Bugün dijital dünyanın sahte cennetleri insanları nasıl etkiliyor
Hasan Sabbah’ın müritlerine seyrettirdikleriyle dolu. İnsanlar Batı’nın cennetini dijital cihazlarından, sosyal paylaşım ağlarından sürekli görebiliyorlar. Gelişmiş ülkelerin konforunu ve ucuzluğunu sürekli ekranlardan üzerimize boca ediyorlar.
- İnsanlara cennet vadederek onları belli bir ideolojiye ve inanca sadık bir şuursuz yapmak mümkündür. Bunun tarihte belki de en iyi uygulayıcısı Hasan Sabbah’tır.
Yeni dünyada insanlığın en büyük yanılgısı, dünyanın cennet olabileceğine dair inancıdır. Muhayyilesi güçsüzleşen modern insan için cennet, artık sadece ucuz alım gücü ve müstehcen olana kolay erişim olarak algılanır hale gelmiş durumda. Bu insanlara midesini doldurmak ve enerjisini dilediği gibi bedensel hazlarla atabilmek yetiyor. Bugünün dilinde” irade mühendisliği” denilen, kişiyi çeşitli yöntemlerle etkileyerek onu kendi kültüne sadık bir iradesiz haline getirmek çok eskiden beri kullanılagelen bir yöntemdir. İnsanlara cennet vadederek onları belli bir ideolojiye ve inanca sadık bir şuursuz yapmak mümkündür. Bunun tarihte belki de en iyi uygulayıcısı Hasan Sabbah’tır. Ona atfedilen hikâye şöyledir: İran bölgesinde Nizârî İsmâilî Devleti’nin kurucusu olan Sabbah, müritlerini etkilemek ve kendi batınî ideolojisine sadık birer nefer yapmak için onları haşhaş otu ile mest edip yarı baygın bir halde uzun bir yoldan geçirerek içinde rengârenk çiçeklerin, birbirinden güzel kızların, mis kokuların olduğu bir bahçeye getirir ve bulundukları ortamın cennet olduğuna inandırır. Sabbah’ın fedailerinin mankurtlaşma serüveni bu şekilde başlar ve bu olaylar yarı baygın bir şekilde tekrarlanarak fedailer tam anlamıyla “cennet bağımlısı” bir hale getirilir. Fedailer ara sıra gördükleri bu cennette sürekli kalmak istiyorlarsa Sabbah’ın emirlerine uymak ve verilen görevleri yerine getirmek zorundadırlar. Kendi kurmak istediği düzende insan eksikliğini bir çeşit hile ve kandırmaca ile sağlayan Sabbah, kurmuş olduğu motivasyon düzeniyle uzun yıllar kültünü yaşatmıştır. Sabbah’ı başarılı kılan üç kavramı sıralayacak olursak bunlar; sarhoşluk hali, vadedilen cennet, güçlü motivasyondur.
Günümüzde küresel haber sitelerinde sık sık Avrupa büyükşehirlerinde birtakım ayak işleri için on binlerce çalışana ihtiyaç duyulduğuna dair haberlerle karşılaşırız. Örneğin her yaz başı garson, vale, temizlik görevlisi gibi iş alanlarında yüz binin üzerinde çalışana ihtiyaç duyulduğu ve bu sektörlerin ihtiyacını geçici çalışan davet ederek çözdüklerini görürüz. Dünyanın hemen hemen her ülkesinde artık birtakım düşük işlerin artık göçmen/ mülteciler tarafından yapıldığı bir gerçektir. Örneğin kâğıt toplama ve oto yıkama, Almanya’da madencilik ve ağır sanayii işçiliği, İngiltere’de motorlu kuryelik ve temizlik işleri… Bunlar, göçmen insanların olmaması halinde bu işlerde çalışan insan bulma konusunda ciddi sorunlar yaşayacak olan ülkelere sadece birer örnektir. Dünyanın her bölgesinin sömürülebilecek nesi varsa sömürmüş olan Avrupa, artık çalışmadan yaşanabilecek kadar zenginlik ve refaha kavuşmuş durumda. Örneğin Almanya’da da toplam altı milyondan fazla insan sosyal yardım alarak yani çalışmadan, devletin verdiği parayla geçiniyor. Milyonlarca vatandaşına çalışmadığı halde para veren bir ülkede elbette ki kimse yukarda bahsettiğimiz düşük işleri yapmak istemez.
Hasan Sabbah’a kendini feda edebilecek kadar sarhoş fedailer lazımdı. Gelişmiş ülkelere ise ömrünü feda edebilecek hizmet sektörü çalışanı. Burada gelişmiş ülkelerin amacı belli. Onlar başka ülkelerde eğitimini alıp yetişmiş insanları kendi ülkelerine çekip onlardan yararlanma derdindeler. Birbirine benzer bu iki durumun, esasında mürit/işçi toplama yöntemleri de oldukça birbirine benziyor. Şöyle ki bugün dijital dünyanın ekranları, Hasan Sabbah’ın müritlerine seyrettirdikleriyle dolu. İnsanlar Batı’nın cennetini dijital cihazlarından, sosyal paylaşım ağlarından sürekli görebiliyorlar. Gelişmiş ülkelerin konforunu ve ucuzluğunu sürekli ekranlardan üzerimize boca ediyorlar. Başka ülkelerde eğitimini almış, o ülkenin yıllardır kendisine hizmet edeceğini düşünerek yetiştirdiği insanının aklını çelerek kendi topraklarına “kiralık hayatlar” transfer ediyorlar. Birçok az gelişmiş ülke insanı bir aile kurma planı bile yapamayacağı başka ülkelere bu şekilde iltica ediyor. Son zamanlarda birbiri ardına ülkeler, iyice azgınlaşan ve zorla göz önünde tutulmaya çalışılan LGBT meselesine karşı açıklamalar yapıyor. Burada devlet yetkilileri, ülke insanını, aile yapısını ve gelecek nesillerini korumak amacında olduklarını belirtiyorlar. Bu LGBT çıkışları da yukarıdaki meseleden bağımsız değil esasen, artık devletler de artık bu yetişmiş insan hırsızlığının farkında. Mesele yoksa sadece ahlak değil.
Görünen o ki önümüzdeki süreçte sahte cennetler peşinde koşan ve o cennet uğruna ömrünü feda eden modern insan tiplerinin sayısının oldukça arttığına tanıklık edeceğiz. Devrimler, inkılaplar, aydınlanmalar yaşayan bir dünyanın, günün sonunda kolay ulaşılabilir haz, konfor ve ucuz gıdayla tavlanabildiğini görmek ne acı. Bitirelim yazıyı, bunca terakkiden sonra orta çağ köylüsünün bile kanmayacağı şeylere modern insanın kanıyor olmasının şerefine bitirelim…
Bu yazının başlığı yazardan bağımsız editoryal olarak hazırlanmıştır.