Ermenistan ne istiyor?
2020’de Karabağ’ı işgalden kurtaran Azerbaycan, komşu ülke Ermenistan ile problem yaşamaya devam ediyor. Ülke, Rusya’dan beklediği desteği alamayınca bölgesel gücünü korumak için İran ile ilişkilerini kuvvetlendiren adımlar atmaya başladı. Hindistan ile yapılan askeri anlaşmalar ve Ermenistan Başbakanı Paşinyan’ın söylemleri yeni bir savaş ihtimalinin olasılığını her geçen gün artırıyor. Azerbaycan ve İran arasında savaş sona erdikten sonra tansiyonun hiç düşmemesi ve Zengezur Koridoru’na karşı çıkması sürecin sıkışmasına neden oluyor. Azerbaycan’ın zaferiyle sonuçlanan savaşın hemen ardından tansiyonun düşmesi için adımlar adan Paşinyan, bu kapsamda Türkiye ile de ilişkilerin düzelmesini istiyordu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın göreve başlama törenine de katılan Paşinyan, son günlerde basında yer alan söylemleriyle bu tutumunu değiştirmiş bir izlenim veriyor.
Yenilen pehlivan güreşe doymaz diye bir atasözümüz var. Fakat konumuz bir spor müsabakası değil.
Dünyanın çeşitli noktalarında devam eden savaşlara, günümüzde bir yenisinin eklenmesi için bir kamuoyu oluşturulduğunu görüyoruz. Bu durumda yenilen pehlivan da bir ülke konumunda. Ermenistan'dan bahsediyorum.
2020'de Azerbaycan'ın zaferiyle sonuçlanan Karabağ Savaşı'nın tekrar edilmesi için adeta elbirliğiyle bir zemin hazırlanıyor.
44 Gün süren savaşın ardından ağır bir yenilgi alan Ermenistan, atasözüne uygun olarak hareket ediyor da diyebiliriz.
Peki yaklaşık 3 yıl sonra savaş yeniden mi başlayacak ve kim nerede konumlanıyor?
Savaş yeniden mi başlıyor?
Önemli bir zafer elde eden Azerbaycan, bu kazanımlarını elbette kaybetmek istemiyor. Peki manşetlerde gördüğümüz Azerbaycan-İran ve Azerbaycan-Ermenistan geriliminin bir çatışmaya dönüşmesi mümkün mü?
1988-1994'de gerçekleşen Dağlık Karabağ Savaşı'nın ardından Türkiye ve Azerbaycan'ın Ermenistan sınırını kapatması İran ile Ermenistan arasında kaçınılmaz bir yakınlaşmaya neden oldu.
İran, 1991'de Sovyetler Birliği'nden bağımsızlığı alan Ermenistan'ı aynı yıl içinde resmen tanıdı. Bu süreçten bağımsız diyemeyeceğimiz ekonomik ve askeri işbirlikleri de ilişkinin gelişmesine katkı sağladı.
İran, coğrafi konumu nedeniyle Karabağ'ı çözümden uzak Azerbaycan üzerinde bir baskı aracı olarak kullanmayı tercih etti. Günümüzde resmi olmasa da Zengezur Koridoru ile ilgili yapılan açıklamalar da bu tutumun devam ettiğini gösteriyor bize.
İkinci Karabağ zaferiyle işgal altındaki toprakların büyük bölümünün kurtarılması Güney Kafkasya ve İran'ın Azerbaycan politikasında önemli etkiler yapmış olsa bile net ve olumlu bir havadan bahsedemiyoruz.
- Azerbaycan ve İran arasında 765 kilometrelik sınırın 132 kilometresi 1994'ten 2020'ye kadar işgal altındaydı. İran Ermenistan sınırı ise bu tarihten sonra 40 kilometreye düştü. Hem savaş döneminde hem savaştan sonra İran'ın tutumu eleştirileri de beraberinde getirdi.
- İran'ın jeopolitik statüsünün değişeceğine yönelik yaklaşımı ve bölgesel çıkarlarının zarar göreceği yönündeki düşüncesi, arabuluculuk rolü üstlenmesi beklenen İran'ın adım atmamasının önündeki önemli engellerden biri.
Son iki yıldır sınırlarında yaşanacak herhangi bir değişime izin vermeyeceğini dile getiren ülke, bu bağlamda Aras Nehri hattında 4 askeri tatbikat yapmıştı. Azerbaycan'dan gelen “Korkmuyoruz” mesajı iki ülke arasındaki gerilimin artmasıyla sonuçlandı.
İran ne istiyor?
İki ülkenin dışişleri bakanlıklarınca notalar verildi. 29 Mart’ta Azerbaycan’ın Tel Aviv Büyükelçiliği'nin açılması halihazırda gergin olan ilişkileri kopma noktasına taşıdı. Peki İran'ın bu politikasının asıl nedeni ne olabilir?
Azerbaycan ve Türkiye arasında siyasi, ekonomik ve askeri ilişkilerin sürekli artış kaydetmesi, savaşın ardından kurulan Türk-Rus ortak Gözlem Merkezi ve Azerbaycan'da bulunan askeri varlığı ilk aklımıza gelenler.
Ardından Zengezur Koridoru'nun açılmasıyla bölgesel ticari yollardaki etkisinin de azalacağını düşünüyor olabilir. Bir de İran'da yaşayan Azerbaycan Türkleri meselesi var. Tahran yönetimi bir iç karışıklık ihtimali üzerinde bir endişeye de hakim diyebilirim.
Azerbaycan-İsrail ilişkisindeki gelişmeler de İran'ın rahatsız olduğu bir diğer konu. 2'nci Karabağ Savaşı'nda İsrail açıktan Azerbaycan'a destek vermişti. İsrail ve İran arasında süren saldırılara baktığımızda bu ilişkiden rahatsız olması da doğal bir sonuç olarak gözüküyor.
Ermenistan kimi seçecek?
Arzuladığı desteği ABD ve Rusya'dan alamayan Ermenistan, bölgesel olarak İran ile iyi ilişkiler kurma üzerine bir politika benimsedi. Savaşın ardından Türkiye ile de yakınlaşan ülke, ikili ilişkilerinin gelişmesi için koşulan şartları henüz kabul etmiş değil.
Çünkü Türkiye'nin pozisyonu, Ermenistan ve Azerbaycan arasındaki anlaşmaların sağlanmasıyla doğrudan ilişkili. Bu sürecin başlamasıyla özellikle ekonomik anlamda adımların atılması bekleniyor.
Karabağ'da işgal fiilen sona ermiş olsa da Azerbaycan ile yaşanan sınır anlaşmazlıkları nedeniyle Türkiye ve Ermenistan ilişkilerinde mesafe katedilemiyor.
Diplomatik çekişmelerin ve jeopolitik kavgaların kısa vadede sona ermesini beklemek hayalcilik olacaktır. Evet ortada bir anlaşma var fakat bunun sadece kağıt üzerinde kaldığını görüyoruz.
- Neden bu sorunlar çözülemiyor sorusunu yüksek sesle sormamız gerektiğini düşünüyorum.
Özellikle bölge sadece iki devlet arasında yaşanan bir toprak kavgasından daha fazla öneme sahip. Uluslararası güçlerin çarpışma alanı ve tarihi açıdan önemli ticaret yollarından İpek Yolu'nun kontrol merkezi. Bu da bölgenin jeopolitik olarak önemine ve barış ve istikrar için en önemli unsur olarak öne çıkmasına neden oluyor.
Barışçıl çözüm maksadıyla 1992'de kurulan AGİT Minsk Grubu var biliyorsunuz. Alınan birçok karar ve öneriye rağmen çözüm üretemeden dağılan bir masa.
Bugünden baktığımızda Türkiye'nin tam desteğini arkasına alan Azerbaycan bir tarafta dururken diğer tarafta ne yapacağına tam karar verememiş bir Ermenistan var. Tabii bir de Ermenistan'a destek verdiğini öne süren Rusya ve ABD.
1994'ten bu yana gelirsek Ermenistan'ın bu kavgadan ne kazanıp ne kaybettiğine bakmamız gerekir. Öncelikle şunu en baştan belirteyim; ülke ekonomik, askeri ve siyasi olarak oldukça zor günler yaşıyor. Verilen vaatlerin tutulmadığını aksine bölgede varlığını sürdürmek isteyen ülkeler tarafından bilinçli olarak bu politikanın sürdürüldüğünü söylememiz mümkün.
Rusya'nın himayesinde verilen 30 yıllık mücadelenin sonunda gelinen nokta oldukça açık. Paşinyan'ın batılılaşma hayali de bunun önemli adımlarından biri. Fakat şu ana kadar bunun da bir işe yaramadığını söylemeliyim.
Batılılaşma talebine elbette olumlu karşılık veriliyor fakat bunun asıl sebebi bölgede Rusya'nın etkilerini azaltmak üzerine kurgulanıyor. Yani buradaki sorunun devam etmesi batının yakın gelecekte en büyük arzularından biri. Hal böyle olunca da çözümsüzlük siyaseti Ermenistan'a dayatılıyor.
Türkiye ve Azerbaycan'ın bölgesel gücünü de hesaba katan Paşinyan yönetimi, Ermenistan'ın tam bağımsız bir ülke olması için çaba içinde diyebiliriz.
Buna bir örnek verelim. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın göreve başlama törenine katılanlar arasında dikkati çeken bir isim vardı: Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan. Bu aslında yeni bir dönemin açılması için atılan önemli adımlardan biri.
Hem Türkiye hem de Ermenistan tarafında olumlu karşılık gören bu adım dostane ortamın oluşmasının ilk adımlarından biri olarak kayıtlara geçti.
- Tüm bunların ışığında Azerbaycan ve Ermenistan arasında gerilimin bitmemesi 'yeni savaş' söyleminin yüksek sesle dile getirilmesine neden oluyor. Şimdi bu kısma bir parantez açalım.
Azerbaycan'ın yayımladığı bu görüntülerde Hindistan'ın İran üzerinden Ermenistan'a teçhizat tedarik ettiği açıklandı. İlk olarak İran'ı Bender Abbas limanına getirilen malzemeler karayoluyla Norduz sınır kapısından Ermenistan'a taşındı. Kamyonların üzerindeki teçhizatlar hakkında bilgi ise bulunmuyor.
Fakat daha önce iki ülke arasında yapılan birçok askeri anlaşma olduğunu biliyoruz. Bunlar arasında obüs sitemlerinden tanksavar roketleri ve mühimmatlara kadar askeri ekipmanlar vardı.
Bu bağlamda Azerbaycan Cumhurbaşkanı Müşaviri Hikmet Hacıyev, Hindistan'a Ermenistan'a yapılan silah tedarikinin durdurulması çağrısında bulundu. Gerekçe olarak; Güney Kafkasya'da sürdürülebilir barış ve güvenliğinin tesisisin önünde engel oluşturduğu, gerginliğin tırmanmasına neden olduğu gösterildi.
Haziran ayının sonlarında ABD'de dışişleri bakanlarının bir araya geldiği bir buluşma gerçekleşti. "İlerleme kaydedildi" açıklaması yapıldı fakat nihai bir anlaşma için henüz erken olduğunun altı çizildi.
Taslak anlaşmanın ek maddeleri üzerinde mutabakat sağlanırken taslak metinde karşılıklı anlayışa doğru mesafe kaydedildiği duyuruldu. Açıklamada benim dikkatimi çeken önemli kısım ise kilit konularda ek çalışma yapılacağına ilişkin sürecin devam etmesi gerektiğiydi.
Paşinyan'ın bu açıklaması ile sürtüşmelerin yeni bir savaşa dönme ihtimali oldukça yüksek. Fakat bir değişiklik olacak mı sorusuna yanıt vereceksek eğer. Ben Karabağ'ın Ermenistan'ın kontrolüne geçeceğini düşünmüyorum. Hem askeri hem siyasi oldukça elini güçlendiren Azerbaycan, Türkiye'nin de desteği ile olası bir savaş durumunda kazanımlarını kaybetmeyecektir.
Bu durumda arzulanan masada bir uzlaşı ve Güney Kafkasya'da barış ve huzurun tesis edilmesidir. Halihazırda zor günler geçiren Ermenistan için de doğru olanın böyle bir çözüm olduğu kanaatindeyim.
Bu problemlerin kısa vadede çözüme kavuşmasını beklemek hayal olur. Azerbaycan ve Ermenistan arasında atılan imzalar kavgayı henüz durduramamışken küresel aktörlerin bölgesel etkilerini azaltmanın ve istikrarın sağlanmasının ana kriteri olduğunu düşünüyorum.
Bu bağlamda Türkiye, Azerbaycan ve Ermenistan'ın ortak hareket etmesi gerekiyor.
Hatta bu birliğe İran'ın katılmasıyla daha kısa vadede bunun çözülmesi mümkün. Bu hamleyle hem ekonomik hem de siyasi kazanımlar elde edilebilir. Bu da şu an için Ermenistan'ın için en iyi çıkar yolu olacaktır.