Dağılmışlar için bir sözlük lll

Her ölüm bir tel kopardı içimizden, göğsümüz vurmalı bir çalgıya böyle dönüştü.
Her ölüm bir tel kopardı içimizden, göğsümüz vurmalı bir çalgıya böyle dönüştü.

Yaşlı başlı adamlar ellerinde pazar çantaları ve bastonları ile terk ediyorlar evlerini. Ölmek için ödünç yatak arıyorlar. Göçmenlerin iki kalbi vardır diyor şair. Biri ülkesinde atarak ilerler. Diğeri geldiği yerde. İki kalp iki çocuk gibi en kısa mesafeden birbirine sarılıp ağlamak ister. Dünyanın en gözü yaşlı hipotenüsü oluşur böylece. İnsanlığımız kötü olsa da geometrimiz çok iyi sevgilimiz.

Perde İs. İç görü. Kartal gözünü çevreleyen dünya.

Sevgilimiz, toprağa çizilmiş bir dairenin etrafını "Ey yılanlar, çıyanlar, akrepler biz yarın gideceğiz siz bize, biz size zarar vermeyelim." sözünle sırlamışlar. Sınırları hatırlatmışlar. Eşikte durduk, seni andık, eve girerken ayakkabılarımıza baktık biz de. Ayakkabılarımızı çıkarmamız da sınırları gözetmemizden mi kaynaklanır? Peki, Hz Musa'nın çıkardığı iki çarık? O iki çarığı "mal ve evlat" sevgisi olarak yorumlar müfessirler. Sevgiye sınır çizerler. Böylece mal ve evlattan oluşan bir sınır düşünmemizi sağlarlar. Onu aşmak ve geride bırakmak ne kadar mümkünse yaklaşmak da o kadar mümkündür, derler. Tekrar ayakkabılarımıza baktık. İçinden çıkamadık, sevgilimiz!

Ayna İs. Deposu ve ambarı olan kuyu.

Sevgilimiz, efendimiz. Her yer göz. Hangi kapağı açarsak açalım içinden raflar fışkırır. Bölmeler düzenli olmamızı sağlar. Gözler her şeyi gruplandırmayı diler. Çekmeceler bizi düzene çağırır. Düzenle aramız kötü çünkü. Ama hipotenüsle aramız iyi. Oysa çimlere basmamak için normal yürünür yolun sonu getirilir köşeden dönülür. Ama biz hipotenüsten gitmeyi tercih ederiz. Kestirmeden gitmek kodlarımızda var. Yaşlıların yatağında ölme hakkını ellerinden aldılar. Yaşlı başlı adamlar ellerinde pazar çantaları ve bastonları ile terk ediyorlar evlerini. Ölmek için ödünç yatak arıyorlar. Göçmenlerin iki kalbi vardır diyor şair. Biri ülkesinde atarak ilerler. Diğeri geldiği yerde. İki kalp iki çocuk gibi en kısa mesafeden birbirine sarılıp ağlamak ister. Dünyanın en gözü yaşlı hipotenüsü oluşur böylece. İnsanlığımız kötü olsa da geometrimiz çok iyi sevgilimiz. İki kişilik öyküye dışarıdan dâhil olacak üçüncü gözü pohpohlar sistem. Sosyal medya, evlendirme programları, diziler... Bu bize yakışmaz.

Bunun böyle olduğunu anlamak için toplama bilgisi gerekmez. Bir bir daha bir eder. Artı bir, parantezin dışında kalır. Kural bu. Alçalan bir katedral var ve yükselen bir göl demiş şair. Hayat bitişik kaplardan oluşur. Birinin hayatını iterek, diğerini yükseltir. Kimyamız bozuk olsa da fizik bilgimiz çok iyi sevgilimiz. Parası olanlar can sıkıntısı, parası olmayanlar geçim sıkıntısı çeker. Sensiz hayat sıkıcı. Bu yüzden fazla konuşmaya gerek yok. Sessiz insanın ya hasta olduğunu düşünürler, ya da üzgün. Oysa sessizlik bizim paslı kılıcımızdır. Ona yaslanırsak düşmeyiz. Birine doğrultup öldürmeye kalksak işlemez. Kılıcın keskin ucu sadece bize dönüktür. Bizi yaralar, bizi dürter, bizi göz göz eder. İki kişi bir araya gelirsek yalnızlıktan kurtuluruz sonra ellerimizde paslı kılıçlarımız, birbirimizden ayrıldığımızda düşeceğimiz çukuru kazmaya başlarız. Kuyu problemleri ile aramız kötü olsa da çukur problemleri ile aramız çok iyi sevgilimiz.

Çağrı İs. El ayak yitimi. Kalpler arasındaki aksak döngü.

Çağırmak, hem anlatmak hem dinlemekle ilgilidir. Anlatan var dinleyen yoksa bu delilik olur, anlatan var ama dinleyen konuşmuyorsa bu vaaz olur, anlatan varsa ve karşısındakini dinlemeye zorluyorsa bu gevezelik olur, anlatan varsa ve dinleyeni konuşmaya zorluyorsa bu eleştiri olur, anlatan var dinleyen var ama ortada hakikat yoksa bu boşboğazlık olur, ortada anlatan da dinleyen de yoksa söze yazık olur, ah sevgilimiz bütün ağızların bir olduğu, sesin ve sessizliğin aynı olduğu yere geldik. Deliliğin, açık sözlülüğün, gevezeliğin, vaazın, eleştirinin, boşboğazlığın bir olduğu yerdeyiz, ellerimizi açtık, sadece tanrının tüm bunları ayırt etmeye ihtiyacı olmadığını düşündüğümüz için bir an rahatladık, söylemek bizi ölümle, reddedilmek bizi hayatla, acı gerçekler bizi kırılma ile tartacak, tartsın, bunu bilmek bile sana bir adım attırır sevgilimiz.

Feryat İs. En sevdiğin şiirin kavuştağı ile bir mezatta karşılaşmak.

Bize halk diyorlar sevgilimiz. Uzun zamandır buluşmanın değil, bulaşmanın halkıyız. Kendimizi yanımıza almadan dip dibe gitmenin, ortada gezinmenin, hastalığın ve diğer şeylerin, mesela birdenbire nefretin ve yoksulun boy hizasında birden biten ellerin halkıyız. Halksak kendimizi rahmetle anmanın halkıyız, ölmesine gerek yok hiçbir rahmetlinin, ölmüyoruz zaten bu dünya için, öbür dünya için gerek yok zaten ölmemizin, iki dünyanın halkıyız, iki kere ölmenin ve diğer şeylerin, mesela selvilerin altında bir göz odayla, iki adımlık yeri ve talihin koyduğu bu mesafeyi geçenlerin halkıyız. Her ölüm bir tel kopardı içimizden, göğsümüz vurmalı bir çalgıya böyle dönüştü. Biz halksak göğsü olanların halkıyız ve bir mızrap gibi hayatın hanesinden düşenlerin. Kendimizden kendi rızamızla vazgeçtik biz, buna rağmen cellat mezadına düşmüş bir düğme gibi evirip çevirip iliksiz bir kemikten geçirirler bizi.