İnsan ve doğa: Tsuruoka Evi
Kiyoaki Takeda Architects ekibine ait proje; sadece insanları değil, aynı zamanda çeşitli canlıları da barındıran bir yapı olarak tasarlanıyor. Bitkilere, böceklere ve küçük hayvanlara ev sahipliği yapan yapı, doğal çevre içerisinde yer alıyor. Serin mağaraya benzer bir ortam oluşturan projenin dış cephesi sürekli bir tonoz düzeninden oluşuyor. Binanın etrafında ve çatısında, yakınındaki nehre doğru açılan yemyeşil bahçeler yer alıyor.
Tasarımcılar doğal afetlerin; doğa ile insan arasındaki duvarı daha da belirginleştirdiğini savunuyor. Bu bağlamda mimaride son zamanlarda; doğanın sağladığı ortam zenginliği dolayısıyla bahçelerin düzenlenmesi dışında cepheler ve çatılar da yeşillendiriliyor. Bu tür peyzaj çalışmalarında doğal hayat gözetilmeksizin çoğunlukla dekoratif ve yetiştirilmesi kolay bitkiler tercih ediliyor.
Tüm insanlar, bitkiler, hayvanlar ve böcekler dünyada beraber yaşıyor. Dünya insanlar da dahil olmak üzere çeşitli canlı organizma topluluklarına ev sahipliği yapıyor. Tasarımcılar; ‘Mimari olarak bu organizmaları bir araya getirecek bir mekan oluşturulabilir mi?’ sorusunu kendilerine soruyor.
‘Çevresel Altyapı’ değil ‘Çevre için Altyapı’ görüşünü benimsiyorlar. Genellikle iki boyutlu bir düzlem olan saha, “bahçeler” ve “evler” olarak ikiye ayrılıyor. Ancak bu tasarım yöntemi ile doğa ve mimarlık ilişkisi yan yana olma eğilimi gösteriyor. Bu sebeple tasarımcılar “bahçeler” ve “evler”i bir kesit düzleminde üst üste dizmeye çalışıyor.
Tüm katlar, zemin seviyesine yerleştiriliyor ve altlarında yer altı mekanları oluşturuluyor. Birbirini etkileyen kot ilişkileri meydana geliyor ve toprağın kalınlığı mümkün olduğunca artırılıyor. Katmanlı bahçenin; toprak örtücü bitkileri, çalıları ve küçük ağaçları içerisinde barındıran küçük bir ormana dönüşmesi hedefleniyor. Bahçe; mevcut diğer yaşam formlarına da yaşayabilecekleri bir yer sağlıyor.
Yağmur suyu drenajı; çevreyi, diğer yaşam biçimlerini destekleyecek şekilde tasarlamanın temel koşulu olarak belirleniyor. Yağmur suyunun akışından etkilenilerek cephede sürekli bir tonoz formu tercih ediliyor. Tsuruoka Evi’nin bu şekli yağmur suyunun toprağa düşmesine yardımcı oluyor. Cephe düzeni, bitkiler ve diğer yaşam türleri için gerekli ortamın oluşmasına yardımcı oluyor.
Şiddetli yağışlar ile büyüyen ve her yıl artan bitkiler dolayısıyla doğal çevre kontrol edilemez hale geliyor. Tasarım ve zaman ilerledikçe ortaya çıkan riskler için önlemler alınmasına karar veriliyor. Sağanak yağışla başa çıkmak için taşma boruları kuruluyor. Üst seviyeye bitki köklerinin ulaşabileceği su tutma özelliğine sahip yüksek yoğunluklu kompostlar yerleştiriliyor. Toprak temeli tasarlanarak ‘çevre için bir altyapı’ inşa ediliyor. Alt seviyede ise düşük yoğunluklu kompost tercih ediliyor.
Oldukça kalın bir toprak tabakasıyla sarılmış olan mekanlar;yaz aylarında dışarıdaki sıcağın hissedilmediği, serin ve mağara hissi veren bir yapıya dönüşüyor. Kış aylarında ise ısınan toprak binanın sıcak kalmasına yardımcı oluyor. Yağmur suyunun kontrollü kullanılmasını sağlayan tonozlar, yer yer alçak tavan yüksekliğine sahip alanların oluşmasına sebebiyet verebiliyor. 3.5 m yüksekliğe ulaşan tonozların yüksekliği metreye kadar düşüyor. Tonozun el ile ulaşılabilir alanlarına lamba, hamak gibi ögeler takılabiliyor.
Ekip; insanların ve diğer canlı formlarının doğrudan ilişki içerisinde oldukları bir mekan tasarlıyor.
Proje | Tsuruoka Evi |
Mimarı | Kiyoaki Takeda Architects |
Peyzaj mimarı | Echigo Kokesho |
Tasarım ekibi | Kiyoaki Takeda, Miyuki Sakuyama |
Proje alanı | 206 m² |
Proje yeri | Tokyo, Japonya |
Tamamlanma yılı | 2019 |
Fotoğraflar | Masaki Hamada |