Kalpteki kelebekler

Kalbindeki kelebekleri kaybetmek niyetinde değildi. Bodrum katına inmek için hiç de acele etmedi.
Kalbindeki kelebekleri kaybetmek niyetinde değildi. Bodrum katına inmek için hiç de acele etmedi.

Kozalaklar dökülmüş, karahindibalar çoktan rüzgârla savrulmuştu. Yaşlı kadın onlara "üfürük çiçekleri" derdi. Kaldırımın bittiği, basamakların başladığı yerde daha fazla uzaklaşmaması gerektiği bilincine kapıldı ve geri döndü. Rüzgârdan yazması açılmıştı. Bir anda kınası çekilmiş ak saçları belirdi.

Yaşlı kadın apartmanın bodrum katından, her basamağını ağır ağır, besmele çeke çeke giriş katına çıktı. Elinde sofra bezi. Maaile huzurla yenilen bir yemek sonrası dışarıda sofra bezinin silkelenmesi gerekmekteydi. Yaşlı kadının torunu dışarı çıkmaya hazırlanırken "bir soluklanmak için" o işi yaşlı kadın üstlendi. Apartmanın bodrum katında çamaşırlar yıkanıp, dışarıda paslı demirlere gerili iplere asıldığında bazen çamaşırları ağır ağır toplama işini severek yaşlı kadın üstlenmekteydi. Yaşlı bir dede görülmezdi bu hanede. Büyük bir ihtimalle vefat etmişti. Sofra bezini silkeler, silkelenmiş örtüyü dışarıdaki mavi çamaşır iplerine asar, nefeslenmek ve gökyüzünden, o temiz havadan payına düşen üç evlek hakkını almak için küçük bir yürüyüşe çıkardı. Sağ yanında arabaların park ettiği, sol yanında da ağaçların yer aldığı kaldırımda yine ağır ağır yürürdü. Beş altı adım atar, park hâlindeki araçlardan destek alır, soluklanır, başını çevirir, solunda yer alan huş ağaçlarına bakardı.

Bu huş ağaçlarına bakarken ömrünü geçirdiği köyünün kıvrımlı yollarını düşünürdü. Yolun her iki yanında deli kavaklarla huş ağaçları adeta yağmur sonrası karanlık bir gökte kimin teni daha beyaz yarışına girerlerdi. Çekirgelerin sesleri eşliğinde rengârenk çiçeklere konan arılar cinnet hâliyle görevlerini yerine getirir ve bal yaparlardı. Köstebekler, tarla fareleri geçen yazdan kalma sebze köklerini depolamış, kış gelmeden toprağı eşelemiş ve yuvalarına bir ferahlık katmışlardı.

Dağlarda erimiş karlar nedeniyle köpüklü akan dereleri, derelere yakın olduklarından köklerinden bu suyu çekip devasa hâle gelmiş söğütleri, akasya ağaçlarını hatırladı. İki üç adım daha attı. "Güz geliyor" dedi içinden. "Yapraklar sararıyor". Sararmış ilk yaprağın hüznünü taşıdı kalbinde. Çalıştığı tarlada topladığı gazelleri, tırmıkla nasıl toplayıp, bir araya getirip yaktığını hatırladı. Derelerde akan suyun şırıltısı hâlâ kulaklarındaydı. Genç kızken değirmene buğday öğütmeye giderlerdi. Değirmenin etrafı elma ağaçları ile doluydu. Deli Salih’in elmalarını düşündü.

Kalbinde sanki binlerce kelebek yeniden uçuşuverdi. O kelebekleri çok uzun süre oldu hiç kalbinde hissetmemişti.
  • Arkadaşlarıyla oyun oynamaktan yorulduklarında dadandıkları elma ağaçlarıydı bunlar. Ömründe o kadar tatlı ve sulu elmayı tövbe billah bir daha yememişti. Bir rüzgâr esti. Beş adım daha attı yaşlı kadın. Gökyüzüne baktı. Gökyüzü iyiden iyiye kararmaktaydı. Bulutlarda bir acelecilik sezdi. Soluk soluğa uzaklaşıyorlardı. Uzaktaki çocuk parkından neşeli çocuk sesleri geliyordu. Kargalar çöp tenekelerine tünemişlerdi. Çimler sararmış, otlar kurumuştu. Bütün meyve ağaçları insanlara tüm cömertlikleriyle meyvelerini verip dinlenmeye çekilseler de kuşburnu çalılıklarında kuşburnu taneleri kırmızı kırmızı gülmekteydi. Kozalaklar dökülmüş, karahindibalar çoktan rüzgârla savrulmuştu. Yaşlı kadın onlara "üfürük çiçekleri" derdi. Kaldırımın bittiği, basamakların başladığı yerde daha fazla uzaklaşmaması gerektiği bilincine kapıldı ve geri döndü.

Rüzgârdan yazması açılmıştı. Bir anda kınası çekilmiş ak saçları belirdi. Şen kahkahalarla iki sevgili yanından geçiverdi. Rahmetliyi nasıl da özlemişti. Hafta sonları derelerde kadınlarla topluca yıkanan çamaşırlar sepetlerle köydeki eve kadar getirilir, kurumaları için damda sopalara gerili ipe asılırdı. Yıkadığı çamaşırları asmak için dama çıktığında aşağıda, çeşme yanında kendisine dönüp bakan o yakışıklıyı yeniden hatırladı. Bir çınar gibi orada dikilmiş kendisine bakıyordu. Şimdi o yakışıklıyı hatırlayınca yüzünde utancından dolayı bir alevlenme oldu. Kalbinde sanki binlerce kelebek yeniden uçuşuverdi. O kelebekleri çok uzun süre oldu hiç kalbinde hissetmemişti. Üç beş adım daha attı. Yağmur taneleri birer birer gezdiği kaldırımda küçücük benekcikler oluşturuyordu. İşte yağmur yağmaya başlamıştı. Yazmasında ıslaklıklar. Arttıkça artıyordu. Buna hiç aldırış etmedi. Kalbindeki kelebekleri şimdilik kaybetmek niyetinde değildi. Bodrum katına inmek için hiç de acele etmedi.