Kırkından konuşmak

Nedim Uzsoy’un aktardığına göre, “Aslolan sestir.” diyormuş Lacan. “Ses özdür.” diye ekliyormuş üstelik. Söz ise yapay bir örüntüymüş ona göre, ne diyeyim söyleyenlerin doğrucusuyum. Haklı olabilir. “Âvâzeyi âleme Dâvûd gibi sal / Bâkî kalan bu kubbede hoş bir sadâ imiş” diyor ya Baki. İnsanları önce seslerinden biliriz, tanırız. Hayvanlar daha çok kokularından tanırlarmış canlıları. Ses evet, önemli bir nicelik ve nitelik. İlk aklıma gelenler çocuk, ergen, kırklı yaşlar ve yaşlılığın sesi. Önce de söylemiştim; kimi sanatçılar daha yirmili yaşlarında kırklarına varırlar ve kırklıklarını yitirmezlerse hep o seviyeden konuşurlar. Aynı zamanda peygamberlik yaşıdır kırk. Hz. Ömer’in kırkıncı Müslüman olması ve kırk sayısının tamamlanmasıyla açık tebliğ arasındaki ilgi ve ilişki değerlidir.
Evet, kırkından konuşmak. Ne bir ergen sesi ne de bir ihtiyar iniltisi. Broch da sanırım yaşlılık üslubu derken kırklı yaşları işaretlemek istemiş olabilir. Ancak emin değilim. Külliyatını okumam lazım emin olmak için. Kırk yaş sesini ve halini olumsuzlayanlar da yok değil. Derviş ve Ölüm romanında Meşa Selimoviç, kırk yaşında gençlik enerjisinin devam ettiğini ancak güç erimesinin de bu yaşlara denk geldiğini söyleyerek ve tam olgunluğa erişilmemesi gerekçesiyle olumsuzlar; kırklı yaşları. İyi romandır -bu romandan uyarlanan film kötüdür- Mahmut Kıratlı da iyi tercüme etmiştir ama bu yargısına katılmak, en azından benim için mümkün değil.
Bizim milletimizin “ses”e sözden daha çok önem ve değer atfettiği söylenebilir. Hafızlık; sanırım ses ve sesin içinde taşıdığı öz ile yani iman ile taçlandığı için çok ışıltılıdır. Hafız Celal’in trafik durduran, çay kaşığını bardak içinde oynattırmayan sesi yazılı kayıtlardadır. Derrida da benzer bir biçimde konuşmayı, yazıya önceler. Doğallık ve yapaylık ayrımı önceliğidir. Bir de negatif kırk var -Selimoviç’in kastı bu değil- en kristalize örneğini Kafka’nın Şato’sunda ulaştığı, boğuntulu üstten bakışcı kırkılma ile gördüğümüz kırk. Kırkılma mı dedim ben? Sıcaklar bir bitsin Dostoyevski ve Kafka ilgisine ve Foma Fomiç’in Kafka marifetiyle ne hallere evrildiğine devam edeceğiz. Serin kalın.