Kültür ve turizm bakan yardımcısı Hüseyin Yayman: Türkiye’nin gündemini kültür ve sanat yapacağız

Hüseyin Yayman
Hüseyin Yayman

Şûramızın manşeti milletimizin kültür ve sanat konusundaki talepleri ve bu konularda birfarkındalığının oluşmasıdır. Şûramıza üç gün boyunca yoğun katılım oldu. Katılımla beraber ilgide çok yüksekti. Üçüncü günde yapılan kapanış esnasında dahi salonun dolu olması medyada bukadar uzun süre yer almasının altını özenle çizmek gerekiyor. Şura, Cumhurbaşkanımızın sıklıklasöylediği gibi büyük bir kültür sanat açığının olduğunu gösterdi bize.

Yüzüncü yılına yaklaşan Cumhuriyet’in tarihi boyunca devlet riyasetinde iki kez kültür şûrası yapıldı. Çeyrek asrı aşkın bir zaman sonra nihayet üçüncüsü geçtiğimiz ay gerçekleştirildi. Bu ihmalin okumasını yaparak başlayalım istiyoruz. Bu ne anlama geliyor?

Kültür Şûrasının 28 yıl sonra yapılması Kültürle ilgili nasıl sorunlar yaşadığımızı ortaya koyuyor. Kültür Şûrası bilindiği gibi ilk olarak 1982 yılında dönemin bakanı İlhan Evliyaoğlu döneminde yapıldı.

İkincisi 7 yıl sonra 1989 yılında Namık Kemal Zeybek döneminde gerçekleştirilmişti. Milli Kültür Şuraları, uzun bir süre unutulduktan sonra ilk defa Bakanımız Nabi Avcı zamanında gündeme getirildi ve yapıldı.

Sizce Şûra nasıl geçti? Neler hedefliyordunuz? Neler gerçekleşti?

3. Milli Kültür Şûrasının çok başarılı geçtiğini düşünüyorum. Şurada çok önemli öneriler getirildi. Bunları bir yana bıraksak dahi Şûranın 28 Yıl sonra yapılması dahi başlı başına bir kazanımdır. Türkiye’nin en ücra yerindeki belediye başkanı Bakanlığımıza gelip “bizim artık yolumuz var, suyumuz var, elektriğimiz, köprümüz var.

Kültür sanat mahfillerinde, sokakta, meydanda ne konuşuluyorsa ve toplumun ihtiyacı neyse buna bağlı olarak Şûramızda 17 başlık belirlendi.

Biz artık kültür merkezi istiyoruz, kütüphane, konser salonu ve şehrimizi tanıtacak faaliyetlerde bulunulmasını istiyoruz” diyorlar. Bu taleplerin, Kültür Şûrasında da ortaya çıkmış olması bizleri ziyadesiyle mutlu etti.

Şûrada en çok dile getirilen husus ne oldu peki?

Tüm katılımcılarımızın en çok üzerinde durdukları husus Şûrada alınan kararların Kütüphanelerin tozlu rafları arasında kalmaması gerektiğiydi.

Böyle bir ihtimal var mı?

Türkiye’de, ister milli eğitim, ister kültür, ister turizm şûrası olsun; bu tür toplantılarda alınan kararların kütüphanelerin tozlu raflarında unutulmaya mahkum edildiğini üzülerek görüyoruz. Biz bakanlık olarak, Bakanımız Nabi Avcı bey riyasetinde, müsteşarımızla ve çok değerli mesai arkadaşlarımızla şûrada dile getirilen konuların takipçisi olacağız ve Türkiye’nin gündemini “Kültür ve Sanat” yapacağız diyoruz.

Sayın Cumhurbaşkanının daha önce de ‘maalesef kültür politikalarını ihmal ettik’ şeklinde açıklamaları olmuştu. Milli Kültür Şûrasının hazırlanmasında zannediyorum bu başlıklar Nabi Bey’in ve sizin göreve gelmenizle beraber etkili oldu. Kültür Şûrasının kendi iç başlıklarını belirlerken neye dikkat ettiniz, yani nereden hareketle o başlıklar belirlenmiş oldu?

Kültür sanat mahfillerinde, sokakta, meydanda ne konuşuluyorsa ve toplumun ihtiyacı neyse buna bağlı olarak Şûramızda 17 başlık belirlendi. Bu başlıkların aslında ne kadar doğru olduğunu da toplantı esnasında bir kez daha gördük.

Sizce “Şûranın ana fikri neydi? Şûranın manşeti neydi?”

Şûramızın manşeti milletimizin kültür ve sanat konusundaki talepleri ve bu konularda bir farkındalığının oluşmasıdır. Şûramıza üç gün boyunca yoğun katılım oldu. Katılımla beraber ilgi de çok yüksekti. Üçüncü günde yapılan kapanış esnasında dahi salonun dolu olması medyada bu kadar uzun süre yer almasının altını özenle çizmek gerekiyor. Şûra, Cumhurbaşkanımızın sıklıkla söylediği gibi büyük bir kültür sanat açığının olduğunu gösterdi bize.

Peki bu talebe karşı ne yapılacak?

Bakanlık olarak Türkiye’nin kültür açığını kapatmak için tüm paydaşlarımızla gece gündüz çalışacağız. Kültür Şûrasının ise düzenli olarak yapılması mutabakat altına alındı. Yani Kültür Şûrasını kurumsal bir mekanizma haline getireceğiz. Biraz önce de söylediğim gibi asıl önemlisi bu şûra sonuçlarının takibi konusunda bir hassasiyetimiz ve özenimiz olacak.

Şunu anlamış olduk o zaman: Daha önce devletin kültür politikalarıyla ilgili kanaat belirtirken oluşturduğu gibi teorik bir düzlemde değil; doğrudan pratik sorunlardan oluşturulmuş şura… Herkesin merak ettiği bir soru var, ona da temas etmek gerekir belki biraz daha somutlaştırmış oluruz. Şûranın ikinci ve üçüncü adımları olacak mı?

Tabii ki şûrada alınan kararların takibi anlamında bir izleme komitesi olacak. Şûra tekliflerinin yıllık periyotlarla takip edilmesi hususunda bir irade birliği var.

Peki, yerel yönetimleri de dâhil ederek soruyorum bunu; takip meselesi tavsiye niteliğinde mi olacak yoksa resmi bir uygulama söz konusu olacak mı?

Bakanımız yerel yönetimlerle iş birliğini çok önemsiyor. Hizmette halka yakınlık ilkesi gereği, Edirne’nin problemlerini en iyi Edirneliler bilir. Edirne’nin kültür sanat faaliyetlerinin nasıl yapılması gerektiği veyahut Trabzon’daki kültür açığının kapatılması konusundaki yaklaşım açımız; bunun Trabzonlularla, belediye ve valilikle iş birliği halinde yönetilmesidir. Burada bir metazori yok. Bunu bir ajandaya, bir yol haritasına dönüştürüp bu izleği takip etmeyi düşünüyoruz.

Diğer şûraların toplanmasında öngörülen bir tarihi var mı?

Milli Kültür Şurasının 3 yılda bir toplanma kararı bu şûrada alındı. Yani 4. Milli Kültür Şûrası 2020 yılında yapılacak.

Kültür Şûrasını kurumsal bir mekanizma haline getireceğiz.
Kültür Şûrasını kurumsal bir mekanizma haline getireceğiz.

Kısmen değindiğiniz ama daha geniş bir cevap alabilmek için ben tekrar sormak istiyorum. Milli Kültür Şûrası oluşturulurken ne hedeflendi?

Çok net söyleyeyim. Cumhurbaşkanımızın “15 yıllık iktidarımızdaki kültür alanındaki eksikliklerimiz” sözü bizim için bir çıkış noktası oldu. Ayrıca Bakanlığımızda uzun zamandır böyle bir gündem vardı. Ancak siyasetin yoğun gündemi nedeniyle bir türlü hayata geçirilememişti.

  • Bunların ötesinde kültür hususunda toplumdan bir talep gelmesi, kültür sanat insanlarının bu şûranın toplanmasındaki talepleri ve Bakanımız Nabi Avcı beyin bu konudaki duyarlılığı ve ısrarı bizim bu şûrayı gerçekleştirmemizde etkili oldu.

Eyvallah bunlar hareket noktalarıydı. Ben doğrudan hedeflenen yeri sormuştum aslında.

Hedefimizde kültür sanat açığını kapatma konusunda bir kamuoyu duyarlılığı oluşturmak, bir toplumsal farkındalık yaratmak ve gerçekten bunun şekli bir toplanıp dağlıma faaliyeti değil; bunun kültür açığını kapatacak bir sonuca ulaşmasını murat ediyoruz. Kültür açığı yukarıdan aşağıya hiyerarşik bir kanunnameler yayınlanarak kapatılamaz. Ne yapılacaksa kültür sanat insanları ve halkımızla birlikte yapacağız.

Türkiye’nin kültür politikalarının milli bir çerçevede oluşması isteniyor. Bunun devlet riyasetinde olmasını uygulanabilirlik açısından nasıl görüyorsunuz?

Biz devlet eliyle yapılan kültür politikası, kültür mühendisliği, sanat siyaseti tezlerine karşıyız. Onun için daha önce komiteler kurulup konular buralarda müzakere edildi. Şûra adı üstünde meşveret etmekten kaynaklanıyor. Biz bir Milli kültür komitesi değil; adı dâhil olmak üzere bir şûra, istişare ve ortak aklı kullanma noktasında bunun gerçekleşebileceğini düşünüyoruz. Biz devlet eliyle kültür endoktrinasyonuna karşıyız.

Bu daha önce yapılmak istendi çünkü…

Cumhuriyetin kültür paradigması tam da buydu. Hiyerarşik, elitist, jakoben, yasakçı bir anlayış. Bu ülkede sanat müziğinin yasaklandığı dönemler oldu.

Biz bunun doğru bir yaklaşım olduğunu düşünmüyoruz. Biz yukarıdan aşağı bir kültür vaaz edilmesine karşıyız. Bu anlamda da halkın folklorunu, ananesini ve moral değerlerini yansıtacak ne varsa Türkiye’nin kültür siyaseti de buna uygun olmalıdır. Biz bu konuda ilk defa bir kültür kalkınma planı hazırladık.

ençlerin kültür ve sanat alanlarındaki projelerinin desteklenmesi amacıyla GENÇDES projesini başlattık.
ençlerin kültür ve sanat alanlarındaki projelerinin desteklenmesi amacıyla GENÇDES projesini başlattık.

Neler var o kültürel kalkınma planının içinde?

Mesela her şehre birer milyon sayıda kitaplarla kütüphanelerin kurulması gerektiğini düşünüyoruz. Kültür sanat alanında KDV’nin kaldırılması, yeni bir telif yasasının çıkartılması… Kültür ve sanat faaliyetlerinin teşvik edilmesi, özel müzeciliğin geliştirilmesi Gençlerimize kültür sanat faaliyetlerinde GENÇDES adı altında destek verilmesi var.

Yeni dönemde neler yapacağız?

Cumhurbaşkanımızın koyduğu hedefler bizim vizyonumuzu oluşturuyor. Bakanlığımızın gelecek perspektifini ortaya koyduğumuz ‘Kültürel Kalkınma’ programında yaşayan kütüphaneler ve yaşayan müzeler inşa edeceğiz vaadimiz bulunuyor.

  • Müze ve kütüphaneleri kuru, sıkıcı yerler olmaktan çıkaracağız. Çocuk sesi, su sesi, kuş seslerini, Kitap ve kahve kokusunu duyacağımız yaşayan yeni kütüphaneler yapacağız.

Özel müzeciliği destekleyeceğiz. Gençlerin kültür ve sanat alanlarındaki projelerinin desteklenmesi amacıyla GENÇDES projesini başlattık. Gençlerimize karşılıksız hibe desteği veriyoruz. Burada biz katılımcılığı çok önemli buluyoruz. Türkiye’de eğer kültür açığı kapatılacaksa, bunun kültür insanlarıyla beraber yapılması gerektiğini düşünüyorum.

10 Maddede kültür sanat ajandamız

1- Gençlerin okuma alışkanlığını geliştirmek için e-kütüphaneler kuracağız.

2- İstanbul’da Avrupa’nın en büyük kültür külliyesini inşa edeceğiz.

3- Rami’de 10 Milyon kitabın olduğu ülkemizin en büyük kütüphanelerinden birini yapacağız.

4- 30 Büyük şehire 1 milyon kitabın olduğu şehir kütüphaneleri yapacağız.

5- Özel müzeciliğin gelişmesi için teşvikler verip destek olacağız.

6- GENÇDES projemiz kapsamında gençlerimize kültür sanat sinema alanında destekler vereceğiz.

7- Özel tiyatrolara destek veriyoruz buna devam edeceğiz.

8- Türk sinemasına önemli teşvikler sağlıyoruz bu artarak devam edecek.

9- Belediyelerimizle ortaklaşarak KÜLTÜRHAN projemizi hayata geçireceğiz.

10- Tüm bu işleri yapabilmek için Bakanlığımızın kuruluş yasasını yeniden yapılandıracağız.

Her şeyden önce ‘kültür’ meselesinin önemini Türkiye’nin gündemine taşıyarak herkese göstermiş oldu şûra…

Elbette. 1982 yılında yapılan 1. Milli Kültür Şûrasında kişi başına düşen milli gelir 1.500 dolardı. 1989 yılında 2.000 dolar, 2017 yılında ise 11.000 dolar. Biz kültür talebinin refah artışıyla doğrudan ilişkili olduğunu düşünüyoruz. Bir de Cumhurbaşkanımızın açılışta söylediği ‘Çağımızın en büyük sorunlarından biri kültürel sığlaşmadır. Günlük işlerle kültür ve medeniyet inşa edilemez. Kalıcı ve uzun vadeli işlere yoğunlaşmalıyız’ sözü bizim için ana slogandır. Bir diğer önemli husus, biz kültür ve sanat faaliyetlerinin siyasetin üzerinde bir alan olduğunu düşünüyoruz.

Neden?

Kültür, toplumsal bütünlüğümüzü, millet olma bilincimizi geliştirecek en önemli husustur. 15 Temmuz FETÖ’cü hain darbe girişimi ile beraber millet olmanın ne kadar önemli olduğu birkez daha görüldü. Bizi birada tutan 4 temel duygu var.

Nedir onlar?

Duygudaşlık, kaderdaşlık, vatandaşlık ve tarihdaşlıktır. Duygudaşlığı/kaderdaşlığı sağlayan folklordur, ananedir, gelenektir, görenektir. Bunlar milleti millet yapan unsurlardır.

Peki, bunun 15 Temmuzla ilişkisi ne?

İşte bu duygudaşlık ve kaderdaşlık bizi 15 Temmuzda ‘biz milletiz’ bilinciyle demokrasimize, seçilmiş olan insanlarımıza, cumhurbaşkanımıza kastetmek isteyenlere karşı vatandaşlık bilincimizi harekete geçirdi.

Kültür, toplumsal bütünlüğümüzü, millet olma bilincimizi geliştirecek en önemli husustur.
Kültür, toplumsal bütünlüğümüzü, millet olma bilincimizi geliştirecek en önemli husustur.

Cumhurbaşkanlığı ne getirecek?

Aslında elbette rabıtası var ama konu dışı gibi duracak. Sizin altı ay önce ‘Türkiye’de Devlet Reformu ve Başkanlık Sistemi’ adında derinlikli bir eseriniz yayınlandı…

Ben Türkiye’nin kurtuluşunun başkanlık sisteminde olduğunu düşünüyorum. Türkiye’de parlamenter sistem olarak ifade edilen sistem bir darbeler bütünüdür. Her 10 yılda bir darbenin olduğu, 115 turda cumhurbaşkanının seçilemediği, her cumhurbaşkanı seçiminin darbeye neden olduğu; deve mi kuş mu yoksa deve kuşu mu olduğu belli olmayan bir sistem var. Ayrıca 2007 yılında yapılan cumhurbaşkanını halkın seçmesi düzenlemesiyle beraber Türkiye’de fiilen bir yarı başkanlık sistemi, resmen parlamenter sistem var.

Peki, Başkanlık sistemi neyi getirecek?

Birincisi Türkiye’de istikrarlı bir yönetim olacak. İkincisi Türkiye’de güçlü bir yönetim olacak. Üçüncüsü Türkiye’de koalisyon hükümetleri olmayacak. Dördüncüsü etkin ve hızlı bir kamu yönetimi olacak. Beşincisi güçlü liderler olacak. Güçlü liderler, büyük liderler büyük dönüşümleri sağlayabilirler.

Fransa’da De Gaulle, Almanya’da Helmut Kohl, İngiltere’de Churchill’in böyle büyük dönüşümleri başarabildiğini görüyoruz. Tayyip Erdoğan da büyük lider ve bu dönüşüm de ancak büyük bir liderle olabilir. Onun için Türkiye’nin kurtuluşu başkanlık sistemindedir.