Mutluluğun formülü çok açık: Bir sel, bir su, bir de leğen

Bir sel, bir su, bir de leğen
Bir sel, bir su, bir de leğen

O halde doğru yerdesin. Bu dünya, âlemlerin en kaçak dövüşçüsü… Ve fekat bu dünyanın hülyası bizi ayakta tutan. Düş de diyebilirsin adına. Sınırları ortadan kaldırabilmek için kurulması gereken iletişimi sağlayacak tavizlere kavramlardan başlayabiliriz. Nihayetinde dava büyük. İletişim yük. Müteşekkiriz kavramlara. Ve ar duygusuna…

Herkesin kendi hayatına yaklaştığı bir nokta var. Ya da bir yer… Veya zaman…

Fekat illa da insanı kendine yaklaştıran ‘o şey’ gelip çatıyor bir gün…

Bahtınız açıksa yakalıyorsunuz bir yerinden ve kendinize dair temel nüansı idrak ile istikamet yeniden belirleniyor.

Rüyaya dalmak, düşlerde dolanmak, inanmak, inanmak ve illa ki inanmak…

İnsan, yaşadığı zamanın ürünü olmakla beraber yaşadığı zamanı şekillendiren en temel unsur aynı zamanda… Yani kazan-kazan formülünün çok ötesinde temel bir iletişim söz konusu.

Bizi, hakikat arayışımızda destekleyecek olan bir düş… Ve bu düşlerin canlandığı bir zaman: Düşler Diyarı…

2013 yapımı Düşler Diyarı filminin içimde hala canlı tuttuğu bir kıpırtı var. Çölde dile gelmiş bir Akkad filmi müziği gibi Benh Zeitlin’in Hushpuppy’si de kalbini yumruklaya yumruklaya uyuya kalmana mani oluyor.


Ülkesi leğen, ilkesi adalet, üyesi öteki, su gibi aziz, siz, biz, hepimiz…

“Her şeyin kalbi atıyor, anlamadığım bir dilde”, diyor ya Cimcime... İçim acıyor. ABD’nin ötekisi olabilmenin, ABD’nin çok ötesine hitap edebilmenin simgesi küçük kız… Bir de “Evrende her şey uyum içinde olmalı. Bozuk bir parça, bütünü de bozar” diyor, çokbilmiş... Bunu bir söyleten var elbet. Yönetmen ya da senaristi aşan bir irade. Modern zamanın tanrılarından çok ötede, kalbimizde ve diyar-ı düşümüzde…

2013 yapımı Düşler Diyarı filminin içimde hala canlı tuttuğu bir kıpırtı var. Her filminde sisler içinden umudu koşturan Angelopoulos ya da Bal filminin girişindeki atraksiyonuyla beni filmin tam içine alan Kaplanoğlu veya çölde dile gelmiş bir Akkad filmi müziği gibi Benh Zeitlin’in Hushpuppy’si de kalbini yumruklaya yumruklaya uyuya kalmana mani oluyor.

Hikâyesi, ABD’nin geçtiğimiz senelerde yaşadığı kasırga felaketinden yola çıkılarak senaryolaştırılıyor. Hayat kaynağı olan suyun, sınıfsal ayrımı sağlamasının yanında bu adaletsiz farklılığı ortadan kaldırabilecek gücün kendisi olması da, sadece ve sadece hayatın anlamı olarak kalması da, düşlere mekân kılınması da filmi özelleştiren unsurlardan.

Sistemin tahrif ettiği insanlık üzerinden tarih ettiği forma giriyor musun?

Sitemin çeşit çeşit edebiyat yöntemini atlayarak ‘tecâhül-i ârif’te mi karar kılıyor?

Utananların uyandıracağı bir dünyanın düşünün kurulduğu Düşler Diyarı’nda...
Utananların uyandıracağı bir dünyanın düşünün kurulduğu Düşler Diyarı’nda...

Sinene yüklenmesi gereken tipsiz yazılımlar mı dayatılıyor?

Sahici bir acı ile karşılaşmamak için mi bütün bu kaçış numaraları?

O halde doğru yerdesin. Bu dünya, âlemlerin en kaçak dövüşçüsü… Ve fekat bu dünyanın hülyası bizi ayakta tutan. Düş de diyebilirsin adına. Sınırları ortadan kaldırabilmek için kurulması gereken iletişimi sağlayacak tavizlere kavramlardan başlayabiliriz. Nihayetinde dava büyük. İletişim yük. Müteşekkiriz kavramlara. Ve ar duygusuna…

Bizi utanç kurtaracak, malum. Utanma boyutunda Düşler Diyarı…

Arsızlığın dibine vurmuş Amerikan sisteminin dünyayı kendine benzetmesine itiraz ile su içinde, tertemiz, çocukça, çoğaldıkça, projelendirilmiş normaliteyi reddederek, edepsizliğe evrilen sınırsızlığa teslim olmadan, maddi sınırları kaldıracak kalbî sorulara sarılarak, sarararak, morararak yediğimiz dayaklardan, dayanak noktamızı gönlümüze kurarak, kırılmış bütün kalpleri onararak, oyalama taktiklerine gözlerimizi kapayarak, uyuyarak bazen, bizden, senden, düşten, işten bile olmayan mutluluklarla gülüşten, düşüşten kimi zaman, namaz esnasında, esrarını koruyan aşikar muhayyileden, leğenden, cimcimelerden, dünyanın bütün platonik aşklarına sarılarak, yine sarararak, bu defa kavgada morartarak, artarak fert fert, derdimizi kendimiz tarif ederek, ezerek kibrimizi, kabrimizi de kendimiz kazarak, ve yazarak, ve yazarak, ve yanarak harf harf habersizce, sessizce, sözlüklerde, sözcüklerde, özünü kaybetmemiş her anlayışta, her arayışta, ve hep o bakışta, ikinci bakış günah olduğu için ilkini uzun tutan aşkta başaracağız…

Utananların uyandıracağı bir dünyanın düşünün kurulduğu Düşler Diyarı’nda...

  • Hollywood, evet. Hollywood’un kalbinden, evet. Amerikan emperyalizmini aklama projesi olan Hollywood’dan, evet. En kötü adamın bile düşünün bir yerinde insanlık kırıntısının olduğunu bildiğimizden, evet… Bir Hollywood ürünü olarak Düşler Diyarı’ndan yükselen sese kulak kesilerek, evet…

Herkesin kendine yaklaştığı noktalardan birini içinde barındırdığına emin olduğum bir filmden, evet…

#RüyasınıRiyasınaTeslimEtmişlerMilleti’nin içinden yükselen bir ses olarak, başucu filmlerinden biri, evet.