Bi’ kere o enkaz değil, bayrak!

Ümmühan Atak - Gazeteci
Ümmühan Atak - Gazeteci

Gerçek Hayat Dergisi'nin 500. sayısına yazarken, “1000. sayıyı görür müyüz?” diyorduk. Gördük ama yine uzaktan görüyoruz. Dün biz vardık, bugün yine heyecanlı bir başka ekip var. Bu işlere ‘bayrağı devretmek’ deriz biz. Devralanlar da çoğunlukla ‘enkaz devraldık’ derler aslında. Bilmiyorum ‘şimdiki ekibin’ arkamızdan ne dediklerini fakat huyumuzdur, yaşadığımız ve yaşattığımız zamanı beğenmemek.

Nerde o eski bayramlar, nerde o eski öğrenciler, nerde o eski komşuluk… Bunlar boşuna dilimizde pelesenk olmuş değil. Biz çabalamış mıydık, çabalamıştık.

Dergi bizim için ‘iş yeri’ değil de, muhabbet makamıydı. Halime Kökçe’den ‘sakin görünüp coşmayı’ öğreniyorduk mesela. (O dehşet kapaklar nasıl hazırlanıyor sanıyordunuz?) Suavi Kemal Yazgıç anlatırdı, biz dinlerdik. Gülcan Tezcan’ın tecrübesinden faydalanmıyor gibi yapar ama faydalanırdık. Merve Akbaş bizim kız kardeşimizdi, gerekirse onun için yumruklu kavgaya girerdik. Ama yumruğu hep hazırda duran, saçlarının gölgesinde kendimizi güvende hissettiğimiz Muhammet Bozkurt’tu.

Suavi Kemal Yazgıç
Suavi Kemal Yazgıç

BİZİM FARUK'UMUZ VARDI

Fatih Mutlu Ankara’dan, Cesur Küçük eğitim yuvasından yetişir dergiyi uçururdu. Sonra bir ara Korsan Hayat başladı. ‘Bu ne menem bir şey’ diyen de oldu, ‘İyi ki var’ diyen de. Tabi ki ‘iyi ki var’ diyenlerle, gelirken giriş kattaki kuruyemişçiden kabuklu badem alıp ikram edenlerle yoluna devam etti Korsan Hayat. Yolu daha fazla sürdüremediklerimiz de oldu. Yoo yoo, güzergahını tamamen farklı tarafa yöneltenleri kastetmiyorum. Onları hatta yıllardır herhangi bir sohbet ortamında kasta değer dahi bulmuyorum. Geçelim.

Ama bir Faruk’umuz vardı. O hep genç, saçları alnına dökülen, “Abla nasılsın” deyip yanımıza oturan, beklenmedik bir anda tasavvuf musikisi icra eden… Bize önce kardeş oldu Faruk. Sonra arkadaş. Bir baktık müdürümüz olmuş. Biz bu ‘taze kana ihtiyaç duyan’ abiler ablalar olarak, Faruk’u çok sevdiydik. Çok sevilenlere doymaya vakit yetmiyor bilirsiniz. Gidişleri hep erken olmuş oluyor.

Daha evvel de çok geride kalmışlığımız, gidenin ardından baktığımız olmuştu ama bizi asıl adam eden Faruk’un gidişiydi. Rahmet olsun.

Gerçek Hayat Dergisi’nin 1000. sayısına el atan, heyecanını yitirmemiş, dergiyi baskıya yetiştirmek için eve geç giden o genç olmayı çok isterdim.
Gerçek Hayat Dergisi’nin 1000. sayısına el atan, heyecanını yitirmemiş, dergiyi baskıya yetiştirmek için eve geç giden o genç olmayı çok isterdim.

İYİ GÖRÜNÜMLÜ BİR AJANIM BELKİ ONLAR İÇİN

Gerçek Hayat, damağında güzel bir tat bırakır herkesin. Sanmıyorum aksini yaşamış olan olsun. Ben Gerçek Hayat’a saygımı, sevgimi hep korudum. Bakın şu koliler var ya şu koliler… Bana bugün apartman yöneticisinin ev sahibine gizliden, “İçinde devlet karşıtı yayınlar yok di mi Recep bey?” diye sormak ihtiyacı duyduğu dergi nüshası var işte onlarda. Anlattım ama ikna olduklarını sanmıyorum. İki çocuklu, “Yeni aldığım fırında kek yaptım, bakalım beğenecek misiniz?” diye kapılarını çalan, aidatını geciktirmeyip çöpünü kapı önünde bekletmeyen, ‘iyi insan görünümlü’ bir ajanım belki hala onlar için.

Bizim zamanımızda, sosyal medya bu kadar yaygın ve baskın değildi. Bunun güzel yanı, sosyal ortamımızın daha yoğun olmasıydı.

Yani dergiye bizimle sohbet için gelen gidenler eksik olmazdı. Eleştirileri de, taktir ve teşekkürleri de bizzat yüzümüze söylerlerdi. Şimdi değişik. Oturduğu yerden herkesi eleştiren, kimseyi beğenmeyen, önüne geleni yerden yere vuran sosyal medya kullanıcılarına, matbu yayınların her geçen gün tiraj kaybettiği gerçeğine rağmen, 1000. sayıyı bizlere hazırlayan herkese selamlar.

Gerçek Hayat, damağında güzel bir tat bırakır herkesin. Sanmıyorum aksini yaşamış olan olsun. Ben Gerçek Hayat’a saygımı, sevgimi hep korudum.
Gerçek Hayat, damağında güzel bir tat bırakır herkesin. Sanmıyorum aksini yaşamış olan olsun. Ben Gerçek Hayat’a saygımı, sevgimi hep korudum.

1000. SAYINIZ HAYIRLI OLSUN

Gerçek Hayat Dergisi’nin 1000. sayısına el atan, heyecanını yitirmemiş, dergiyi baskıya yetiştirmek için eve geç giden o genç olmayı çok isterdim. Kısmet ‘konuk’ olmayaymış. Unutmayıp, ‘1000. sayı için duygularınızı alalımdiyen herkese teşekkürler. Umarım 2000. sayıda da biri arar, duygularımdan biraz ister. Bugün apartman yöneticisinin kaygılarından bahsettim, belki o zaman lafı takma dişlerime kadar getiririm. 1000. sayınız hayırlı olsun. Heyecanınız diri kalsın.