Birinde öldürdü aşk diğerinde her şeyi affetti

Biri bunu hayatıyla ödedi diğeri affetmeyi seçti. Bize de aşk nedir, ne olmalı üzerine uzun uzun düşünmek kalıyor.
Biri bunu hayatıyla ödedi diğeri affetmeyi seçti. Bize de aşk nedir, ne olmalı üzerine uzun uzun düşünmek kalıyor.

İçişleri Bakanlığı'nın resmi verilerine göre 2019 yılında öldürülen kadın sayısı 299 olarak kayıtlara geçmiş. Bu cinayetlerin %72,8'i evlerde işlenmiş ve faillerin %95'i eş, partner ya da akraba. Yani birçok kadın en güvendiği, hayatını paylaşamaya adım attığı, gelecek hayalleri kurduğu ve kendini güvende hissettikleri tarafından öldürülüyor.

Her gün internetten, televizyondan ve başa mecralardan haber okuyoruz. Bunların bazıları bizde o anki durumumuza göre bir anlam bırakıyor ya da çoğuna bakıp geçiyoruz.

Aşk gibi masum ve asil bir duygu, bir insanın ölüm sebebinde yer almalı mı? Kadın örgütlerinin meşhur bir sloganı var, "öldüren sevgi istemiyoruz" diye.

Ama bazı haberler üzerine düşünmek ve yeni anlamalar üretmek istiyor insan. Geçtiğimiz günlerde okuduğum birbirlerine yakın gördüğüm iki haberi biraz detaylandırmak istiyorum. İkisinin de aktörü birer kadın. Mesele kadın, aile, çocuk olunca insan daha farklı bakışla olayları ele alma ihtiyacı hissediyor. Malûm ülkemiz kadın cinayetleri konusunda iyi bir tabloya sahip değil. Bazen modern hayatın açmazları diyoruz, bazen bilinçsizlik ve bazen de canilik. Neyle ve ne şekilde ifade edersek edelim kadınlar birileri tarafından öldürülmeye devam ediyor. Kişilerin hayatını sorgulayabiliriz belki, iletişim yanlışlıklarından bahsedebiliriz ama bir cinayetin tarafını savunmak gayri ahlâkî olur. Sadece 2019 verilerine baktığımızda karşımızda acı bir tablo var.

İçişleri Bakanlığı'nın resmi verilerine göre 2019 yılında öldürülen kadın sayısı 299 olarak kayıtlara geçmiş. Bu cinayetlerin %72,8'i evlerde işlenmiş ve faillerin %95'i eş, partner ya da akraba. Yani birçok kadın en güvendiği, hayatını paylaşamaya adım attığı, gelecek hayalleri kurduğu ve kendini güvende hissettikleri tarafından öldürülüyor. Bunun üzerine düşünmeye değer diye düşünüyorum.

En son nisan ayında basına yansıyan bir kadın cinayeti daha yaşandı, belki ben bu yazıyı yazarken başka bir kadın öldürülüyor. Onların ilgi çeken bir hikayesi olmazsa da çoğu zaman haberdar olmuyoruz. Burada bahsetmek istediğim cinayet Rize'nin Fındıklı ilçesinde yaşayan aynı zamanda AK Parti İlçe Başkan Yardımcısı olan Gamze Pala cinayeti. Gamze Pala, ona âşık olduğu ileri sürülen bir şahıs tarafından öldürüldü. Zanlı açıklamasında aşkına karşılık alamadığı için bu cinayeti işlediğini söylemiş. Gerçekten aşık mıydı ve karşılık alınamayan bir aşk insanı bu kadar çileden çıkarabilir mi, bunun üzerine de düşünmeye ihtiyacımız var gibi.

Biri bunu hayatıyla ödedi diğeri affetmeyi seçti. Bize de aşk nedir, ne olmalı üzerine uzun uzun düşünmek kalıyor.
Biri bunu hayatıyla ödedi diğeri affetmeyi seçti. Bize de aşk nedir, ne olmalı üzerine uzun uzun düşünmek kalıyor.

Aşk gibi masum ve asil bir duygu, bir insanın ölüm sebebinde yer almalı mı? Kadın örgütlerinin meşhur bir sloganı var, "öldüren sevgi istemiyoruz" diye. Gerçekten karşılık alamadığında biri öldürebilecek kadara vahşileşen bir sevgi olmasa daha iyi. Aşk ve sevgiyi; şuursuz, narsist, hasta ruhlar elinden alan bir sistem olsa da ona hep birlikte biat etsek. Psikopat bir erkeğin aşkı bahane ederek yaşamına son verdiği kadınlardan sadece biri Gamze Pala; belki iyi yemek yapmadı, çocuğuna düzgün bakmadı, komşuda çok kaldı gibi bir dizi bahanelerle sürekli ölüyor kadınlar. Gamze Pala'nın suçu da bir aşka, ki bunun adı aşksa karşılık vermemek oldu. Gamze Pala böyle anlam veremediğimiz bir sebepten artık yaşamıyor; bize de aşk gerçekten böyle bir duygu olabilir mi, sorusu üzerine düşünmek kalıyor. Şimdi başka bir kadından bahsetmek istiyorum. Bu kadın yaşıyor. Bu olay da Hatay'ın İskenderun ilçesinde meydana gelmiş.

Aşk her şeyi affeder mi ya da affetmeli mi?
Aşk her şeyi affeder mi ya da affetmeli mi?

Berfin Özek diye 20 yaşındaki bir kızın yüzüne sevgilisi asit dökmüş. Ve artık Berfin'in yüzü bir bakanın bir daha dönüp bakmak istemeyeceği bir hâlde. Bunu yapan da Berfin'in erkek arkadaşı. Burada olay daha farklı bir seyir göstermiş. Berfin'in erkek arkadaşına bu suçtan dolayı 13 yıl hapis cezası vermişler. Kadın örgütleri falan Berfin'e sahip çıkmış.

Ama Berfin herkesi hayret içinde bırakacak bir karar aldı. "Ozan'ı seviyorum onunla evlenmek istiyorum, bu yüzden şikâyetimden vazgeçiyorum" diye dilekçe yazdı. Burada da her şeyi affeden bir aşk var. Berfin hayat boyu belki bir daha eski güzelliğine dönemeyecek. O acının izini yüzünde yıllarca taşıyacak. Bir insan için çok ağır bir gerçek bu. Ama sevdiği adamı affetmeyi seçti. Peki burada da şunu soralım: Aşk her şeyi affeder mi ya da affetmeli mi?

  • Bir yargıya varmak istemiyorum, göreceli bir durum ama herkes bunun sorgulamasını kendi içinde yapabilir diye düşünüyorum. Birinde öldüren bir aşk, birinde her şeyi affeden bir aşk. Yunus Emre'nin bir sözü vardır; "gören kim görünen kim, kaldım güman içinde" diye.

Tam da öyle bir durum insanı güman içinde bırakıyor. Haberi okuduğumda Berfin'in ahmaklık ettiğini düşündüm, sonra empati yapayım dedim, aşk birçok şeyi affedebilir belki ama yaşanmışlık yine orada gözlerini iri iri açar bize bakar diye düşünüyorum. Âşık olduğunu iddia ettiği bir adam tarafından öldürülen bir kadın, sevgilisi tarafından hayatı yaşanmaz hâle getirilen başka bir kadın…

Biri bunu hayatıyla ödedi diğeri affetmeyi seçti. Bize de aşk nedir, ne olmalı üzerine uzun uzun düşünmek kalıyor. İki örnekte de erkeklerin karnesi kötü. Amacım bir durum değerlendirmesiydi yoksa erkelere genel bir yaftalama yapmak değil.