Alexandre Dumas'yı mat eden şair: Hurşid Banu Natevan

Azerbaycan edebiyatında Fuzuli geleneğini devam ettiren bir şair olarak anılır Natevan.
Azerbaycan edebiyatında Fuzuli geleneğini devam ettiren bir şair olarak anılır Natevan.

Azerbaycan edebiyatında Fuzuli geleneğini devam ettiren bir şair olarak anılır Natevan. Yüksek sanatkârlık numunesi olan şiirlerinde koşma, takrir, redif ve mecazı maharetle kullanır. Bir yandan dil ve edebiyat eğitimi alırken diğer yandan da, Azerbaycan el sanatlarını da yaşatmak için çalışmalar yapar. Görenleri hayrete düşüren muhtelif tarzda kumaş üzerine yaptığı nefis el işlemeleri onun şair ruhunun kumaş üzerine işlenişidir adeta.

1832 yılında halen Ermeni işgali altında bulunan Garabağ’ın Şuşa şehrinde doğar Hurşid Banu Natevan. 15 Ağustos, sıcak bir yaz günüdür o dünyaya geldiğinde. Han torunu, Han kızıdır. Zaten halk arasındaki adı da budur;

Han kızı. Sarayın ise dürr-i yektası, biricik incisidir Hurşid Banu. Güzelliği ve edebi ile ailesi ve halkı içinde sevilen genç kız, sarayda Arap ve Fars dili ve edebiyatı eğitimi alır. Özel hocalardan aldığı derslerle daha küçük yaşlarda hem okuyup yazmayı, hem de dini ve dünyevi bilgileri öğrenir. Bununla birlikte klasik şiir konusunda da yetiştirilir Natevan. Aldığı eğitim gönlündeki edebiyat aşkını dile getirmek için aradığı imkânı verir. Gazeller yazmaya başlar Hurşid Banu. Lirik gazellerdir bunlar. Okuduğu ve dinlediği halk edebiyatına hayrandır ve eserlerinde halk edebiyatından da istifade eder. Azerbaycan edebiyatında Fuzuli geleneğini devam ettiren bir şair olarak anılır Natevan.

Yüksek sanatkârlık numunesi olan şiirlerinde koşma, takrir, redif ve mecazı maharetle kullanır. Bir yandan dil ve edebiyat eğitimi alırken diğer yandan da, Azerbaycan el sanatlarını da yaşatmak için çalışmalar yapar. Görenleri hayrete düşüren muhtelif tarzda kumaş üzerine yaptığı nefis el işlemeleri onun şair ruhunun kumaş üzerine işlenişidir adeta.

Dumas ile satranç da oynar bu görüşmede Natevan ve mat eder büyük yazarı. Mağlup olan Alexandre Dumas Natevan’a fildişi bir satranç takımı ve Napolyon’un küçük bir büstünü hediye eder.

Natevan’ın fıtri kabiliyetinin ortaya çıkması ve filizlenmesinin bir başka sebebi de hiç şüphesiz Şuşa’nın inkâr edilemez üretken bir toprak oluşu, oranın havası ve suyunda yetişen nice insanın sanatla yoğrulmasıdır. Natevan’ın eserlerinin merkezinde hayırseverlik, samimi ülfet duyguları, dostluk ideallerinin terennümü işitilir. Ey Dost, Hudahafiz gazellerinde, birbirini sevenleri ayırmaya çalışan hainlerin hareketleri kınanır. Kendisini takip edenlere de, ikiyüzlü riyakâr ve arabozucu insanlardan uzak durmayı tavsiye eder.

Tabiatın güzelliklerini anlattığı gazellerinden ise, bülbülün sesi, güllerin, menekşelerin ve karanfillerin kokusu duyulur. On üç yaşına geldiğinde hayatının ilk acısıyla tanışır Hurşid Banu. Babası Mehtikulu Han vefat etmiştir. Babasının ani vefatıyla, Hanlığın bütün idari işleri hukuken Natevan’a geçer. Fakat müstemlekeci siyaset güden Rusya’nın Kafkas Hâkimi Vorontsov topraklarının büyük bir bölümünü müsadere eder. Anne Bedircahan Beyim hükümete şikâyet dilekçeleri yazar. Ancak bir netice alamaz. Ve 1848’in yazında Hurşid Banu ile birlikte Tiflis’e gider. Burada tanışır Petersburg’da eğitim görmüş bir asker olan Vorontsov’un yaveri, Hasay Han Usmiyev ile Natevan.Dağıstan asilzadelerinden, Kumuk Türklerinden olan Hasay Han, Bedircahan Beyim’e Vorontsov’la olan ilişkilerini düzenleyebileceğini ancak kızına âşık olduğunu ve tek şartının kızını ikna etmesi olduğunu söyler. Anne kızını ikna eder ve 1850 yazında evlenirler.

Hasay Han ve oğlu Mehtigulu Han
Hasay Han ve oğlu Mehtigulu Han

Önce Dağıstan’da ardından da Tiflis’te yaşarlar bir süre. İki yıl boyunca mecburen Tiflis’te yaşayan Natevan tabiatı çok güzel olsa da orada yaşamaya dayanamaz ve kendisini garip hisseder bu elde. Sağlığı bozulur ve eşiyle birlikte doğduğu Garabağ topraklarına Şuşa’ya dönerler. Hızla iyileşir yurdunda şair. 1866’ya gelindiğinde kocası Hasay Han Şeyh Şamil’le gizli ilişki içinde olduğu gerekçesiyle Rusya’nın iç kısımlarına Voronej şehrine sürülür. Bu sürgün vatanperver eşi intihara götürecek olan sürecin de başlangıcıdır. Kıdemli bir askerken, sürgün ile cezalandırılması onuruna dokunur ve intihar eder Hasay Han.Natevan hayatının ikinci büyük acısıyla baş edebilmek için yine yürek sözlerini dile getirdiği gazellerine sığınır. Hurşid Banu ile evliliklerinden iki çocukları olur. Mehtigulu Han ve Hanbike. 1855 yılında doğar oğlu Mehdigulu. 1856’da ise kızı Hanbike dünyaya gelir.

Ünlü Fransız yazar Alexandre Dumas,1858 yılında Rusya seyahatine çıkar. 1860 yılında bu seyahatini anlattığı “Kafkas” kitabı yayımlanır Paris’te. Kafkas kitabı Bakü’de Hasay Han ve Hurşid Banu Natevan ile yaptığı görüşmelerin tesiri ile kaleme alınır. Alexandre Dumas, “Kafkas” adlı eserinde şöyle der: “İyi ki, Petersburg’dan Azerbaycan’a geldim. Aksi takdirde Derbend’de kalacaktım. Ben daha Azerbaycan’a, bu Odlar diyarına gelmeden önce onun ateşgâhı, Garabağ atçılığı, halıcılığı, özellikle Natevan Hanım’ın hayırlı işlerinden haberdardım.”Natevan o kadar değerli bir şahsiyettir ki, Alexandre Dumas gelmeden birkaç ay önce Fransızca öğrenir. Sarayda onu ağırlarken de misafirinin ana dili ile konuşur. Şark kadınının hangi yüksek seviyede olduğunu gösterir Dumas’ya. Saray hizmetçilerine de Fransa’dan gelen misafiri Azerbaycan edep erkânıyla karşılamayı, onun için Azeri mugam ve tesniflerinden müteşekkil birkaç musiki ifa etmelerini tembihler.

Natavan’a Alexandre Dumas tarafından hediye edilen Napolyon Bonapart büstü, Uzeyir Hacıbayov Müzesi'nde sergilenmektedir.
Natavan’a Alexandre Dumas tarafından hediye edilen Napolyon Bonapart büstü, Uzeyir Hacıbayov Müzesi'nde sergilenmektedir.

Dumas ile satranç da oynar bu görüşmede Natevan ve mat eder büyük yazarı. Mağlup olan Alexandre Dumas Natevan’a fildişi bir satranç takımı ve Napolyon’un küçük bir büstünü hediye eder. Bu fildişi satranç takımı bugün Azerbaycan Edebiyat tarihi müzesinde yer alır. Natevan da Alexandre Dumas’ya kendi eliyle işlediği bir arkalık ve yine el işi iki para kesesi hediye eder. Dumas bu hediyeler için, “bugüne dek aldığım en kıymetli hediyelerdir.” der Natevan’ın eşi Hasay Han İsmiyeva ise silah koleksiyonu yaptığını bildiği yazara, Devim tipi bir tabanca hediye eder. Alexandre Dumas kabiliyetine meftun olmuştur Natevan’ın. Daha sonraları, kayıtlarına Garabağ’da kendi eserlerinin okunmasını büyük bir hayranlıkla izlediğini yazar. Dumas’yı hayrete düşüren bir şey de dünyanın bu küçücük toprağı Garabağ’da on dokuzuncu asır sivil hareketlerinin benimsenmesidir.

Bu ziyaretin izlerinden yola çıkarak Han kızı Natevan’ın büyük bir şair, hayırsever olmasının yanı sıra halkını dış dünyada başarıyla temsil eden bir vatanperver olduğunu söyleyebiliriz. Şuşa’da yaşayan bir grup şair sürekli edebi bir meclis kurulmasının ihtiyaç olduğundan bahsederler 1872’de. Ancak aydınların bu meclisi kurmak için gerekli imkânları mevcut değildir. Onlar her çetin meselede olduğu gibi yine Hurşid Banu Hanıma başvururlar. Teklifi büyük bir memnuniyetle kabul eden Hurşid Banu Hanım çok kısa bir süre içinde Meclis-i Üns’ü kurmayı başarır. Bu dostluk ve ülfet meclisinin rehberliğini de kendisi üstlenir. Ona Meclis-i Üns’ün yüreği derler o günden sonra.

  • Devrin önemli şairlerini bir araya getiren bir yer olur Meclis-i Üns. Garabağ’lı birçok şair bu meclisin müdavimleri arasında yer alır. Meclisin müdavimlerinden birisi de Natevan’ın oğlu Mehdigulu Han’dır. Azerice ve Farsça şiirlerini “Vefa” mahlasıyla kaleme alır Mehdigulu Han.

Natevan’ın kızı Hanbike Hanım da annesinin yolunu takip ederek gazeller ve rubailer yazar. Onun birçok gazeli Vasif Guliyev’in “Düne uzanan çığır” adlı kitabında yayımlanır. Meclis-i Üns’ün kurulmasından sonra Hurşid Banu Hanım kendisine Natevan yani kimsesiz, yardımcısız mahlasını uygun görür. Edebiyat dünyasında da bu isimle ebedi bir yer edinir kendisine. Derin bir samimiyet ve ince bir lirizmle kaleme aldığı gazelleri çok sevdiği halkının gönlüne nakşolur. O yalnızca şiire değil halkının musikisine de vurgundur. Meclis-i Üns’e tanınmış Garabağ şairlerinin yanı sıra birçok meşhur hanende ve sazendeler de iştirak eder. Natevan’ın gazellerinin de okunduğu bir saz ve söz meclisine dönüşür. Natevan aynı zamanda Hanlık Şükür adı ile bilinen hizmetçisindeki kabiliyeti görerek musiki dersleri verir ve onun meşhur bir sanatçı olmasına katkıda bulunur.

Azerbaycan'da 2014 yılında piyasaya sürülen bir posta pulu.
Azerbaycan'da 2014 yılında piyasaya sürülen bir posta pulu.

Hurşid Banu Hanım yalnız Azerbaycan’da değil bütün Trans Kafkasya’da fakir fukaranın elinden tutan, hayırseverliği ve insanları hayra teşvik etmesi ile tanınan bir hanımdır. Toplumsal meselelerde insanların başvurduğu çözüm bulma makamı olarak da dikkat çeker Natevan. Bunun içindir ki o adıyla müsemma dürr-i yekta yani tek inci olarak anılır. Şuşa’nın imarının gelişmesi ve kültür hayatının canlanması için oldukça yoğun bir çaba sarf eder. Şuşa’ya su kemeri, büyük bir su deposu, hamam, buzhane, havuz ayrıca şehir ahalisi için gezi yerleri ve istirahat bağları ile mekânları da yaptırır. Bu kemer günümüzde Hangızı Bulağı olarak anılır. Ayrıca Aras nehrinden Mil Ovasına kadar da bir su kemeri yaptırmaya da çalışır. Yine Şuşa’da birçok mescit ve minare yaptırır. Eski binaları restore ettirir.

Onun ünü Garabağ sınırlarını aşarak Şamahı’ya Bakû’ye, Tiflis’e, Erivan’a, Kırım’a, Bahçesaray’a kadar yayılır. Azerbaycan’ın her bir köşesinde yaşayan şair ve sanatkârların da hamisi olur yaşadığı dönemde. Bu çabaları sonucunda ünü o kadar yayılır ki yalnız Azerbaycan’dan değil bütün Trans Kafkasya’dan sanatçılar da onun himayesine sığınırlar. 1850’li yıllarda yazmaya başladığı gazellerinde muhabbet, aşk, tabiat güzellikleri, analık hisleri, insanın gönül dünyası ve doğunun hasletlerini terennüm eder Natevan. Gazellerindeki ana figürü bizzat şairin kendisidir. Mukaddes ana oğul muhabbetini anlattığı gazellerindeki oğul figürü ise kendisinin iki oğludur. Birincisi ömrünün baharında vefat eder, ikincisi ise anasını kendisine hasret bırakarak uzak diyarlara gider.

İkinci eşi Seyyid Hüseyin’den olan oğlu Mirabbas’ın 1885 yılında vefat etmesi derinden yaralar onu. Bir yıl boyunca yataktan çıkamaz Natevan. Bu hadiseden sonra giderek sağlığı bozulur şairin. Giderek sararıp solar, işlerden elini ayağını çeker. On altı yaşındaki oğlunu toprağa verdikten sonra bedbin bir ruhla yazar şiirlerini. Artık yalnızca keder, hüzün ve yüreği yanan bir ananın feryadı duyulur gazellerinde.

  • Yanar canım, oğul, daim senin nari-ferağında, Nece pervaneler her dem yanar şemin ayağında. Güli-ruyin hevasile çıhar eflake efganım, Odur bülbül nevası gül feragü iştiyagında.

Hayattan bıkmış bir anaya, oğulsuz yaşadığı her dakika yıldan fazla gelir. O artık işret yerlerinden uzak kalarak günlerini oğlunun mezarının başında ağlamakla geçirir. Ana saadetini de öldüğünde oğlunun ruhuna toprağına karışmakta görür. Bir an önce ömrünün bitmesini arzu etmektedir artık.

Natevan’ın büyük oğlu Mehdigulu Han.
Natevan’ın büyük oğlu Mehdigulu Han.

Lakin ruhu onun hasta bedenini daha terk etmeyecektir Natevan’ın büyük oğlu Mehdigulu Han’a ithaf ettiği “ölürem” redifli şiiri de evladı için kalbi daralan, onu görmeye, bağrına basmaya can atan, lakin arzusu içinde kalan ananın ıstırapları duyulur. Yüksek bediilikte yazılmış bu şiirin mısralarında, firaktan geceler sabaha kadar yatmayan, ayrılıktan bahar lalesi gibi bağrı kan, eli koynunda kalan, sinesi dertle dolu bir ananın ağlamaklı kalbi ve hasretle bakan gözleri görünür:

Varımdı sinede derdü gemi-nehan, ölürem,

Feda olum sene, gel eyle imtehan, ölürem.

Feragdan geceler yatmaram sebahe kimi,

Heyali zülfüne bağlı gedibdir can, ölürem.

İlk evliliğinden olan çocukları ile ikinci evliliğinden olan çocukları arasında toprak ve mülk konusunda çıkan ihtilaflar zaten sağlığı bozuk olan şairi derinden yaralamaktadır.

Maddi sıkıntılar da baş göstermiştir şimdi. Malını mülkünü bir bir kaybetmeye başlar. Ev ve ziynet eşyalarını açık artırma ile satışa sunar. Oğlunun vefatından sonra 1891 yılında da eşini toprağa veren şairin durumu giderek ağırlaşır. Yıl 1897. İyi insan olma ve insan kalma çabasının, neredeyse iki yüz yıl sonra bile insanlara ilham vereceğini bilemeden, çektiği derin ıstırap, yaptığı hayırlar ve sayısız eseri arkasında bırakarak bu dünyaya veda eder Natevan. Cenazesi halkının ona olan hürmetinden Şuşa’dan Ağdam’a kadar omuzlarda taşınır ve İmaret adı ile bilinen aile kabristanına defnedilir. Vefalı Azerbaycan halkı da Natevan’ın adını birçok sokak, kulüp, kütüphane ve okula vererek yaşatmaktadır o günden beri.