"Yoldaki İşaretler"in sahibi, anlam ve iman savaşçısı Seyyid Kutub

"Kalem sahipleri büyük işler başarabilirler, ancak yazdıklarını kanları ve canlarıyla beslemek şartıyla..." diyen Seyyid Kutub, 50 yıl önce bugün çilesini doldurduğu dünyadan ayrılıp Rahmet'e kavuştu.

1906'da Mısır'da doğan Seyyid Kutub, annesinin yoğun istek ve teşvikiyle küçük yaşlarda Kur'an ile tanışarak onu hıfz etti.
Kutub, yıllar sonra, babası İbrahim Kutub'a ithaf ettiği Kur'an'da Kıyamet Sahneleri isimli kitabında şöyle diyecekti,
"Babamın en çok dikkat ettiği şey, bizim ruhumuza ahiret duygusunu yerleştirmekti."

Orta ve lise tahsilini El-Ezher'de bitiren Seyyid Kutub, Kahire Üniversitesi'nin Darul Ulum Fakültesi'ne girdi.
1933 yılında mezun olduğu fakülteye, aynı yıl öğretim görevlisi olarak tayin oldu.
1939 ve sonrasında İslami düşünceye yöneldi ve 1941'de henüz 35 yaşındayken sosyoloji doktorası yapmak üzere Maarif Vekaleti tarafından Amerika'ya gönderildi.
Müslüman Kardeşler ile yakınlaşması ise yine aynı döneme rastlar.
1946′da Konum Dersleri isimli makalesini yayımladı. Çoğuna göre bu makalesi onun İslami düşünceye girişini temsil eder. Makalesinde toplumun ıslahının ve Müslümanların bu yönde çalışmasının Kur'an'ın emri olduğunu savunan Kutub, Mısır'ın o dönemki toplumsal yapısını ve geçirmekte olduğu dejenerasyonu eleştiriyordu.

                                    
                                    
                                    
                                    
                                    
                                    
                                    
                                    Amerika'da kaldığı dönem boyunca, Amerikan yaşam tarzını ve toplumunu, tanık olduğu ırkçılığı eleştirmiş ve Amerikan medeniyetini primitif olarak görüp reddetmişti Seyyid Kutub. 
Ayrıca, 1949 yılında, o yurt dışındayken, İslam'da Sosyal Adalet isimli eseri yayımlanmıştı. Kutub, bu eserinde gerçek sosyal adaletin İslam'da olduğunu öne sürüyordu. Ayrıca yine ABD'deki yıllarında, daha önce kaleme almış olduğu edebi makale ve eserleri eleştiriyor, o dönemlerde sahip olduğu daha seküler olarak tanımlanabilecek edebiyat anlayışından ziyade edebiyatın da kaynak olarak en başta İslam'ı alması gerektiğini savunuyordu. Kitaplarında, genellikle geleneksel İslam'a karşı, sahih bir çizgiyi savundu. Tasavvufta var olan hurafeleri eleştirdi. Mısır'a döndüğünde, kamu hizmetinden ayrılıp Müslüman Kardeşler teşkilatına katılmıştır. Teşkilatın gazete ve dergilerinden devamlı olarak düşüncelerini aktarmaya çalışırken, teşkilatın genel düşüncesiyle kendi fikirleri arasındaki bazı farklılıklar ortaya çıksa da, Müslüman Kardeşler ile olan ilşkisi devam etti.
Amerika'da kaldığı dönem boyunca, Amerikan yaşam tarzını ve toplumunu, tanık olduğu ırkçılığı eleştirmiş ve Amerikan medeniyetini primitif olarak görüp reddetmişti Seyyid Kutub. Ayrıca, 1949 yılında, o yurt dışındayken, İslam'da Sosyal Adalet isimli eseri yayımlanmıştı. Kutub, bu eserinde gerçek sosyal adaletin İslam'da olduğunu öne sürüyordu. Ayrıca yine ABD'deki yıllarında, daha önce kaleme almış olduğu edebi makale ve eserleri eleştiriyor, o dönemlerde sahip olduğu daha seküler olarak tanımlanabilecek edebiyat anlayışından ziyade edebiyatın da kaynak olarak en başta İslam'ı alması gerektiğini savunuyordu. Kitaplarında, genellikle geleneksel İslam'a karşı, sahih bir çizgiyi savundu. Tasavvufta var olan hurafeleri eleştirdi. Mısır'a döndüğünde, kamu hizmetinden ayrılıp Müslüman Kardeşler teşkilatına katılmıştır. Teşkilatın gazete ve dergilerinden devamlı olarak düşüncelerini aktarmaya çalışırken, teşkilatın genel düşüncesiyle kendi fikirleri arasındaki bazı farklılıklar ortaya çıksa da, Müslüman Kardeşler ile olan ilşkisi devam etti.
 Kitaplarında, genellikle geleneksel İslam'a karşı, sahih bir çizgiyi savundu. Tasavvufta var olan hurafeleri eleştirdi. Mısır'a döndüğünde, kamu hizmetinden ayrılıp Müslüman Kardeşler teşkilatına katıldı.
Kitaplarında, genellikle geleneksel İslam'a karşı, sahih bir çizgiyi savundu. Tasavvufta var olan hurafeleri eleştirdi. Mısır'a döndüğünde, kamu hizmetinden ayrılıp Müslüman Kardeşler teşkilatına katıldı.

                                    
                                    
                                    
                                    
                                    
                                    
                                    
                                    1954 yılında Cemal Abdül Nasır'a düzenlenen suikast sonrasında diğer Müslüman Kardeşler gibi göz altına alındı ve ardından hapishaneye atıldı. Mahkemesini izlemek amacıyla Mısır'a gelen insan hakları temsilcisinin, Seyyid Kutub'un vücudundaki işkence izlerini görmemesi için mahkemesi ertelendi. 
İnsan hakları temsilcisinin Mısır'dan ayrılmasından iki hafta sonra Kutub, mahkemeye çıkarılarak 15 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Hapiste on yıl kaldıktan sonra sıhhi sebeplerden dolayı serbest bırakıldı. Ama kendi evinde zorunlu ikamete tabi tutuldu.
1954 yılında Cemal Abdül Nasır'a düzenlenen suikast sonrasında diğer Müslüman Kardeşler gibi göz altına alındı ve ardından hapishaneye atıldı. Mahkemesini izlemek amacıyla Mısır'a gelen insan hakları temsilcisinin, Seyyid Kutub'un vücudundaki işkence izlerini görmemesi için mahkemesi ertelendi. İnsan hakları temsilcisinin Mısır'dan ayrılmasından iki hafta sonra Kutub, mahkemeye çıkarılarak 15 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Hapiste on yıl kaldıktan sonra sıhhi sebeplerden dolayı serbest bırakıldı. Ama kendi evinde zorunlu ikamete tabi tutuldu.
1965′te “Yoldaki İşaretler” adlı eserinden dolayı tekrar tutuklanan Kutub'un yaşı 60′a dayanmıştı. Su istediğinde cellatlar suyu getiriyor ancak ona vermiyor, daha fazla eziyet çektirmek için getirilen suyu gözleri önünde yere döküyorlardı.
1965′te “Yoldaki İşaretler” adlı eserinden dolayı tekrar tutuklanan Kutub'un yaşı 60′a dayanmıştı. Su istediğinde cellatlar suyu getiriyor ancak ona vermiyor, daha fazla eziyet çektirmek için getirilen suyu gözleri önünde yere döküyorlardı.

                                    
                                    
                                    
                                    
                                    
                                    
                                    
                                    22 Ağustos 1966'da Seyyid Kutub'a idam cezasi verildiğinde, Assam el Attar'ın kitabında anlattığına göre Kutub, bu kararı tebessüm ve Allah'a kavuşmanın verdiği büyük bir mutlulukla karşılamıştı.

Seyyid Kutup'a verilen bu idam kararı, İslâm alemine yayıldığında Pakistan'da "Meclisi Nizami Islâm", "Cemaati İslâmi" ve "Cemaati Avami" bu kararı kabul etmediler. Diğer taraftan İngiltere'de Rabitatül Islâm, Lübnan'da Cemaati İslâm teskilati, Ürdün'de birçok dini şahsiyetler, Sudan'da Seyyid Allal El Fasi ve İstiklal Partisi Başkanı Ahmet el-Hatib ve bir çok İslâm alimleri Abdunnasir'i bu kararından dolayı kınayarak vazgeçmesi için ikaz ettiler.
22 Ağustos 1966'da Seyyid Kutub'a idam cezasi verildiğinde, Assam el Attar'ın kitabında anlattığına göre Kutub, bu kararı tebessüm ve Allah'a kavuşmanın verdiği büyük bir mutlulukla karşılamıştı. Seyyid Kutup'a verilen bu idam kararı, İslâm alemine yayıldığında Pakistan'da "Meclisi Nizami Islâm", "Cemaati İslâmi" ve "Cemaati Avami" bu kararı kabul etmediler. Diğer taraftan İngiltere'de Rabitatül Islâm, Lübnan'da Cemaati İslâm teskilati, Ürdün'de birçok dini şahsiyetler, Sudan'da Seyyid Allal El Fasi ve İstiklal Partisi Başkanı Ahmet el-Hatib ve bir çok İslâm alimleri Abdunnasir'i bu kararından dolayı kınayarak vazgeçmesi için ikaz ettiler.
 Bunlara rağmen Lübnan'daki "Ennebar"gazetesiyle Mısır'daki "El-Ehram" gazetesi idam haberini şu cümlelerle veriyorlardı,  "...Çelik miğferli askerlerden bir grup hazırlanıp ağır silahlar artırılarak Kahire Hapishanesinin etrafında bir hisar oluşturuldu. Gazetecilerin hapishaneye girişi yasaklandı.  Seyyid Kutup idam edildikten sonra da gazetecilerden bölgenin terk edilmesi istendi.
Bunlara rağmen Lübnan'daki "Ennebar"gazetesiyle Mısır'daki "El-Ehram" gazetesi idam haberini şu cümlelerle veriyorlardı, "...Çelik miğferli askerlerden bir grup hazırlanıp ağır silahlar artırılarak Kahire Hapishanesinin etrafında bir hisar oluşturuldu. Gazetecilerin hapishaneye girişi yasaklandı. Seyyid Kutup idam edildikten sonra da gazetecilerden bölgenin terk edilmesi istendi.
Seyid Kutub'un İslam akidesi hakkındaki sözleri:

                                    
                                    
                                    
                                    
                                    
                                    
                                    
                                    "İslam akidesi, insan ruhunu ele alıp bedenini ve aklını ihmal etmez veya insana sadece ibadetler ile ayinler telkin edip hayat ile ilgili meselelerin çözümünü ademoğluna bırakmaz. İnsanoğlunun kalbine hükmedip onun fiili hayatına bigane kalmaz. Bireyi hedef alıp toplumu ele almamazlık etmez. Kişisel hayatı disiplin altına alıp toplum yasalarını, devletler arası hukuku kendi haline bırakmaz. İslam akidesi, insan hayatına tıpkı damarların vücuda yayıldığı gibi yayılmış, insan hayatının her zerresini kaplamıştır."
Seyid Kutub'un İslam akidesi hakkındaki sözleri: "İslam akidesi, insan ruhunu ele alıp bedenini ve aklını ihmal etmez veya insana sadece ibadetler ile ayinler telkin edip hayat ile ilgili meselelerin çözümünü ademoğluna bırakmaz. İnsanoğlunun kalbine hükmedip onun fiili hayatına bigane kalmaz. Bireyi hedef alıp toplumu ele almamazlık etmez. Kişisel hayatı disiplin altına alıp toplum yasalarını, devletler arası hukuku kendi haline bırakmaz. İslam akidesi, insan hayatına tıpkı damarların vücuda yayıldığı gibi yayılmış, insan hayatının her zerresini kaplamıştır."
Bugünün gazete manşetleri için tıklayın >