İngiltere Başbakanı skandallarla boğuşuyor

İngiltere’de bilinen standartlar ciddi bir değişim içerisinde. Neticede Westminster'den yayılan ahlâkî bozulmanın ülkeyi teslim aldığı söylenebilir. İskoçya'daki son 20 anketin, Londra yönetiminden kaçmak için çabalayan çaresiz bir millete işaret etmesi şaşırtıcı değil.
İngiltere’de bilinen standartlar ciddi bir değişim içerisinde. Neticede Westminster'den yayılan ahlâkî bozulmanın ülkeyi teslim aldığı söylenebilir. İskoçya'daki son 20 anketin, Londra yönetiminden kaçmak için çabalayan çaresiz bir millete işaret etmesi şaşırtıcı değil.

Boris Johnson anketlerde yükseliyor olabilir ancak bu pervasızlıkta ısrar ederse İskoçya, Galler ve İrlanda olmadan yola devam etmek zorunda kalabilir. Böyle bir durumda, kamuoyu yaşadığı skandalları bile unutacak ve Johnson’ı sadece Birleşik Krallığı tarihe gömen adam olarak hatırlayacak.

İngiliz âile değerlerindeki gerilemeyi, hem geçmiş, hem de şimdiki başbakanların icraatlarına bakarak anlamak mümkün. Düzenbazlık, yolsuzluk suçlamaları ve insan hakları konusundaki yanlış tutumlar, parlamentoyu çevreleyen skandalların büyük bir bölümünü oluşturuyor.

Yine de seçmenler, Downing Caddesi 10 numarada oturanların iğrenç, maskara tavırlarını umursamaz görünüyor. Anketlere bakıldığında Boris Johnson’ın son bir yıl içinde en yüksek popülariteyi tutturması tam da bu yüzden.

Skandalların ardı arkası kesilmiyor

Bu muazzam artışa dair verinin, Johnson'ın iş dünyasından Jennifer Arcuri ile yaşadığı dört yıllık ilişkiyi konu alan sansasyonel manşetlerin hemen ardından gelmesi de işin cabası. Arcuri, belediye başkanlığı döneminde Johnson’ın tanıtım ajansı London and Partners (L&P) dâhil olmak üzere kamuya ait on binlerce sterlinden yararlanmakla kalmamış, kriterleri tutturamadığı hâlde Johnson ile New York ve Tel Aviv'e giden ticaret heyetlerinde yer almış.

O vakitler Londra Belediye Başkanı olan Johnson’ın başka maceralara yelken açtığını da biliyoruz.
O vakitler Londra Belediye Başkanı olan Johnson’ın başka maceralara yelken açtığını da biliyoruz.

O vakitler Londra Belediye Başkanı olan Johnson’ın başka maceralara yelken açtığını da biliyoruz. Danışmanlarından biriyle evlilik dışı bir ilişkiye girdiği ortaya çıkmış, kendisine ücretsiz danışmanlık yapan Helen Macintyre, 2008 yılında Johnson’ın kızını doğurmuştu.

Kaç çocuğun babası olduğu belirsiz

Arcuri skandalı patlak verdikten sonra Johnson'ın basın sekreteri Allegra Stratton bir açıklama yaptı ve Başbakan'ın belediye başkanlığı yaptığı dönemde "dürüstlük ve doğruluk" ile hareket ettiğini söyledi. Ayrıca Arcuri'nin iddialarına verilecek bir cevabı olmadığını bilhassa ekledi. 18 ayı aşkın bir süredir başbakanlık koltuğunda oturan ve 2019 genel seçimlerinde 80 sandalye ile başarı sağlayan Johnson’ın özel hayatı oldukça karışık görünüyor.

Geçen Nisan ayında nişanlısı Carrie Symonds, Johnson’dan ilk çocuğunu doğurdu. Fakat bu Johnson’ın ilk çocuğu değildi. Tastamam kaç çocuğun babası olduğu net olarak bilinmiyor, ancak eldeki verilere göre en az 6 çocuk sahibi olduğunu söylemek mümkün.

Hâlâ Brexıt’in kaymağını yiyor

Pandemi konusunda pek başarı sağladığı söylenemez. Bu demek oluyor ki, hâlen Brexit meselesinin kaymağını yemeye devam ediyor. Ülkenin AB’den çıkışıyla popülaritesinde ciddi bir yükselişe şahit olunan Johnson, kovid aşısının ilk dozunun 30 milyona eriştiğini de görmüş bulunuyor.

  • Başbakan oldu olalı henüz halktan yüzde 50’lik bir onay alabilmiş değil. Ancak kimilerine göre Nisan ayındaki yerel seçimler ve Mayıs ayındaki İskoç seçimleri öncesi bu rakamı yakalaması ihtimal dâhilinde.

Bu gerçekleşirse, 56 yaşındaki Johnson’ın Downing Caddesi’ndeki konumu daha garanti bir vaziyet arz edecek. 2024 seçimlerine partisinin başında girme ihtimali de güçlenmiş olacak. Peş peşe gelen yolsuzluk ve ahlâk skandallarına rağmen hem de.

Cameron çölde ne arıyor?

Bu arada, Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Salman ile çölde kamp tatiline gittiği ortaya çıkalı beri eski İngiltere Başbakanı David Cameron daha fazla konuşulur hâle geldi. Gizemli çöl gezisinin, gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın Suudi Arabistan konsolosluğunda katlinden sonra gerçekleştiğini ayrıca belirtmiş olalım. Gezi, Kovid-19 salgınıyla uluslararası seyahatlerin durmasından kısa bir süre önce, 2020 yılının başlarında vuku buluyor.

Bu arada, Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Salman ile çölde kamp tatiline gittiği ortaya çıkalı beri eski İngiltere Başbakanı David Cameron daha fazla konuşulur hâle geldi.
Bu arada, Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Salman ile çölde kamp tatiline gittiği ortaya çıkalı beri eski İngiltere Başbakanı David Cameron daha fazla konuşulur hâle geldi.

Financial Times'da yer alan habere göre, ikiliye eşlik eden bir diğer isim, o sırada Cameron'ın ortağı konumunda bulunan Avustralyalı finansçı Lex Greensill. Bu arada geziye dair haberlerin Greensill’in finans hizmeti veren şirketi Greensill Capital’in çöküşünden hemen sonra servis edilmesi de işin başka bir boyutu. Cameron, bu şirketin danışmanı ve hissedarı olarak biliniyor. Cameron'un İngiliz hükümetini Greensill acil koronavirüs destek kredisine ikna etmeye çalıştığını, İngiltere Hazine Bakanı Rishi Sunak'a SMS’ler gönderdiğini ve üst düzey yetkililerle bir dizi sanal toplantılar düzenlediğini artık biliyoruz.

Kaşıkçı cinayeti kimin umrunda?

Suudi uyruklu gazeteci Kaşıkçı'nın İstanbul'daki konsolosluğa getirildikten sonra Ekim 2018'de öldürülmesinin, Cameron'ı pek de enterese etmediği ortada. Gazetecinin cesedi bir testereyle parçalara ayrılmış, fakat kalıntılara dair bir iz bulunamamıştı. Geçtiğimiz Kasım ayında ABD istihbaratı, cinayet emrini bin Selman'ın verdiği sonucuna varmıştı.

Suudi uyruklu gazeteci Kaşıkçı'nın İstanbul'daki konsolosluğa getirildikten sonra Ekim 2018'de öldürülmesinin, Cameron'ı pek de enterese etmediği ortada
Suudi uyruklu gazeteci Kaşıkçı'nın İstanbul'daki konsolosluğa getirildikten sonra Ekim 2018'de öldürülmesinin, Cameron'ı pek de enterese etmediği ortada

Cinayetten bir yıl sonra Cameron, Riyad'da yapılan sözde Çöl Davos’una iştirak etmiş, bu durum Uluslararası Af Örgütü tarafından ağır bir şekilde eleştirilmişti. Örgüt, ziyaretin korkunç insan hakları siciline sahip Suudi rejimine destek olarak yorumlanacağını ifade etmişti.

Saatte 120 bin pound

Greensill'in o sırada Riyad'da ofis açtığı ve devlete ait petrol şirketi Saudi Aramco'ya tedarik zinciri finansmanı sağlamak için bir sözleşme yapmaya çalıştığı rivayet edilmişti. Bu arada Cameron'un bir saatlik görüşme için 120 bin pound talep ettiği ve Greensill şirketine ait jetlerle dünyayı dolaştığı kulaktan kulağa dolaşan başka bir rivayet.

Ne Johnson, ne de Cameron cihetinden haklarında çıkan son skandallara dair tek kelime duyulmuş değil. Sahip oldukları şirketler hakkında da fazlasıyla ketum görünüyorlar. İngiliz kamuoyuna yönelik küstah ve küçümser tavırları elbette şaşırtıcı değil. Sıradan İngiliz vatandaşının bu manzaraya tepkisiz kalışı ise son derece şaşırtıcı. Bunca skandaldan sonra Johnson gibi birinin anketlerde yükseliyor oluşunu anlamak zor. Destekçilerinin niçin bu denli tepkisiz olduğu da başka bir mevzu.

İngiltere bölünmeye doğru gidiyor

İngiltere’de bilinen standartlar ciddi bir değişim içerisinde. Neticede Westminster'den yayılan ahlâkî bozulmanın ülkeyi teslim aldığı söylenebilir. İskoçya'daki son 20 anketin, Londra yönetiminden kaçmak için çabalayan çaresiz bir millete işaret etmesi şaşırtıcı değil. Muhtemelen Kuzey İrlanda ve Galler'deki bağımsızlık partilerinin de popülaritesi yükselecek. Boris Johnson anketlerde yükseliyor olabilir ancak bu pervasızlıkta ısrar ederse, İskoçya, Galler ve İrlanda olmadan yola devam etmek zorunda kalabilir.

Böyle bir durumda, kamuoyu yaşadığı skandalları bile unutacak ve Johnson’ı sadece Birleşik Krallığı tarihe gömen adam olarak hatırlayacak.