Siyam balıkları ve bisiklet bakım sanatı

Huzur, belki de istediği her şeyi yapabilir ama yapacak bir şey bulamayanların bir sonraki hamlesidir

Kardeşi olmayan çocuklar kitap okur, babası olmayan çocuklar akvaryum yapar, abisi olmayan çocuklar ise bisikletin yanında koşar. Çok doğru veya çok yanlış, bazen doğru veya bazen yanlış, yıllar teferruatları ve istisnaları öldürür.

İlk gençlik ilk taksit, her geçen yıl akvaryumdakilerle yer değiştirdiğin bir süreç.
İlk gençlik ilk taksit, her geçen yıl akvaryumdakilerle yer değiştirdiğin bir süreç.

Kardeşi olmayan çocuklar kitap okur*, babası olmayan çocuklar akvaryum yapar, abisi olmayan çocuklar ise bisikletin yanında koşar. Çok doğru veya çok yanlış, bazen doğru veya bazen yanlış, yıllar teferruatları ve istisnaları öldürür. Güvercin mezatları, akvaryumcular ve bisiklet tamircileri bana bir acı kök tadı verdi hep. Az görünen, az yaşayan, az sevilen kim varsa toplanırdı buralarda. Ben onlardan değildim ancak onlara bakarak kendimi gerçek hissedebiliyordum. Güvercinden gökyüzünü, balıklardan okyanusu, bisikletten hızı ödünç almak; süslemek, sevmek, göstermek isterlerdi. Oysa zaman ödünç alınanın geri verildiği bir döngüydü. İlk gençlik ilk taksit, her geçen yıl akvaryumdakilerle yer değiştirdiğin bir süreç. Böylece bilincimin korku nesnesi oldu akvaryum. Denize kavuşacağına güvendiğim nehrimin, bir fanusun içinde dönüp durma ihtimalinden daha çok beni ürküten bir şey olmadı. Beni gerçek kılan bir ürküntüydü bu oysa. Ne var ki her kavgamda iki siyam balığının birbiri etrafında döndüğünü hissettim. Bazen de aynı filmde olduğu gibi; Motosikletli Çocuğun ayna tuttuğu bir siyam balığı gibi kendime yaptığım hamleleri, kafamı o lanetli fanusa her çarptığımda ancak fark ettim. Bisikletin yanında koşan çocuk, aslında Motosikletli Çocuğu kovalıyordu. Akrep ve yelkovan gibi…

Huzur, belki de istediği her şeyi yapabilir ama yapacak bir şey bulamayanların bir sonraki hamlesidir. Tıpkı Mickey Rourke’un (Motosikletli Çocuk) siyam balıklarını okyanusa ulaştıramadan ölürken yüzündeki o tanımsız gülümseme de saklı olan gibi. Yapacak bir şey bulamayarak, hayatımıza dizilmiş “şeylerin” gerçekliğini reddettiğimiz bir okyanus gerçekten vardır belki. Akrep ve yelkovanın olmadığı o kadran da evimizdir sanki. Kim bilir…

*Ahmet Murat