Bazen olmasın diye...

Cem Karaca
Cem Karaca

Bu dünya rezil ve leş bir yerse bugün, sadece politikacıların suçu değil. Üzerine ayak basan, suyunu rahatça içip, güneşin doğuşunu izleyebilen herkesin suçu…

Bazen oluyor.

Uzun bir Kırmızı Pazartesi’ye dönüşüyor dünyanın bütün günleri. Kötülük, herkesin bildiği bir sır gibi herkesin kimse duymasın diye sakladığı bıçak. Keskin yanını kabza bellediğimiz, kınsız ve açık…

Bazen oluyor.

Konusu açılmazsa kanamayacak bir yara gibi davranıyoruz dünyaya. Kabul, kanadığında da iyileşmeyecek belki ama yaranın yerini hatırlatacak bize… İnsanın yaralanabildiğini hatırlatacak… Yaralanabilenin insan olduğunu… Dünyanın dönüşünü durdurmak için değil, en azından kendi hızımızı yavaşlatmak için bir “yapılacaklar listesi” takip etmeye çalışıyoruz burada. O ışıklar bizi de yutmasın diye… O sesler bizi de uyutmasın diye… Her günümüz Kırmızı Pazartesi’ye dönmesin diye…

Sabah kalktığında ilk işi kendine kendisinin insan olduğunu hatırlatmak gibi…

Bu dünya rezil ve leş bir yerse bugün, sadece politikacıların suçu değil. Üzerine ayak basan, suyunu rahatça içip, güneşin doğuşunu izleyebilen herkesin suçu…

Bu yüzden Leyla ile Mecnun Mesnevisi’nden bile hem aşkı hem de dünyaya kafa tutmayı öğrenebiliyoruz… Bu yüzden Sezai Karakoç hem “Mona Rosa”nın hem de Hızırla Kırk Saat’in yazarı… Bu yüzden İrlanda’daki Katolikleri savunuyoruz… Bu yüzden binlerce kilometre ötedeki Afrika’yı da… Bu yüzden “şarkı bitmeden söze başlanmaz” yargısını nasıl coşkuyla savunuyorsak, Amerika’nın bilmem kaç yıllık planlarını da aynı kararlılıkla konumuz yapıyor ve reddediyoruz.

Edebiyat bunun için…

Bu dünya rezil ve leş bir yerse bugün, sadece politikacıların suçu değil. Üzerine ayak basan, suyunu rahatça içip, güneşin doğuşunu izleyebilen herkesin suçu… Sadece ve sadece güçlü olduğu için, sadece ve sadece yapabildiği için başkasına ait evi yıkıp kendine kartondan bir ülke yapan barbarlığa bütün gücüyle karşı olmak sadece insanın konusudur çünkü.

Cem Karaca
Cem Karaca

Dünyanın kuzeyinden güneyine, batısından doğusuna nerede bir kötülük varsa ona “bize ne” diye yaklaşan herkesin insandan sayılmayacağı bir dünya yaşanabilir bir dünya olabilir sadece.

  • Bu ve çok daha fazlası edebiyatın konusudur.
  • Bu ve çok daha fazlası bizim konumuzdur.
  • Bu ve çok daha fazlası insanın konusudur.

İthaf

Sadece Türkiye’nin değil dünyanın gelmiş geçmiş en büyük seslerinden biriydi o. Bunu coşkuyla övelim diye söylemiyoruz. Konuyu bilen herkesin iştirak edeceği bir hakikat izharı bu. “Bu topraklar”ın yetiştirdiği en büyük sanatçılardan biriydi o. Şarkıcı değil, sanatçıydı. Kendisi olarak, kendisi kalarak var olmayı başarmış az sayıdaki büyük Türk sanatçısından biriydi. Şubat’ta ebedi âleme göçtü.

Bu sayımızı ona ithaf ediyoruz. Ona ve diğer güzel adama; 8 Şubat 2004’te uğurladığımız Cem Karaca’ya ve 1 Şubat 1999’da uğurladığımız Barış Manço’ya… Ve elbette onlardan da önce acı haberi alıp aynı acıyı yaşadığımız Elazığ ve Malatya’ya... Depremde şehit olanlara... Ailelerine sabırlar dileyerek...