Dünyakadar

The New Yorker​
The New Yorker​

The New Yorker'da "Post-Pandemi Geleceğinden Görüntüler" başlığı altında Emily Flake, resimli hikâyeler vasıtasıyla geçmiş baharda hissettiklerimiz ve hâlâ sahip olduğumuz hevesle şimdiki hâlimizi trajikomik bir biçimde kıyaslıyor.

THE NEW YORKER

Derginin nisan ayında yayımlanan ilk sayısının R. Kikuo Johnson tarafından resmedilen "Gecikmiş" adlı kapak illüstrasyonu, Jiayand Fan'ın bir cümlesini takip ediyor: "Paranoya hissinden daha kötü olan tek şey, yaşanılanın aslında bir paranoya olmadığının farkına varmaktır." Okumaya bu pek iç açıcı olmayan konseptle başladıktan sonra hemen sonrasında gelen Rachel Aviv'in yazar ve psikolog Elizabeth Loftus hakkındaki portre yazısı içimize bir nebze su serpiyor. Aviv, bu yazıda psikologun hafıza tanımına getirdiği farklı yorumlamayı konu almış. Anılar zihnimizde gerçekte oldukları gibi tekrarlanmaz; değişir, dönüşür, yeni bir biçim kazanırlar, diyor Elizabeth Loftus. "Post-Pandemi Geleceğinden Görüntüler" başlığı altında Emily Flake, resimli hikâyeler vasıtasıyla geçmiş baharda hissettiklerimiz ve hâlâ sahip olduğumuz hevesle şimdiki hâlimizi trajikomik bir biçimde kıyaslıyor. Peter Schjeldahl, New York'taki MoMa PS1 Müzesi'nde açılan sergisi vesilesiyle Fransız ressam ve heykeltıraş Niki De Saint Phalle'i tanıtırken Hannah Goldfield, Orta Doğu'dan göç eden kadınları restoranlarında istihdam eden yemek şirketi Tanabel'den söz ediyor. Bu sayıda yer alan iki şiir de mülkiyet arzusunu konu almış. "Peers" adlı şiirinde: "dünyayı / miras almak üzereydik ve hiçbir fikrimiz yoktu / ne yapacağımıza dair onunla." diyor Craig Morgan Teicher.

  • HARPER'S
  • Bu ay okurunu "İç Savaş" başlığıyla karşılayan Harper's, soruyu henüz kapağında soruyor: "Bir savaş öncesi dönemden mi geçiyoruz?" Elliot Ackerman bu konuyu kapsayan "Civil Warning" başlıklı yazısıyla, David Kortava ise meditasyonun psikolojik tehlikelerini konu alan bir yazısıyla yer alıyor bu sayının başında. Bir kutucuğa, "Amerika'da terapiye giden yetişkinlerin yüzdesi: 47" bilgisi eklenmiş. İngiliz akademisyen Jacqueline Rose'un mayıs ayında yayımlanacak olan On Violence and On Violence Against Women eserinden bir bölüm yayımlanmış ve Hintli yazar Amit Chaudhuri'nin Finding the Raga adındaki müzik eleştirisi kitabına dair bir eleştiri yazısı yer alıyor. Bir başka inceleme yazısı ise Damon Gult'ın The Promise romanına dair. Claire Messud, yazarın başarısını hemşehrisi J. M. Coetzee'ye benzetirken teknik olarak Woolf ve Joyce benzerliğine atıflar yapmayı da ihmâl etmemiş. Derginin "Kurgu" bölümünde Elizabeth Allen ile Chris Offrutt'un birer öyküsü, Terrance Hayes ile Jacqueline Waters'ın da birer şiiri var. Darryl Pinckney, zenci kiliselerinin tarihini Henry Louis Gates'in The Black Church: This Is Our Story, This Is Our Song kitabı bağlamında mevzubahis ettiği bir eleştiri yazısıyla öne çıkıyor. Harper's dergisinin bu sayısında çoğunlukla toplumsal konulara ve eleştiri metinlerine yer verilmiş.

VIRGINIA QUARTERLY REVIEW

En son kış sayısını incelediğimiz Virginia Quarterly Review dergisinin bahar sayısının kapağında yine pandemi temalı bir fotoğraf görüyoruz. Son zamanlarda pek çok dergide benzer ve alışıldık bir temayla karşılaşmak sıkıcı bir hâle gelebilse de insanların ve dahi edebiyat neşriyatının içerisinden geçtikleri dönemin gündemine kayıtsız kalabilmesi ne yazık ki mümkün değil. Derginin bülteninde, "Bu sayı fiziksel, ideolojik, kişisel ve umumi bağlamlarda ayrılık ve uyumsuzluk konularını işleyerek koronavirüsün yıl dönümüne işaret ediyor." yazıyor. Sayıda Dina Litovsky'nin geçen baharda Manhattan'da yaptığı "ilk karantina" konulu çekime dair bir fotoğraf yazısı, May Jeong'un Afgan göçmenlerin artık tanıyamadıkları bir ülkeye geri gönderilmesiyle ilgili raporu, Ryan Bradley'in çok az kişinin bildiği yeraltı dünyalarıyla ilgili bir incelemesi bulunuyor. Emily Ding, "Yalnız Kalpler Kulübü" başlıklı yazısında karantina sürecinde kavuşamayan âşıkların ilginç hikâyelerini fotoğraflarını da ekleyerek anlatmış, Meg Bernhard ise kendi çektiği analog fotoğraflar eşliğinde doğayla olan ilişkisini temel alan anı yazısı kaleme almış. Deb Lucke'ın fizik terapi uzmanı Karen Kay Stanley-White ile yaptığı söyleşide terapist, hastalarını iyileştirmek için farklı bir yöntem izlediğini, onları ata bindirdiğini anlatıyor.

  • NEW ENGLAND REVIEW
  • "Burada bulacağınız şey hükûmete ve bakanlıklara, yolculuk kısıtlamalarına ve vergilere dair haberler değil, ihtiyacımız olan türden haberlerdir." diyor bu ay New England Review editörü "Editörün Notları"nda. Derginin bahar sayısı, Susan Daitch'in bilinmeyenin, tanımlanamayanın karşısında dilin yetersiz kalmasının ürkütücü niteliğine dair yazdığı bir deneme ile başlıyor. Daitch hem kurmacayla hem de bilimsel ögelerle harmanladığı yazısını belirsizliğin yerini unutuşa bırakmasının muhtemel olduğunu öne sürerek ve unutuşun kişiye vereceği rahatlık olanağını vurgulayarak sonlandırıyor. Jorge Enrique Lage'in "Selections from Vultureffect" öyküsü deneysel bir biçime sahip; yazar öyküyü "Vampir", "Çocuksu" gibi absürt isimler kullanarak konu başlıklarına bölmüş. "Kâbus" başlığıyla başlayan öykü, ana karakterinin yaşamından mı yoksa zihninden mi geçtiğini anlamadığımız kesitlerle birçok paragraftan oluşuyor. Bu sayının dosya konusu ise "Küba edebiyatı". Yaklaşık on iki-on üç adet İspanyolcadan çevrilmiş esere ve "Küba edebiyatının bugünü" konulu denemelere yer verilmiş. Sayıda çeviri metinler kadar şiir de bulunuyor. Bu şiirlerin bazısının isimleri, Marianne Boruch'un yazdığı "Every Availabile Blue No Reason the Sky Is Because" gibi bir anlam çıkarılamayan tamlamalardan oluşuyor.

THE POETRY MAGAZINE

Aylık şiir dergimiz nisan ayını bahara yaraşır bir şekilde karşılamış. Bu ayın şiirlerine bir göz attığımızda diğer dergi ve yazın türlerinde olduğu gibi virüs temasının şiirlere de yansıdığını görüyoruz. The Cyborg Jillian Weise, şiirinde mizahi ve gündelik bir dil ile aşkın, maskelerle engellendiğine değinirken şiirine Zoom uygulaması gibi güncel unsurları da eklemeyi ihmal etmemiş. Aynı şairin, "Corbett O'Toole ile DMleşmek" başlıklı başka bir şiiri daha yer alıyor bu sayıda. Başlıklardan da görüldüğü üzere şiirlerin büyük çoğunluğuna son derece basit bir dil hâkim, sosyal medya dili kullanmaktan pek çekinilmiyor. Vidhu Aggarwal, babasının ona bir kitap uzatıp "tarihimizi buradan aktaracaksın." dediği ve şiirin sonunda personanın kendini on kollu hayal edip hiçbir elinde kitabın olmadığını fakat babasının yaralı başının olduğunu öğrendiğimiz "Kitapların Kitabı" adlı şiiri ile yer almış. Kenyatta Rogers'ın "The Most Beautifullest Thing" şiiri şöyle başlıyor: "Bir kadına bir şiir okuyup / güzelliğine ağladığım / bir rüya gördüm", Su Cho'nun "İşte Burada Bazı Dikenler, Kıymıklar ve Balık Kılçıkları" şiiri ise âdeta alt alta yazılmış cümlelerden oluşan bir öykü. Bu sayıdaki bir başka şiir de bir annenin kızıyla olan ilişkisinin işlendiği "Yara"; Jenn Givhan kaleme almış.

  • THE PARIS REVIEW
  • 1953 yılında Paris'te kurulan The Paris Review, yayın hayatına Jack Kerouac, Italo Calvino, Philip Roth, Samuel Beckett ve Jean Genet gibi döneme damga vurmuş isimleri yayımlayarak başlayan ve kurulduğundan beri İngilizce yayımlanan bir dergi. "Writers at Work" köşesinde geçmişte Pound, Hemingway, Borges, Faulkner ve Nobakov gibi yazarlarla söyleşiler yapmış olmasıyla ve kazandığı ödüllerle de yazın dünyasında köklü bir yer edinmiş. Bahar sayısında Kültür Teorisyeni Kwame Anthony Appiah ve Roman Yazarı Allan Gurganus ile yapılmış, kurgu sanatını konu alan iki söyleşi yer alıyor. Derginin kurgu kısmında dört adet öykü bulunuyor ve diğer dergilerde incelediğimiz öykülerin aksine dillerinin daha "edebi" olduğu rahatlıkla söylenebilir. Bu öykülerden biri, Yohanca Delgado'nın "Başkentten Gelen Küçük Dul"u. Öyküde dul bir kadının yeni bir şehre geldiğinde uğradığı bakışlar, hakkında edinilen ön yargılar ve toplumun ikiyüzlülüğü tüm detaylarıyla, ince ince işlenmiş. Dergide yaklaşık on beş şiir ve bir de Euripides'in Troyalı Kadınlar eserinin karikatürize edilmiş hâli ("narrative art") de yer alıyor. Bazı şairlerin birden fazla şiiri yayımlanmış. Şiirlerin birçoğu biçimsel olarak post modern bir çizgiye, bir cümleye tamamlanamayan kelimelere sahip. Deneme türünde ise yalnızca bir yazı görülüyor.