Kraliyet tiyatrosuna yeni yorum: Royal Opera House

Yapının sokak seviyesindeki camlar, tarihi demir işçiliğine atıfta bulunarak detaylandırılıyor. Paneller salon ile benzer bir orana sahip olarak camlar arasında bağlantı sağlıyor. Fırçalanmış paslanmaz çelikten imal edilen uzatma yapı keskin detayları ile dikkat çekiyor.

Convent Garden Theatre olarak da bilinen bu bina, ismini Londra’nın merkezinde bulunan Convent Garden meydanından alıyor. Ön cephesiyle dikkat çeken tasarım, Bow caddesine doğru açılıyor. Tasarım, Royal Opera House’un kültürel açıdan değişimini fiziksel bir şekilde temsil ediyor.

Çok yönlü kültürel ve sosyal merkez olarak bilinen bu bina kapsayıcı bir şekilde sanat dallarına ev sahipliği yapıyor. Miras listesinde yer alan yapı, günümüzde tamamen çalışır bir durumda bulunarak tiyatro, opera ve bale gibi sanat dallarına hizmet veriyor.

Fuaye alanları genişletilerek farklı etkinlikler için dinlenme salonu oluşturuyor. Aynı zamanda geçici serginin de bulunduğu bu alan, insanların vakit geçirebileceği ve tiyatro, opera veya bale gibi etkinliklerin saatini bekleyebilecekleri bir yer haline getiriliyor.

400 kişilik olarak yenilenen oditoryum salonu, mahremiyeti korurken aynı zamanda konfor, erişilebilirlik ve teknik performanslar da tanımlıyor. Döşemeli oturma yerlerinin tümü, ayarlanabilir oturma konfigürasyonları ve elektro akustik teknolojisiyle donatılıyor.

Royal Opera House, taş malzemeden yapılıyor ve alçı sıva ile kaplanıyor. Binanın cephesine klasik anıtsal mimari stiline atıfta bulunan İtalyan tipi mimari unsurlar ekleniyor. Camlı cephe ise tarihin bu vurgusuna modern bir yaklaşım sunuyor.

Amfitiyatronun katında bulunan terasta bütün sezonlarda kullanılabilen yeni bir cam kış bahçesi tasarlanıyor. Sürgülü camın kullanıldığı bu teras, çatı ışıklarıyla süsleniyor. Teras, meydanın manzarasını sunmasının yanı sıra evlerin arka alanlarına da göz atma imkanı veriyor. Böylelikle ziyaretçiler şehir manzarasını izlerken Londra mimarisinin seyrini de yakalıyor.