Okumanın 3 basamağı

Kendini doğru okuyan insan, hayata tertemiz bir pencereden bakmaya başlar.
Kendini doğru okuyan insan, hayata tertemiz bir pencereden bakmaya başlar.

Yıllar boyunca hocalarımızdan, ailemizden duyduğumuz bir telkindir okumak. Fakat büyüklerimiz bize okumayı tavsiye ederken okumanın basamaklarından bahsetmediler.

Neyi, nasıl okumamız gerektiğini öğreten pek kimse olmadı. Maalesef… Hâlbuki esas mesele kişinin neyi ve nasıl okuyacağını bilmesidir. Kibar-ı kelamdır, “Usul olmadan vusul olmaz.” derler. Peki, okumanın usulü nedir? Bu meseleyi Yusuf Kaplan Hocamızın geliştirmiş olduğu sistem üzerine yaptığım eklemeler ile tarif etmek istiyorum. Üç farklı kavram üzerinden “okumak” yolculuğunun haritası çıkmış oluyor bu sistemde. 3 K: Kitabı, kainatı ve kendini okuma yolculukları…

Okumak bilinçle başlar. Çünkü kulluk bilincine sahip olan insan, ilk emre itaat edecektir: Yaratan Rabb’inin adıyla oku. Peki, bu emri nasıl yerine getireceğiz? Önce “Kitap”ı ve kitabı okumaktan başlayacağız. Zira kitap okuyan kişi “âlim” olur. Âlim olmaksa kişinin kendini bilmeye başlamasına vesiledir. Kendini bilmeye başlayan insan, Rabbini de tanımaya başlamış olur. Bir kitabı okuyunca bir ülke kurulacak zihin dünyamızda. Bir kıvılcım daha çakacak, yanacak fikirlerimiz, pişecek, olgunlaşacak... Tahayyül sınırlarımızı genişleteceğiz her kitapta. Her kitapta, yeniden bileceğiz kendimizi. Kitabı okuyan kişinin, sahip olduğu bilgiyi kendine mâl edip iç yolculuğunu tamamlaması gerekir. Yani, kişinin “kendini” okuması gerekir. Önce kitaplara sonra kendine dönüyor olması, yani özüne ulaşmaya çabalaması onu kıymetli kılar. Kendini, kitaptan aldığı bilgiyle okur ise “ârif” olur. Bir duyguyu okuyacağız mesela. Tarif edemediğimiz, adını koymadığımız duygularımızı okuyacağız. Derinleşeceğiz ve kendi içimize düşeceğiz. Tekrardan bulacağız kendimizi, kendi içimizde...

Kendini doğru okuyan insan, hayata tertemiz bir pencereden bakmaya başlar. Geriye “kainat”ı okumak kalır. Kainatı okumak; bir ağaç yaprağıyla birlikte büyümek, yeşermek, sararmak… En sonunda her şeyin en başına, yani toprağa dönerek hiçliğini anlamak demektir. Hiçlik ilmine vakıf olan kişi, hikmet mertebesine erişmiştir. Bahsettiğimiz bu okuma sisteminden de anlaşılacağı üzere okumak, bildiğimizden çok daha fazlası, kulluğun neticesi, Rabbimizin emridir. Boş zamanlara sıkıştırılacak değil, zihnimizi bu çağın kirlerinden arındıracak, özüne döndürecek bir iştir. Bu minvalde düşünecek olursak, okuduğumuz her yazıyı ciddiyetle tartmalıyız. Çünkü karşımıza çıkan her cümle ufkumuzu genişletecek bir liman olabilir.

Kitabı okuyup toprağa düşecek, kendini okuyup tohuma değecek, kainatı okuyup dünyayı hakikat tarlasına dönüştürecek bir nesil alabilmek duası ile…

Beyzanur Özkan-Lise Öğrencisi