Korkuya kayıtsızlık olarak Özgürlük

Hiçliklerinde doğmuş, hiçliklerinde boğulmuş zavallıları acı bir son bekliyor.
Hiçliklerinde doğmuş, hiçliklerinde boğulmuş zavallıları acı bir son bekliyor.

Bu yolculuğunda hem ruhun hem bedenin zarar görecek, ama bu önemli değil. Zarar dediğin sadece bir aldatmaca. Kendi hayaletinin keskin dişleri ile yüzleşeceksin. Ama bu bir büyü sadece. Nefsinin sana yapmaya çalıştığı bir büyü. Gül geç, zira zirveye ulaşacak güç senin içinde.

İnsan nesli orijinini kaybetmemiş inanç, hayat, sevgi ile akıl almaz bir güce sahip. Günaha düştüğünden ve isyankâr, söz dinlemez ruhundan mıdır bilinmez, şerefi lekelenen ve cennetten çıkarılan, bu yüzden günahlarının kefaretini ödemek ve sevdiğine kavuşmak için yalvaran, nasıl af dileyeceğini sordu bütün yüreği ile.

Gördü ki, aslında bir hiç, varlığı. Lakin vazifesi yüce. Böylece yaratıcısının gücünün yanı sıra kendi acziyetini anladı ki ne anlamak.

Ama gel gör ki soyunun hâline bak.

İnsan, insana karşı tetikte bekliyor. Gerçeğin muhafızı olması gerekir iken yaşamın her alanında adanmışlığından sıyrılıp hiçbir sınır ve tanımı kabul etmemeye devam ediyor. Hiçbir ayrım tanımadan değer taşlarını birbirlerine vura vura kıvılcımlar çıkartıp yangını başlatıyor. Buz üstünde tarumar, çırılçıplak, ters yüz bir soytarılıkla sonunu hazırlıyor. Ne kadar kötü varsa hepsini ama hepsini kutsal bulabiliyor. Kendi elleri ile yazdığını ilahi sanıp tapınıyor kör kuyularda, azgın. Toprak ve hükümdarlık uğruna ne çok can alıyor. Ne çok acı dağıtıyor. Ne çok karanlık mayalıyor.

İnsan, insana karşı tetikte bekliyor. Gerçeğin muhafızı olması gerekir iken yaşamın her alanında adanmışlığından sıyrılıp hiçbir sınır ve tanımı kabul etmemeye devam ediyor.

Oysa, hayata anlam katan ince, derin, pür bir ruh ile anlam kazanmalı. Bitmek bilmez savaşlara değil. Hayata anlam katmalı, yokluğun hikmetine varıp kendini esir etmemeli. Kızıldeniz bir daha ikiye ayrılmayacak. Hayatı ve güzelliği kavrama çabası artmalı insanoğlunun. Hiç mi çocukların gözyaşlarından etkilenmez? Kıydığı canlara hiç mi acımaz? Yok ettiği her canda kendi canından da kaybettiğini idrak etmez… Kötü olmanın bu denli cazibeli bir hâl almasından hiç mi korkmaz ve aslından bu kadar mı uzaklaşır? Sabahın ilk ışıklarını kaybetti, zehirli sarmaşıklar bütün beyin kıvrımlarına doldu. Kırdı geçti, yaktı eritti geçti. Kendine ne yazık etti. Hâlâ yazık etmeye direniyor. Biliyor aslında, en korkuncu bu.

Bu denli küstah, bu denli kibirli ve kendini var eden Allah’a karşı bu denli pervasız olabilir mi insan? Bu cinnet hâli. Peki, cinnet geçiren söz sahibi ise! Dünyayı dize getirme ile memur olduğuna inanıyorsa! Canavara yem olmaya layık görüyorsa var olan insan neslini! Kendi besin zinciri olarak kabul ediyorsa! Aman Allah’ım. Utanç içinde geri dönecek. Ateş ile yakılacak! Bizzat kendi ateşiyle yüzleşecek. Evet, böyle olacak… Peki, diğerlerinin, yani temiz olanların vazifesi, yem olmayı mı beklemek? Cesetlerin arasında kendine bir kaçış yolu bulmaya mı çalışacak? Kangren varlık ile savaşmayacak mı? Vazifesi? Böyle yapmaz ve savaşmaz ise insan, bütün rütbeleri elinden alınır. Fani sürgün dünyasından sağ salim çıkamaz asla. Utanç ile yüzleşir.

Bizzat kendi ateşiyle yüzleşecek. Evet, böyle olacak…
Bizzat kendi ateşiyle yüzleşecek. Evet, böyle olacak…

O güne kadar şerefi lekelenen insan daha büyük bir sürgün ile karşı karşıya kalır. İnsanlığından sürgün edilir sonsuza kadar. Hadi gönlünün zirvelerine doğru yola koyul. Bu yolculuğunda hem ruhun hem bedenin zarar görecek ama bu önemli değil. Zarar dediğin sadece bir aldatmaca.

  • Kendi hayaletinin keskin dişleri ile yüzleşeceksin. Ama bu bir büyü sadece. Nefsinin sana yapmaya çalıştığı bir büyü. Gül geç zira zirveye ulaşacak güç senin içinde.

Yıldızlarla kaplı gökyüzüne bakmak istemiyor musun? Muallak taşında göğe yükselmek senin kaderinde var. Sen aslında şerefli bir nebinin yolundasın. Bu yüzden hiçbir şeyden korkmayansın. Ölümü bir kapı, ötelere geçilen bir fırsat olarak görensin. Allah’tan başka hiçbir güç tanımayansın.

Hiç kimsenin önünde eğilmeyecek kadar da şerefli kılınansın. Bütün tuzaklardan kurtulmuş olarak geçebilmeye muktedirsin.Zirveye ulaştığında gerçeği bütün çıplaklığı ile müşahede edeceksin. Bu saatten sonra korkmak mı? Güler geçersin. Kötünün gücü senin gücünün karşısında ne ki?

Ağaç bile dile gelecek. Yeter ki sen varlığının özünü kavra.
Ağaç bile dile gelecek. Yeter ki sen varlığının özünü kavra.

Bütün canavarlar ağaç arkalarına saklanıp gözleri kuyularından fırlamış vaziyette elleriyle siperledikleri bakışlarıyla ölümün kendilerine ulaşmasını tir tir titreyerek gözleyecekler. Ağaç bile dile gelecek. Yeter ki sen varlığının özünü kavra. Yıldızlarla bezedi Allah seni. Bütün sahabelerden izler taşıyorsun. Kutlu Peygamberinin izinden gidiyorsun. Sarsılmaz kararlılığından etkilenen bütün kötüler, duvar önünde tir tir titreyerek sallananlar, onların kuklaları, kandırdıkları, satın aldıkları, yaptıklarının cezasını senin elinden karşılayacaklar. Azametinin gücü gölgeledi her yeri şanlı iyi.

Seni yaratan güce layık bir ruh olarak gerçek gücüne kavuştun. Hiçliklerinde doğmuş, hiçliklerinde boğulmuş zavallıları acı bir son bekliyor.

Korkunç bir dehşet ile karşılaşacaklar sahte krallıklarında. Sen ki adaletinden sapma, adaletin gerçekten uzaklaşmasın. İyinin askeri olarak ilahi nizamın bir gönüllüsü olarak hadi içindeki gücü keşfet. Kâinattaki tek yasa, kâinatın her yerinde işleyen tek yasa adalettir. Ve bu, Allah’ın izni ile senin elin ile tecelli edecek dünyada. Küçücük bedenlere ellerindeki silahların tetikleri çekmekten çekinmeyenlere, küçücük canları öksüz ve yetin bırakanlara, kendilerinden başka hiçbir canı insan görmeyenlere hadlerini bildirmek için hadi tırman zirvene. Orada bekliyor olacaksın kendini. Sadece buna şahitlik et. Unutma, Kızıldeniz bir daha ikiye ayrılmayacak.