Krallar, veliahtlar, Arap sokakları...

Arap dünyasına yönelik dış politikası en beğenilen ülke yüzde 29 ile Türkiye çıkıyor. Çin ve Almanya bizi takip ediyor. ABD, İsrail ve İran en olumsuz örnekler. ABD ve İsrail Arap dünyası için en büyük tehdit olarak kabul ediliyor.
Arap dünyasına yönelik dış politikası en beğenilen ülke yüzde 29 ile Türkiye çıkıyor. Çin ve Almanya bizi takip ediyor. ABD, İsrail ve İran en olumsuz örnekler. ABD ve İsrail Arap dünyası için en büyük tehdit olarak kabul ediliyor.

Arap sokaklarının nabzı Türkiye ile birlikte atıyor, Türkiye’nin düşmanlarının düşman, dostlarını dost kabul ediyor. Suudi Kralı Selman Bin Abdülaziz’in bunca sıkıntılı dönemin ardından Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı araması sadece dönemsel bir duruş sergilemek için değil. Arap dünyasının ve rejimlerinin Türkiye ile kavga ederek, Batı’ya şirin görünerek gidecekleri bir yol yok.

Çok uzun zamandır BAE ve Suud eksenli bir Arap devlet düşmanlığı Türkiye ile açıktan mücadele ediyor.

Özellikle BAE gibi piknik sepeti büyüklüğündeki bir ülkenin, çapını ve haddini aşan bir yaklaşımla Türkiye’nin tüm fay hatlarında ve aktif noktalarında konjontürel ittifaklar kurarak mücadele etmeye çalışmasını gülümseyerek izliyoruz.

Nesebi belli olmayan bir veliaht Zayed; Libya’da, Karabağ’da, Suriye’de ve daha bizim bilmediğimiz pek çok diplomasi koridorlarında dayak yiyor ama yenilmeye doymayan pehlivan gibi maşallah…

“Osmanlı tokadı” diye literatüre geçmiş bir el alışkanlığımız var, Zayed gibilerinin yanakları müsait oldukça antrenman yapmaya devam…

Herkesi daha çok şaşırtan ise Suudi Krallığının bu cepçik ülke ile iş tutması, Türkiye’yi karşısına almaya çalışmasıydı…

Veliaht Selman ismi üzerinden yürüyen bu düşmanlığın nihayetinde kendilerine büyük zarar vereceğini görmemeleri dehşet bir hata. ABD ve İsrail başta batılı emperyalistlerin kibirli alkışları onları kısa süreliğine mutlu ediyor belki ama sokakların nabzının yüksek irtifadaki öfkesinin yakın zamanda bentleri yıkacağını düşünmek kehanet olmaz.

Veliaht Selman ismi üzerinden yürüyen bu düşmanlığın nihayetinde kendilerine büyük zarar vereceğini görmemeleri dehşet bir hata.
Veliaht Selman ismi üzerinden yürüyen bu düşmanlığın nihayetinde kendilerine büyük zarar vereceğini görmemeleri dehşet bir hata.

Neyse ki, Suudi Arabistan Kralı Selman Bin Abdülaziz Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı aradı ve o uzun süreli kesinti yerine normalleşmeye bırakma umudu yeşerdi.

Her şeyin bir anda güllük gülistanlık olmasını beklemiyoruz ama veliaht Bin Selman’ın iki ülke arasında açtığı yaraların iyileşmesini temenni ediyoruz.

Suud Dışişleri Bakanı Faysal Suud da G20 zirvesinde bu yeni duruşu pekiştirerek, “Türkiye ile ilişkilerimiz mükemmel, Türk ürünlerine boykot yok” dedi. Zaten başka şansları yok.

Çünkü gerek Suud, gerekse genel Arap ülkeleri kamuoylarında hâlâ en şöhretli ve vazgeçilmez ülke Türkiye. Rejimler ABD Başkanı ile küre etrafından poz verirlerken Arap sokakları başka şeyler söylüyor…

Veliaht prensler üzerinde oluşturulan Türkiye muhalifi eksen, güdümlerindeki medya aracılığıyla Batı’nın türküsünü çığırırken, Arap kamuoyu başka bir şarkının peşinde. Onların şarkılarının güftesinde en çok geçen kelime Türkiye sevgisi ve takdiri.

2020 Arap görüşleri endeksi

Merkezi Doha’da bulunan Arap Araştırma ve Politika Çalışmaları Merkezi kurumunun her yıl düzenli yaptığı ‘2020 Arap Görüşleri Endeksi’ isimli araştırmanın bu seneki verileri elimizde.

Körfez ülkelerindeki petro-dolar zenginliği bile artık yetmiyor. Doğal olarak körfez ülkelerinin durumu görece iyi, Maşrık’ta durumlar iç açıcı değil.
Körfez ülkelerindeki petro-dolar zenginliği bile artık yetmiyor. Doğal olarak körfez ülkelerinin durumu görece iyi, Maşrık’ta durumlar iç açıcı değil.

Washington Merkezli Arap Center adına yapılan kamuoyu araştırması 13 Arap ülkesinde 28.288 kişi ile görüşülerek elde edilmiş. Rejimler ve sokakların nabzı aynı atmadığını gösteren çok önemli bulgular var. Her bir maddesi ayrı ayrı izaha muhtaç neticeler çıkmış durumda.

Arap vatandaşlarının hayat şartlarına ilişkin soruya verilen cevaplarda sadece yüzde 27 kişi yeterli bulurken çok geniş bir kitle durumdan şikayetçi. Körfez ülkelerindeki petro-dolar zenginliği bile artık yetmiyor. Doğal olarak körfez ülkelerinin durumu görece iyi, Maşrık’ta durumlar iç açıcı değil.

  • Ülkelerini güvenli bulanlar %67
  • Bulmayanlar %30
  • Ekonomi iyi diyenler %46
  • kötü diyenler %52
  • Siyasi durumu beğenenler %48
  • beğenmeyenler %47

Bu cevapların her biri baskıcı ve totoliter yönetimlerin hâkim olduğu topraklarda verildiği göz önüne alınırsa, aslında olumsuz rakamların çok daha yüksek çıkma ihtimalini göz ardı etmemek gerek.

Ülkelerin en âcil meselesi olarak ekonomi öne çıkarken yüzde 26’sı yönetim biçimi ve kamu hizmetlerini yetersiz buluyor. Arapların yüzde 22’si başka ülkelere göç etmek istiyor. Devlet algısı darbe dönemi Türkiye’si gibi, ordu en yüksek güvene sahip, siyaset ve yargı en düşük.

Hukukun âdil uygulandığını düşünenler sadece yüzde 32. Yolsuzluk ve rüşvetin yaygınlığı konusu Arap ülkelerindeki kamuoylarının yüzde 91 ile ortak kanaati. Demokrasi konusunda ise kafaları epey karışık, ülkelerinin toplumun isteklerinin yönetime yansımaları noktasında karamsarlar. Özgürce iktidar eleştirisi yapmak ise şimdilik sadece bir hayalden ibaret.

Arap baharı değerlendirmesinde ise yüzde 75 civarı yüksek bir oranda hala ayaklanmaların doğru olduğu yönünde bir destek bulunuyor. Ancak Arap kamuoyu devrimlerin amacına ulaşma konusunda tam olarak ikiye ayrılmış durumda, yarısı sonucu ulaşılacağını, diğer yarısı ise eski rejimlerin geri geleceğini düşünüyor.

Siyasete sivil katılım konusu ise henüz Arap dünyasında kolayca konuşulan bir noktada değil, bu reel durum artan bir şekilde siyasi ilgisizlik olarak kendi ifşa ediyor. İnternet kullanımı yüzde 75 ile oldukça yüksek. Haber mecrası olarak hâlâ televizyon ve gazeteler en önemli mecralar.

Arap dünyasının yüzde 63’ü kendini “bir şekilde dindar” olarak tanımlarken yüzde 12’si çok dindar, yüzde 23’ü ise dindar olmadığını belirtiyor. Arapların yüzde 81’i kendilerine tek bir millet olarak görürken, yüzde 16’sı ise birbirine zayıf bağlarla bağlı çeşitli halklar olarak tarif etmiş.

En çok desteklenen ülke

Türkiye’yi ilgilendiren en önemli noktaya gelince…

Bölgesel ve küresel güçlerin Arap dünyasına yönelik politikaları sorulduğunda en yüksek oranda desteklenen ülke Türkiye çıkıyor.

  • Arap dünyasına yönelik dış politikası en beğenilen ülke yüzde 29 ile Türkiye çıkıyor. Çin ve Almanya bizi takip ediyor. ABD, İsrail ve İran en olumsuz örnekler. ABD ve İsrail Arap dünyası için en büyük tehdit olarak kabul ediliyor.

Neticede, yönetimler her ne kadar Batı dünyası ile paslaşıyorlarsa da, Körfez ülkeleri İsrail ile normalleşme anlaşmaları imzalıyorlarsa da tüm bu gelişmelerin Arap kamuoyunda karşılığı çok zayıf.

Arap sokaklarının nabzı Türkiye ile birlikte atıyor, Türkiye’nin düşmanlarının düşman, dostlarını dost kabul ediyor.
Arap sokaklarının nabzı Türkiye ile birlikte atıyor, Türkiye’nin düşmanlarının düşman, dostlarını dost kabul ediyor.

Arap sokaklarının nabzı Türkiye ile birlikte atıyor, Türkiye’nin düşmanlarının düşman, dostlarını dost kabul ediyor. Suudi Kralı Selman Bin Abdülaziz’in bunca sıkıntılı dönemin ardından Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı araması sadece dönemsel bir duruş sergilemek için değil. Arap dünyasının ve rejimlerinin Türkiye ile kavga ederek, Batı’ya şirin görünerek gidecekleri bir yol yok.

Diklenmeden dik durmanın ne olduğunu Türkiye bütün dünyaya gösteriyor.

Tüm dünya halkları gibi Arap dünyası da bu olan biteni görüyor ve sokakta Türkiye ile aynı safa geçiyor…

Gelecek Türkiye ile olmakta, geçmişin tiranlarına biat etmekte değil.