Ahmet Nesin: Perinçek mutlaka hesap verecek

Aziz Nesin’i öldürmeyi başarabilselerdi. 90’lardaki fail-i meçhullerle beraber Aziz Nesin’i öldürebilselerdi son nokta olabilecekti. Bu kadar basit. Aziz Nesin de fail-i meçhule kurban gidecekti, diğerleri gibi.
Aziz Nesin’i öldürmeyi başarabilselerdi. 90’lardaki fail-i meçhullerle beraber Aziz Nesin’i öldürebilselerdi son nokta olabilecekti. Bu kadar basit. Aziz Nesin de fail-i meçhule kurban gidecekti, diğerleri gibi.

Facianın odağındaki isim Aziz Nesin’di. Tüm ümmeti galeyana getiren, öfke fırtınalarına sebep olan Şeytan Âyetleri kitabını tercüme edip Aydınlık gazetesinde yayınlaması onu olayların baş aktörü hâline getirmişti. Oğlu Ahmet Nesin, Gerçek Hayat’a verdiği bu mülakatta Şeytan Âyetleri komplosunun arkasında babasının değil, Doğu Perinçek’in olduğunu dile getiriyor. Perinçek ve ekibinin derin devletin saha oyuncuları olarak, Sivas provakasyonunu da tertiblediğini aktörleri çok iyi tanıyan bir özne sıfatıyla içeriden bir dille anlatıyor. Aziz Nesin’in oğlu olması, Aydınlık gazetesinin eski bir yazarı olması, sözlerini tarihî ve hukukî bir tanıklık makamına yükseltmektedir. Ahmet Nesin’in bu beyanları, Sivas olaylarıyla ilgili sol içinden çıkmış ilk ciddî özeleştiri tavrı olarak da okunabilir.

Yakup Konuk

Sivas olaylarının gayesi neydi, toplumda Alevî-Sünni fay hattı oluşturmak mı, başka hesaplar mı vardı?

Aziz Nesin
Aziz Nesin

Bana göre Sivas olayları direkt Alevî meselesiyle ilgili değil. Odaklar bu tür saldırıları planlarken Alevîlik gibi unsurları plana dâhil ediyor. Dönemin gazeteleri, haberleri irdelendiğinde bu daha iyi anlaşılabilir.

Aydınlık gazetesinde yayınlanan ‘Şeytan Ayetleri’yle bağlantılı olarak ‘Şeytan Aziz’ diye gazetelerde yazılar çıktı. Tüm tepkiler Aziz Nesin’e yöneltilmişti, başlangıçta o vardı. Atıyorum, Asım Bezirci’ye bir tepki yok, Arif Sağ’a bir tepki yok, orada bir sürü insan var, öyle bir tepki yok; tüm tartışma Aziz Nesin üzerinden yürüyor.

Yani babanız Aziz Nesin tahrik etmedi?

Elbette tahrik eden babam değildi. Aziz Nesin’in konuşmasında halkı tahrik yok, zaten saldırının Nesin’in konuşmasından önce başlayacağı belli.

Perinçek’in Tezgahı

Şeytan Ayetleri rezaletini Aziz Nesin değil, Perinçek yayınladı diyorsunuz…

Şeytan Ayetleri’nin Aydınlık gazetesinde yayınlanması ki bunu yapan da Doğu Perinçek’tir, Aziz Nesin değil… Tüm tezgâh Doğu Perinçek’in Şeytan Ayetleri’ni yayınlamasıyla başlıyor. Ve Aziz Nesin’e saldırı, Madımak’tan önce İzmir’de var. Bunun da şahidi Aydınlıkçılardır. İzmir’de gazete satıyorlar yolda, orada bir saldırı oluyor ve 15-20 dakika koruma gelmiyor, polise bildiriyorlar, polis gelmiyor. Sonunda ne tesadüftür ki, Aziz Nesin’i İşçi Partisi binasına alarak koruyorlar. Bunların hepsi tesadüf tabi(!). Onun için Doğu Perinçek bunun hesabını şu veya bu şekilde mutlaka verecektir.

Babanızın yayınlamadığından emin misiniz, çünkü hep babanızın adı konuşuldu, yazıldı…

Şeytan Ayetleri gazetede çıktığında ben babamı aradım ve dedim ki: “Sen mi yayınladın?”, “Hayır, benimle alakası yok” dedi.

  • Sonra ne tesadüftür ki, ikinci ya da üçüncü günü yeni makale için Aydınlıkçılardan birisi geldi, benim gözümün önünde oldu bu olay; isim vermeyeceğim, hayatım boyunca ben Perinçek gibi ihbarcı biri olmadım ama kitabı kimin çevirdiğini ve o çeviren insanın hayatı boyunca Aziz Nesin’le karşılaşmadığını biliyorum.

Ne Diyeceğini Merak Ediyorum

Babanız neden bu emrivakiye teslim oldu, neden itiraz etmedi?

Hâlbuki ben Aziz Nesin kışkırttı demiyorum, ‘Doğu Perinçek kışkırttı’ diyorum, bunu anlamayacak kadar da zekâdan yoksunlar.
Hâlbuki ben Aziz Nesin kışkırttı demiyorum, ‘Doğu Perinçek kışkırttı’ diyorum, bunu anlamayacak kadar da zekâdan yoksunlar.

Hayır, dün okudum, ‘Bir Tutam Aydınlık’ kitabında Madımak olaylarını anlatan 3-4 yazı var, “Yayını ben kaldırttım” diye açıklaması var. TGRT’de de “Ben yapmadım” diye bir açıklaması var. Dün İsveç’ten birisi, bir şarlatan yazdı, “Ahmet Nesin de diyor ki: Aziz Nesin kışkırttı!” Hâlbuki ben Aziz Nesin kışkırttı demiyorum, ‘Doğu Perinçek kışkırttı’ diyorum, bunu anlamayacak kadar da zekâdan yoksunlar.

Şimdi biliyorsunuz Sivas davası düştü ama 9 kişi Almanya’da firari. Bunlarla ilgili dava Ankara’da devam ediyor. Bu devam eden davada kurbanlardan birinin kardeşinin avukatı, benim geçen sene Artı Gerçek’te çıkan yazımı okumuş, oradan Doğu Perinçek’in ve Ahmet Nesin’in dinlenmesini talep ettiler.

Mahkemenin kabul edip etmeyeceğini bilmiyorum. Ederse ikimiz de ifade vereceğiz. Ben Perinçek’in ne diyeceğini doğrusu çok merak ediyorum. Umarım çağrılırız ve gerçekler bu vesileyle ortaya çıkar.

Aziz Nesin’in ve sizin Aydınlık’la alakanız neydi, ilişkiniz nereye kadar gidiyor?

Onbinler A.Ş. gazete çıkarmak istediğinde gazetenin hazırlıkları, bina tutmak falan filan çok zor¸ tam olarak kim önerdi bilmiyorum, birisi “Aydınlık’ı satın alalım” dedi, bunun üzerine biz Aydınlık’ı satın almak istedik. Birlikte çalışmak gibi bir gayemiz yoktu. Ben Onbinler A.Ş. adına bir çalışan olarak vardım, Onbinler A.Ş. bir şirketti, Aziz Nesin Onbinler A.Ş. fikrini ilk öneren kişiydi, çünkü o dönemde dernek yasaktı. Dernek kurma yasağı yüzünden o dönemde birçok faaliyet şirket şeklinde yapılanmak suretiyle sürdürülebiliyordu. Bütün o ekip, Aydınlar Dilekçesi’ni yazan ekipti.

  • O sırada Doğu Perinçek hapisteydi, Ferit’le görüşüldü, rahmetli Feyza’yla, Şule’yle görüşüldü. Onlar şunu demeye getirdiler, bütün hata orada başladı zaten, “Madem sol bir gazete çıkarıyor, biz de işin içinde olalım” dediler, o dönemin aydınları da evet dedi.

‘Perinçek, Türkiye’yi Yönettiğini Zannediyor’

Doğu Perinçek
Doğu Perinçek

Bizim o zaman yaşlar genç, “Yav yapmayın, etmeyin”leri kabul ettirme şansımız yok. O yüzden bir gazetenin yok edilmesi için ilk adım buydu zaten. Bunlar tabi gazetelerde öteden beri biliyorsunuz bu işlerin içindeydi, biz gazetede çalışmaya başladık ki haber müdürü Adnan var, yazı işleri müdürü Serhan Bolluk, genel yayın müdürü gibi davranan Ferit İlsever… A bir baktık ki mali işler dâhil gazetenin bütün yönetimi onların elinde, bütün sorumlular onlar. Bir haber yapacağız diyelim, onların çizgisine göre yapmak durumundaydık. Aydınlık ekibiyle olmasaydı bu aydınların çıkaracağı gazete çok başarılı olabilirdi. Bunlar da bunu biliyorlardı. Çok açık söylüyorum: Doğu Perinçek derin devletin has adamı. Şu anda da görüyoruz, Erdoğan’a bile emir veriyor, Türkiye’yi yönettiğini zannediyor.

‘Bir İnsan Önce Maoist, Sonra Kemalist, Sonra Putinci Olamaz’

Sizden bir Perinçek analizi rica edebilir miyim? Oldukça muamma bir isim…

Muamma değil, çok net bence. Doğu Perinçek derin devletin Sol’un içine soktuğu bir adam.

O dönemde devlet bunun hangi cenahta yer almasını istiyorsa Doğu Perinçek o cenahta oluyor. Bir insan önce Maoist, sonra Kemalist, sonra Putinci olamaz. Bir parça kafası çalışıyorsa. Bir insan hayatı boyunca yüzde 1 oy almadan Türkiye siyasetinde bu kadar önemli bir noktaya gelemez. Askeriyenin bütün personel müdürlerine kadar kendi partisinden. 15 Temmuz’da dışlanacak bütün generallerin isimlerini yazıp veren bunlar. Çok açık söyledi. Bir televizyon programında “Ben yaptım, listeleri ben verdim” dedi.

‘Aydınlıkçılar Sivasta Bir Şeyler Olacağını Biliyordu’

Sivas olayları sürecinde Perinçek ve Aydınlık’ın rolü neydi?

90’lardaki fail-i meçhullerle beraber Aziz Nesin’i öldürebilselerdi son nokta olabilecekti.
90’lardaki fail-i meçhullerle beraber Aziz Nesin’i öldürebilselerdi son nokta olabilecekti.

Aziz Nesin’in haberi olmadan, kimsenin haberi olmadan Şeytan Ayetleri’ni yayınlayınca İran tarafından idam fermanı çıkarılan Aziz Nesin, zaten tam bir hedef noktası haline gelmişti. Ondan sonra bir ilginçlik daha var tabi, o dönemde Sivas’taki veya Türkiye çapındaki Pir Sultan Abdal Derneği’nin başındaki Murtaza Demir de Doğu Perinçekçi. Aydınlık gazetesinden kimse gitmedi. Bu bir önsezi falan değil, bu işin olacağını biliyorlardı. Çünkü sonradan gece aradım, Aziz Nesin onların başyazarı konumundaydı, “Haber almadık” dediler, “Yav nasıl haber almazsınız, nasıl takip etmezsiniz!?” dedim. Milim milim takip eden insanlar bunlar, ama Madımak başladığında bitmişti takipleri. Aziz Nesin’in nerde olduğundan haberleri yoktu. Ve son konuşmamız oldu zaten telefonda. Ben zaten Madımak döneminde kovulmuştum Aydınlık’tan. Çok komik bir şey değil mi? Babam şirketin sahibi, Doğu Perinçek beni kovdu.

Neydi kovulmanıza sebep?

Biz gazetecilik yapmak istiyorduk, tartışmalar büyüdü, biz 4 kişi olarak kovulduk. Bir hafta içinde ayrılmak zorunda kaldık.

Aziz Nesin De Fail-i Meçhule Kurban Gidecekti

Sivas olayları tek başına mı değerlendirilmeli, yoksa 90’lı yıllarda yaşananlarla bir bağlantısı var mı?

Belki de son noktaydı; Aziz Nesin’i öldürmeyi başarabilselerdi.

90’lardaki fail-i meçhullerle beraber Aziz Nesin’i öldürebilselerdi son nokta olabilecekti. Bu kadar basit. Aziz Nesin de fail-i meçhule kurban gidecekti, diğerleri gibi. Biz burada Almanya’daki 9 mahkûm için dava açmayı düşünüyoruz. Bunlar gıyaben mahkûm edilmiş, Almanya’ya firar etmiş insanlar. Ya burada ceza almalarını sağlayacağız ya da Türkiye’ye iade edilecekler. Ben dava açacağım bu adamlara.

Başbağlar Katliamı Derinlerin İşiydi

Sivas olaylarının hemen akabinde, 3 gün sonra Başbağlar katliamı gerçekleşti. Bu da bir tezgâh mıydı, PKK’nın fiili miydi?

Derin devletin tezgâhıydı. Hep böyle yaparlar. Bunu da birileri açıkladı zaten. O günlerde JİTEM’den biri vardı, itiraf etti, geçtiğimiz aylarda Ankara’da beraat etti. O kişi bir sürü açıklama yaptı. Ona rağmen beraat etti. Ben yazdım bunu.

‘Tutuklananlar Ana Fail Değil’

Olaydan sonra yapılan tutuklamalar suçluları yakalamak için mi yapıldı, yoksa onları gizlemek için mi?

Başbağlar katliamı derinlerin işiydi.
Başbağlar katliamı derinlerin işiydi.

Esas ana noktaya girmediğiniz müddetçe orda sokaktaki suçlamanız çok da esaslı bir şey değil. Ha tutuklanmasınlar demiyorum, o kadar kolay değil bu kadar insanı yakmak. Ana fail onlar değil. 6-7 Eylül var, 15-16 Haziran var, Kanlı Pazar var, buna benzer o kadar çok olay var ki, hepsinde kitlelerin gaza getirilmesi durumu söz konusu. Daha önceki Sivas’lar, Çorum’lar, Kahramanmaraş’lar; başlatıyorlar ama frenleyemiyorlar. Halkın cahilliğini ölçemedikleri için frenleyemiyorlar. Nereye kadar gideceğini ölçemiyorlar bir türlü; ölçemeyince de akıl almaz bir noktaya geliyor.

Perinçek Pek Çok Kişinin Evinin Krokisini Çizip Verdi

Yani bir hazırlık, bir tertip var diyorsunuz?

Tabi canım. Zaten öyle, hep öyle. 70’lerde de Doğu Perinçek gazetesi Aydınlık değil mi, birçok devrimcinin evinin adresini krokiler çizerek veren? Bu insanların 3-4 tanesi Ülkücüler veya polis tarafından öldürüldü. En son verdiği adres, eski Dev-Genç Genel Sekreteri Bülent Uluer’in adresiydi. Krokili olarak verdiler, öldürsünler diye.

  • Oral Çalışlar’a gidin sorun, kendisi bu yaptıklarından dolayı özeleştiri verdi, Aydınlık’ta çıkan adreslerden dolayı kaç insan öldü.

Oral Çalışlar da bir dönem oranın yazı işleri müdürü, bir dönem de genel yayın yönetmeniydi. Bunlar her zaman ihbarcı ve birilerinin ölümüne neden olmuş insanlardır.

Perinçek çok farklı bir figür. Sağcı Demirel’in Diyanet’ten sorumlu bakanının oğlu. Bu geçmişiyle birlikte rolünü ele aldığınızda gördüğünüz nedir?

Valla sadece gülüyorum. Çünkü Perinçek ‘sadık’ demektir. Babası herhalde tahmin etti, ömür boyu herkesi satan bir oğlu olacağını, soyadını ‘sadık’ olarak almış.

Tezgâhın Hepsi Milimetrik Ölçülerle Hesaplanmış

Erdal İnönü’nün Sivas olaylarından hemen sonra siyasetten çekilmesini nasıl açıklıyorsunuz, olaylarla bir ilgisi var mı?

Erdal İnönü bu olaydan sonra derin devletin ne kadar pis olduğunu çok net gördü.

Bugüne kadar Türkiye’ye gelmiş en önemli sosyal demokrat 3-4 kişiden biri. Çok kişi Erdal İnönü’yü suçladı ama derin devlet bir şeye karar verdiyse ona hiç kimse bir şey yapamaz. Mesela MİT başbakanlığa bağlıdır ama derin devlet istediği zaman MİT Demirel’e iki kere darbeyi haber vermemiştir. Onun için derin devlet istediği zaman başbakan yardımcısı da olsanız, başbakan da olsanız elinizden bir şey gelmez. Öyle bir tezgâh ki, Tansu Çiller tesadüfen o tarihte yurt dışındadır. Sorumluluk Erdal İnönü’ye yüklendi. Tezgâhın hepsi milimetrik ölçülerle hesaplanmıştı.

E. İnönü: ‘Önce Birbirimizi Yiyelim, Doymazsak Sipariş Veririz’

Kemal Kılıçdaroğlu, bir derginin muhabiri olarak röportaja gidiyor. Bir bürokratın dergi adına muhabirliğe soyunmasında bir gariplik yok mu?

Erdal İnönü
Erdal İnönü

Kurumların o tip dergileri vardır, SSK’nın da dergisi olabilir. Kılıçdaroğlu’nun bir rolü olduğunu düşünmüyorum. Erdal Bey’in bir cümlesi çok önemli. O dönemde bir otelde parti meclisiyle bir görüşme yapacaklar, toplanıyorlar salonda, bu arada garson geliyor, “Efendim” diyor, “yemek siparişi verecekseniz ona göre aşçı ayarlasın, siz gene toplantınızı yapın.” Erdal Bey’in çok önemli bir cümlesi var: “Biz” diyor, “önce birbirimizi yiyelim, doymazsak sipariş veririz.” Erdal Bey bütün bunları gördü. Düşünün Türkiye’de ilk defa sosyal demokrat bir gelişme oluyordu. Kürtlerle, Sosyalistlerle birlikte hareket eden Erdal Bey döneminde ne oldu, Deniz Baykal üç kere aday oldu ve kaybetti. Baktı sosyal demokrasiyi bitiremiyor Deniz Baykal ayrılıp CHP’yi kurdu, ondan sonra SHP bitti. Bunların hepsini bir gün tarih yazacak.

‘Babam Da Yanıldı’

Temel Karamollaoğlu’nun rolünü nasıl yorumluyorsunuz?

  • O dönemde tam bir inanmış Refah Partili, Erbakancı. Yaptıkları kendi inancı açısından çok doğru. Ama bir şey karıştırılıyor, babam da karıştırmış, “Temel Karamollaoğlu, haini vurun öldürün diyor” diye.

Hâlbuki adam Karamollaoğlu değil, o kadar benziyor ki herkes karıştırdı. Tabi bu kişilerin yaptığı bir şey değil, Refah Partisi’nin yaptığı bir şey değil, derin devletin icraatı. Bu şekilde partiler de bir anlamda karalanıyor aslında. Tamam, havuç-tavşan gibiler, kullanılıyorlar, derin devletin kendilerini kullandığının farkında değiller. Böylece onları da bitiriyor 28 Şubat’ta olduğu gibi. 28 Şubat da bariz bir darbedir.

Babanız özeleştiri yaptı mı? Kendisinin de nesneleştirildiğini, ‘kullanıldığını’… Çünkü ismiyle cismiyle sürecin içine çekildi, bir nefret figürü haline dönüştürüldü. Hâdiselere dair yaklaşımı ömrünün sonlarında nasıldı?

Aydınlara dargın öldü.

Birkaç kişi hariç Türk aydınına çok fazla güvenmiyordu. Şu an size soruyorum, Aydınlar Dilekçesi’ni imzalayan onca aydından kaç tanesi şu an mücadelenin içerisinde? 10 taneye arka arkaya isim sayamazsınız. Böyle bir şey olabilir mi?

Babanızla kişisel görüşmelerinizde o günlere dair, ölen onca insana, yaşananlara dair hissiyatı nasıldı?

Çok üzüldü. Ama bunu konuşmadık, konuşulacak bir şey değil ki, yanınızda insanlar ölüyor, nesini konuşacaksınız? Şu çok ilginç, aydınların bir kısmı da Aziz Nesin’i suçlarken orada ölen insanların eşleri, çocuklarının çoğuyla arkadaşım, üç aşağı beş yukarı aynı dönemin çocuklarıyız, biz birbirimizi suçlamadık, birbirimizi severek gençlik hayatımıza devam ettik. Onun dışındakiler hep Aziz Nesin’i suçladı. Bana birisi, “Aziz Nesin ölmeliydi!” dedi, bana, yüzüme karşı. İnsanın yüzüne “Baban ölmeliydi!” diye bir şey söylenebilir mi? “Kaçmak korkaklıktı, kurtulmak korkaklıktı!” diyorlar.

İkiyüzlülük Bitsin

Tüm bu yaşananlardan çıkardığınız sonuç nedir? Sol’un bu tecrübeden çıkardığı ders ne olmalı, söz konusu operasyonel gruplarla ilişkisi, duruşu ne olmalı, halk ve dînî inançlar karşısında tutumu nasıl olmalıdır?

Sol bir kere dini inanç konusunda şöyle bir ikilemden kurtulmak zorunda. İkincisi, Türk aydını ateist olduğunu açıklamaktan korkmamalı. Hem ‘ateist’ olup hem de yarı Müslüman’mış gibi görünmemeli. Bunu hiç kimse yemiyor. Yemediği gibi çirkin de bir şey. Mesela ben Aziz Nesin gibi düşünüyorum, Müslüman tarzıyla gömülmek istemiyorum. Bu onların da lehine. Niye bir imam, inanmadığını bildiği bir insan için dua etsin?

  • Ya bize ayrı bir mezarlık yapılsın, ya da yakılmak tekrar serbest kılınsın. Osmanlı döneminde yapılmış bunlar. Hem İstanbul’da hem Ankara’da yakılmak için yer var, krematoryum var. Niye biz inanmayan bir insanı musalla taşına koyalım ki? Aydınlar bunun için dilekçeler vermeli, yazılar yazmalı. Ama aydınlar korkuyorlar.

Müslümanlar Kur’andan Habersiz

Sivas olayları gibi vahim bir vakıa üstüne toplum içindeki gerginlik hep devam etmek zorunda mı, bir uzlaşma imkânı görmüyor musunuz?

Kendisine ‘Müslüman’ diyen insanların yüzde 80’inin Kur’an’ı okumadığından eminim.
Kendisine ‘Müslüman’ diyen insanların yüzde 80’inin Kur’an’ı okumadığından eminim.

Dindarlarla şu anda çok ciddi bir sorun olduğunu sanmıyorum. Tabi bunların eğitilmesinden bahsediyorum. Çünkü kendisine ‘Müslüman’ diyen insanların yüzde 80’inin Kur’an’ı okumadığından eminim. Okuyan yüzde 20’sinin yüzde 10’unun anlamadığından eminim. Hepsinin evinde Kur’an vardır ama okumuyorlar.

Ben Kur’an’ı üç ayrı tefsirden, mealden okudum. Doğduğumdan beri de ateistim, hiçbir gün bile Müslüman olmadım, çünkü öyle doğdum ve öyle devam ettim yaşamıma. Ama benim kadar önem verip de okuyup anlayan var mı merak ediyorum.

Son olarak eklemek istediğiniz bir şeyler var mı?

Cesareti varsa Doğu Perinçek’le bu konuyla alakalı programa çıkmak istiyorum. Nerede isterse. Kendi istediği bir kanalda olabilir, Ulusal’da da olabilir, beni Ulusal’a çağırttırdı, İslam ve Ateistlik konusunda Hulki Cevizoğlu’nun programına çağırttırdı. Şimdi de gelsin beraberce tartışalım, Sivas-Madımak olaylarının iç yüzünü konuşalım. Ben söyleyeyim o da savunmasını yapsın. Ondan sonra ne hali varsa görsün.