Beyniyle oksijen orucu tutanların fetvaları

Esra Elönü: Bence siyasi ayağınızı alçıya alın ve düşünün. İster hiddetlenin, hukuk kitaplarını boca edin, ister su kaynatın sinirden buharınızdan, göz gözü görmesin. Siz adaletin gurbetinde kalmışsınız!
Esra Elönü: Bence siyasi ayağınızı alçıya alın ve düşünün. İster hiddetlenin, hukuk kitaplarını boca edin, ister su kaynatın sinirden buharınızdan, göz gözü görmesin. Siz adaletin gurbetinde kalmışsınız!

Kibrin, hırsın, rutubetli intikam duygularının bir insanı değerleriyle nasıl dövüştürdüğünü görüyorsunuz değil mi? Bugün ezandan, salavattan rahatsız olan bu insanın, 15 Temmuz gecesi İzmir’de sala okuyor diye müezzini darp eden bir canlıdan farkı var mı sizce?

Kalbiyle gargara yapan canlı yığınları arasından, serin secdelere aktığımız ihtişamlı günler. Nefsiyle arasına sosyal mesafe koymayan bayat su torbalarının sıçrattıklarıyla uğraşıyoruz bazen. Şöyle söyleyeyim, diliyle tevazu reyonlarında ahkam satan melamet hırkasına sığınmış bir adamın, sonrasında nasıl termal içliğe döndüğünü yazacağım bugün.

O yüzden makam koltuğuna oturmadan önce evde Tv koltuğunda bir test sürüşü yapın. Mazlumun konforunu mu yoksa zalimin konforunu mu düşünüyorsunuz? Test sorusu bu... Bazen susmak en ses getiren eylemdir. Susmak, yazısız pankart. Susmak sesi öldürmez, sadece nefsinin bariyerlere çarpmasını engeller bazen.

Kıtmir ol köpek değil! Köpekler kemik kokusuna tav olur, Kıtmirlerse fitne kokusundan kaçar! Bazılarının kalbi havlayarak çalışır, bazı kalpler ise sağındaki meleğin kurmasıyla... Öyle işte.

Allah, bize konuyu değiştirmeyin beni zikredin diyor. Biz fikri olan lakin zikri olmayanlardanız. Bak bu daha iyi.

Koltuk... Kibir konforu için şeytanın dekore ettiği süngerden takoz... Kim üzerinde oturuyorsa koltuğun genlerine ahkâm yazıyor. Kim üzerinde oturuyorsa aşağılamakla yaylanıp tavana çiğ insan gibi yapışıyor. Koltuğun ayarları ne kadarsa, insanın da insan olma ayarı o limitte. Hiçbirimiz Rabbin bizi ayarladığı gibi saf duramıyoruz.

Neredeyse ayaklı secde bulup eğilmekten bile cayacağız. Garibiz… Elimizde avucumuzda kalan onurumuz olsa bile onu da bozduracak sarraf arıyoruz. Onur borsası... Haysiyet çift dikiş... Tevazu yedeklenmemiş içi boş dosya...

Entel olmuşsun, şöhret olmuşsun, binlerce imza atmışsın lakin balta sapsız be azizim, bari balta ol da sahteliğin ve yalanın ormanı senden korksun... Kibir dünyada çekilecek olan azabın kabir versiyonu...

  • Ölüm, yaşamanın en özgürcesi. Allah’tan izin çıktığında tabii. Anlayacağın, derhal bir yaşlı bul onun karşısına geç mutlaka söyleyecektir, bekle ve onun söylediklerini tekrar et, şöyle diyebilir “Ben yaşarken döktüysem, ölüm gelir süpürür... Şimdi konuyu bağlayacağım yere dikkat, yaş aldıkça toprağa nazır bir ruha tevazua sahip olması gereken Bülent Arınç, kibrin spam attığı ergen bir hesap profiline dönüştü. Neden? Hatırlayalım.

Kalbini korkak alıştırma, kinin diri kalsın. Dilini korkak alıştırma, buğz unutulmaz. Gözünü korkak alıştırma, senden 15 Temmuz’u unutmanı istiyorlar. Onlara karşı kör ol ve gözlerinin şahit olduğu o geceyle her gün göz göze gel.

Bülent Arınç en sonunda bana cübbe giydireceksiniz diyordu 15 Temmuz yetimleri için. Öksüzleri için giymesini umduğumuz o cübbeyi neredeyse tellallığına soyunduğu FETÖ cerahatlerine giydirecek.

Verdiği bir röportajda evinde ihraç edilmiş Danıştay Daire Başkanını temizlik yaparken görünce kahroluyomuş. Sevinebilirsiniz Bülent Bey, temizliğe gideceği ev sayısı çoğalıyor... Hakikat kir tutmaz. Eyvallah lakin kirli de olsa temizliği sizin aklamaya çalıştıklarınız yapmasın bir zahmet! Bırakın da ona 251 şehidin ruhu karar versin.

Kendinizi ne zannettiğinizi bilmiyorum ama halkı aptal yerine koyduğunuz kesin. 15 Temmuz öncesi FETÖ cerahatleri otel olarak kullandıkları kibirlerine gübre kadar kalan bedenleri için neredeyse kira ödüyorlardı, o derece.

Siz aslında her şeyi çok iyi biliyorsunuz. Sizi eleştirenlere karşı o tevazu görünümlü taramalı dilinizi kullanıyorsunuz. Lakin şerefli milleti tarayan şerefsizleri aynı hiddet ve öfkeyle kınadığınıza şahit olmadık. Kusura bakmayın, ya da bakın, zaten kendi camianızın kusur bakım servisi size ait!

Bence siyasi ayağınızı alçıya alın ve düşünün. İster hiddetlenin, hukuk kitaplarını boca edin, ister su kaynatın sinirden buharınızdan, göz gözü görmesin. Siz adaletin gurbetinde kalmışsınız!

Asıl fecaat olan, şu salgın döneminde akşamları camilerden okunan Salavatı Şeriflerden rahatsız olması. Ve bunu üstenci hırdavat bir üslupla dozu aşmış özgüvenle anlatmaya çalışması. Bunu CHP’li bir vekil söyleseydi karşılığında ne yazacaksam aynısını yazacak olmam da, adâlet terazisinin Müslümanlığın kimliği olduğuna sonsuz kez inanmamla alakalı.

Kibrin, hırsın, rutubetli intikam duygularının bir insanı değerleriyle nasıl dövüştürdüğünü görüyorsunuz değil mi? Bugün ezandan, salavattan rahatsız olan bu insanın, 15 Temmuz gecesi İzmir’de sala okuyor diye müezzini darp eden bir canlıdan farkı var mı sizce?