Olmak için koşmak ve olanın kaçma çabası

Olmanın peşinde koşanlar varken kendinden kaçmak mümkün müdür?
Olmanın peşinde koşanlar varken kendinden kaçmak mümkün müdür?

NBC, “soru”nun peşinde gidiyor. Sanatın ve sanatkarın esas istikameti de bu. Soru... Sorun etmeden, “soru”nun peşinde cevap aramak... Cevap vermek değil. Ya da illa da cevap bulmak değil. Tek mesele sorunun hakkını vererek aramak. Eserden cevap çıkarsa ne ala. Çıkmazsa da cevabı arayanların asırlık yolculuğuna bir katkı sunulmuş olur.

Sanatı toplumdan uzak tutan esas mesele, sanatkârın hayattan uzak kalması zannımca. Hayat demek toplum demek ve toplum, sanatkarın kendisinden ve hayata baktığı yerden, durduğu yerden başka bir konum değil. Yani “mış gibi” yaparak sanat üretme çabasından olanların gizlenmesi uzun sürmüyor. Çünkü sırıtıyor.

Nuri Bilge Ceylan (NBC), son 20 yıldır bu tartışmaların odağında. Dünya festivallerinde gösterdiği başarı olmasa bu kadar konuşulmaz elbet ama bu, NBC’nin sadece ödül aldığı için kıymetli olduğu manasına gelmiyor. Popüler bir üretim alanında olmayan birinin bu denli popüler meselelere malzeme edilmesinin sebebi bu...

NBC, geçtiğimiz günlerde Malatya Uluslararası Film Festivali’ne katıldı. Festivalin uluslararası yarışma bölümü jüri başkanı olmasının yanında bir de “ustalık sınıfı” (masterclass) programı yaptı. Türkiye’de uzun zamandır bir festivale katılmıyor ve bu tarz ustalık sınıfı faaliyetinde bulunmuyordu. MUFF’un direktörü Suat Köçer, NBC’yi nasıl ikna etti bilmiyorum. Fakat çok güzel oldu. Baştan sonra MUFF’ta idim. NBC’nin ustalık sınıfı programına da katıldım.

  • Yaklaşık iki saat kendini anlatan ve sorulara cevap veren NBC, genç sinemacıların hayranlık ifadeleri ve “nasıl oluyor da böyle oluyor”u aşamayan soruları arasında önemli şeyler söyledi.

Hep söylerim... NBC, Üç Maymun filmiyle kendi istikametinde yepyeni bir alana yöneldi. Bir Zamanlar Anadolu’da filmiyle kendi zirvesine ulaştı. Kış Uykusu ve Ahlat Ağacı da iyi filmler olmasına rağmen NBC için lale devri gibidir. Neyse, mevzu bu değil. En azından şimdilik öyle...

“Cannes’da da ödül aldım, tamam ben buyum” demiyor.
“Cannes’da da ödül aldım, tamam ben buyum” demiyor.

NBC’yi NBC yapan esas mesele cesurca “denemesidir”. Üç Maymun’dan beri her filminde yeni şeyler deniyor. “Cannes’da da ödül aldım, tamam ben buyum” demiyor. Sürekli yeni şeyler peşinde. Peki, neden?

Üç Maymun’dan beri her filminde yeni şeyler deniyor.
Üç Maymun’dan beri her filminde yeni şeyler deniyor.

MUFF’ta yeteri kadar anlattı.

Umarım gençler de doğru anlamıştır. Ben buraya anladığım ve notlarımda kaldığı kadarını aktarayım...

NBC,“Sinema benim için bir itiraf alanı" diyor. Yani kendisine bile söylemekten imtina ettiği ve ancak kendisini ortaya koyabileceği bir çaba ve çalışma ile ortaya çıkabilecek şeylerin sergi alanı... Burada kastettiği elbette ifşa edici bir projeksiyon değil. Eserinde kendisinin olması ve kendisini kendisine, eserinin anlatması. NBC’yi sürekli yeni bir şeyler yapmaya iten şey de bu sanırım.

“Anladığım şeyin filmini yapmak istemem. Hakim olduğun için film yapmazsın, süreç içerisinde her şey netleşir." diyerek sözlerine devam ediyor. NBC, “soru”nun peşinde gidiyor. Sanatın ve sanatkârın esas istikameti de bu. Soru... Sorun etmeden, “soru”nun peşinde cevap aramak... Cevap vermek değil. Ya da illâ da cevap bulmak değil. Tek mesele sorunun hakkını vererek aramak. Eserden cevap çıkarsa ne âlâ. Çıkmazsa da cevabı arayanların asırlık yolculuğuna bir katkı sunulmuş olur.

  • NBC de şöyle ifade ediyor: “Ne yapacağımı bilmiyorum. Her seferinde korkularla, sezgilerle yola çıkıyorum. Bulanık suda yolunu bulmaya çalışan bir balık gibi hissediyorum kendimi. Gurbet hissini her zaman içinde yaşayan bir insanım. Melankoli değil. Bu benim büyük belam; anlam yaratmak..."

Bir kitle iletişim aracı ve daha ötesi duygularla duyulara hükmetme yöntemi olarak sinemanın tehlikesi malumunuz... Sinemacı, önce kendine karşı dürüst davranmalı ve bu tehlikeli suda tuzaklara düşmeden, tuzak oluşturmadan yoluna devam etmeli. Elbette her filmin bir mesajı var. Daha ötesi, her film propaganda yapar. Ama en alt metindedir bu. Dilinde değil. Dili propagandist olan, NBC için özgürlük katilidir. “Tarafınızı belli ederseniz izleyicinin özgürlüğünü katledersiniz. Bulanık alanlar sayesinde herkes kendinden bir şey bulur. hiçbir zaman kendinden emin biri olmadım. Ne yaptığını bilen yönetmen diyorlar, ama öyle değilim. Film bittiğinde sorular ve korkular olabiliyor. ” şeklinde açıklıyor bu konuyu NBC.

NBC, NBC olmak istiyor muydu?
NBC, NBC olmak istiyor muydu?

NBC öyle söylediği için öyle değil. Birileri söylediği için hakikat şekillenmez. Bazıları sadece söyler. Oysa NBC gibiler yaşadığını ifade eder. Eseri, hayatı ve sözü birbiriyle çelişen insandan sanatkar olmaz. “Ben oldum” diyenden de eser çıkmaz. Sanat, topyekün bir olgunlaşma sürecidir. Kimse kendi kendine var olamaz. Kişiyi besleyen her şey başkalarına bağlıdır. Başkaları var olduğu için biz de varız. İnsanlar arasında mutlak bir ilişki zemini vardır. Sanat eserini insandan insana ulaştıran, ulaştırması gereken nüans da burası. NBC,

"İnsan ilişkisi zayıflıklar üzerinden kurulur." der mesela. Tartışmalı bir husus. Evet, her insan zayıf noktasından, yumuşak karnından iletişime daha çok açıktır. Kalıcı mıdır? Sonuca bağlı. Fakat burada mühim olan, sanatın, insandan insana bir etkileşim aracı olduğunun idrak edilmesidir.

Yalnızca arayış içinde olan bir insan sürekli farklı şeyler dener. Bu da sanatın temel prensibidir. Aramayan, sanat yapamaz. Sanat yaptığını iddia eden cevap diretemez. Kendince cevap üretir, fakat dayatamaz. Sanatı sanat yapan ve bütün zamanlara ulaştıran en mühim nokta göreceliliğidir. Formülü olan şey aramayı sonlandırır. Sonucu belirlenen şey yolu tıkar. Hayat, sonu görünmeyen yolu açık bir istikametse, sanat da öyledir. Hâliyle, sanat yolu bitirmemenin de adıdır. Bitmemesi gereken yolun kararlı yolcuları ancak sanat yapabilir.

Sanatkarı, eserinin ve yaklaşımını değerlendirdiğimiz, eleştirdiğimiz her satırda esasında izleyiciye de paye veriyoruz.
Sanatkarı, eserinin ve yaklaşımını değerlendirdiğimiz, eleştirdiğimiz her satırda esasında izleyiciye de paye veriyoruz.

Hep bu minvalde sanatkârdan bahsediyoruz ama bir de muhatabımız var. Yani sanat eserinin hedef kitlesi. Esasında her insan, ama meraklısı öncelikli olmak üzere, sanatkârın ve sanat eserinin üzerine düşen yükü hafifletmesi gereken de bu kitledir. Sinema için izleyicidir. İzleyici de sanatkarı ve sanat eserini rikkatle ve dikkatle takip etmeli. Kendisi de aynı yolun yolcusudur. İzleyici olmazsa sinemacının ve eserinin bir manası kalmıyor. Ya da eksik kalıyor.

Mesuliyeti doğru şekilde dağıtırsak doğru istikameti de sağlamış oluruz. Bu bakımdan, sanatkarı, eserinin ve yaklaşımını değerlendirdiğimiz, eleştirdiğimiz her satırda esasında izleyiciye de paye veriyoruz.

Son olarak...

NBC’ye, “sizinle aynı havayı solumak onur verici" gibi anlamsız laflar eden gençler; yapmayın. Adam da bunu anlatmaya çalıştı. NBC’ye yüklenen “hayatın anlamını çözmek” misyonu sakat, çok sakat… Her biriniz NBC olabilirsiniz. Daha fazlası hatta... Ol sebepten her birimiz hayatımıza ve yolumuza bakalım. Duygumuzu ifade etme yolunu bulalım. Gerisi kendinden gelir...