Chatham House tiyatrosu...

Chatham House veya diğer adıyla Kraliyet Uluslararası İlişkiler Enstitüsü, 1920'de kurulan, dünya çapındaki güncel meseleleri analiz etmek amacıyla hareket eden, Londra merkezli kâr amacı gütmeyen düşünce kuruluşudur...
Chatham House veya diğer adıyla Kraliyet Uluslararası İlişkiler Enstitüsü, 1920'de kurulan, dünya çapındaki güncel meseleleri analiz etmek amacıyla hareket eden, Londra merkezli kâr amacı gütmeyen düşünce kuruluşudur...

CHP zihniyetinin “öküz Anadolulu” diye aşağıladığı bu millet, bırakın tiyatronun sahnesine çıkmayı, çoktan bu oyunların kulislerine bile girdi, dekorlarını ve sahne kostümlerini post-yapısalcı bir dokunuşla “deconstruct” etti bile, haberiniz yok.

CHP zihniyeti bildiğiniz gibi.

Fitne,

Fesat,

Kumpas,

Kaset,

Yalan,

İftira…

Karmaşık cümlelerden anlamayan güruhu olduklarından, basit tutarak bütün söylemlerini milleti kandırabileceklerini zannediyorlar.

Milliyetçi geçinirler, teröristler ile el ele verirler.

Türkçe’yi korumaktan bahsederler, “Oturgaçlı götürgeç” istilasının olduğunu dönemleri hayırla yad ederler.

Aslında hepsinin kökeni, bu coğrafyaya sonradan “zorla” monte edildiklerinden, dertleri ne Türkçe’dir, ne Türk milletidir.

Batı’nın bu coğrafyada oynamaya çalıştığı “Hisseli Harikalar Kumpanyası” tiyatrosunun yerel düzlemde ki “bilet satıcılarıdır.”

Hani tiyatrolarda elde çıngırak, “Başlıyor” diye bağıran kişiler olur ya, işte CHP zihniyetine bu millet üzerinde verilen, daha doğrusu biçilen rol odur.

Artık çok baydı bu “eser”

Aslında masonik bir obelisk olan Eyfel kulesinin “demir yığınlığı” gibi dikilip duruyor milletin karşısında bu zihniyet.

İki satır haber metnini doğru yazamayan tiplere sırf kendilerinden diye “duayen gazeteci” rolünün verildiğini, sıkıcı bir “eser.”

Kendi aralarında ardı ardına sıraladıkları “delege-iftira-rakı masaları” sekansları yetmiyormuş gibi bir de başımıza “yeni liderler” türetmeye çalışıyorlar.

İçlerinden bir tanesi var ki, son moda “Netflix” dizisi gibi, fragmanını izlediğinizde bir şey zannediyorsunuz, gizemli, sürükleyici olacak, yeni bir “nefes” getirecek sanıyorsunuz, oysa aslını izlemeye başladığınızda “eseri” yazanların ideolojik sığlığı ve “dandik” propaganda taktikleri arasında boğuluyorsunuz.

Kraliçe’nin, MI5 ve MI6’nin Chatham House’una girmiş de finans aramış da, vesaire vesaire...

İşte bu yalan ve iftiradan beslenen zihniyet, bu coğrafyadaki emperyalizm “fikir” üretme merkezini bize “finans kurumu” olarak yutturmaya çalışır.

Batıda hiç olmazsa Elon Musk gibi nispeten “renkli” madrabazlar var, bize ise alenen, sıkıcı yalan söyleyenleri düşüyor.

YENİ ‘LİDER’ UPLOADI

Bir başka alternatif “lider” aynı günlerde piyasaya “upload” ediliyor, aynı güncelleme gerektiren bilgisayar yazılımları gibi, çıkmış televizyona “Avrupa Birliği’nin” ne kadar müreffeh olduğunu bu millete satmaya çalışıyor.

Hani İngiltere’nin çıkmak için yalvardığı Avrupa Birliği.

Hani Almanya, Fransa dâhil sağlık sisteminde kat be kat Türkiye’den geri olan Avrupa Birliği.

Hani İspanya’nın Portekiz’in sefalet ile mücadele etmek zorunda olduğu “Birlik.”

Hani olası bir Rus istilası durumunda, parmağını kıpırdatmayarak tüm İskandinav ülkelerini satacak olan “Birlik.”

İşte o İngiltere’nin halkı bu “tiyatroyu” çoktan çakmış, demokratik bir referandum sonucu “çıkalım AB’den” demiş ama bünyesinde Chatham House gibi “düşünce tankları” olan o İngiltere, halkın oyunu takmıyor.

Her geçen gün siyaseti kitlenmeye devam ediyor “Birleşik Krallık’ta.” Zaten amaç ta o.

Maksat dünyanın neresinde olursa olsun, halkların oyu çöpe gitsin.

İngiliz istihbaratının, bu coğrafyaya Sevr antlaşmasını dayatan “yuvarlak masacıların” toplanma yeri olan, kökleri 1900’lerin başına kadar giden, İsrail devletinin kuruluşuna öncülük eden, Osmanlı’yla, Orta Doğu’yu ilk parçalayan Sykes–Picot haritalarını çizen Chatham House, İstanbul metrosu için “finans” temin edecekmiş.

Kafalar ne güzel!

Ülkemize geldiği dönem de bir hayli popüler olan Elon Musk’ın uzun bir süredir Mars ile alakalı çalışmalarını görmeyen yoktur.
Ülkemize geldiği dönem de bir hayli popüler olan Elon Musk’ın uzun bir süredir Mars ile alakalı çalışmalarını görmeyen yoktur.

‘DEFACTO DEVLET BAŞKANI’ OYUNU

Elon Musk’ın Mars’a uçacak olan elektrikli arabalarına güzelleme yapan bir kitleden tabi buna inanmalarını da beklemek gerekir.

CHP zihniyeti elbette en iyi bildiği şeyi tekrarda ihtal etmek için yarışıyor, faizli borç bataklığı.

Hani tam da Gezi kalkışması başlamadan hemen önce, kurtulmak üzere olduğumuz o illet.

Tüm dünyada siyaseti “dizayn” etme senaryosu artık çok bayat, baydı, yeni fikirler lazım.

Elleri ile kalp işareti yapıp, 14 Şubat “sevgililer günü” için restoran rezervasyon reklamı gibi poz verenler, Chatham House tarzı “odakların” yönlendirmesi sonucunda, bu ülke de olası sokak hareketlerinden sonra “de facto devlet başkanı” olarak pazarlanmaya çalışılacak.

Gezi’nin daha yoğunu, 15 Temmuz’un daha sinsisi ile saldıracaklar.

Oysa, atladıkları bir nokta var, bu millet artık çok sıkıldı bu tiyatrolardan.

Almanya’da Fransa’da binlerce “tarım aracı” mükemmel askeri bir nizam içerisinde “organize” olabiliyor, şehirleri istila edebiliyor, hükümetleri kitlitliyor.

Tahran'daki protestocular kontak kapatarak tüm giriş ve çıkış yollarını kapatmış, internete erişim engellenmiş ve ülke genelinde milyar dolarlık maddi hasar meydana gelmişti...
Tahran'daki protestocular kontak kapatarak tüm giriş ve çıkış yollarını kapatmış, internete erişim engellenmiş ve ülke genelinde milyar dolarlık maddi hasar meydana gelmişti...

An itibari ile İran sokakları durulmuş diyorlar, son 2 hafta 700 adet banka yakılmış.

700 adet bankanın “halk” tarafında yakılması çok ilginç bir başka organizasyon.

Bir kıvılcım çıkartmak için Türkiye’de, aynı eller, pusuya yatmış bekliyorlar.

Chatham House tekrar bir “sevr” dayatsın diye, yeni güncel liderler piyasaya sürüp batmakta olan Avrupa birliğine “taze kan” verilsin diye...

AB liderleri, ABD başkanı “Biz artık Erdoğan’ı tanımıyoruz, filanca ‘hareketin’ lideri artık bizim için” meşru Türkiye başkanıdır artık desinler diye...

Tıpkı, Küresel kumpasçıların Venezuela şubesinde sahnelenen “Guadio Bey ve fotojenik hanımı” isimli pembe dizi gibi...

Ne kadar sıkıcı bir “tiyatro+senaryo+film”, bıkmadılar, usanmadılar.

Ama bu milletin tüm hevesi 15 Temmuz’da kursağında kalmıştı, bunu iyi bildiklerinden, sokakların hareketlenmesini isteyen bu “odaklar” aynı zamanda kılı kırk yararak hareket ediyorlar bu sefer, işi metro finansları ile, kalp işaretli öpücüklerle gizlemeye çalışıyorlar.

Ama nafile...

CHP zihniyetinin “öküz anadolulu” diye aşağıladığı bu millet, bırakın tiyatronun sahnesine çıkmayı, çoktan bu oyunların kulislerine bile girdi, dekorlarını ve sahne kostümlerini post-yapısalcı bir dokunuşla “deconstruct” etti bile, haberiniz yok.

Bizim oraların tabiri ile takke düştü, kel göründü...