Din görevlileri bu toplumun sigortasıdır

Araştırmayı farklı kısıtlarla yapabilirsiniz, bu durumda araştırma o tanımlı ve sınırlı kitleyi temsil eder.
Araştırmayı farklı kısıtlarla yapabilirsiniz, bu durumda araştırma o tanımlı ve sınırlı kitleyi temsil eder.

Türkiye dâhil 23 ülkede varlıklı kimselerle internet üzerinden yapılan IPSOS araştırma şirketinin anketine göre, din görevlileri en güvenilir meslekler sıralamasında sondan ikinci. İlk sırada ise bilim insanları, doktorlar ve öğretmenler yer alıyor. Türkiye’de güvenin sembolü olan din görevlilerinin son sıralarda yer alması, araştırmanın usul açısından hatalı olmanın ötesinde bir kasıtla yapıldığının işareti.

IPSOS Araştırma şirketinin Türkiye dâhil 23 ülkede internet üzerinden yaptığı ankete göre dünyanın en güvenilir mesleklerinde birinci sırada bilim adamları, ikinci ve üçüncü sırada ise doktorlar ve öğretmenler yer almış. 2018 Ekim ayında yapılan araştırma kapsamında soruların, IPSOS Online Paneli üzerinden toplam 23 ülkeden 19,587 kişiye yöneltildiği iddia ediliyor. Araştırmaya Türkiye’den katılan şahısların belirttikleri en güvenilen mesleklerde ilk 3 sıralama global ortalamayla aynıymış. Daha sonra sıralamada farklılıklar oluşuyormuş. Türkiye’de en güvenilir meslekler arasında hiçbir zaman yerini kaybetmeyen askerler de bu araştırmaya göre hayli geriye düşmüşmüş.

Sözde araştırmanın güvenilirliğini sorguladığımızda, IPSOS’un kendi sitesinde yer alan “Arjantin, Belçika, Macaristan, Hindistan, Polonya, Rusya, Güney Afrika, Güney Kore, İsveç ve Türkiye’de ise örneklem genelden ziyade orta ve üst gelir grubu ve internet erişimi olan nüfusu temsil etmektedir” ifadeleri çıkıyor karşımıza. Genelden ziyade dinle mesafesi olan yüksek gelir grubuyla yapılan araştırmanın, bazı gazeteciler tarafından sanki geneli temsil ediyormuş gibi sunulması da dikkat çeken detaylar arasında.

Bu araştırmaya göre Türkiye’de yaşayanların en az güvendiği mesleklerin başında yüzde 11 ile siyasetçiler, ardından yüzde 12 ile din adamları geliyor. Türkiye’de güvenin sembolü olarak nitelendirilen din adamlarının güven açısından son sıralarda yer alması, eski ve bazı yeni Türk filmlerinden alışık olduğumuz din adamlarına yönelik çirkin ve aşağılayıcı zihniyetin yeni bir tezahürü olduğunu anlamak için ârif olmaya gerek yok.

DİN GÖREVLİSİNDEN KASIT CAMİ İMAMI MI?

ARGETUS Araştırma Danışmanı Erol Erdoğan da Gerçek Hayat’a yaptığı açıklamada bu konuya dikkat çekerek, “Ertuğrul Özkök yazısında araştırma sonuçlarını ‘cami imamları’ olarak veriyor. Bu haliyle, IPSOS’un sonuçlarını Özkök’ün magazinleştirdiğini görüyoruz. Araştırmada ‘din görevlileri’ olarak yer verilen kavramı ‘cami imamı’ şeklinde indirgeyerek kullanmak sonuçları saptırmaktır.

Araştırmalarda soruların sorulma yöntemi ve kavramlar hususunda dikkatli olunmalıdır. Mesela, araştırmada din görevlileri ile ne kastedildi, insanlar ne anladı? Cami imamı, tarikat şeyhi, ilahiyat hocası, TV programcısı, İHL öğretmeni? ‘Ne fark eder?’ diyemeyiz, hepsi farklı” ifadelerini kullandı.

Ayrıca Erdoğan, “IPSOS’un araştırmasını ‘Türkiye’de orta ve üst gelir grubunun din görevlilerine bakışı’ olarak anlarsak yanlış algı oluşturmaz, bu yönüyle önemli bir araştırmadır. Böyle bir araştırmanın sonuçlarını, başka araştırma sonuçlarıyla kıyaslayarak önemli veriler elde edebiliriz. Mesela, başka bir araştırma ile alt gelir gruplarının, gençlerin, camiye gitmeyenlerin, akademisyenlerin din görevlilerine bakışlarını sorabiliriz. Ancak, IPSOS’un Türkiye dâhil 23 ülkede en güvenilen meslekler araştırma sonuçlarının Türkiye kamuoyu ile paylaşılmasında Ertuğrul Özkök’ün yazısı üzerinden örneklendirecek olursak;

IPSOS’un mesleklerin itibarına yönelik araştırmasının Türkiye bölümü orta ve üst sınıf ile internet erişimi olan kesim hedef alınarak yapıldığı halde sanki Türkiye genelini yansıtan bir örneklemle yapılmış gibi yazıldı. İki kısıt var oysa; orta ve üst gelir grubu ilk kısıt. İkinci kısıt ise online erişim ve muhtemelen gönüllülük” ifadeleriyle araştırmanın sunuş şekline dikkat çekti.

OPERASYONEL BİR HAREKET

İnternet üzerinden yapılan araştırmaların ne kadar sağlıklı olabileceğinin tartışmalı olduğunu söyleyen Diyanet-Sen Genel Başkanı Mehmet Bayraktutan da bu araştırmanın belirli bir kesimi yansıttığını söyleyerek sorularımızı şu şekilde cevapladı: “Kişiyi hizmet etmediği kitleye sorarsınız, söyleyecekleri söz bu olur. Bu araştırmayı köşesinden yayınlayan gazetecinin güvenilirliği de ayrıca tartışmalı. Bir kere kendisi Türkiye’nin sistemiyle, bu camiayla tartışmalı bir arkadaşımız. Din görevlileri bu toplumun en güvenilir insanlarıdır. Din görevlilerini görev yaptığı alanlarda ve çevresinde değerlendirmek lazım. Bunun biraz siyasi, biraz operasyonel bir hareket olduğunu düşünüyorum. Kesinlikle de kabul etmiyor ve kınıyorum.”

Son zamanlarda yaygınlaşan internet üzerinden yapılan anketler de konunun bir başka yönü. Zira sosyal medyanın da etkisiyle önüne gelen anket yapabiliyor. Bir araştırma şirketi danışmanı olarak Erol Erdoğan’a IPSOS’un internet üzerinden yaptığı araştırmanın sıhhatini sorduğumuzdaysa, “Araştırma sektöründe belli bir geçmişi olan merkezlerin yaptıkları araştırmaları, genel itibariyle sıhhatli görmek gerekir. Ancak bir araştırmanın her yönüyle gerçekliği yansıttığını söyleyebilmemiz için araştırmanın evreninin doğru seçilmesi, görüşme yapılacak kişilerin oluşturduğu örneklemin evreni her yönüyle temsil etmesi, soran ve sorulan tarafından soruların aynı şekilde anlaşılması, sorulara verilecek cevapları anlık etkileyecek geçici faktörlerin olmaması gerekir.

Araştırmayı farklı kısıtlarla yapabilirsiniz, bu durumda araştırma o tanımlı ve sınırlı kitleyi temsil eder. Sözgelimi, hacca gidenlere din görevlilerini sorarsanız, bu araştırmayı ‘Hacca gidenler nezdinde din görevlilerin algısı’ şeklinde kabul etmeniz gerekir, araştırmayı ‘Halkın din görevlilerine bakışı’ gibi kabul ederseniz veya bu şekilde haberleştirirseniz sonuçlar saptırılmış olur” açıklamasını getirdi.

CAMİ CEMAATİ SİYASETİ ÇÖKTÜ MÜ?

Nitekim Ertuğrul Özkök yazısının devamında “Bu da gösteriyor ki artık Türkiye’de ‘cami cemaati siyaseti’ çökmüştür” satırlarına yer vermesi asıl varılmak istenen hedefin özeti. Son yıllarda siyasetin değişmesini de buna bağlayabiliriz. Türkiye’deki muhalefet, son seçimlerde mütedeyyin kesime ulaşmadıkça hiçbir başarı elde edemeyeceğini anladığından, siyaset yaparken, aday gösterirken bu kesime özellikle dikkat etmeye başlamıştı.

AK Parti iktidara geldikten sonra mütedeyyin kesimin görünür olması, AK Parti düşmanlığı bu kesimi hedef haline getirdi. Din görevlileri de zaman zaman bu saldırılardan nasibini almaktan beri değil. İşte bu da duyulan diğer rahatsızlık. Yani camiyi ve cemaatini itibarsızlaştır, AK Parti’yi bitir.

Mehmet Bayraktutan da dine ve din görevlilerine yapılan karalama kampanyasının bir devamı olarak gördüğü bu araştırmayla ilgili, “Geçmiş siyasetçiler bu milletin diniyle, milliyetiyle, örfüyle hep kavga etmiş. AK Parti bu milletin değerleriyle özdeşleştiği için, genelde din görevlileri AK Partili kabul ediliyor. Bundan dolayı da bir rahatsızlık var. Recep Tayyip Erdoğan düşmanlığı, dini, diyaneti, Tayyip Erdoğan’a sempati duyan herkesi bu şekilde eleştiriyor.

Din görevlileri bu milletin kasko sigortasıdır. Temel ahlak yapısını oluşturan, yedisinden yetmişine hizmet eden insanlar oldukları için, bütün dikkat bunların üzerine çekilmeye çalışılıyor.

Daha önce yapılan Alevilik, Türk, Kürt kavgası da aynı şekilde iç kargaşa yaratmak, en sonunda da din görevlileri üzerinden toplumu germek üzerine kurgulanmıştı. Bu çok zararlı bir şey” dedi.

ESKİDEN FİLMLERDE AŞAĞILARLARDI ŞİMDİ ARAŞTIRMALARDA

15 Temmuz hain darbe girişiminde salalarla halkın sokağa çağırılması, terör örgütlerine yapılan operasyonlar için camilerde dualar edilmesi siyasete malzeme olarak görülüp, din adamları buradan da itibarsızlaştırılmaya çalışıldı. Bayraktutan, “Milleti millet yapan dini inançlarıdır. 15 Temmuz gecesi okunan salalarla milletin şuur altındaki inançları canlandırılmış ve milleti tankın, topun, uçağın, füzenin karşısına dikerek, bu ülkenin düşmanlarını selalarla mağlub ettikleri için şimdi din görevlilerinden öc almaya çalışıyorlar.

İmam kürsüde, hutbede ne söyleyecek? Elbette ki bu ülkenin birlikteliği, Türk, Kürt kardeşliğini öne çıkartmak bunların vazifesi değil mi? Ben böyle bir araştırmanın yapıldığına da inanmıyorum. Eskiden Türk filmlerinde veya tiyatrolarda din görevlisi en aşağılık, iki yüzlü, anlatılan fıkralarla küçümsenen, ötelenmiş bir vatandaş şeklinde canlandırılırdı. Şimdi o şekilde yapılamıyor, bu şekilde din görevlileri aşağılanıyor. Aynı operasyonların bir parçası” ifadesini kullandı.

Diyanet İşleri Başkanlığına araştırmanın sonuçlarını sorduğumuzda, muhtelif zamanlarda periyodik olarak yaptıkları anketleri paylaştı. Diyanet İşleri Başkanlığından alınan bilgiye göre, Ocak 2018’in verilerinde, Diyanet İşleri Başkanlığının yapısının korunup korunmamasıyla ilgili soruya katılımcıların büyük çoğunluğu ‘korunmalıdır’ şeklinde cevap verdi. İnsanlar güvenmedikleri bir kurumun yapısının korunmasını istemeyeceğine göre, din adamlarının güvenilirliği tezi çökmüş oldu.

  • FETÖ DİN ALGISINI DEĞİŞTİRDİ
  • Araştırmayı sadece ‘din görevlileri’ açısından okumanın eksik bir yaklaşım olduğunu söyleyen Erol Erdoğan, araştırma sonuçlarını diğer meslekler üzerinden de değerlendirdi. “Araştırma sonuçlarını paylaşan gazetecinin dâhil olduğu mesleklere de yeterince güvenilmediğini görüyoruz. Gazeteci, reklamcı, haber sunucusu, politikacı... Hiçbirine güven oranı yüzde 20’yi aşmıyor. Bu durumda daha gerçekçi soru şudur: İtibar kaybı olan mesleklerin, meşgalelerin ortak özellikleri ve benzeşen değişimleri neler? Türkiye’de, dine karşı yaklaşımlarda ve din konulu araştırmalarda 15 Temmuz sürecinin etkisini de hesap etmeliyiz. FETÖ, toplumun din algısında ciddi travmalara neden oldu. Bahse konu kötümser değişimi 15 Temmuz sonrası tüm araştırmalarımızda gözlemliyoruz. Bunun yanı sıra, hem Türkiye’de hem dünyada mesleklere yönelik itibar araştırmalarında ‘din görevlileri’ ile ilgili sonuçları, belli ölçüde Laiklik, Sekülerlik, Pozitivizm, İslamofobi gibi dinamiklerin etkilediğini göz ardı etmemeliyiz.”