Gürlevik söylencesi

Volga ya da Gürlevik… Geçmiş ve gelecek ancak halkın zihninde çağıldar. Tarih, bazen suyu seyretmek ve seyri kaydetmektir.
Volga ya da Gürlevik… Geçmiş ve gelecek ancak halkın zihninde çağıldar. Tarih, bazen suyu seyretmek ve seyri kaydetmektir.

Sıcak yaz günlerinde, bir ejderhanın nefesini koy vermesi gibi, birisi oflar ve sözü ondan açardı. Söz ondan açılınca bir anda ateş söner, buzhane serinliği ortama egemen olurdu. Çünkü uygun şartlar altında, bir insanın en dingin hâlini vadetmekle kalmaz, coşkun bir neşe için de gerekli ihtimalleri içinde barındırırdı. Onun adı Gürlevik’ti.

Yüksek rakımlarda yaşayabilen bir söylenceydi. Düze inerse eğer cılız bir anıya, kulak arkası edilebilecek bilgi kırıntılarına dönüşürdü. Firavun ehramlarına yakışacak dev kayalar, Gobi Çölü’nü kıskandıracak kimsesiz düzlükler ve ani bir saldırı karşısında bir araya toplanmış Romalı askerlerin miğferlerine benzeyen çinko damlarla dolu bir yaşam alanı vardı bu söylencenin.

Gürlevik, zincirlerinden kurtulan kölelerin efendilerinin malikânelerine yürümesini andıran bir çağlayandı. Bazen duruluyor, bazen çıldırmış bir vaşak gibi akıyordu.


Sıcak yaz günlerinde, bir ejderhanın nefesini koy vermesi gibi, birisi oflar ve sözü ondan açardı. Söz ondan açılınca bir anda ateş söner, buzhane serinliği ortama egemen olurdu. Çünkü uygun şartlar altında, bir insanın en dingin hâlini vadetmekle kalmaz, coşkun bir neşe için de gerekli ihtimalleri içinde barındırırdı. Onun adı Gürlevik’ti.

Gürlevik, zincirlerinden kurtulan kölelerin efendilerinin malikânelerine yürümesini andıran bir çağlayandı. Bazen duruluyor, bazen çıldırmış bir vaşak gibi akıyordu. Gürlevik yakınında olan meyvenin tadı bir başka, suyunun ise şifalı olduğu zaten bilinen bir gerçekti. İstanbul’a, tekstil atölyelerine çalışmaya gelen memleketliler bir araya gelip, Gürlevik anlattılar birbirlerine. Arkalarında usul usul akan Boğaza sırtlarını dönüp, Gürlevik anlattılar. Gizli bir hazine, bir dünya ayrıcalığı, gerçek masallar gibi Gürlevik anlattılar. Derler ki, onlar anlattıkça Gürlevik yatağına sığamaz, beyaz köpüklerini savura savura çılgın bir gidişe kaptırırmış kendini.

  • Bir gün birisi merak eder Gürlevik’i. Otogarlar, biletçiler, kolonya, kek derken sarı bir ıssızlığın ortasında bulur kendini adam. Düşerler önüne, Gürlevik’e götürürler.

El Dorado’yu arayan İspanyol fatihler gibi hissediyordur kendisini. Geldik, derler bir zaman sonra. Adam gelmiş olamayacaklarını düşünür. Zira ortada anlatılan destansı güzellikte bir çağlayan yoktur. Onun yerine cılız, yer çekimi ve eğim yardım etmese neredeyse durgun bir suya dönüşecek olan küçük bir dere ile karşılaşmıştır. Sağına soluna bakınır. Arkadaşları çoktan derenin yanına kurulmuş, keyfini çıkarmaktadırlar. El mecbur o da yanlarına çömelir. Birlikte Gürlevik överler…

***

Gürlevik aslında bir tür simyadır. Nerede olduğunun da bir önemi yoktur. Zira Anadolu’nun dört bir yanında sayısız Gürlevik vardır.

Anlamın demir leblebisi, güzelliğin ve gerçekliğin uzlaşısıdır. Meyvenin dudakla, varlığın yoklukla birlikteliği gibidir. Güzellik karşısında “Gerçek hâ!” durumu artık onu göremediğiniz anda başlar. Onu tüketemediğimiz, eylemlerimizin ve özlemlerimizin başat göstergesi hâline getirdiğimiz zaman, asli değeri ölçülebilir hâle gelir.

Gürlevik örneği Anadolu insanının yaşam pratiğinin, sevgi ve özlem dinamiklerinin güzel bir imgesidir. Somut varlığın soyut anlam dünyasına katılımını bu derece zenginleştirmek bu toprakların direnç noktasıdır.

Gizli bir hazine, bir dünya ayrıcalığı, gerçek masallar gibi Gürlevik anlattılar.
Gizli bir hazine, bir dünya ayrıcalığı, gerçek masallar gibi Gürlevik anlattılar.

Napolyon Almanya’yı istila edip Weimar’a doğru yaklaştığında, Goethe “İnsan bunun dışında olmak istiyor.” diyordu. Olmak istediği “dış”, “içeride” kalacak olana bağlı olmayan bir yer, tahayyül ya da zamandı. Aynı Napolyon, Rusya’da ilerlerken de Rus aristokratları “bunun dışında” kalmak istiyorlardı. Mujik askerler, Volga’nın buzlarının çözüleceği bahar aylarını anlatan türküler söyleyerek cephede Fransız ordusunu beklediler. Hep içerideydiler. Hep içinde kaldılar.

Volga ya da Gürlevik… Geçmiş ve gelecek ancak halkın zihninde çağıldar. Tarih, bazen suyu seyretmek ve seyri kaydetmektir.