Seri, Serseri, Sahici sinema...

Sanat dalı sayısınca çıkış yolu var insanoğlunun…
Sanat dalı sayısınca çıkış yolu var insanoğlunun…

Bize lazım olan, direncimizi güçlendiren yaklaşım…Bir bakış açısı, evet. Fakat dahası; zamana yönelikakış açısı… Hayatın hızına saygılı insanların inancınınsancısı… İnsanın insanda olamamasının acısı…

Hayat hızlı akıyor. Ve hızlı akan hiçbir şey sahici olamaz. Daha doğrusu, hayatın hız limitini aşan şeye karşı mesafeli olmalıyız. Şu anki hayatımız gibi…

Modernizmin hayatımızı onulmaz bir hızla tükettiği sakızını çiğnetmeyeceğim. Fakat biliyorsunuz, bu bir hakikat. Bunca hakikat arasında, arayışında olduğumuz hakikatten uzaklara düştüğümüz ironisi esas yaramız olsa gerek. Yürüyoruz ve geri gidiyoruz. Ya da yürüdüğümüz yolu arıyoruz. Hepimiz başladığımız yere döneceğiz de bir şeyler bizi geri geri ileri atıyor gibi… Modern zamana gelene kadar insanoğlu bu mürteci ilerleyişe nasıl ilaç bulabilmiş? Ve dünya eczanesinde yeni hastalıklarımızın tedavisi için ne yapmalıyız?

Allah’ı anlama değil, hissetme yolunda aracımız olan sanat… Seri akan zamanın ruhundaki serseriliği kontrol altında tutan sahici yaklaşım…

Zannımca insanlık tarihi boyunca, insanoğlunun bütün deruni yaralarını merhemi sanattaydı. Atalarımız at sırtında fetihler yaptı ama bize ulaşan her türlü duygu ve düşüncenin aracı sanat oldu. Medeniyet tasavvuru dediğimiz şeyi konuştuğumuz ve bir belge olarak, somut veri şeklinde önümüzde duran şey sanat ürünleri… Bir şarkı, bir mimari yapı, ağacın gölgesine saygı duyan imar yaklaşımı, eşya ile irtibatımızı ve mesafemizi –zamanın ruhuna göre- tanımlayan minyatür perspektifi, dünyaya bakışımızı ve dünyaya akışımızı şekillendiren gölge oyunu, resim, fotoğraf ve sinema… Sanat dalı sayısınca çıkış yolu var insanoğlunun…

Allah’ı anlama değil, hissetme yolunda aracımız olan sanat… Seri akan zamanın ruhundaki serseriliği kontrol altında tutan sahici yaklaşım…

. Hepimiz başladığımız yere döneceğiz de bir şeyler bizi geri geri ileri atıyor gibi…
. Hepimiz başladığımız yere döneceğiz de bir şeyler bizi geri geri ileri atıyor gibi…

Bütün zamanlara hitap eden, bütün zamanları okuyan, okutan, duyguyu taşıyan, aşınan ama taşmayan, aşırılığı reddeden, akleden, aklı akla hapsetmeyen, kalbeden, kalbi kalbe hapsetmeyen, nefret etmeyen, düşman olmayı hak edene hakkını verip cenk eden fakat haksızlığa meyletmeyen, Hakk’ı üstün tutan, hakkı üstün tutan, üstünde kara bulutlar dolansa da umudunu kaybetmeyen, kayıp hazinesinin peşinde iz süren, azmeden, zulmetmeyen, akleden...

  • Soru işaretinin olduğu yerde arz-ı endam eden, yeren, yerilmeyi kabul eden, yerilmeyi hak eden, cihat eden, düşünen, düşleyen, üşenmeyen, zamana direnen, zamana bilenen, zamana teslim olmayan, zamanın ruhuna haksızlık etmeyen, hazzına mahkûm olmayan bir yaklaşım...

Eteğini tuttuğu annesine, tanesi olduğu kum havuzunun zerresine güvenen, güven veren, emin olan, güvenilir olan, güvenen, özenen, imrenen fakat kıskanmayan, onaran, zorlamayıp kolaylaştıran, imkânsızı imkânlaştıran, imkânı imanında olan, imanı olan, imkânı olan, yol alan, yorulan, yorulan ama yol alan, yolculuğu yol kılan, kırmayan, kırsa da onaran, direnen, deliren zaman zaman, dirilen, dirilmeyi hedefleyen, diretmeyen, ısrar eden lakin diretmeyen, direkt seven, sevilmeyi hak eden, savrulmayan, savunan, adam, savunan adam, savunan adamları savunan adam, adamlığı savunan, adamlığa adanan, adamlığı arayan, adamlığı okuyan, bütün zamanlara hitap eden adamların izinde durmadan koşan sahici yaklaşım…

Bize lazım olan… Direncimizi güçlendiren yaklaşım…

Bir bakış açısı, evet. Fakat dahası; zamana yönelik akış açısı… Hayatın hızına saygılı insanların inancının sancısı… İnsanın insanda olamamasının acısı… Bir yol olarak sanat, diyorum.

İnsan, diliyorum. Hayatının hızına sahip çıkacak, şahit olduklarını anlamlandıran, idrak yollarını açan tedavi yöntemlerini arayan insan… Bize lazım olan… Bahane yok. Sanat varken hayatımızda bahanemiz yok. Anlamak için de anlatmak için da başka şeye ihtiyacımız yok. Ya da her şeye ihtiyacımız var. Sanat ile… Sinema ile…