Afganistan Çin ve Amerika

Yahudi Henry Kissinger ve Kripto Yahudi Zbigniev Brzezinski ABD’nin son 70 yıldaki dış politikasına damga vuran iki büyük stratejist.
Yahudi Henry Kissinger ve Kripto Yahudi Zbigniev Brzezinski ABD’nin son 70 yıldaki dış politikasına damga vuran iki büyük stratejist.

Dergimizin Eylül 2021 sayısının kapak dizaynı Afganistan’la ilgili bütün tarihi gelişmelerin özeti gibiydi. Yan yana duran üç tabut, tabutların altında sırasıyla 1919 İngiltere, 1989 Rusya, 2021 ABD yazıları ve en altta da iri harflerle AFGANİSTAN: SÜPER GÜÇLER MEZARLIĞI yazmaktaydı. Dergide yer alan “üç devi yenen ülkeye Taliban huzur getirebilir mi” başlıklı yazı, Afganistan tarihinin iyi hazırlanmış bir özeti. Yazıyı dikkatle okuyan bir kişi, yazının başlığı olan soruyu tekrar sormak isteyecektir. İçinde bulunduğumuz süreçte bu soru jeopolitik biliminin de en önemli sorusudur. Jeostrateji biliminin de sorduğu/sormakta olduğu şu belirleyici soruyu gündemin ilk sırasına getirecektir: Bu süreçte Çin’in pozisyonu ne olacaktır?

Bu sorunun ardından da zorunlu olarak ABD’nin, Çin’i kuşatmak/ etkisizleştirmek amacıyla Güneydoğu Asya’da ve Pasifikte kurmaya çalıştığı askeri/siyasi kuşatma zinciri, Afganistan’da oluşacak gelişmelerden nasıl etkilenecektir” sorusu gündeme gelir.

ABD ekonomisi dünyadaki en büyük ekonomidir. Büyüklük sıralamasında Çin ekonomisi ikinci sıradadır ve ABD ekonomisine oldukça yakındır. Hâlen hem ABD hem de Çin yönetimleri yürürlükteki sermaye birikim rejimini, sistemlerini canlandırıp gelir dağılımındaki çok büyük adaletsizliği olabildiğince azaltacak yönde değiştirmeye uğraşıyorlar.

Çin’de iç tasarruflar 7, 5 trilyon dolar, döviz rezervleriyse 3 trilyon dolar. Çin Komünist Partisinin hem ekonomiyi hem de toplumu kontrol edebilme gücü ve Çinli ekonomistlerin yeteneği(!), Çin’in bu ekonomik krizi fazla zarar görmeden geçebilmesini sağlayabilir. ABD’nin durumu ise Çin’e göre çok daha fazla riskli.

Amerika'da kutuplaşma derinleşiyor

ABD toplumunda kutuplaşma derinleşiyor ve bu durum Cumhuriyetçi Parti içinde zaten var olan faşist eğilimi daha da kökleştiriyor. ABD’nin ekonomistleri de yeteneklidir ama ABD’nin gücünün, ekonomideki bu kırılganlığın daha da derinleşmesi durumunda toplumu kontrol etmeye yetip yetmeyeceği tartışmalıdır.

Çin’in Afganistan’daki durumunu değerlendirebilmek için ABD’nin küresel durumunu ve Çin’e karşı pozisyonunu iyi anlamak zorunlu. ABD’nin küresel stratejik gerilemesini anlamadan yakın gelecekteki çok önemli gelişmeleri önceden görebilmek mümkün değil. Bu çok önemli gelişmeler hem Türkiye’miz için, hem de bütün Ortadoğu için belirleyici olacak.

Amerikan rüyasının sönmesi

Yahudi Henry Kissinger ve Kripto Yahudi Zbigniev Brzezinski ABD’nin son 70 yıldaki dış politikasına damga vuran iki büyük stratejist. Kissinger, ‘Dünya Düzeni’ adlı meşhur kitabında (2014) Afganistan ve Irak savaşlarının ABD’nin geri çekilmesiyle sonuçlanmakta olduğunu şöyle vurguluyordu:Vietnam’dan alınan derslere ilişkin acı verici tartışmadan 30 yıl sonra Afganistan ve Irak’taki savaşlarla aynı derecede şiddetli ikilemler yeniden ortaya çıktı. Her iki çatışmanın da kökenleri uluslararası düzenin bozulmasına dayanıyordu. ABD açısından ikisi de geri çekilmeyle sonuçlandı.”

Kissinger’in ABD’nin Afganistan’dan geri çekileceğini 2014 yılında ortaya koyduğuna özellikle dikkat edilmeli. Brzezinski de ‘Stratejik Vizyon- Amerika ve Küresel Güç Buhranı’ adlı kitabında ABD’nin güç kaybını ve küresel geri çekilmesini incelerken Amerikan Rüyasının Sönmesi başlığını koyduğu bölümde durumu şöyle özetliyordu: “Çok fazla ve giderek büyüyen bir ulusal borç, genişleyen sosyal eşitsizlik, maddiyatçılığı yücelten bir bolluk kültürü, açgözlü spekülasyona dayalı bir mali sistem ve kutuplaşmış bir siyasi sistem.”

Amerikan ahlâksızlığı

ABD’nin meşhur kuruluşu CFR’nin başkanı Richard N. Haas da R. C. Altman ile birlikte yazdığı CFR’nin dergisi Forelgn Affairs’de 2010 yılında yayınlanan “Amerikan Ahlâksızlığı ve Amerikan Gücü” başlıklı makalesinde şu tespiti yapıyordu:

“2020 sonrasında mâlî görünüm düpedüz kıyamettir. ABD hızla tarihî bir dönüm noktasına yaklaşmaktadır. Ya mâlî durumunu düzene sokmak için harekete geçecek ya da bunu başaramayıp ulusal ve uluslararası sonuçlarına katlanacaktır.”

Zbigniev Brzezinski de Haas’ın bu tespiti üzerine şunları yazmıştı: “ABD’nin önünde Roma veya 20. yüzyıl İngiltere’sinin kaderini paylaşma tehlikesi bulunuyor.”

Afganistan'ı terke mecbur kalmak

Sonunda ABD savaşı kazanamadı ve Afganistan’ı terketmek zorunda kaldı. ABD savaş sahnesini terketmek zorunda kaldı ama asıl mesele Afganistan’ı tamamen Çin’in hâkimiyetine bırakabilir mi?

Çin ise Afganistan’a hükmedebilir mi? Bu karmaşık süreçte Rusya’nın pozisyonu ne olacak?

Afganistan’ın nüfusu 35 milyondan fazla ve çok sayıda etnik gruptan oluşuyor. En büyük etnik grup olan Peştunlar nüfusun yüzde 42’sini oluşturuyor. İkinci büyük etnik grup olan Tacikler nüfusun yüzde 27’sini, üçüncü büyük etnik grup olan Türkler ise nüfusun yüzde 15’ini. Dördüncü sırada yer alan Hazaraların oranı yüzde 10. Bu kavimlerden başka Aymaklar, Araplar, Beluçlar, Nuristaniler ve daha az sayıda başka etnik grup var Afganistan’da.

20 yıldır bu zorlu savaş sürerken, bir yandan da Afganistan’da kentleşme sürüyor, kentlerin nüfus yapısı değişiyor, kapitalist tüketim toplumu olma eğilimi belirginleşiyor, toplum hayatı içinde kadınların rolü artıyor. Taliban’ın bu nüfus yapısına kendi kurallarını dayatması durumunda ülkede gerilim oluşması kaçınılmazdır. Böyle bir gerilimi ABD’nin kaşıması/kullanması da kaçınılmazdır.

Taliban yönetiminin ikili yapısı da önümüzdeki süreçte bir potansiyel sorun kaynağı olabilir. Taliban yönetiminin günlük rutin işlerini ve dış ilişkilerini bu alanda deneyimli ve pragmatik bir kişi olan Molla Birader yönetecek. Molla Birader dış dünya ile güçlü ilişkileri olan ve gerektiğinde CIA Başkanı ile de görüşebilen ilginç ve etkili bir kişi.

İki taliban var

Taliban rejiminin ideolojik saflığını da “Emir’ul-müminin” sıfatıyla anılan İslam hukuku uzmanı Molla Hibetullah gözetecek. Aynı yapılanma içinde yer alan pragmatik kişilik İle idealist kişiliğin karşı karşıya gelmesinin kaçınılmaz olduğunu da tam bu süreçte hatırlamalıyız. Taliban’ın yapılanmasından kaynaklanan güçlü örgüt içi çelişkisi de var. Bu iç çelişkiyi oluşturan iki gruptan biri Afganistan kökenli Taliban olarak biliniyor. Bu iki gruptan diğeri ise “Hakkani-Taliban” grubu. Bu grubun adeta Pakistan gizli servisinin bir kolu gibi çalıştığı yaygın bir iddia.

Taliban yönetiminin ikili yapısı da önümüzdeki süreçte bir potansiyel sorun kaynağı olabilir.
Taliban yönetiminin ikili yapısı da önümüzdeki süreçte bir potansiyel sorun kaynağı olabilir.

Afganistan kökenli Taliban grubu, ABD başta olmak üzere küresel sistemin etkili ülkeleri ile ilişkilerini güçlendirerek devlet yapılanmasını ve ekonomiyi yeniden inşa etmeyi ve global sisteme entegre olmayı amaçlıyor. Pakistan’ın Hindistan’a karşı stratejik derinlik oluşturmak amacıyla kurduğu ve besleyip desteklediği Hakkani- Taliban”ın ise ABD’ni uzlaşılamaz bir düşman olarak gören Arap, Pakistan, Orta Asya ve Uygur kökenli gruplarla ve İŞİD ile çok yoğun ilişki içerisinde olduğu iddia ediliyor.

Yeni büyük oyun

Afganistan ekonomisinin, millî gelirinin yüzde kırkına yakın bir dış yardıma bağımlı olduğu da söyleniyor. Eğer bu doğruysa, Taliban yönetiminin acilen dış kaynak bulması gerekecektir. Afganistan’ın ülke dışındaki 9 milyar dolarlık hesabı da dondurulmuş durumda.

Bu ekonomik sorunların çözülebilmesi, rejimin ayakta kalabilmesi için küresel sistemle uyuşmak/uzlaşmak zorunda olduğu açıktır.

Yine bu noktada; 2019- 2020’de Korengal Vadisi’nde İŞİD -H ile çatışmak zorunda kalan Taliban’a Pentagon’un girişimiyle ABD’nin hava desteği sağladığı hatırlanmalıdır. Dahası, Taliban’ın ülkeye hakim olmasından sonra, Taliban’la var olan ilişkilerini gizlemeye gerek görmeden yenilemeye başlayan ClA’in Afganistan’daki derin etkilerinin artacağı da açıktır. İşte tam bu noktada Çin’in ne yapacağı belirleyici olacaktır.

Çin’in bu noktada ne yapacağını da Şi Jinping’in 2013 yılında ilan ettiği ünlü “Tek Kuşak Tek Yol” projesi belirleyecektir. Bu proje çerçevesinde, Çin’in Afganistan’a komşu ülkelerin tamamında on milyarlarca dolara varan yatırımları var. Çin 2020 yılında Afganistan’ın komşusu İran’la da 450 milyar dolar tutarında 25 yıllık bir anlaşma yaptı.

Bu olağanüstü yatırımların Çin’in ekonomik sıçramasında hayati önemi olduğu açıktır. lşte bu nedenle Afganistan’da olabilecek muhtemel istikrarsızlık, iç savaş ve terör tehdidi, Çin için hayati risk oluşturacaktır.

Çin’in özellikle son 40 yıldaki dış politikası, ekonomik ilişkiye girdiği ülkelerin iç işlerine karışmama prensibi üzerine kurgulanıp uygulanmakta. Çin bu dış politikasını, ABD’ye karşı bir koz/bir ayrıcalık olarak üçüncü ülkelere sunuyor ve bunda başarılı oluyor.
  • Afganistan’daki gelişmeleri, 19. yüzyılda İngiltere ile Rusya arasındaki 'Büyük Oyun' diye adlandırılan jeostratejik mücadeleye benzeterek “Yeni Büyük Oyun” diye adlandıranlar var. Biz de buna katılıyoruz ve bu mücadelenin 19. yüzyıldakinden çok daha büyük olduğunu, etkilerinin daha geniş olacağını düşünüyoruz. Eğer Çin, Afganistan’da kendi düzenini kurabilirse 1 trilyon dolarlık yeraltı rezervlerini ele geçirecek ve Yeni Büyük Oyun’un galibi olacaktır.