"İzlesene"de: Komşum Totoro, Ruhların Kaçışı ve Yürüyen Şato

Komşum Totoro da günümüzde halen tazeliğini koruyan bir anime.
Komşum Totoro da günümüzde halen tazeliğini koruyan bir anime.

Güzellikle aşk ne güzel anlatılmıştır Yürüyen Şato’da. Çirkinlik, olsa olsa kötü bir büyüdür, kalbe işlemez. Kalbi temiz olan çirkinliği bilmez, göremez. Sezai Karakoç’un ‘kara yılan’a çağrısı gibi bir çağrısı vardır güzelliğin. Sophie’nin kalbi cadıyı ellerinden süt içmeye çağırır.

Komşum Totoro (1988)

Komşum Totoro da günümüzde halen tazeliğini koruyan bir anime.
Komşum Totoro da günümüzde halen tazeliğini koruyan bir anime.

Kabuki. Japonların görsel anlatı geleneği. Çok eskiye dayanır. Batı tiyatrosu gibi şiirsel bir anlatımın üstüne ayrıca fantastik bir sunumu vardır. Beyaz yüzler, müzikli betimleme ve doğaüstü yaratıklar…

Dünya sinemasında animeleriyle kendilerinden söz edilmesinin ve animelerinin kendi uzun metraj filmlerini gölgelemesinin en köklü sebebi bu olsa gerek. Çünkü görsel efektler sinemaya sıçramadan önce Japonya’da fantastik vardı.

Anlatım zorluğundan olsa gerek çözümü çizgide buldular. Başardılar da. Ve Komşum Totoro da günümüzde halen tazeliğini koruyan bir anime. Hatta çayımı yudumladığım totoro bardağıyla yazıyorum bu yazıyı. O kadar yani… İzleyin.

Ruhların Kaçışı (2001)

  • Totoro, Yürüyen Şato ve Ruhların Kaçışı… Miyazaki mutfağından çıktı hepsi. Miyazaki şekli ve şemailiyle anime, manga gibi adam. Kendisinden başka bir şey beklenemez yani. En iyiler listesinde yer alan filmidir Ruhların Kaçışı.

Küçük bir çocuğun gözünden dünyanın ne denli büyük ve meşakkatli olduğunu anlatır izleyiciye. Duvarlarla örülüdür yaşam. Aşmak için erdem ve sebat gerekir. Kabukiden günümüze bunu anlatır Japon sanatı. Kaligrafisi şodoyu, aikidoyu, jujutsuyu bile bunların üstüne temellendirmiştir.


Yürüyen Şato (2004)

Yukarıda Japon sanatı hakkında sıraladıklarım bu eser için de geçerlidir. Güzellikle aşk ne güzel anlatılmıştır Yürüyen Şato’da. Çirkinlik, olsa olsa kötü bir büyüdür, kalbe işlemez. Kalbi temiz olan çirkinliği bilmez, göremez.

Sezai Karakoç’un ‘kara yılan’a çağrısı gibi bir çağrısı vardır güzelliğin. Sophie’nin kalbi cadıyı ellerinden süt içmeye çağırır. Howl’a aşkı hatırlatır Sophie’nin kalbi. Üzerlerindeki lanet, anlamını yitirince kaybolur. Önemsizlikte yok olur. Müthiş bir şey bu. İzleyin.