, 'Ahmed Paşa' olurken
Bonneval önce Belgrat'ta, daha sonra Gümülcine'de ikamete memur edildi ve İslamiyet'i kabul ederek Ahmed ismini aldı. Bonneval Ah­med, Gümülcine'deyken Sultan I. Mahmud'a 2 di­lekçe göndererek durumunu arz etti ve Osmanlı Devleti adına vazife almak istediğini belirtti.

Osmanlı diplomatik kurallarına uygun olarak hazırladığı ve “Bende Ahmed Bonneval” olarak imzaladığı, “Din-i İslâmdır 'atâ'-ı muta'al ulu ni'met sana Ahmed Bonneval 1143” şeklinde mü­hürlediği 2 dilekçede kendini tanıttı, Osmanlı'ya sığınma sebebini belirtti ve Avusturya'dan in­tikam almasına vesile olacağı ümidiyle “taraf-ı Devlet-ı Aliye'ye azimet ettiğini” yazdı.

21 Ekim 1731'de sadrazam olan Topal Osman Paşa, Osmanlı ordusunda modern savaş teknikle­rini uygulamak üzere yapmak istediği ıslahat ha­reketinde Bonneval Ahmed Paşa'dan yararlanmak için onu İstanbul'a çağırdı.

Bonneval'in 1733'de Fransa hariciyesine gön­derdiği bir rapordan, Sadrazam tarafından ken­disinden, Avrupa devletlerinden Fransa, İspanya, Hollanda ve İngiltere Krallığı'nın ve diğer bazı kral­lıkların askerî güçleri ve bu güçlerinin asıl sebeple­ri hakkında detaylı bir rapor istendiği anlaşılıyor.

Bonneval Ahmed Paşa'nın emri altında, Müs­lüman olmuş diğer 3 Fransız subay ile birlikte Bosna eyaletinden getirtilen 300 kişiye, Üskü­dar Doğancılar semtindeki Ayazma Sarayı'nda yeniden inşa edilen bir kışlada, kuramsal ve daha çok uygulamalı savaş hazırlıkları yaptırıl­maya başlandı. Böylece potansiyel olarak asker olma kabiliyeti taşıyan gençlerin, bulundukları bölgeden ayrılarak bir nevi mühendis asker ola­rak yetiştirilmeleri hedefleniyordu. Osmanlı or­dusunda ilk defa Avrupalı (Müslümanlığı kabul etmiş) bir uzmanın idaresi al­tında teşkil edilen bir askerî kuvvet, Avrupa savaş tak­tiklerinin eğitimini almaya başladı.

Bu tecrübeli savaş üstadı­nın kurmuş olduğu yeni usûl ocak, aslında Osmanlı klasik askerî teşkilatından çok farklı değildir. Yeniçeriler dışında ka­lan askerî kuvvetlerin genellikle tımar veya zeamet sahibi kimseler olduğu göz önünde bulundurulursa, yeni kurulan ocağın neferlerine yevmiye veril­mesi ve belli bir müddet yaşadıkları yerlerden uzaklaştırılarak bir arada yeni tekniklere daya­nan sistemli bir eğitime tâbi tutulması büyük bir yenilik olarak görülebilir.

Paşa’nın yeni tasarımı Humbaracı Ocağı’nda okutulan Fünûnu’l- Harb adlı kitaptaki bu çizim yeniden tasarlanan havan topu ve humbaraları gösteriyor.
Humbaracı Ocağı kuruluyor
25 Ocak 1835 tarihli ferman ile yeni bir Hum­baracı Ocağı'nın kuruluşu tasdik edilerek ocağın esaslarını belirten nizamname oluşturuldu. Bu ni­zamname ile 300 adet tımarlı humbaracı yanında 301 adet ulufeli humbaracı ile 1 ocak kuruldu ve 'mirmiran' rütbesiyle kendisine paşalık verilen Bonneval Ahmed, 'humbaracıbaşı' olarak bu oca­ğın başına getirildi. İlk olarak subayların seçil­mesi ve maaşlarının tespiti yapılarak ocak içinde hiyerarşik bir düzen kuruldu. Bu düzene göre 1 alaybaşı ve 300 nefer humbaracı, 3 oda halinde tertip ve her odaya 25'er kişilik subay kadrosu ta­yin edildi.

Osmanlı ordusunun reformu ve düşmanları karşısında galip gelebilmesi için Avrupa metod­larını aynen taklit etmesi gerektiği prensibiyle hareket eden Bonneval Ahmed Paşa'nın idaresin­de, 1735'de yeniden düzenlenen ve alaybaşılığını yaptığı Humbaracı Ocağı'nda takip edilen bilim eğitiminin programı tam olarak bilinmemekte­dir. Bununla birlikte, Mehmed Said Efendi'nin, I. Mahmud tarafından bu ocak mensuplarına özel olarak hendese öğretmek üzere tayin edilmesi, burada geometri eğitimi verildiğini kanıtlar.

Humbaracı Ocağı'nda Cenk Mimârbaşısı Selim Ağa ve teknik resim muallimi İstanbullu İbrahim Hoca gibi ders veren hocaların bulunması ocakta ayrıca teknik resim ve askerî mimarlık eğitimi ve­rildiğini de gösterir. Buna göre ocakta geometriye dayalı kale inşası, metris kazmak, top ve humba­ra tabyaları tertip etmek gibi derslerin de verildi­ği anlaşılmaktadır.

Humbaracı Ocağı'nda belirli bir ders programı­nın bulunduğuna ilişkin herhangi bir kayda rast­lanmamıştır. Burada okutulduğu tahmin edilen Fünûnu'l-Harb adlı tercüme eser ile Osmanlı ma­tematik eseri Resâil-i Saidiye incelendiğinde, başta geometri olmak üzere cebir, trigonometri ('ilm-i kıyâs-ı müsellesât), resim, aritmetik, istihkâm, topçuluk, humbaracılık, irtifa, astronomi, logarit­ma, askerî mimarlık, mühendislik aletleri yapımı ve kullanımı, mekanik gibi konuların ele alındığı­nı, klasik Osmanlı kaynaklarına dayalı matematik eserleri yanında Avrupa dillerinden çevrilen ki­tapların da kullanıldığını görüyoruz.

Humbaracı Ocağı'nda ortaya çıkan ve bilim­lerin kuramsal olarak öğretildiği bu yeni eğitim hareketi ile o güne kadar Osmanlı medreselerin­de okutulan veya hususi hocalardan alınan riyazî ilimler eğitiminde yeni bir merkezin oluşturul­duğu görülüyor. Bu yeni eğitim merkezinin kla­sik medreselerden farkı, verilen bilim eğitiminin konularından ziyade daha önce görülmeyen bir yapıdan kaynaklanır. Hedefi askerî teknik eğitim görmüş zabit yetiştirmek olan bu yeni anlayış, 1770'li yıllarda kurulmaya başlanan tüm askerî teknik eğitim müesseselerinde gözlenmeye baş­lanacaktır.

Paşa'nın yükselişi ve düşüşü
Bonneval Ahmed Paşa, Topal Osman Paşa'nın sadaretten azlinden sonra, yerine geçen aslen Venedikli olan Hekimbaşı Nuh Efendi'nin oğlu Hekimoğlu Ali Paşa'nın sadaretinde, 1732'de Bâbıali'den uzaklaştırıldı. 1734'de Lehistan'ın paylaşılması meselesinde Fransa hükümeti, Rus­ya ve müttefiki Avusturya'ya karşı savaş ilanına hazırlanırken, İstanbul'daki Fransız elçisi vası­tasıyla Osmanlı İmparatorluğu'na Rusya'nın ge­nişlemesine mani olacağı iddiasıyla ittifak teklif etti. Avrupa'daki siyasî gelişmelerden yeteri ka­dar haberdar olmayan Sadrazam Hekimoğlu Ali Paşa, Bonneval Ahmed Paşa'nın fikrine müracaat etti. Bonneval, sadrazamın isteği üzerine Mosko­va ve onun dostları hakkında 2 rapor sundu. Bu raporlar Ahmed Paşa'nın Bâbıali'de nüfuzunun artmasına ve siyasî işlere müdahale etmeye baş­lamasına yol açtı. Ancak 1735'de Ali Paşa'nın sa­daretten azli üzerine Bonneval Ahmed Paşa'nın devlet işlerine doğrudan müdahalesi yasaklandı ve Bâbıali'den uzaklaştırıldı.

Rusya'nın 1737'de Azak Kalesi'ni muhasara­sı ve Kırım'a saldırması üzerine yeni sadrazam Seyyid Mehmed Paşa'nın savaş açması, Osman­lı ordusunun Rusya üzerine yürümesi, buna mukabil Avusturya'nın da Rusya'nın yanında Osmanlı'ya savaş ilan etmesi, Bonneval Ahmed Paşa'nın Avusturya'dan intikam alması için bir fırsat doğurdu. Nihayet Sadrazam Yeğen Mehmed Paşa'nın yerine getirilen Muhsinzade Abdullah Paşa, Bâbıali'den uzaklaştırılmış olan Bonneval Paşa'nın ordu-yı hümayunda istihdam edilme­sini istedi. Kısa bir süre sonra İstanbul'a dönen sadrazam azledilince, yerine tayin olunan Yeğen Mehmed Paşa Avusturya'ya karşı yapılan savaşta Ahmed Paşa'yı yanında götürdü.

Cizvit okulundan Mevlevihane avlusuna
Lakin sefer dönüşü, Avrupa politikası hakkın­daki görüşlerinin isabetli olmadığı kanaatiyle Bâbıali tarafından ihmal edilen Bonneval Ahmed Paşa, 1738'de Hum­baracı Ocağı'nın nizamının bozul­ması ve yokla­mada bulunma­dıklarından çok sayıdaki humba­racının maaşları­nın kesilmesiyle ocakta çıkan bir kargaşada, iyice gözden düştü ve humbaracıbaşı­lık görevinden azledilerek Kastamonu'ya sürgüne gönderildi.

Bir yıl sonra geri döndüğünde Karaman Beyler­beyi pâyesiyle tekrar Humbaracı Ocağı'nın başına getirildi ve ölümüne kadar bu vazifede kaldı. Bir taraftan Avrupa'daki siyasî gelişmeler hakkında devlete rapor verme işini devam ettirerek siyasî alandaki yerini de korudu. Türkçe öğrenmeyen Bonneval Ahmed Paşa, Müslümanlığı kabul etme­sine rağmen evinde bir Fransız gibi giyinmiş ve ömrünün sonlarına doğru Fransa'ya geri dönmek için çok uğraşmıştı.

1741'deki İstanbul seyahati sırasında Ahmed Paşa ile görüşmüş olan Casanova, hatıratında “Ahmed Paşa'nın Sultan'ın hizmetine girmek için Müslümanlığı kabul ettiği ve sadece sünnet olma­mak için Şeyhülislamdan izin istediğinden” bah­seder. Ancak Bonneval, kendi hatıratında sünnet olmaktan kurtulamadığını yazmıştır.

Savaş, barış, iltica, sürgün ve azillerle geçen bir ömrün sonunda, 14 Mart 1747'de İstanbul'da vefat eden Bonneval Ahmed Paşa Galata Mevlevi­hanesi haziresine defnedilmiştir.