Dünyakadar

Derginin 'Kapağın Hikâyesi' kısmında 2100 yılında kutup ayılarının nesillerinin tükenmeye yakın olacağı aktarılıyor.
Derginin 'Kapağın Hikâyesi' kısmında 2100 yılında kutup ayılarının nesillerinin tükenmeye yakın olacağı aktarılıyor.

Derginin mart sayısı sinemaya da uyarlanan Dünya Savaşı Z'nin yazarı Max Brooks'un Minecraft adlı video oyunundan ilhamla yazdığı yeni romanını da konu alıyor. Max Brooks, bu romanın çocukların eleştirel düşünme ve sorun çözme becerilerini geliştireceğini düşünüyormuş.

THE NEW YORKER

Derginin mart ayında yayımlanan ilk sayısı, kapak görselinde aşikâr olan bir konuya değiniyor: iklim krizi. Derginin "Kapağın Hikâyesi" kısmında bu konu üzerinde durularak 2100 yılında kutup ayılarının nesillerinin tükenmeye yakın olacağı aktarılıyor. Bu kısmı geçince Ann Patchett'ın "kişisel tarih yazısı" olarak değerlendirilen metnini görüyoruz. Arkadaşının babasının vefatının onda bıraktığı tesiri; sahip olduklarından artık kurtulmayı istediğini çünkü mülkiyetinde olan her şeyin onunla ölümün arasına girdiğini ifade ediyor Patchett. Edebiyat kısmına gelince karşımıza çıkan ilk isim ise Kazuo Ishiguro. "Ishiguro, bizim zekâmızın sınırlarını ortaya koyabilmek için yapay zekâyı kullanıyor." diyor James Wood. Bir diğer metin, sinemaya da uyarlanan Dünya Savaşı Z'nin yazarı Max Brooks'un Minecraft adlı video oyunundan ilhamla yazdığı yeni romanı konu alıyor. Max Brooks, bu romanın çocukların eleştirel düşünme ve sorun çözme becerilerini geliştireceğini düşünüyormuş. Kitap eleştirilerinden sonra Jonathan Lethem'ın "The Crooked House" adında bir öyküsünü ve Jim Moore'un; "hep okyanusta sonlanan bir şiir yazmak istemiştim / şiirin oraya nasıl vardığı fark etmiyor" cümleleriyle başlayan bir şiirini görüyoruz son olarak.

THE WHITE REVIEW

Bu sayıya kapak görselini tasarlayan sanatçı Toyin Ojih Odutola ile yapılmış son derece kapsamlı bir röportajla başlıyoruz. Sonraki sayfalarda roman ve oyun yazarı Marie NDiaye ve öykü, deneme yazarı, çevirmen Lydia Davis ile de yapılan söyleşilerle birlikte iki söyleşi daha yer alıyor. Derginin okumakta olduğumuz otuzuncu sayısının oldukça büyük bir kısmı söyleşilere ayrılmış. Bu söyleşiler genel hatlarıyla oldukça eski bir meseleyi, edebiyatın görsel sanatlarla olan ilişkisini konu alıyor. Davis, insanın bir hikâyeyi nasıl anlattığını, antik yazı ve resimleri nasıl yorumladığımızı tartışırken Odutola, kendisine anlattığı hikâyeleri sorgularken nasıl bir yol izlediğinden söz ediyor. Söyleşiyi gerçekleştiren editörün yorumu ile Odutola'nın gerek derginin kapağında yer alan çalışması gerekse içerisindeki seçkide gösterilen çalışmaları gerçek ile hayali dünya arasında oldukça kapsamlı bir etkileşim oluşturuyor. Stanley Wolukau-Wanambwa, sanatçı Rabih Mroué'nin Suriye'deki çatışmalara odaklanan ve ekseriyetle tetikçilerin çevreden soyutlanmış fotoğraflarından oluşan fotoğraflarına nasıl bakmamız gerektiğini tartışırken resmin izleyicileri, "alıcıları" olarak bizim de sorumluluklarımız olduğunu öne sürüyor. Rabih Mroué'nin bir sergisine 2014 yılında Beyoğlu'ndaki SALT kültür ve sanat merkezleri de ev sahipliği yapmıştı.

POETRY MAGAZINE

Aylık şiir dergisinin mart sayısında Joyce Sidman'in "One of Us" ("Bizden Biri") adında bir şiiri yer alıyor. "Şu çocuk bir tuhaf, diyor öğretmen / ışıldayan saçlarını yana atarak." cümlesiyle başlıyor şiir; kısacık bir anı anlatıyor. Hikâyede sınıfın sessiz çocuğunun "bırakma beni kabuğum" cümlesi minvalinde bir şiir yazması üzerine anlatıcı şiiri şu dizeyle bitiriyor: "Güçlükle nefes alıyorum. / O bizden biri diyorum, bizden biri!" Luis Daniel Salgado, "Mi Casa" şiirine "Küçük bir oğlan çocuğuyken / ya böcekleri yerdim / ya da onlar tarafından yenirdim." diyerek başlıyor. Şiirin başlangıcında çocukluk hâli ile dönüştüğü kişiyi kıyaslayan kafası karışık bir adamın cümlelerini görüyoruz. Ortalarında, "Bir keresinde bana annelerin / farklı bir gezegenden geldiğini söylemişti birisi." dedikten sonra bitiş cümlesinde annesinin gençliği ile "şimdisini" kıyaslıyor: "Artık saçının uzun olup olmadığını dert etmiyor o." Ari Tison'ın "The Storyteller Gets Her Name" şiiri ise anlatıcının babasının ona küçükken taktığı ismi erkek kardeşi doğunca ona nasıl devrettiğini ve şimdi hangi isme sahip olduğunu anlatıyor. Derginin bu sayısındaki şiirlerin pek çoğunda çocukluk, anne-baba veya kardeşlik temalarının işlendiğini görüyoruz. Görünen o ki anayurdumuz olan çocukluk, hangi biçme büründüğü fark etmeksizin edebiyatta var olmayı hiçbir zaman bırakmıyor.

OXFORD AMERICAN

1992 yılından beri Güney Amerika'nın sesi olan Oxford American, bahar sayısında farklı bir konsept ile karşımızda. Derginin bu sayısı gıdayı, yiyecekleri konu alıyor. Her sayıda bir "misafir editör" ağırlayan derginin bu seferki editörü; ödüllü roman ve şarkı sözü yazarı, gıda aktivisti, eğitimci olan Alice Randall. "Editörden mektup" kısmındaki "Food Is Us" başlıklı yazısında Alice Randall, roman yazarı ve aktivist Randall Kenan'ın şu cümlelerinin özellikle altını çiziyor: "Benim için yiyeceklerin edebiyattaki niteliği, karakterler ile etkileşim içinde olması. En iyi yazarlar yiyeceğin kimliği yansıttığını bilenlerdir. Yiyecekler canlıdır." Crystal Wilkinson, "Covid Kitchen" yazısında pandemi döneminde yiyeceklerle, mutfakla olan ilişkisinden ve günlük yaşam pratiklerinden söz ederek mevcut durumumuzun bir portresini çiziyor; "Günlerimiz işte böyle geçiyor; yemek planlarıyla, sanal market alışverişleriyle, Zoom uygulamasıyla..." Mark Powell, "After Apple Picking" yazısında elma toplamanın nasıl bir uzmanlık gerektirdiğinden, Güney Carolina Dağlarında bu işin göçmenlere yaptırıldığından söz ediyor ve bunu yaparken kendi anılarından örnekler sunarak bir hikâye kuruyor. Dergide, ana tema doğrultusunda muhtelif şiir ve öyküler de yer alıyor. "Tatlı patates turtası" olan dosya konusu üzerine ise beş adet yazı görüyoruz.

BLACK WARRIOR REVIEW

Alabama Üniversitesi'nin yaratıcı yazarlık programı öğrencileri tarafından 1974 yılında kurulan Black Warrior; kurgu, deneme, şiir, karikatür öyküleri yayımlıyor. Senede yalnızca iki defa çıkan dergi, ödüllü yazarların yanı sıra pek çok genç yazarı da bünyesinde barındırıyor. Dergi editörleri, yazılarını yayımlayacakları kişilerin kimliklerinde hiçbir koşul gözetmediklerini, herhangi bir etikete aldırış etmediklerini ve Amerika'nın güneyinde varlık göstermelerinin kendileri için büyük bir öneme sahip olduğunu da dile getiriyor. Kapak görselinde Ressam Laylah Ali'ye ait olduğunu öğrendiğimiz dikkat çekici bir çalışma görüyoruz. Resimleri Amerika'daki kayda değer pek çok sergide yer alan Laylah Ali, çoğunlukla koyu ten rengine sahip olan cinsiyetsiz figürler resmediyor. Bu anlamda derginin "çizgisizlik çizgisi" dikkat çekiyor. Çeşitli deneme ve öykülerin yer aldığı bu sayıda pek çok çeviri yazılar da görüyoruz. Hoa Nguyen, ismini şiir kitabından alan "A Thousand Times You Lose Your Treasure" yazısında kitabının oluşum sürecini, örgün bir eğitim görmemiş olan annesiyle kendi ürettiği katmanlı kelimeler arasındaki ilişkiyi içten bir dil ile inceliyor. Yazı, şu soru etrafında dolaşıyor: "Hafıza nerede doğuyor ve nasıl oluyor da biz onu onyıllar, yüzyıllar boyu taşıyabiliyoruz?"

THE GEORGIA REVIEW

1847 yılından beri üç ayda bir yayımlanan The Georgia Review, 2021 bahar sayısı ile karşımızda. İki Japon şair tarafından yazılmış "bahar" temalı şiirler karşılıyor ilk önce okurunu; "Temmuz mu, Ağustos mu?" şiiriyle Toshiko Hirata ve "Itō Hastalanır, Bir Kuş Tomurcuğa Dönüşür, Devasa Ağaçlar Olduğu Gibi Kalır" şiiriyle Hiromi Ito. Daha sonra Claudia Rankine'in Just Us: An American Conversation kitabına dair iki kritik okuma görüyoruz. Hakkında yazılan bu kitapta yazar, beyaz tenli bir adama sahip olduğu ayrıcalıkları soruyormuş. Dergi yazarlarının kaleme aldığı bu eleştiri yazıları oldukça çarpıcı başlıklara sahip: Virginia Jackson'dan "Bir Sorun Olmak Nasıl Hissettiriyor?" ile Julie Iromuanya'dan "Görülmekten Çok Hissedilen Bir Dehşet". Susanne Antonetta, "Cennette" isimli denemesinde gençken ve daha iyi bir dinleyiciyken bir adamın kendisine "Ruhumu kaybettim." dediğini anlatıyor. Derginin "Kurgu" kısmında Zhu Hui'nin Çinceden çevrilmiş "Rüya Gibi Bir Şarkı" adlı öyküsü, Eloghosa Osunde'nin "Tanrı'dan Sonra Kadınlardan Korkun" öyküsü ve T. Cooper'ın pandemi döneminden izler taşıyan "İlk Yardım" öyküsü bu kurgulardan bazıları. "Şiir" kategorisinde oldukça uzun isimlere sahip oluşları, temaları ve biçimleriyle son derece farklı şiirler yer alıyor. Bir tanesinin adı: "Bir dükkân: Dükkânları Severim."