- Aks-i hüsn-i yâr, eşk-i çeşm-i bî-ferden geçer / Fülk-i gevherdir o gûyâ Bahr-i Ahmerden geçer
- [Sevgilinin güzelliğinin görüntüsü fersiz gözlerimden geçer ve bu hâl inciden mamül geminin Kızıldeniz’den geçişini andırır.]
- İnciye benzetilen güzellik ve kanlı gözyaşları / Kızıldeniz çağrışımı. Bravo doğrusu.
- Yek-ten olmak isteyen ol gül-bedenle ey gönül / Pîrehen-veş sînesin çâk eyleyüp serden geçer
- [Ona kavuşabilmek gömleğe nasip olmuş. Öyleyse bilmeli ki gömlek gibi olmadan kavuşmak mümkün değil; yani yakasını yırtmış ve başsız.]
- Can fedası daha güzel nasıl anlatılabilir ki?
- Bak bu lû’betgâh-ı dehrin rûz ü şeb mihr ü mehi / İki tıfl -ı nâzenîndir sanki çenberden geçer
- [Dünya adlı şu oyun parkında çemberden atlayan çocuklar gibi her gün gelip giden aya ve güneşe bak hele.]
- Nefis benzetmelerle dünya hayatını bir oyun ve eğlence olarak belirleyiş. Yine bravo bence.
- Sanma te’sîr eylemez Leylâ o sengîn-tıynete
- Nâvek-i âh-ı derûn pûlâd ü mermerden geçer
- [Yarin kalbi taş gibiyse de ümidini kesme diyor kendine; çünkü içinden gelen (ah!) lar çeliği de mermeri de deler geçer.]
- Sabret gönül eyyâm-ı sefâ yâre de kalmaz
- Gam çekme ki vuslat demi ağyâre de kalmaz
- [Sen sabret. Mutluluk günleri ona da kalmaz. Sen ayrı kaldın, rakip kavuştu ya; boşver! Ona da kalmaz.]
- Güller solar ezhâr dağılır bâd-ı hazanla
- Gülzâra hezâra gül-i pür-hâre de kalmaz
- [Hazan yeli esti mi; solar güller, güzelim çiçekler dağılır ve dikenleriyle aşık bülbülü bîzâr eden güle de kalmaz bu safâ.]
- Ömür Ceylan Hoca konuğum olmuştu da TRT’de; ’şiirimiz elemden saadet devşirmeyi öğretir’ demişti. Doğru söylemiş doğrusu.
- Sür’atle geçer vakt-i civânî heder etme
- Elbet bu hüsn yâr-i füsûn-kâre de kalmaz
- [Çabucak geçer gençlik, yazık etme. Bu güzellik elbet o büyülü güzelde de fazla kalmaz.]
- Çek cevrini cânâne sakın etme şikâyet
- Bir gün gelir âhın o sitemkâre de kalmaz
- [Derdini çekerken sevgiliye şikâyette bulunma. Bir gün alacak tahsil edilir.]
- Mevt cismini kalbettiği gün hâke Nezîhâ
- Gam girye biter tâlii gaddâre de kalmaz
- [Cismin Birgül toprağa döndüğünde, üzüntü falan biter; o yaver talih zalime de kalmaz.]
•
Bir de Fitnat Hanım var. Altmış yedi yaşında 1909 da gitmiş Suskunlar Semtine ama gitmeden evvel epey söylemiş.
Buyurun bir örnek:
Etme rağbet düşmen-i bed-kâre Allah aşkına
Verme fursat öyle her mekkâre Allah aşkına
Olmasın mahrem rakîb esrâre
Allah aşkına Sen edersen razıyım âzâre Allah aşkına
Kıl mürüvvet verme yüz ağyâre
Allah aşkına
[Senden gelen her belâya razıyım. İtiraz edersem n’ooliyim. Yeter ki alçak düşmana yüz verip de şımartma.]
Değil mi ama?