Çocuk kitaplarında da mı sınıfta kaldık?

Çocuk kitabında görsellik de en az metin kadar önemli.
Çocuk kitabında görsellik de en az metin kadar önemli.

Son yıllarda çocuk kitapları konusunda epeyce yol alsak da, hâlâ hiçbir ahlâkî değer içermeyen, hatta bizim değer yargılarımıza, İslam inancı ve Türk kültürüne uygun olmayan popüler tercüme kitapların satışını yakalayabilmiş değiliz. Kitabın çok güçlü rakipleri var. Çocuk kitaplarındaki sorunlar ve çözüm önerilerini bu işe gönül vermiş kişilere sorduk.

Bir zamanlar çocuklar, yetişkin dünyasının bir parçası, minyatürü kabul edildiği gibi, çocuk kitapları da yetişkin kitaplarının bir parçası olarak üretilirdi. Çocuğun dünyasının farklılığı keşfedildikten sonra çocuk kitapları da çocuk eğitimi gibi özel bir alana ayrıldı. Çocuk edebiyatını yetişkin edebiyatından ayırırken, çocuğun gözünden dünyayı tanımlamak böylece ön plana çıkmış oldu. En basit anlamıyla hayallerle hayatın iç içe geçtiği, birini diğerinden ayırmanın zor olduğu çocukluk döneminin kitapları öncelikle bu hassasiyeti barındırmalıydı. Çocuk edebiyatı en temel anlamıyla 0-16 yaş arasındaki çocukluk dönemine hitap eden, çocuklara özel hazırlanmış edebî eserlerdir. Çocukların algılarının son derece açık olduğu bu dönemlerde çocuklara sunulan eserlerin içeriğinin, sunuşunun ve kalitesinin ne kadar önemli olduğu yadsınamaz bir gerçek. Zira kitap, herkes tarafından ‘faydalı’ ve ‘gerekli’ olarak benimsendiği için, çocuk nazarında kitaptaki bütün bilgiler ‘doğru’ kabul edilir. Bu sebepten dolayı olumsuz örneklerle dolu bir kitap, izlediği bir filmden daha fazla zarar verir çocukların dünyasına. Bu açıdan çocuk kitabı yazmak ve yayınlamak çok hassas bir çizgidir.

RAKİPLERİNİ ALT EDEN BİR KİTAP

Günümüz çocukları sürekli tv, bilgisayar, cep telefonu gibi göze, dolayısıyla da şuur altına hitap eden âletlere mâruz kaldıkları için görsel farkındalıkları son derece gelişmiştir. Bu nedenle onlara alelade bir çizim ve tasarımla hitap etmek de beklentiyi karşılamaz. Öte yandan erken ergenlikle birlikte, tıpkı tv programları gibi kitaplar açısından da ortaokul döneminde bir boşluk oluştu. 4. sınıftan itibaren ne çocuk, ne ergen, ne yetişkin olan çocuk, okuyacak kitap bulmakta da zorluk çekiyor. Bu dönemdeki bir çocuğa hitap etmek kolay değilse de imkansız da değil.

POPÜLER KÜLTÜR MÜ EĞİTİCİ BİR DİL Mİ?

Çocuk kitaplarındaki sorunları birkaç başlık altında toplayacak olursak: - Eğitici ve faydacı dili çok fazla kullanmak - Kullanılan dil ve kelimelere îtina gösterilmemesi - Tercüme eserlerdeki kültürümüze uymayan görsel ve yazılı içerik - Ortaokul dönemine hitap eden kitapların azlığı - Alelâde çizim ve tasarımlar - Kitapları çocukların yerine ebeveyn veya öğretmenlerin seçmesi ve yazarların da seçicilerin hoşuna gidecek kitaplar hazırlamaları - Çocuklara hitap eden inanç ve kültür kitaplarının azlığı olarak sayabiliriz.

ÇOCUK KİTABI ZOR İŞ

Türkiye Yayıncılar Birliği’nin 2018 yılı raporunda çocuk ve ilk gençlik kitaplarının pazar piyasası toptanda 330 milyon lira, pazar payı ise yüzde 4.74. On sekiz milyon öğrencinin olduğu bir piyasanın düşüklüğü, çocuk kitaplarında geldiğimiz noktayı da ortaya koyar nitelikte. Son yıllarda epeyce yol katetsek de, istenilen seviyeye gelemediğimiz çocuk kitapları konusunda neler yapılması gerektiğini bu işe gönül vermiş kişilerle konuştuk.

MUSTAFA RUHI ŞIRIN / ÇOCUK EDEBIYATÇISI, ŞAIR, YAZAR - Klasik çocuk kitapları artık okunmuyor

“Çocuk kitapları nasıl yazılmalı” sorusunun aslında birçok bileşeni var: Kitap için belirlenecek pedagojik, görsel ve estetik kabul ölçütleri yanında hangi yaş için yazılacağı; biçim, eğiticilik, eleştiri ve sanat açısından gerçekçi vs. yazarlık tutumuna göre de bu sorunun cevabı farklıdır.

Çocuk edebiyatında çocuk algısı belirleyicidir. Çocuk algısı’nı çocuk ve yetişkin boyutuyla anlamaya çalışmadan, çocuk edebiyatı algısını değerlendirmek de imkânsız gibidir. Çünkü çocuk edebiyatı algısı çocuk algısı’ndan kaynaklanır. Değişen çocuk ve çocuklukla birlikte çocuk kültürü, edebiyatı ve sanatı yanında okul da değişiyor. Çocuk okuldan öğrendiğinin çok daha fazlasını medya ve sosyal medyadan öğrendiği için öğretici-didaktik kitaplara ihtiyacın daha az olması gerekirdi. Buna rağmen Türkiye’de 100 sınıf ve okul kitaplığı araştırılsa çocuk kitaplarının ağırlıklı olarak öğretici-didaktik kitaplar olduğu kolayca anlaşılabilir. Bunun temel nedeni kalıplayıcı eğitimden geliştirici ve beceri kazandırıcı eğitime geçilememiş olmasıdır.

YAZILI ÇOCUK EDEBIYATI DÖNÜŞÜYOR

Çocuk, din ve edebiyat boyutunun çocuk gerçekliği ve ‘çocuğa göre’lik ilkesi çerçevesinde çocuk edebiyatına yansıması konusunu ideolojik takıntılar dışında anlamaktan yanayım... İnsanlık medeniyetinin başat değeri dindir. Türk çocuk edebiyatının en cılız iki alanı kültürel değerler ve din boyutu eksikliğidir. Modern Türk çocuk edebiyatında biçimsel gerçekçi-kalıplayıcı ve eğitsel gerçekçi yazarlar vaizci tutumla din ve değerlere dayalı çok sayıda çocuk kitabı yazmışlardır. Kanaatimce bu yayınlar didaktik çocuk kitaplarıdır ve edebiyat dışında yayınlardır.

H. SALİH ZENGİN / ÇOCUK KITABI YAZARI, GAZETECI - Romantik yazarlara ihtiyacımız yok

Yerli ve nitelikli kitapların tercüme kitaplardan daha az sattığı bir gerçek. Ama bestseller kitabımız yok diyemeyiz; o rakamları yakalayamasa da çok okunan yerli çocuk kitaplarımız var. Burada asıl sorun hangi kitabın çok sattığından ziyade, özellikle tercüme kitaplar yoluyla pazarlanan zihin sorunudur. ‘Çok satıyor’ diye yayınevlerimizin tercih ettiği bu kitapların çoğunda çocuğun zihnini bulandıracak derecede genel ahlak ve aile yapısı açısından sorunlu taraflar var ve bunlar nedense pek dillendirilmiyor. Çocuklara edebiyatla fıtrat suikastlığı yapılıyor.

MASALA VEYA ÇIZGIYE GIZLENEN SAPKINLIKLAR VAR

Zaman ayarlı bir bomba niteliği taşıyan kitaplar hiçbir editörlük sürecinden geçmeden ya da kasıtlı olarak rafa çıkarılıyor. Bazen bir masala bazen kahramanın kılık kıyafeti, mimikleri ya da sembollerinin içine gizlenen cinsel sapkınlıkların farkında olmak lazım. Ama tabii bunu bütün kitaplar böyle diye kıyaslamak yersiz olur. Çocukların bu kitaplara yoğun ilgisini iyi gözlemlemesi lazım yazar ve yayınevlerimizin. Yani bugünün çocukluk gerçeğini ıskalayan bir yayıncılık yapılıyor bizde hâlâ.

MIZAH EKSIKLIĞI EN TEMEL SIKINTI

Günümüz dijital çocuğunun hayatı anlamlandırma ve yorumlama bilgisi çok değişti. Bu paradigmayı iyi okumak lazım. Geçmişle bugünün çocuğu çok farklı ve yazılacak eserlerin de bu gerçekliğe ulaşabilmesi lazım. Eğer çocuğun bugünkü dünyasını ıskalarsan okunmazsın. Sonra da “çocuklar niye okumuyor ya da niye çeviri kitapları tercih ediyor” diye dert yanarsın. Çocuklar onların güncel ilgilerine ve çağına uygun kitaplar bulursa okur; yerli-yabancı ayrımı da yapmaz. Bizdeki temel sıkıntı metinlerdeki üslup ve mizah eksikliğidir. Bir de kitabı çocuğu eğitmek için bir araca dönüştürdüğünüzde çocuk bundan sıkılır. Bunu aşmanın tek yolu mizah dili, akıcı, üslubu olan bir edebiyat dilini yakalamaktır.

Ortaokul dönemi çocuklarına hitap eden kitapların yeterince olmaması sadece bizim değil bütün dünyanın ortak sorunu aslında. İlkokul döneminde daha çok aile ve okul ile kuşatılan ve okuma açlığı çeken bir kitle var ve onlara yönelik çok fazla yayın da yapılıyor zaten. Ama ortaokul dönemiyle birlikte çocuklar hem ergenliğe geçişin sancılarını yaşıyor, hem de ilgi alanları dijital dünyaya çevriliyor. Ve bu döneme seslenen metinler kaleme almak da gerçekten zor bir şey.

ORTAOKUL ÇOCUKLARI BOŞLUKTA YÜZÜYOR

  • Çocuk edebiyatında romantik takılmanın anlamı yok. Bugünün çocuğunu anlayacak yazarlara ihtiyacımız var.

MELIH TUĞTAĞ / ÇOCUK KITABI YAZARI, YAYINCI - Parmak sallayan kitap okunmaz

Okullar ve kurumlar onların hazırladığı, çoğunlukla emrivaki ile satılan, bazen de tembellerin işini gören niteliksiz ürünlerle piyasayı domine ediyorlardı. Piyasanın yarısından çoğunu niteliksiz ürünler kaplayınca, kaliteli yayıncılar ayakta kalamadı, kalanlar da o seviyeye inmek zorunda kaldı. Onların bu toplu satışları bitince, artık insanlar başka yerlerden de kitap satın alabileceklerini fark ettiler ve kalite aramaya başladılar. Bu da son yıllarda özellikle bizim camianın kitaplarındaki kaliteyi artırdı. Ve bununla beraber farklı tarzda ve popüler kitaplar ortaya çıkmaya başladı.

MÜSLÜMANCA KITAP YAZMAK GEREK

Biz uzun yıllar Müslümanca kitap yazmak için, çocuklarımızın çok ahlaklı olması için sürekli öğüt veren, direkt emri bil mağruf yapan kitaplar yazmaya çalıştık. Ben çocuk mizahı yapmaya başladığımda, bunun için çok karşı çıkan olmuştu. Oysa bunları mizahın arkasına gizleyerek yapabilirdik. Popülerin gücünü kullanmak burada işe yarayabilir. Çünkü şu anda öz gücümüz açısından yeterli güce sahip değiliz.

Didaktik/öğretici hikâye, bir kitabın okunmaması için yapılacak işlerin başında gelir. Bir kitabın okunmasını istemiyorsak şayet, dikte eden ve parmak sallayan üslupla kaleme alabiliriz. Bir çocuk, çevresindeki herkesin ona parmak sallamasına alışkındır. Annesi bir şey anlatır, babası aynı şekilde, öğretmenin zaten görevi budur, mahallenin büyükleri, gençleri böyledir. Çocuk sürekli kendisine bir şey anlatılırken bulur kendini. Ve sonra bunlardan kaçacağı bir alana ihtiyaç duyar. Ders gibi olmayan, ona ders vermeye çalışmayan bir şey. Bu akıllı telefondur, televizyondur, internettir, kitaptır.

KITABIN RAKIPLERI ÇOK EĞLENCELI

4. sınıf ve yukarısında (9-14 yaş grubu) artık ergenliğin eşiğinde çocuklar vardır karşımızda ve belki de bir kısmı ergenliğe girmiştir. Arada kalmış bir dönem ortaokul dönemi. Bu dönemin dinamiklerini yakalamak, bu dinamiklere göre muhteva üretmek, düşünülenden çok daha zor. Bu zorluğundan dolayı da kimsenin çok rağbet etmediği, ticari olarak ilk başlarda sakıncalı görünen bir alandı.

Birkaç tercüme yabancı kitaptan sonra oranın bereketi fark edildi ve daha yeni yeni son beş altı senedir, siyasi dönüşümün de etkisiyle o alan bir anda bereketlendi. İlkokul grubunun yıllardır birikimi olduğu için, orası çok daha fazlaymış gibi gözüküyor. Ama yeni üretime baktığımızda aslında 9-14 yaş grubuna içerik üreten yayınevi sayısı da, yazar sayısı da hatırı sayılır seviyede arttı.

FATIH ERDOĞAN /ÇOCUK KITABI YAZARI, YAYINCI - Her ne yapılıyorsa tam tersini yapmak lazım

Ülkemizde çocuk edebiyatı alanında yapılanlar 20-30 yıl öncesine göre çok iyi. Talihsizliğimiz, internetin (tıpkı zamanında televizyonun girişi gibi) bizleri okuma kültürünü yeterince içselleştirmeden yakalamış olması. Şimdi genç bakıyor, sosyal medyada tadımlık güzel birkaç satır okuyor, etkileniyor. Oysa ki o okuduğu satırların geldiği kitapta ziyafetin kendisi var. Ama bunu bilmiyor, çünkü okuma alışkanlığımız yetersiz. Çözüm nedir? Çözüm gerçekten çocukların ilgisini çekecek kitaplar yazmak. “Bizim onların okumasını istediğimiz” kitapları değil “onların okumak istedikleri” kitapları onlara sunmak.

Öğretici bir dil kullanmak çocukların kitaplardan uzaklaşmasına sebep olabiliyor. Nasıl bir yol izlenmeli konusuna gelince, her kesim için geçerli bu. Her ne yapılıyorsa tam tersini yapmak gerekiyor. Çünkü zaten baskıyla gelinen sonuç ortada. Okumak bir zevk midir, değil midir? Yetişkinler buna karar vermeli. Eğer zevkse çocuğun zevkli şeyleri özgürce okuma/okumama kararını kendisi vermesi lazım.

DENETIM MESELESI ÇIKMAZ YOL

Çocuk kitaplarının denetimi ince bir konu. Herkesin hemen satın aldığı ve önünü ardını düşünmeksizin heveslendiği bir yaklaşım “denetlensin” yaklaşımı. Bu çıkmaz yoldur. Çünkü bir sürü soru çıkıyor ortaya. Kitaplar yayımlanmadan önce mi denetlenecek, sonra mı? Önce denetlenecekse bunun adı sansürdür. Bununla ilgili ek sorular: Kim denetleyecek? Bu denetleyenleri kim belirleyecek? Bu denetleyenlerin nitelikleri ne olacak? Hangi özellikleriyle bir edebi metni değerlendirip karar verecekler? Siyasi iktidarlar belirleyecekse iktidarlar değiştikçe çocuklara sunulan kitaplar da değiştirilecek mi?

Sonrasına gelelim: Esasen ortaya çıkmış tek tük kötü örnekler üzerinden çıkıyor bu denetim sevdası. Kötü örnekleri satın almazsınız olur biter. Piyasadaki başka alanlarda kötü ürün yok mu? Hepsini önceden denetleme şansınız var mı? Yapılması gereken, iyi öğretmenlerin, iyi kütüphanecilerin, bu alanda yazıp çizen eleştirmenlerin vb bilgilendirmeleri ve yönlendirmeleriyle çocuğa doğru kitabı seçmek. Denetim hiçbir işe yaramaz, umulan faydayı sağlamaz ve niteliği ortadan kaldırır.

Kitaplarda bize ait olmayan kültürlerin izlerinin olmasının hiçbir sakıncası yok. Tersine, bize ait olmayan kültürler hakkında daha çok bilgili olmamız gerekiyor. Eğer yersiz yurtsuz özentilikleri kastediyorsanız, bunun kaynağını çocuk kitaplarında değil televizyonda, magazinde vb aramamız lazım.

AYŞE SEVIM / ÇOCUK KITABI YAZARI - Edebiyatın görevi bilgi aktarımı değil

Çocuklar kadim değerlerimizi öğrenmek için değil, eğlenmek ve keyif almak için kitap okuyorlar. Edebiyat, sosyal hayatınızda, yaşamınızda doldurulamayan bir boşluğu doldurmak için vardır. ‘Çocuklarımıza bir şeyler öğretelim, çocuklar da bunun için kitap okusun’ yaklaşımından dolayı çocuklar kitaptan nefret eder hale geldi. Çocuk edebiyatının asıl amacı da bu değildir.

Eğitim öncelikle ailede, sosyal hayatta verilmesi gerekiyor. Anne sürekli AVM’de alışverişle ilgilenirken, kadim değer olarak tutumluluğu çocuğun bir kitaptan öğrenmesi mümkün değil. Sosyal hayattaki davranışlarımızı, konuştuğumuz şeyleri değiştirmeden kadim değerlerimizi çocuklara kitap veremez. Ya da dikte ederek de bunu yapamayız. Kitabın böyle bir misyonu yok. Senin hayat tarzın bu şekilde olacak, çocuk da bunu görecek.

‘Peki siz bunları neden yazıyorsunuz’ diyecek olursanız, ben bizim değerlerimizin batı değerlerine oranla fantastik edebiyatta da bilim kurguda da çok daha ilgi çekici olduğunu düşünüyorum bir yazar olarak. İlgi çekici bir şekilde yazılamıyorsa, batının değerlerinin yanında sönük olmasıyla değil, bizim yazarlarımızın yazamamasıyla ilgisi var. Bunu doğrudan bilgi aktarımı şeklinde yaparsanız dünyanın en muhteşem şeyini de yazsanız ilgi çekmez. Çünkü edebiyatın görevi bilgi aktarımı değildir. Düz bilgiyi Google’dan da öğrenebilirsiniz.

ÖĞRETMEN VE VELILERE KITAP YAPILIYOR

Yazar bunu bilgi aktarımı değil de bir kurgu içinde, karakterleri yalap şap değil de edebiyatta bir karakter oluşturmayı bilerek yazmalı. Bizim kendi geçmişimiz bir edebiyatçı gözüyle dışarıdan bakıldığında çok verimli. Sahanın içine girerseniz yazacak çok fazla şey var. Ben de bunlardan istifade ediyorum. Şatoya dair bir geçmişim olmadığı için, şatoları yazmam çok yapay olacağından, sarayları anlatıyorum. Perilerden bahsedemeyeceğim için, eski Türk masallarında geçen cadılardan bahsediyorum. Bu topraklara ait bir yazarın Yüzüklerin Efendisi ve Harry Potter izleyip, ‘ben de böyle bir şey yazacağım’ diyerek tüm verileri oradan alıp yola çıkması baştan sakat. Taklit hiçbir zaman aslından değerli değildir.

Türkiye’de yazarlar öğretmenlerin ve velilerin gönlünü yapmaya yönelik yazıyor. Çocuk bilgisayar oyununu seçtiği gibi kendi kitabını kendi seçmiyor. Öğretmenler de özellikle bilgi veren kitapları tercih ediyor ve öğrencilerine zorunlu tutuyor. Veli de aynı şekilde. Çocuk bunları zorunluluktan okuyor ama sonra bir daha bu kitaplara dönüp bakmıyor. Keyif aldığı metinlere dönüyor. Çocuk kitabı yazarları direkt okura ulaşamıyor yani. Ama yine de gittikçe daha iyiye doğru gidiyoruz. Çok iyi editörler, ilgili öğretmen ve veliler var.

MELIKE GÜNYÜZ/YAYINCI - Sakıncalı içerik konusunu tartışmalıyız

  • Bu sebeple bu sakıncalı içerik konusunu toplum olarak epeyce bir tartışmamız gerektiğini düşünüyorum.

TUĞBA COŞKUNER / ÇOCUK KITABI YAZARI - Çocuk edebiyatı çocukların mı?

  • Ancak bu çocukların eliyle, beğenisiyle ve önderliğiyle olmadıkça güvenilir bir karar olarak nitelendirilemez.