6 yaşında kollarını kaybeden Yusuf Akgün’ün hikayesi yüreğinizi burkacak

Yusuf Akgün, dişleriyle çizim yapıyor.
Yusuf Akgün, dişleriyle çizim yapıyor.

Yüksek gerilim direğine çıkması sonucunda iki kolunu kaybeden Yusuf Akgün, Türk sinemasının unutulmaz isimlerinin birbirinden harika portrelerini çiziyor.

Iğdır’da dünyaya gelen Yusuf Akgün, 6 yaşındayken yüksek gerilim hattı direğine çıktı. Akgün bu hatasının sonucunda ise iki kolunu yitirdi. Genç adam iki kolu olmamasına rağmen çizdiği portrelerle alkış topluyor.

Kültürel miras oluşturmak istiyor
Yusuf Akgün, Türk sinema tarihinde 1960-1990 dönemini kapsayan süreçte çekilmiş filmler arasından seçtiği yaklaşık 50 oyuncunun canlandırdığı Yeşilçam karakterlerini çizgileriyle buluşturuyor. Filmlerde yakın çekimlerin olduğu bölümlerde videoyu durdurup, fotoğraf makinesi ile kareleri çeken Akgün, ardından bu kareleri photoshop ve destek programları kullanarak restore ettikten sonra çıktısını alıp, çizime döküyor. Hazırlanan koleksiyonu Türkiye’nin farklı bölgelerindeki sanatsal etkinliklerde ve festivallerde sergileyerek kültürel bir miras oluşturmayı amaçlıyor.
Kültürel miras oluşturmak istiyor Yusuf Akgün, Türk sinema tarihinde 1960-1990 dönemini kapsayan süreçte çekilmiş filmler arasından seçtiği yaklaşık 50 oyuncunun canlandırdığı Yeşilçam karakterlerini çizgileriyle buluşturuyor. Filmlerde yakın çekimlerin olduğu bölümlerde videoyu durdurup, fotoğraf makinesi ile kareleri çeken Akgün, ardından bu kareleri photoshop ve destek programları kullanarak restore ettikten sonra çıktısını alıp, çizime döküyor. Hazırlanan koleksiyonu Türkiye’nin farklı bölgelerindeki sanatsal etkinliklerde ve festivallerde sergileyerek kültürel bir miras oluşturmayı amaçlıyor.
Çocuk esirgeme kurumuna bırakıldı
Iğdır’da doğan ve 6 yaşında yüksek gerilim direğine çıkması sonucu iki kolunu kaybeden Akgün, daha sonra ailevi nedenlerden dolayı Ankara’daki Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumuna bırakıldığı söyledi. 18 yıl Çocuk Esirgeme Kurumunda kalan Akgün, "Kollarımı kaybettiğim için doğru düzgün bir işimi yapamazken kendi kendimle kalıp mücadele ettim. İhtiyaçlarımı kendim görebilme, sosyal ortamlarda kendimi ifade edebilme, faaliyetlerde bulunma gibi uğraşlarım oldu. Sporla ilgilendim, yüzme, kick-box, judo ve atletizm gibi branşlarda Türkiye’yi yer yer temsil ettim. Üniversitede ise burslu olarak güzel sanatlar okudum" şeklinde konuştu.
Çocuk esirgeme kurumuna bırakıldı Iğdır’da doğan ve 6 yaşında yüksek gerilim direğine çıkması sonucu iki kolunu kaybeden Akgün, daha sonra ailevi nedenlerden dolayı Ankara’daki Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumuna bırakıldığı söyledi. 18 yıl Çocuk Esirgeme Kurumunda kalan Akgün, "Kollarımı kaybettiğim için doğru düzgün bir işimi yapamazken kendi kendimle kalıp mücadele ettim. İhtiyaçlarımı kendim görebilme, sosyal ortamlarda kendimi ifade edebilme, faaliyetlerde bulunma gibi uğraşlarım oldu. Sporla ilgilendim, yüzme, kick-box, judo ve atletizm gibi branşlarda Türkiye’yi yer yer temsil ettim. Üniversitede ise burslu olarak güzel sanatlar okudum" şeklinde konuştu.
"Ön dişlerim zarar görmeye başladı"
Çizimlerine ve engelini ön plana koymadan oluşturduğu koleksiyona değinen Akgün, fikrin Radyo ve Televizyon bölümü okuyan bir arkadaşıyla tatlı bir tartışma esnasında ortaya çıktığını belirterek, karakterleri araştırmaya başlayıp resimlerini çizmeye başladığını ve adım adım bunu koleksiyon haline dönüştürmeyi düşündüğünü dile getirdi. Şu an hedeflediği 50 tane portreden 42’sini tamamladığını söyleyen Akgün, “Yeşilçam’ın Renkleri” adı altında unutulmaya yüz tutmuş Yeşilçam’ı yeniden canlandırmak adına böyle bir koleksiyon yaptığını kaydetti. Çizim süreçlerinde sürekli Yeşilçam filmleri izlediğini dile getiren Akgün bu konuda yurtta tanışıp evlendiği eşinin de desteğine değinerek, "Eşim gerçekten bana büyük destek oldu. Bir dönem çizimlerden dolayı benim ön üst ve alt dişlerim zarar görmeye başladı, kalemlerden deforme oldu ve ağrımaya başladı. Eşimin gidip benim için dişlik alması, parçalanan kalemlerimi ben kullanmaya çalışırken bana yeni set alması gibi desteği oldu. ‘Bu kare nasıl olur, hangisini daha iyi yapabiliriz’ diye bazen kendisine sorardım. Bu süreci aslında birlikte geçirdik" ifadelerini kullandı.
"Ön dişlerim zarar görmeye başladı" Çizimlerine ve engelini ön plana koymadan oluşturduğu koleksiyona değinen Akgün, fikrin Radyo ve Televizyon bölümü okuyan bir arkadaşıyla tatlı bir tartışma esnasında ortaya çıktığını belirterek, karakterleri araştırmaya başlayıp resimlerini çizmeye başladığını ve adım adım bunu koleksiyon haline dönüştürmeyi düşündüğünü dile getirdi. Şu an hedeflediği 50 tane portreden 42’sini tamamladığını söyleyen Akgün, “Yeşilçam’ın Renkleri” adı altında unutulmaya yüz tutmuş Yeşilçam’ı yeniden canlandırmak adına böyle bir koleksiyon yaptığını kaydetti. Çizim süreçlerinde sürekli Yeşilçam filmleri izlediğini dile getiren Akgün bu konuda yurtta tanışıp evlendiği eşinin de desteğine değinerek, "Eşim gerçekten bana büyük destek oldu. Bir dönem çizimlerden dolayı benim ön üst ve alt dişlerim zarar görmeye başladı, kalemlerden deforme oldu ve ağrımaya başladı. Eşimin gidip benim için dişlik alması, parçalanan kalemlerimi ben kullanmaya çalışırken bana yeni set alması gibi desteği oldu. ‘Bu kare nasıl olur, hangisini daha iyi yapabiliriz’ diye bazen kendisine sorardım. Bu süreci aslında birlikte geçirdik" ifadelerini kullandı.
“Gelecek nesillere aktarılmasını istiyor”
Böyle bir koleksiyon oluşturmasındaki amacını da belirten Akgün, "İnsanların verdikleri emekle hak ettikleri noktaya gelmelerini istiyorum. Böyle bir koleksiyonun gelecek nesillere aktarılması ve ilham kaynağı olmasını istiyorum" dedi. Bu anlamda ilk adımın Antalya Film Festivali olacağını ve bu konuda Kültür ve Turizm Bakanlığının da destek olmasını beklediğini ifade eden Akgün, koleksiyonunu yıllarca topluma gösterilebilecek en uygun yerin orası olduğuna inandığını kaydetti.
“Gelecek nesillere aktarılmasını istiyor” Böyle bir koleksiyon oluşturmasındaki amacını da belirten Akgün, "İnsanların verdikleri emekle hak ettikleri noktaya gelmelerini istiyorum. Böyle bir koleksiyonun gelecek nesillere aktarılması ve ilham kaynağı olmasını istiyorum" dedi. Bu anlamda ilk adımın Antalya Film Festivali olacağını ve bu konuda Kültür ve Turizm Bakanlığının da destek olmasını beklediğini ifade eden Akgün, koleksiyonunu yıllarca topluma gösterilebilecek en uygun yerin orası olduğuna inandığını kaydetti.
Bugünün gazete manşetleri için tıklayın >