Kût’un meçhul kahramanı Sakallı Nureddin Paşa

Sakallı Nureddin Paşa..Sakallı komutan
Millî Mücadele ve sonrasında birçok
tartışmalı olayın içinde bulunan Sakallı
Nureddin Paşa (en sağda), Kûtu’l-Amâre
zaferinin önde gelen komutanlarındandı.
Silah arkadaşlarıyla çektirdiği ender
fotoğraflardan biri.
Sakallı Nureddin Paşa..Sakallı komutan Millî Mücadele ve sonrasında birçok tartışmalı olayın içinde bulunan Sakallı Nureddin Paşa (en sağda), Kûtu’l-Amâre zaferinin önde gelen komutanlarındandı. Silah arkadaşlarıyla çektirdiği ender fotoğraflardan biri.

Irak Cephesi’nde Selman-ı Pak zaferini kazandı. Güney sahillerindeki 20 adada Osmanlı hâkimiyetini sağladı. Ege bölgesinde Müslüman halkı Rumlara karşı teşkilatlandırdı. 9 Eylül’de İzmir’e giren ilk ordu komutanı oydu. Şapka Kanunu’na itiraz ettiği için Meclis’ten dışlandı. İşte yakın tarihimizin sevap defterine kaydedilmeyişine şaşırmadığımız bir Paşanın sıra dışı hayatı.

Bâbıâli, 1. Dünya Savaşı ari­fesinde Irak’ı adeta boş bırakmış, diğer cephele­rin ikmal üssü konumu­na getirmişti. İngiltere’nin iler­leyişini durdurmak için Eşref Kuşçubaşı’dan sonra Teşkilât-ı Mah­susa’nın başkanlığını yapan Binbaşı Süleyman Askerî Bey’in rütbesi yar­baylığa (kaymakam) yükseltilerek 2 Ocak 1915’te Irak ve Havâlisi Ko­mutanlığı’na tayin edildi. Savaş ru­hundan nasiplenmemiş yerli halk­tan teşekkül eden ordu, en küçük hücumlar karşısında bile mukave­met gösteremeyip çil yavruları gibi dağılıyor, karargâhlarına ancak 15- 20 gün sonra üzerlerindeki elbise­leri bile soydurarak dönüyorlardı. Karakter ve şecaati bu yapıya isyan eden Süleyman Askerî Bey, savaş­mayan birlikleri görünce kahrolup kendi silahıyla intihar edince Edir­ne’de 4. Tümen Komutanı olan Al­bay (Miralay) Nureddin Bey, 23-24 Nisan 1915’te Irak ve Havâlisi Genel Komutanlığı’na tayin edildi. Kendi­si Müşîr (Mareşal) İbrahim Paşa’nın oğludur.

Nureddin Bey, 15 Mayıs 1915’de Bağdat’a gidip vekâleten bölge ko­mutanlığını yürüten Ali Bey’den görevi devraldı. İngiliz birlikleriy­le yapılan ilk çarpışma 31 Mayıs 1915’te gerçekleşti. Osmanlı birlik­lerinin 5,350 asker, 10 sahra topu, iki makinalı tüfeğine karşılık İngi­lizlerin 15 bin piyade askeri, 63 top, 20 makinalı tüfeği bulunuyordu.

Kahraman kumandan gazetede! Nureddin Paşa’nın Selman’ı Pak’ta İngilizlere vurduğu ağır darbe Tasvir-i Efkâr gazetesinin 8 Kanunuevvel (Aralık) 1915 tarihli nüshasında “Cephe-i Irak’ın kahraman kumandanı” başlığı ile duyurulmuştur.
Kahraman kumandan gazetede! Nureddin Paşa’nın Selman’ı Pak’ta İngilizlere vurduğu ağır darbe Tasvir-i Efkâr gazetesinin 8 Kanunuevvel (Aralık) 1915 tarihli nüshasında “Cephe-i Irak’ın kahraman kumandanı” başlığı ile duyurulmuştur.

Osmanlı birliklerine disiplin­sizlik hâkimdi. Nureddin Bey ön­ce disiplini sağlamak ve savaşacak konuma getirmek için birliklerini Amâre’den daha elverişli bir alana çekip 1 Haziran 1915’e kadar eksik­leri gidermeye çalıştı.

Irak’ta İngilizlerin meşhur ma­haret ve becerileri sonucu Kerbela ve daha sonra Hille’de isyan çıkarıl­dı. Gazaban aşireti dışındaki diğer Arap aşiretlerinin tamamı İngiliz­lerin safında yer almıştı. Aşiretler, İngilizlerden daha tehlikeli işler yapıyordu. Nureddin Paşa Amâ­re’ye bu olumsuzluklar karşısın­da hâkim olmanın imkânsızlığını görerek birliklerini Selman-ı Pak’a çekti. Lakin bu çekilişi Enver Paşa tasvip etmedi.

General Townshend Bağdat’ı ele geçirmek için Selman-ı Pak’a iler­lemeye başladı. 21 Kasım 1915 gü­nü Osmanlı birliklerine hücumu emretti. 22-26 Kasım arasındaki çarpışmalarda İngiliz birlikleri­nin %30’u imha edildi. İngilizler bu mağlubiyetten sonra Kûtu’l-Amâ­re’ye çekildi. Selman-ı Pak zaferi, 1. Dünya Savaşı’nda Osmanlı’nın Çanakkale’den sonra kazandığı ikinci zaferdi.

Townshend yenilgiden sonra Kûtu’l-Amâre’de savunmaya geç­ti. Üç tarafı bataklıklarla çevrili olduğundan burayı geçmek müm­kün değildi. Açık kısmı Nureddin Bey tarafından Osmanlı birlikle­rince tutuldu. İngiliz birliklerinin kıskaçtan kurtulması çok zordu. Burada imha edilebilirdi. Ancak Enver Paşa, bölgedeki savaşların tamamını organize etmek için 6. Ordu’yu kurarak Irak ve Havâlisi Komutanlığı emrindeki birlikleri, Irak Cephesi Komutanlığı altında bu ordunun emrine verdi. 6. Or­du’ya da Alman Goltz Paşa’yı tayin etti.

Goltz Paşa 6 Aralık 1915 günü Irak’a gitti. Nureddin Bey’i, Kû­tü’l-Amâre’yi kuşatan birliklerin komutanı olarak görevlendirdi. Nureddin Bey bu tasarruftan ra­hatsız olduğunu Enver Paşa’ya bir mektupla bildirdi. Özetle şöyle di­yordu:

“Varlığını maddî ve manevî yön­den yitirmiş, morali çökmüş, her şeyden mahrum bir birliğimiz var. Kendilerine büyük paralar harca­narak kurulan aşiret birlikleri, as­kerlerimizi soyarak çevreyi yağma ederek dağılmıştır. Ülkenin her tarafında fesat çıkaran 20 binden fazla asker kaçağı bulunmakta. Devlet memurlarını vazife başın­da tahkîr eden, yerlerinden uzak­laştırmak için gayret gösteren ve düşmanla açıkça işbirliği yapmak­tan çekinmeyen yerli bir halk kit­lesi mevcut.

Her yerde idarî, askerî ve siyasî durum ihmâl edilmiştir. Bu olum­suz şartlar karşısında düşman, 25 seneden beri bu toprakları istilâ et­mek için hazırlanmış ve bölgenin kalbine kadar girmiştir. Bölge ko­mutanlığının işe yarar bir karar­gâhının bile bulunmaması, millî duygulardan mahrum, esareti ade­ta bin nimet sayacak derecede mo­ralini yitirmiş aşağılık görünümü içinde bulunan subaylar ile görev yapılmaktadır.

Selman-ı Pak’a geri çekilmemi­zin doğru olduğu, kazanılan zafer ve İngiliz birliklerinin Kûtu’l-Amâ­re’ye hapsedilmesiyle anlaşılmıştır. Goltz Paşa’nın beni en değersiz tü­menlerden kurulu bir kolordunun komutanlığına vermesi, düşmanı Irak’tan atma azminde olan Türk komutanının moralini bozacaktır. Bu üzüntü şahsî değil millîdir.”

Nureddin Bey’in talebi Enver Pa­şa tarafından kabul edilmedi.

8-9 Aralık 1915’te Kûtu’l-Amâre’ye sığınan İngilizler yoğun top ateşi­ne tutuldu. Savaşın bu sıcak orta­mında Goltz Paşa, en iyi birlikleri bu cepheden alarak İran bölgesine gönderip İngiliz ve Rus birliklerini buradan çıkararak Rusya önünde tampon olacak bağımsız bir devlet kurmayı oluşturmayı planlamak­taydı.

Goltz’un bu tasarrufu Kû­tu’l-Amâre kuşatmasını zayıflat­mıştı. 10 Ocak 1916 günü Nureddin Bey görevden alınıp Bağdat’a gön­derildi.

Goltz Paşa, Irak’ta Alman men­faatleri neyi gerektiriyorsa o yönde hareket etmiş, Osmanlı İmparator­luğu’nun yararına olacak hiçbir ka­rar almamış, bilgi dahi vermeden İran ile ikili görüşmelerde bulun­muş, aşiretlerin İngiliz taraftarlığı karşısında Alman taraftarlığını hâkim kılmak için birçok Arap aşiretleri ve Yahudi önderlerle teş­rik-i mesâide bulunmuştur.

19 Nisan 1916 günü tifüsten Bağ­dat’ta ölen Goltz Paşa’nın yerine, Enver Paşa’dan 2 yaş küçük olan amcası Mirliva (Albay) Halil (Kut) Bey 6. Ordu Komutanlığı’na getiril­di. Albay Halil, 29 Nisan 1916 günü aralarında General Townshend’in de bulunduğu İngiliz birlikleri­ni esir aldı. Bir bakıma Nureddin Bey’in hazırlığını yaptığı bu za­ferin semeresini toplamak Halil Bey’e nasip oldu.

Kafkas Cephesi’nden İzmir’e

Nureddin Bey 10 Ocak 1916’da Irak Cephesi’nden alınarak Kaf­kas Cephesi 9. Kolordu Komutan­lığı’na tayin edildi. Ekim 1916’da Muğla, Antalya Havâlisi Komutan­lığı’na atandı. Bölgede oluşturul­mak istenen 21. Kolordu’yu kurdu. Adana’dan Muğla’ya kadar güney sahilleriyle 20 adada Osmanlı hâ­kimiyetini tesis etti.

Mondros Mütarekesi’nden son­ra merkezi İzmir’de bulunan 8. Ordu’nun kaldırılması üzerine 11. Kolordu Komutanı oldu. Bu kolordu­nun komutanı iken 1 Mart 1918’de Mirliva (Tuğgeneral) rütbesine yükseldi. 14 Kasım 1918’de 17. Ko­lordu Komutanlığı ve Aydın Vali ve­killiği görevini üstlendi. 30 Aralık 1918’de 25. Kolordu Komutanlığı’na getirildiyse de İzmir ve çevresin­deki Rumların taşkınlıklarını ön­lemek için 20 Ocak 1919’da tekrar Aydın Valiliği ile İzmir ve Havâlisi Bölge Komutanlığı’na atandı. Görevi sırasında Urla’da başlayan Rum ayaklanmasını bastırdı.

Millî Mücadele’ye çok büyük hizmetleri geçtiğini bildiğimiz İz­mir Müftüsü Rahmetullah Efen­di, Nureddin Paşa’dan önce göre­vinden alınmıştı. Nureddin Paşa İzmir Valisi olunca Rahmetullah Efendi’yi yeniden atadı. İzmir’de Cemiyyet-i İlmiyye Teşkilâtı’nı kurup bu cemiyetin başkanlığı­na onu getirdi. Bu gelişmelerle İz­mir’deki Müslüman halkın Rum teşkilatlar karşısındaki dağınık­lıkları önlendi.

İzmir’de Kasım 1918’den itiba­ren kurulan İzmir Müdafaa-i Millî­ye, Türk Ocağı, Cemiyyet-i İlmiy­ye, Müdafaa-i Hukûk-ı Osmaniye ve İstihlas-ı Vatan cemiyetleri Nu­reddin Paşa’nın öncülük ve gayret­leriyle kurulmuştur.

Nureddin Paşa’nın Müslüman halkı teşkilatlandırması Ege böl­gesinde faaliyet gösteren Rum teş­kilatlarının işine gelmemişti. İz­mir’deki düşmana karşı koyma yönündeki kararlı tutumunu or­tadan kaldırmak için İstanbul hü­kümetine baskı yapıp görevden alınması sağlanmıştı. Irak Cephe­si’nde olduğu gibi İzmir Valiliği ve Kolordu Komutanlığı da ülkenin menfaati hilâfına elinden alınmış oluyordu.

Millî Mücadele’de Anadolu’ya geçerek Ankara’da Mustafa Kemal Paşa ile görüşmüş ancak kendisi­ne uygun bir görev teklif edilme­diğinden damatlarının memleketi olan Kastamonu/Taşköprü’de va­zifesiz olarak ikamet etmiştir. Eşi İstanbul’da ve İtilaf devletlerinin baskısı altında bulunan Paşa, Taş­köprü’de, maaşı da olmadığı için ağır geçim sıkıntıları çekmiştir.

Anadolu’da Millî Mücadele’ye karşı Koçgiri Ayaklanması başla­mış, Karadeniz’in iç bölgelerinde Pontus Rumları bir devlet kurma­nın peşine düşmüşlerdi. Bölgede “Yeşil Ordu” ismiyle bir de Komü­nist faaliyetleri yapılmaktadır. Bu sıkıntının giderilmesi için Sivas’ta kurulan Merkez Ordusu komutan­lığına Nureddin Paşa’ya getirile­cektir.

Merkez Ordusu Komutanlığı esnasında bir yandan da Sakar­ya Meydan Muharebesi için kuru­lan yeni birlikleri eğitip cepheye göndermiştir. Büyük Taarruz’da Garp Cephesi 1. Ordu Komutan­lığı’na getirilen Paşa, İzmir’e 9 Eylül 1922 günü giren ilk Ordu Komutanıdır. Bu son görevi esnasında rütbesi korgeneralliğe (ferik) yükselmiştir.

Millî Mücadele sonrasında 2. dö­nem ara seçimlerinde Bursa’dan tek bağımsız milletvekili adayı olmuş, ancak seçimi kazandığı halde Meclis’e girememiştir. Yeni­lenen seçimleri tekrar kazanarak Meclis’e giren Paşa, bu defa Şapka Kanunu’na itiraz ettiği için dışla­nacaktır.

1932 yılında Kadıköy’de ve­fat eden Nureddin Paşa’nın hayat serüveni, günümüz insanı için adeta derslerle dolu bir tecrübe küpüdür.