Homo Economicus modeli ile kandırılan modern insan

Kazanan insanın kutsandığı ve rol model olduğu bir eğitim ortamı, olsa olsa homo economicus üretim bandıdır.
Kazanan insanın kutsandığı ve rol model olduğu bir eğitim ortamı, olsa olsa homo economicus üretim bandıdır.

Sürekli her yerde bir indirim var. Sanki hiçbir ürün bedelinde satılmıyor, sanki biz sürekli yaptığımız alışverişlerden kârlı çıkıyormuşuz gibi bir hava var. Biz her alışverişte kampanyalardan yararlanıp kârlı çıkıyoruz, alışverişi yaptığımız internet sitesinin şu an dünyanın en zengin şirketi olduğunu hiç önemsemiyoruz bile. Yuttuğumuz lokmanın büyüklüğünü görebiliyor muyuz?

Büyük insan, küçük insanların yaptığı tercihlerin ürünüdür. Bu yüzden insanların tercihleri ve eğilimleri her zaman manipüle edilegelmiştir. Geçtiğimiz yüzyılın iktisatçıları, homo economicus modelini oluştururken insanların tercihlerinin rasyonel verilere dayalı ve pragmatik olması gerektiğini söylüyorlardı. Akıl, karar alma sürecinin en güçlü aracısıdır. Homo economicus teorisine göre rasyonel bilgi ile donatılmış akıl, insanların her zaman doğru ve faydalı karar vermesini sağlar. Sürekli rasyonel kararlar alan insanlar da daha çok kazanır ve güçlenirler. Bu sistemde rasyonel aklı reddeden ve kararlarında duygusallık barındıran insanlar ise kaybolur, ademe mahkûm olur. Homo economicus modeli iddia edildiği gibi insanlara gerekli güçlenmeyi ve ekonomik rahatlığı sağladı mı peki? Günümüzün penceresiyle buna baktığımızda sonu tam bir fiyasko, tam bir çuvallama. Orta gelir düzeyindeki ailelerin bile okul taksiti ödemekten başını kaldıramadığı koca bir yalanlar âleminin içine düştü insanlar. Sürekli talep ettiren ve sürekli ihtiyaçlar icat eden bu düzende kazançlarımızdan bereket kavramı çıktı gitti.

Düşünmeden, hızlı, alelacele kararlar alıp sürekli alışveriş yapıyoruz. Sürekli her yerde bir indirim var. Sanki hiçbir ürün bedelinde satılmıyor, sanki biz sürekli yaptığımız alışverişlerden kârlı çıkıyormuşuz gibi bir hava var. Biz her alışverişte kampanyalardan yararlanıp karlı çıkıyoruz, alışverişi yaptığımız internet sitesinin şu an dünyanın en zengin şirketi olduğunu hiç önemsemiyoruz bile. Yuttuğumuz lokmanın büyüklüğünü görebiliyor muyuz? Ah modern insan! Sen tarihin en düzenbaz dolandırıcılarının işlettiği küreselleşme pazarının masum müşterisisin. Attığın her adım, ilerde duran ve senin için kazılmış olan kuyuya bir adım daha yaklaşmana sebep oluyor. Sen ilerledikçe kuyunu kazanlar güçleniyor. İki asırlık teknik terakki ve modern gelişmelerle dünyayı sana vereceklerini sandın. Şimdi de eleştirdiğin her şeyin aslında senin ürünün olduğuna inanmamakta ısrar ediyorsun. Bu köşeyi sen tuttun, bunların senin devlerin!

NEDİR BU HOMO EKONOMICUS, HANGİ TARLADA YETİŞİR?

Her dönemde düşünürlerin, siyasetçilerin, bilim adamlarının, bir dünya tasavvuru tabii ki olmuştur. Herkes bir ideal insan ve toplum modeli çizer. Kendinde yeterli gücü bulan bunu uygulamaya da koyar. İdeolojilerin ve dinlerin tasarladığı her yeni dünyanın ana kaynağı insandır. Bu yüzdendir ki ilk olarak eskilerin maarif yenilerin de eğitim (neyi eğiyorsak?) dediği o büyülü alan y/talan ediliyor.

Türkiye’de siyasi partilerin iktidara gelir gelmez tüm hücrelerine kadar eğitimi ters düz ettiğini yıllardır gördük, görüyoruz (burdan sınav sistemi falan anlamayın lütfen, sınav sistemi zurnanın son deliği yahu). Siyasi kamplaşmanın ve hesaplaşmanın hep eğitim üzerinden görülmesinin sebebi yukarda da söylediğimiz gibi tasarlanan dünyada insana ihtiyaç duyulmasıdır. Bu yüzden eğer bir homo economicus tasarlanmışsa ve bu tasarı başarılı olamasa da bir şekilde uygulanabilmişse buna uygun bireyleri yetiştiren bir düzen elbette vardır, bu düzenin menbaı da eğitimin ta kendisidir. İnsan bu, hüdâyi nâbit mi bir gece de değişsin (bir gece de harf değişir, insan değişmez.)

Okullarımızı iki yüz senedir modernleştiriyoruz! Çağı yakalamak için dört nala koşuyoruz. Yıldırım gibiyiz mübarek, sürekli atımız çatlıyor, biz de at değiştiriyoruz. Sonra ha babam dört nala. Doğulu olmanın kaderinden midir nedir tüm hikâyeler başa döner hani. Bir bakıyoruz ki başladığımız yerdeyiz. Bir daha başlıyoruz. Nereye? Çağı yakalamaya. Çağ değil fırıldak, tutabilene aşk olsun. Eğitimimizi teknik putunun elinden almanın bir yolunu bulmalıyız. İlim yolculuğunu diploma avcılığına çeviren, memlekete adam değil de fabrikalara başarılı bir mühendis yetiştirmeyi tek gaye edinmiş bu çarpıklığa dur diyecek bir sese ihtiyaç var. Bilgi aktarıcılığı yapan skolastik eğitimin yerine müfredata hikmeti ve marifeti koyamazsak son treni de kaçırmış olacağız. Tamamen teknik bilgiyle donatılmış, kazanan insanın kutsandığı ve rol model olduğu bir eğitim ortamı, olsa olsa homo economicus üretim bandıdır.

Bazen "bu, böyledir."