Macron’da ‘beyaz adam’ın kibri var

Avrupalı Beyaz Adam’ın üstünlüğü düşüncesi bir zamanlar moda olabilirdi ama o devirleri çoktan geçtik. Tarihin çöplüğüne atılmış yanlış fikirleri tekrar diriltmeye çalışmanın kimseye faydası yok.  Macron laftan anlayan bir adam olsa, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile oturur, İslam’ın temel prensiplerinin nezakete, karşılıklı saygıya ve tamamen barışa dönük olduğunu öğrenme fırsatı yakalar.
Avrupalı Beyaz Adam’ın üstünlüğü düşüncesi bir zamanlar moda olabilirdi ama o devirleri çoktan geçtik. Tarihin çöplüğüne atılmış yanlış fikirleri tekrar diriltmeye çalışmanın kimseye faydası yok. Macron laftan anlayan bir adam olsa, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile oturur, İslam’ın temel prensiplerinin nezakete, karşılıklı saygıya ve tamamen barışa dönük olduğunu öğrenme fırsatı yakalar.

Avrupalı Beyaz Adam’ın üstünlüğü düşüncesi bir zamanlar moda olabilirdi ama o devirleri çoktan geçtik. Tarihin çöplüğüne atılmış yanlış fikirleri tekrar diriltmeye çalışmanın kimseye faydası yok. Macron laftan anlayan bir adam olsa, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile oturur; İslam’ın temel prensiplerinin nezakete, karşılıklı saygıya ve tamamen barışa dönük olduğunu öğrenme fırsatı yakalar. Maalesef Macron böyle bir ruh hâlinde değil. Keşke olabilseydi!

Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)’e hakaret eden karikatürlere “düşünce özgürlüğü” deyip arka çıkan Fransa Cumhurbaşkanı Macron, söz konusu kendisi olunca aynı tavrı göstermeyip ikiyüzlü olduğunu cümleye ilan etti. Kendisiyle çelişmemek adına, akıl sağlığını sorgulayan Erdoğan’a “İfade özgürlüğü diye bir şey var, istediğini söyleyebilir” diyebilirdi ama bunun yerine Ankara’daki büyükelçisini geri çağırmayı tercih etti.

Macron, yeryüzündeki 2 milyar Müslümandan Peygamberlerine yapılan hakareti sessiz bir şekilde sineye çekmesini, bu hakarete hiçbir tepki verilmemesini bekliyor ama kendisi en ufak bir eleştiriye uğrayınca hemen tepki veriyor, ortalığı ayağa kaldırıyor.

Boşboğaz ve huysuz

Mâdem eleştiriye gelemiyorsun, o vakit sen de başkalarını eleştirmek, hele mukaddes değerlerine ilişmek gibi bir halt yemeyeceksin. Zâten diken üzerinde ekonomiye sahip bir ülkenin yöneticisi olarak akıllı davranabilir, erdemli bir şekilde özür dileyebilirdin. Konu da kapanmış olurdu. Fakat boşboğazlığın ve huysuz karakterin yüzünden mesele gün geçtikçe daha büyük bir krize doğru adım adım gidiyor. Bu durumdan Fransa’nın kesinlikle fayda görmeyeceği ortada. Tam aksine daha şimdiden boykotlar yüzünden ülkenin başı ağrımaya başladı bile.

  • Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan, Macron'un “yolunu kaybettiğini” söylemekle kalmadı, aynı zamanda Fransız mallarına yönelik kapsamlı bir boykotun fitilini de ateşledi. Katar, Kuveyt, Filistin Ürdün ve Pakistan gibi ülkeler boykota çoktan girişmişti zaten.

Avrupa'da hormonlu bir şekilde büyüyen aşırı sağın yönlendirdiği bağnazlık ve nefretin yükseldiği bir ortamda kendi ülkesinde İslamofobiyi kışkırtan Macron, yeni bir Haçlı Seferi’nin önderliğine soyunuyor belki. Politik açıdan bunu yapabilecek potansiyeli olduğu ise şüpheli. Erdoğan haklı çünkü… Macron giderek kan kaybediyor, güneş görmüş kardan adam gibi günden güne eriyor.

 Macron giderek kan kaybediyor, güneş görmüş kardan adam gibi günden güne eriyor.
Macron giderek kan kaybediyor, güneş görmüş kardan adam gibi günden güne eriyor.

Macron şu hengâmeden bir adım geri çekilip nefesini tutarak 10'a kadar sayabilseydi, ne kadar aptal göründüğünün farkına varırdı. Körü körüne giriştiği bu savaşın, din veya kültür açısından çok da bir manası yok. Sımsıkı kavrayıp elinde tutmaya çalıştığı şey, tamamen politikaya ayarlı bir saatli bomba.

Macron oltaya geldi

Erdoğan güngörmüş bir politikacı. Evet, yeryüzündeki tüm Müslümanlar adına öfkeli olsa da, asıl yaptığı, Fransız mevkidaşının kırılgan egosuyla oynamak. Oltasını Macron’a uzattı, o da yemi kapmış bir balık tavrıyla günü kurtardığını sandı. Farkında değil, oysa oltaya yakalandı.

Macron’un feci dış politikası, Libya’da BM destekli Ulusal Mutabakat Hükümeti’ne karşı dönek çeteci Haftar’ı desteklemesinden belli. Her ikisi de NATO üyesi olan Fransa ve Türkiye’nin menfaatleri Doğu Akdeniz ve Suriye’de de çatışma hâlinde. Haziran ayında, bir kargo gemisine eşlik eden Türk firkateynleri, kargoyu teftiş etmeye yeltenen Fransız firkateynine haddini bildirdiğinde iki ülke çatışmanın eşiğinden döndü. Macron, Doğu Akdeniz'deki Türk sondaj faaliyetlerine kızıyor. Kendi menfaatlerini perdelemek için de Yunanistan ile Kıbrıs Rumlarını bahane ediyor.

İhtilafın bir de Kafkasya boyutu var. Dağlık Karabağ ihtilafında Fransa, Azerbaycan’a karşı Ermenistan'a destek vermek için Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) Minsk Grubu eşbaşkanı olarak konumunu kullanıyor.

Paris ile Ankara arasında yeni bir söz düellosu başlatan bu arenada, Macron Türkiye’ye duyduğu öfkeyi adeta boca etti. Mesele de bu ya zaten. Öfke kontrolü yapamayan bir adam olarak bütün öfkesini Türkiye'ye kanalize etmiş durumda. Fakat Ankara'ya doğru her nişan aldığında kendini ayağından vuruyor.

Arap liderleri sus pus

Ortadoğu'da zaman zaman sıkıntılar yaşayan Türkiye, Erdoğan’ın hamleleriyle İslam'ın yeryüzündeki koruyucusu rolüne adım attı. Bu durum, Arap sokağındaki milyonları Türkiye’ye bağlıyor, Erdoğan hayranlığı tavan yapıyor. Çünkü Hz. Peygamber’e (sav) yapılan hakarete Arap liderlerinden neredeyse çıt çıkmış değil.

  • Son 40 yılda Müslüman dünyada artan şiddeti bahane ederek “İslam krizde” diyen Macron’dan, asıl krizde olanların bu şiddeti körükleyen, İslam topraklarını işgal ederek milyonlarca insanın kanına girenler olduğunu görmesini elbette beklemiyoruz. Fakat gözünü kör eden Erdoğan düşmanlığının Arap dünyasında kendisini iyice yerin dibine sokup Erdoğan’ın ekmeğine yağ sürdüğünü göremeyecek kadar aptal olması gerçekten şaşırtıcı.

Sıradan vatandaşlar açısından konuşursak, Erdoğan kendisini Arap dünyasına çoktan sevdirdi. Mesele Arap yönetimlerini de bu çemberin içine çekebilmek. Macron’un ağzından ne kadar bağnazlık ve İslamofobi fışkırırsa fışkırsın, ona destek vermek için paralanan BAE ve avenesini görünce bunun yakın zamanda olamayacağı ortada. Fakat yine de Macron’un bu tutumu, Türkiye’nin söylemlerini İslam dünyası nezdinde haklı çıkarıyor, taraftar kitlesi çoğalıyor.

Fransızlar yanlış yapıyor

Fransızların sevgili Peygamberimizi (sav) hedef almaktan niçin bu kadar hoşlandıklarını bir türlü anlayamıyorum. İslam dünyası gerçekten bir krizde olsa bile bunun sorumlusu O (sav) değil ki! Evet, ortada bir kriz olduğu doğru. Fakat bu krizden en fazla sorumlu olan, Müslümanlar değil Avrupa sömürgeciliği.

  • Avrupalı Beyaz Adam’ın üstünlüğü düşüncesi bir zamanlar moda olabilirdi ama o devirleri çoktan geçtik. Tarihin çöplüğüne atılmış yanlış fikirleri tekrar diriltmeye çalışmanın kimseye faydası yok. Macron laftan anlayan bir adam olsa, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile oturur, İslam’ın temel prensiplerinin nezakete, karşılıklı saygıya ve tamamen barışa dönük olduğunu öğrenme fırsatı yakalar.

Oysa maalesef Macron böyle bir ruh halinde değil. Keşke olabilseydi!