Macron kendi kuyusunu kazıyor

“Fransa’nın en kötü ürünü, sömürge zamanlarında Suriye’nin kuzeyindeki dağlardan indirip Şam’da Müslümanların tahtına oturtmuş olduğu Esed ailesidir. Sykes-Picot ile koca bir ümmeti bölük pörçük edip böyle tipleri ülkelerin başına getirdiler. Ve hâlen de kendi ürünleri olan bu tipleri desteklemekten geri durmuyorlar.”
“Fransa’nın en kötü ürünü, sömürge zamanlarında Suriye’nin kuzeyindeki dağlardan indirip Şam’da Müslümanların tahtına oturtmuş olduğu Esed ailesidir. Sykes-Picot ile koca bir ümmeti bölük pörçük edip böyle tipleri ülkelerin başına getirdiler. Ve hâlen de kendi ürünleri olan bu tipleri desteklemekten geri durmuyorlar.”

Türkiye’nin Cumhurbaşkanı Muhterem Recep Tayyip Erdoğan’ın Macron hakkındaki teşhisinin son derece isabetli olduğu ortada. “Macron zihnî tedaviye muhtaç” derken ne kadar da doğru söylüyor. Kendi ülkesini kör bir inatla, âdeta batırmak için hareket eden bir cumhurbaşkanının aklî melekeleri sağlam olabilir mi?

Müslümanlar olarak ciddi ve de resmi olarak Macron’a teşekkür etmemiz gerektiğine inanıyorum. Müslümanlar olarak kendisine bir tebrik kartı gönderirsek, her yerin dibine battıkça İslam’ın değerlerine sataşarak kendisine yol açmaya çalışmasının kimseye, bilhassa kendi perişan vaziyetine faydası olmadığını anlar sanırım. Evet, Macron’un işleri şu sıralar hiç de yerinde gitmiyor. Bir önceki yazımda belirttiğim gibi 4 yıllık esaretten sonra ülkesine dönen 75 yaşındaki Katolik Sophie’den Müslüman bir Meryem’in zuhur etmesi Macron’un suratında dehşetli bir tokat olarak patladı. Macron o sahneden öyle bir afalladı ki, şov yapmak için geldiği yeri derhal terketmek zorunda kaldı.

Macron akıllanmaz

Fakat Macron bu, akıllanacak tip değil. Ülkesinde gerçek sorunlar dağ gibi yığılmış çözülmeyi bekliyorken işi şova döküp İslam düşmanlığından oy devşirmeye çalışması da bunun işareti değil mi? Gerçi en başından beri ortada cumhurbaşkanlığı makamı için fazlaca hafif gelen biri var. Zira göreve geldiği ilk üç ayda şahsî bakım masrafı 30 bin doları bulmuş. Ayda 10 bin dolar yapar bu. “Elysee Sarayı’nın Efendisi” olmak için ülke bütçesine böyle bir mâlî yük kalemi ekleyen birinden 2018 yılında aylık 170 milyon dolara patlayan Sarı Yelekliler protestosuna çözüm bulmasını beklemek abesle iştigal zaten.

 Macron bu, akıllanacak tip değil. Ülkesinde gerçek sorunlar dağ gibi yığılmış çözülmeyi bekliyorken işi şova döküp İslam düşmanlığından oy devşirmeye çalışması da bunun işareti
Macron bu, akıllanacak tip değil. Ülkesinde gerçek sorunlar dağ gibi yığılmış çözülmeyi bekliyorken işi şova döküp İslam düşmanlığından oy devşirmeye çalışması da bunun işareti

Korona salgını ülkede ekonominin neredeyse bütün damarlarını kuruttu. Şirketler iflas etti, turizm sektörü çöktü, yüksek işsizlik oranlarına düşen kişi başı gelir sorunu eklenince Fransızlar Macron’a ve onun saçma yönetimine kazan kaldırdı. Halkın tepkisine Macron’un cevabı ne oldu? Vergileri daha da artırdı. Şimdi de zorda olan ülke ekonomisini iyice batırmak için İslam’a saldırıp Fransız mallarına boykot uygulatıyor. Macron’un içinde bulunduğu psikolojik durumu gelin, buradan anlayın.

Geçmişten ders almıyor

Hem bu yolun yol olmadığı dünden belli. 2006 yılındaki karikatür krizinin neticesi ne oldu? Ekonomik boykota uğrayan Danimarka ve Norveç sonunda pes etti ve özür dilemek zorunda kaldılar. Macron, geçmişten de ders çıkarmışa benzemiyor.

  • Üstelik durum Danimarka ve Norveç örneği gibi de değil. Hz. Peygamber’e (sav) saldıran karikatüre verdiği desteğin İslam ülkeleriyle yapılan yıllık 100 milyar dolarlık ticarete, hem de İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana yaşanan en büyük daralmadan mustarip olduğu anda zarar vermesi ihtimalini bile göremeyecek kadar kör. Macron farkında değil, aslında kendi kuyusunu kazıyor.

Eh, bu durumda Türkiye’nin Cumhurbaşkanı Muhterem Recep Tayyip Erdoğan’ın Macron hakkındaki teşhisinin son derece isabetli olduğu ortada. “Macron zihnî tedaviye muhtaç” derken ne kadar da doğru söylüyor. Kendi ülkesini kör bir inatla, adeta batırmak için hareket eden bir cumhurbaşkanının aklî melekeleri sağlam olabilir mi? Hadi en baştan düşünemedin, o iğrenç karikatürü destekledin diyelim, buna karşı şiddetle tepki veren, ülkene boykot uygulayan milyonlarca insanı tekrar senin ürünlerini satın almaya zorlayabilir misin? Öyle bir gücün var mı ki, boyundan büyük işlere kalkışıyorsun!

BAE-Suudi boykotu unutuldu

Macron’un farkında olmadan yaptığı bir iyiliği de burada anmak lazım. Neden derseniz, Suudi Arabistan ile BAE hükümetleri Türk mallarına boykot için tam da kolları sıvamışken Macron ortaya çıktı, Türkiye’yi hedef alan şer ittifakının bu harekâtı daha başlamadan gündemin alt sıralarına inerek gözden kayboldu.

Suudi Arabistan ile BAE hükümetleri Türk mallarına boykot için tam da kolları sıvamışken Macron ortaya çıktı
Suudi Arabistan ile BAE hükümetleri Türk mallarına boykot için tam da kolları sıvamışken Macron ortaya çıktı

Bu arada Macron sayesinde Müslüman liderler içinde en yüreklisinin, Allah Resulü (sav) için gerçekten kendini siper edenin kim olduğunu bir kez daha görmüş olduk. İslam dünyasının neredeyse tüm liderleri suskunluğa bürünmüşken yine Erdoğan çıktı, hakkın ve hakikatin sözcüsü olarak görevini layıkıyla yerine getirdi.

Yine bu arada boykot vesilesiyle de olsun, bize kocaman bir ümmet olduğumuzu hatırlatan Macron oldu. Ne kadar küllenirse küllensin, içindeki sımsıcak imanı yitirmemiş bir ümmet olduğumuzu yeniden hatırladık boykot sayesinde.

Fransa’nın en kötü ürünü Esed ailesi

Macron’a bir ağır darbe de kendi ülkesinden geldi. Ülkenin en büyük muhalefet partisinin lideri Erdoğan’a karşı verdiği savaşta Macron’un yedekçisi olmayacağını açıkça ilan edip Macron’un destek beklentilerine cevap bile vermedi. Muhalefet, Macron’un saçma sapan icraatları sayesinde Fransa’nın dünyada alay konusu olduğunu düşünüyor.

Bana gelince...

Müslüman bir Arap olarak Hişam Hicaz’ın dediği gibi düşünüyorum.

Ne demişti Hicaz?

  • “Fransa’nın en kötü ürünü, sömürge zamanlarında Suriye’nin kuzeyindeki dağlardan indirip Şam’da Müslümanların tahtına oturtmuş olduğu Esed ailesidir. Sykes-Picot ile koca bir ümmeti bölük pörçük edip böyle tipleri ülkelerin başına getirdiler. Ve hâlen de kendi ürünleri olan bu tipleri desteklemekten geri durmuyorlar.”