Yapımcı ve yönetmen Kerime Senyücel: "Sürgüne yazlık elbiselerle, kıştan önce dönerler düşüncesiyle gittiler"

Yapımcı ve Yönetmen
Kerime Senyücel, Bilûn
Hanım Sultan ile birlikte.
Yapımcı ve Yönetmen Kerime Senyücel, Bilûn Hanım Sultan ile birlikte.

Mart ayında TRT Belgesel’de yayınlanan “Bilûn Sürgünün SonTanığı” Sultan Abdülmecid’in torunu Bilûn Hanım Sultan’ın biyografisimerkeze alınarak hazırlanan emek ve vefa mahsulü birbelgesel. Yapımcı ve yönetmeni Kerime Senyücel çekim süreci vesürgünün bilinmeyenleri hakkındaki soruları Derin Tarih okurları için cevapladı.

“Başucumuzda her zaman bir kase içerisinde, bir avuç vatan toprağı vardı. Bir de bayrak... Hiçbir zaman unutmadık onu.”
Osman Nami Osmanoğlu (Sultan II. Abdülhamid’in torunu)

Sizden belgeselin kısa hikâyesini dinleyelim önce. Çekimler hangi yıl başladı, nerede gerçekleştirildi? Hanedandan kimlere ulaşabildiniz?

Bilûn Sürgünün Son Tanığı belgeselinin çekimleri ağırlıklı olarak 2015’te yapıldı. Ama başlangıç çekimleri bundan 10 yıl öncesine gidiyor.

2005 yılında “Osmanoğlu’nun Sürgünü” belgeseli çerçevesinde, Lübnan’da Bilûn Alpan ve ailesiyle kısa bir çalışma yapmıştım. Ancak o yıllarda Lübnan’daki iç savaş bu çalışmayı çok kısa bir süreyle sınırlandırmama neden olmuştu. 2005’te 3 Mart 1924 sürgününe şahit olan beş hanedan mensubu hayattaydı. Ertuğrul Osman (Sultan II. Abdülhamid’in torunu), Burhaneddin Cem (Sultan Abdülmecid’in torunu), Fethi Sami Baltalimanlı (II. Abdülhamid’in ablası Mediha Sultan’ın torunu), Osman Nami (II. Abdülhamid’in kızı Ayşe Sultan’ın oğlu) ve Bilûn Hanım Sultan (Sultan Abdülmecid’in torunu). Hatta bu beş kişiyle yaptığım röportajları Hânedanın Sürgün Öyküsü- Başucumda Bir Avuç Vatan Toprağı adıyla kitaplaştırmıştım. Yaklaşık 10 yıllık sürede dördü hayatını kaybetti. Şu anda sadece 1918 doğumlu Bilûn Hanım Sultan hayatta. Belgeselde Bilûn Hanım Sultan’ın sürgüne gitmeden önceki çocukluk yıllarıyla ilgili dramatik çekimler Yıldız Sarayı ve Ihlamur Köşkü’nde yapıldı.

Belgeseli çekme fikri nasıl doğdu?

1918 doğumlu Bilûn Alpan bugün 99 yaşında. Sultan Abdülmecid’in torunu, Şehzade İbrahim Tevfik Efendi’nin kızı olan Fatma Zehra Sultan’ın kızı. Son şahit olması onun biyografisini merkeze alan, Beyrut’ta bir hanedan belgeseli çekme fikri verdi bana. Ayrıca orada bugüne kadar medyada görünmemiş bazı hanedan mensupları ve arşivleri de vardı.

Bilûn Hanım Sultan, kendisinden 10 yaş küçük kardeşi Yavuz Alpan ve babası Selami Süleyman Alpan’la._Harun Osmanoğlu, Bilûn Alpan’ı Beyrut’ta ziyaretinde (sağda).
Bilûn Hanım Sultan, kendisinden 10 yaş küçük kardeşi Yavuz Alpan ve babası Selami Süleyman Alpan’la._Harun Osmanoğlu, Bilûn Alpan’ı Beyrut’ta ziyaretinde (sağda).

Beyrut’ta hanedan üyeleriyle görüşebilmek zor olmalı.

Beyrut çekimlerini II. Abdülhamid’in torunu Harun Osmanoğlu ve oğlu Orhan Osmanoğlu’yla yaptık. Harun Efendi 1974’ten önce sürgün hayatının geçtiği yerlerde bize yol gösterdi. Ayrıca hanedandan biriyle gidince kapılar daha çabuk açılıyor. Genel olarak Osmanlı ailesi bazı genç üyeler dışında medyaya her zaman mesafeliler. “Osmanoğlu’nun Sürgünü” çalışmalarımın başladığı 2005 yılına dönersek, Bilûn belgeseliyle beraber ABD, Fransa, İsviçre, İngiltere, Lübnan, Ürdün, Suriye ve İstanbul’da 100 civarında hanedan ve aile üyesine ulaşabildim.

Beyrut’ta Bilûn Hanım Sultan dışında hanedandan kimler var?

Bilûn Hanım Sultan’ın kızı Nahide Jarallah annesinin yanında yaşıyor, ona kol kanat geriyor. Kendisinden 10 yaş küçük kardeşi Yavuz Alpan, kızı Cynthia ve torunu Aya hep birlikteler. Beyrut’ta Osmanlı hanedan ve ailesinden diğer üyeler de var. Mesela Alp Osmansoy. Sultan Abdülaziz’in kızı Esma Sultan’ın torunu. Mimar. Karısı Arwa ile Beyrut’ta yaşıyor. Orada doğup büyümüş; ancak gayet güzel Türkçe konuşuyor. Yanlarında çalışan Ermenilerden öğrendiğini söylüyor. Diğer bir örnek Emel Adra ve Cemil Adra kardeşler. II. Abdülhamid’in torunu Nemika Sultan’ın torunları. Onlar da Beyrut’ta yaşıyorlar. Emel Adra’nın kızı Rima Karimah televizyon yapımcısı.

Görüşmelerinizden edindiğiniz izlenime göre sürgünün ilk yılları nasıl geçmiş?

1924 sürgününden sonra hanedanın bir kısmı Avrupa’ya gitti. Ne de olsa Tanzimat’tan beri Fransa, İsviçre ve Almanya kâh eğitim, kâh sağlık, kâh gezi amaçlı gittikleri yerlerdi. Zaten bu sürgünün de birkaç aylık olduğunu düşünüyorlardı. Batılılaşmaya, modernleşmeye, hatta Cumhuriyet’e karşı değillerdi. Karmaşık günler durulunca politikaya karışmadan bir kenarda yaşama imkânı bulacaklarını umuyorlardı. Ama kadınların sürgünü 1952’ye, erkeklerin ise 1974’e kadar sürdü. Oysa onlar Mart ayında sadece yazlık elbiselerini yanlarına almışlar, hizmetkârlarına da gelmeden önce, kış bastırmadan evlerinin havalandırılmasını tembih etmişlerdi. Avrupa’ya gidenler, özellikle gençler önce kendilerini özgür ve mutlu hissettiler. Ama sınırlı paraları bitince yapayalnız kaldılar; ailenin büyük bir bölümünün yaşadığı ve eski Osmanlı toprakları olan Ortadoğu’ya dönüş yaptılar. Burada aile üyeleri vardı, üstelik eski Osmanlı topraklarında saygı görüyorlardı.

Bu noktada Bilûn Hanım Sultan’ın hayatını nasıl değerlendirmek gerekir sizce?

Bilûn Hanım Sultan’ın hayatı önceki soruda bahsettiğim çizgiyi yansıtır. Bu yüzden önemli bir örnektir. Sürgünden sonra ailesiyle Romanya’ya gitmiş, ardından Fransa Nice ve St. Tropez’de yaşamış. Büyükbabası Şam Valisi Kâzım Paşa’nın çağrısı üzerine Hayfa’ya, Filistin’e gitmişler. Oradan da 2. Dünya Savaşı yıllarında Osmanlı hanedanının önemli bir bölümünün yaşadığı Beyrut’a geçmiş ve bugüne kadar hayatını orada geçirmiş.

Kendisini çekimlere ikna etmek kolay olmasa gerek?

2015 Ağustos’unda, danışmanımız Orhan Osmanoğlu ile ön araştırma için Beyrut’a gittiğimde konuya mesafeli bakıyordu. Hatta tanışmış ve çalışmış olmamıza rağmen pek de istekli değildi. Halife Abdülmecid sürgünün ilk yıllarında para sıkıntısı çekmesine rağmen Amerika, İngiliz, Fransız basınından ülkesi ve Cumhuriyet aleyhine para karşılığı röportaj vermesi için yaptıkları teklifleri kabul etmemiştir. Hanedan üyeleri uzun ve zor sürgün yıllarında ülkeleri aleyhine tek laf etmemişlerdir. Bilûn Hanım Sultan’ı, kızı Nahide ve kardeşi Yavuz Alpan’ı belgeselim için ikna etme konusunda yeğeni Cynthia Alpan’ın çok büyük yardımı oldu. Belgeselin de danışmanı olan Cynthia, yavaş yavaş belgesel çalışmasını kabullenmelerini sağladı.

Gözlemlerinize göre Bilûn Sultan’ın sürgün konusundaki hissiyatı nedir?

Bilûn Hanım Sultan’da büyük bir vatanseverlik ve vatanına kırgınlık duygusu yan yana yaşıyor. 6 yaşında ülkeyi terk ettiği halde düzgün bir İstanbul Türkçesiyle konuşuyor. Hayatının 80 yılı Arapça konuşulan bir ülkede geçtiği halde kırık dökük, günlük konuşmaya yetecek bir Arapça bilgisi var. Bu arada 1952’de hanedanın kadın üyelerine af çıkınca İstanbul’u ziyaret etmiş ama yerleşme ve vatandaşlık alma çabaları uzun, engelli ve yorucu olmuş. Bu çabalar sürerken iç savaşların sürdüğü Lübnan’da evi ve eşyaları yağmalanmış. Bu yüzden kendisine “Siz aslında bir vatanseversiniz” dediğimde, “Vatandan ne anladım ki? Ne gördüm ki?” şeklindeki cevabı hissiyatının bir özeti bence.

Belgesel nasıl bir misyon üstleniyor?

Osmanlı Hanedan mensuplarını tanıma imkânı bulduğumuz, “Osmanoğlu’nun Sürgünü” adlı belgeselin tamamlayıcısı olan Bilûn, Sürgünün Son Tanığı belgeseli, tarihimizin özellikle son dönemiyle ilgili önyargıların giderilmesinde faydalı olacaktır.