Çocuklarım için tüm bunlar

​Çocuklarım için tüm bunlar
​Çocuklarım için tüm bunlar

Çocuklarımızı mutlu etmenin tek yolunun onlara en güzel şeyleri almak; bolluk ve refah içinde yaşatmak olduğunu kulağımıza fısıldayıp duran bir sistem bizi sürekli kışkırtırken. Ve ne yaparsak yapalım bize hep yetersiz olduğumuzu söyleyip ensemizde boza pişirirken, çocukların bu soruya verdikleri cevaplar, bütün bildiklerimizi yerle bir ediyor. İlaç gibi geliyor.

Geçenlerde bir deterjan firması tarafından yapılmış sosyal bir deney izledim. Bir soru soruluyor ebeveynlere. Ardından da aynı soru çocuklarına yöneltiliyor. Her iki tarafın da cevaplarında dünyalar kadar fark var. Bu ‘’dünyalar’’ arası fark bize birçok şey söylüyor.

Soru şu: ‘’Çocuğunuzla/anne babanızla en mutlu olduğunuz anınız hangisi?”

Bu soruya babalardan birinin verdiği cevap ‘’Ona akülü araba aldığım gün” oluyor. Bu baba, akülü arabayı çocuğuna verdiği günün çocuğu için unutulmaz bir hatıra olduğu kanaatinde. Baba, ekliyor: ‘’Dünya onun olmuş gibi sevinmişti.’’

Anne ve babasıyla yaşadığı en mutlu gün sorulduğunda bir oğlan “Birlikte yemekçilik oynamıştık” diyor. Bir diğer sevimli velet “Köye gittik orada tavuklar vardı” diyor heyecanla.


Bir diğeri eşine bakarak mutmain bir şekilde ‘’Okul alışverişi günü çok mutlu oluyor değil mi?” diye soruyor. Bir başka baba ise oğlu yarasına dikiş attırmayı kabul ederse, ona tablet bilgisayar alacağına söz vermiş ve dikiş atılınca da tablet bilgisayar almaya gitmişler. Baba, o anı çocuğunun dünyasında yer etmiş en mutlu an olarak hafızasına kazıdığını sanıyor.

Bir anne ise “Bir keresinde beş yıldızlı otelde kalmıştık, çok mutlu olmuştu” diyor, bir diğer anne “Yeni oda takımını gördüğü an çok mutluydu, gidip mobilyaları okşamıştı” diyerek cevaplıyor soruyu. Bir başka annenin cevabı ise “Lunaparka götürdüğümüz gün çok mutlu olmuştu” şeklinde.

Aileler çocukların verdiği cevaplara karşı çok büyük bir şaşkınlık yaşıyorlar, çoğu o anları unutmuş bile.
Aileler çocukların verdiği cevaplara karşı çok büyük bir şaşkınlık yaşıyorlar, çoğu o anları unutmuş bile.

Büyüklerin dünyasından gelen bu cevapların ardından geçiyoruz küçüklerin dünyasından havadislere. Bu sefer dört-beş yaşlarında çocuklar var karşımızda.

Anne ve babasıyla yaşadığı en mutlu gün sorulduğunda bir oğlan “Birlikte yemekçilik oynamıştık” diyor. Bir diğer sevimli velet “Köye gittik orada tavuklar vardı” diyor heyecanla. Küçük bir kız ‘’Ormanda saklambaç oynamıştık” diye açıklıyor ailesiyle en mutlu geçirdiği anı. Bir diğeri ne derse beğenirsiniz: “Annemle babama omlet yapmıştım.” Diğer bir muzır, oturduğu yerde zıplayarak, ‘”Babam işten geldikten sonra ben onun karnında zıplamayı çok seviyorum” diye kıkırdıyor. Derken bir diğeri mısır patlatıp sarılarak film izledikleri günü hatırlıyor, anne babası ile yaşadığı en mutlu an olarak.

  • Anne babaların söyledikleri ile hiç alakası olmayan biricik “an”lar böyle akıp gidiyor çocukların cevapları boyunca. İki ayrı dünya beliriyor cevaplarla.

Aileler çocukların verdiği cevaplara karşı çok büyük bir şaşkınlık yaşıyorlar, çoğu o anları unutmuş bile. Sonunda annelerden biri şaşkın şaşkın kameraya bakarak “Çok büyük şeylere gerek yokmuş” deyiveriyor hayretle.

Çocuklarımızı mutlu etmenin tek yolunun onlara en güzel şeyleri almak; bolluk ve refah içinde yaşatmak olduğunu kulağımıza fısıldayıp duran bir sistem bizi sürekli kışkırtırken. Ve ne yaparsak yapalım bize hep yetersiz olduğumuzu söyleyip ensemizde boza pişirirken, çocukların bu soruya verdikleri cevaplar, bütün bildiklerimizi yerle bir ediyor. İlaç gibi geliyor.

Bizi yetişkinlerin pek de önemsemediğimiz anlar, onların mutluluktan uçtukları anlar olarak kodlanmış hafızlarında.

Görünen o ki, sıradan gibi görünen ama paylaşımın ve yakınlaşmanın en güçlü olduğu anları hatırlıyor çocuklar.

Çocuklarının cevabını dinlerken sudan çıkmış balığa dönen ebeveynler, şaşkınlar ama bir yandan da tatlı bir rahatlama gelmiş oturmuş sinelerine. Bir kaygı fırtınasından kurtulup sessiz sakin bir sahile varmışlar gibi yüzlerindeki ifade. Maddeci dünyanın maskesi düşmüş bir an. Bu sinsi satıcının, “Çocuklarınızı sadece her şeyin son modelini alarak mutlu edebilirsiniz” yalanı çıkmış ortaya.

Yolumuzu ise çocukların bu sıcak cevapları bulduracak. ‘’Sesime gel!’’ diyor çocuklarımız bize. Onların sesine doğru gidersek eğer, yolumuzu bulacağız. Gerçek mutluluğun maddiyattan değil yakınlıktan geçtiğini, annesine kağıttan bir yüzük yapıp hediye eden kızın mutmain yüzünde ya da film seyrederken babasına sarılarak film seyretmenin dünyanın en güzel şeyi olduğunu düşünen çocuğun kalbinde bulacağız gerçeği.

  • “Üstünde durmadığımız ufak tefek şeyler çocukların beyninde yer ediyor” diyor biri araştırmanın sonunda. Deneyden çıkan sonuç, bu sade ve kısa cümleden ibaret.

Akşamları bir sofrada çocuğuyla yemek yemeyen, gecenin kör vaktinde eve gelen, eve gelse de yorgunluktan çocuğuyla iki kelam etmeden gözlerini televizyondan ayırmayan ve gece gündüz çalışmalarını, çocuklarım için tüm bunlar diye açıklayan babalara duyurulur.

Not: “Çocuklar hangi anıları hatırlıyor? #anıbiriktir (Sosyal Deney)” başlığındaki bu videoyu izleyebilirsiniz.