Aliya İzzetbegoviç

Aliya İzzetbegoviç
Aliya İzzetbegoviç

Bazı ameller niyete göre, bazı ameller ise neticesine göre değerlendirilir. İlki, her dinin mesajıdır, ikincisi ise her siyasetin veya devrimin parolasıdır. Bunlar iki birbirine zıt mantıktır. Birinde dünyanın inkârı, diğerinde insanın inkârı ifade edilir.

Tabiat dünyasında şeyler nesnel olarak vardır. Bunu bilip bilmememizden, bundan hoşlanıp hoşlanmamamızdan bağımsız olarak Dünya Güneş'in etrafında döner. Biz bu gerçekten nefret ediyor da olabiliriz, fakat onu değiştirmemizin imkânı yoktur. Ahlâk açısından maddi gerçekler manasızdır. Onların ahlâki bir alâ meti ve değeri yoktur, bu nedenle ahlâki anlamda yokturlar. Bunun tam tersi, içeride, insani dünyamızdaki şeyler nesnel olarak var olmaz. Tabiat açısından onlar hiç yoktur. Bizler, bu iç dünyanın doğrudan iştirakçileriyiz ve bu dünyanın nasıl görüneceği doğrudan bize bağlıdır. Bu iç dünya, biz onu kendi gayelerimiz ile inşa etmediğimiz sürece yoktur. Burası, özgürlüğün sahasıdır. Yapmamız gerekeni yaptığımız, zengin ve fakirin, akıllı ve akılsızın, eğitimli ve ilkelin, zayıf ve güçlünün var olduğu dış dünyanın aksine (tüm bu unsurlar bizim irademize bağlı değildir ve özdeki "ben"i ifade etmezler), iç dünyada tam bir özgürlük ve şans eşitliği vardır. Bu özgürlük tamdır, çünkü maddi sınırlar yoktur ve her şey niyet ve temayülde sonlanır.

İstisnasız her insan, vicdanının sesini dinleyerek, yani ahlâki prensiplere (hangileri olursa olsun) uygun olarak yaşamayı isteyebilir ve buna eğilim gösterebilir. Her insan iyilik yapamaz fakat her insan iyiliği sevebilir ve ona temayül gösterebilir. Çoğu insan adaletsizliğin ortadan kaldırılmasına katkıda bulunamayabilir, fakat her insan kalbinde hem kendisine hem başkalarına karşı yapılan adaletsizliği kınayabilir ve ondan nefret edebilir (pişmanlığın anlamı buradadır). Ahlâk eylemin kendisinde değildir, her şeyden önce dürüst bir şekilde yaşama temayülünde, iradenin gayretinde, kurtuluşa erme mücadelesindedir. Mükemmel ve günahsız olmak, insani değildir. Hata yapmak ve pişman olmak insana daha yakındır, daha insanidir. Alyoşa ve Miço Karamazov'u hatırlayalım. Alyoşa çok iyi, neredeyse mükemmel birisidir. Miço tam anlamıyla insandır. Tüm şehvetine ve günahlarına rağmen, hangisinin yaratıcının merhametine daha yakın olduğunu kesin olarak söylemeniz mümkün müdür?

Arzu etmediğimiz hâlde yaptığımız ne kadar çok şey var, değil mi? Aynı şekilde, yapmak isteyip de hiçbir zaman yapmayacağımız bir o kadar şey! İşte bunlar, bu bahsettiğimiz iki dünyadır, yani kalp ve tabiattır. Niyet ettiğimiz bir şey, hiç gerçekleşmese bile tam olarak kalbin dünyasında vuku bulmuştur. O, tam bir gerçekliktir. Aynı şekilde istemsiz bir hareketimiz, niyetimizin arkasında olmadığı bir davranış, tam olarak tabiat dünyasında gerçekleşmiştir, ancak onun iç dünyamızda hiç gerçekleşmemiş olduğunu söylemek mümkündür. Gaye ile eylem arasındaki bu tezat, insan ile dünya arasındaki ezeli tezatın bir yansımasıdır. Neredeyse aynı biçimiyle ahlâkta, sanatta ve dinde karşımıza çıkar. Niyet, sanatsal temayül ve dindarlık, içeride birbirlerine aittir ve maddi, dünyevi tezahürleri olan davranış, sanat eseri ve ayin ile aynı ilişki içindedirler. İlk zikredilenler ruhsal tecrübeler, ikinciler ise dünyadaki hadiselerdir.

Bazı ameller niyete göre, bazı ameller ise neticesine göre değerlendirilir. İlki, her dinin mesajıdır, ikincisi ise her siyasetin veya devrimin parolasıdır. Bunlar iki birbirine zıt mantıktır. Birinde dünyanın inkârı, diğerinde insanın inkârı ifade edilir.

Doğu ve Batı Arasında İslam