‘Made in Germany’ skandallar

Almanya ekonomi tarihinin en büyük finansal skandallardan biri olan Wirecard, şu günlerde Almanya siyasi gündemi ve ekonomisini oldukça meşgul ediyor.
Almanya ekonomi tarihinin en büyük finansal skandallardan biri olan Wirecard, şu günlerde Almanya siyasi gündemi ve ekonomisini oldukça meşgul ediyor.

Almanya ekonomi tarihinin en büyük finansal skandallardan biri olan Wirecard, şu günlerde Almanya siyasi gündemi ve ekonomisini oldukça meşgul ediyor. Wirecard’ın şirket hesaplarında 1,9 milyar avronun kayıp olduğunun kamuoyuna yansımasının ardından yüzde 87 değer kaybeden şirket, iflasın eşiğine geldi. Yöneticiler, o paranın aslında hiç olmadığını, uluslararası yatırımcıların gözünü boyamak için şirket hesaplarında usulsüzlük yapıldığını itiraf ediyor.

1877’de Britanya hükümetinin Almanya’dan gelen ürünleri aşağılamak ve kalitesizliğini görünür kılmak için ürettiği ‘Made in Germany’ damgasının daha sonraki yıllarda dünyada ‘Alman kalitesi’ ve mühendislik sanatının sembolü haline gelmesi tarihin cilvesi olsa gerek. Ancak son yıllarda şahit olunan büyük finans skandalları, Alman ekonomisine güveni derinden sarsıyor. Almanya tarihinin en büyük sanayi skandalı olan

  • ● Volkswagen (VW)’nin emisyon skandalı,
  • ● Rüşvet skandalı olan Siemens skandalı,
  • ● Vergi kaçakçılığı skandalı olan Cum-Ex-Skandalı ve
  • ● En son ekonomi ve siyaset dünyasını meşgul eden Wirecard yolsuzluk skandalı ‘Made in Germany’ markasına gölge düşürüyor. Almanya’nın imajına en büyük katkı sağlayan ve gücünü oluşturan finansal ve ekonomik faaliyetlerini de sorgulatıyor.

Şanşölyeliğin wirecard lobisi

Almanya ekonomi tarihinin en büyük finansal skandallardan biri olan Wirecard, şu günlerde Almanya siyasi gündemi ve ekonomisini oldukça meşgul ediyor. Wirecard’ın şirket hesaplarında 1,9 milyar avronun kayıp olduğunun kamuoyuna yansımasının ardından yüzde 87 değer kaybeden şirket, iflasın eşiğine geldi. Yöneticiler, o paranın aslında hiç olmadığını, uluslararası yatırımcıların gözünü boyamak için şirket hesaplarında usulsüzlük yapıldığını itiraf ediyor.

Merkel, geleneksel yaz sonu basın toplantısında uluslararası ziyaretlerde şirketlerin taleplerinin dile getirilmesinin sıkça yapıldığını hatırlattı.
Merkel, geleneksel yaz sonu basın toplantısında uluslararası ziyaretlerde şirketlerin taleplerinin dile getirilmesinin sıkça yapıldığını hatırlattı.

2019 sonbaharında Merkel’in, Çin ziyaretinde dünya çapında 6 bin çalışanı olan ve Alman finansal teknolojisinin geleceği olarak görülen Wirecard şirketi için lobi yürütmesi, konunun siyasi ayağını gözler önüne seriyor. Federal Parlamento Finans Komisyonu, şirketinin usulsüzlükleri konusunda özellikle Merkel’in ekonomi ve finans politikasından sorumlu genel müdürünü sorguladı.

Alman kalitesi rüya mı?

Wirecard şirketinin şansölyelikte özel ilgi gördüğü yeni bir bilgi değil. Eski Savunma Bakanı Karl-Theodor zu Guttenberg 2019’da Merkel ile yaptığı özel görüşmede, Wirecard şirketinin Çin’de büyümesi için destek istemiş, Merkel ziyaretinde Çin yönetimine şirketle ilgili bilgi vermişti. Merkel, geleneksel yaz sonu basın toplantısında uluslararası ziyaretlerde şirketlerin taleplerinin dile getirilmesinin sıkça yapıldığını hatırlattı. Fakat bu, “Uzun zaman yolsuzlukla anılan bir şirkete karşı daha dikkatli olması gerekmez miydi” sorusunu da akıllara getirmiyor değil. 18 bin çalışanı olan şansölyelikte, şirketin yolsuzluklarından haberdar olunmaması pek de mümkün olmasa gerek.

 Almanya’da üretilen her şeyin ‘kaliteli ve güvenilir’ olduğu inancı mevcuttur
Almanya’da üretilen her şeyin ‘kaliteli ve güvenilir’ olduğu inancı mevcuttur

Almanya Federal Bankacılık Düzenleme Kurumu (BaFin) başkanı Frankfurt Finans Zirvesi’nde yapmış olduğu konuşmada, Almanya gibi “Kalite ve güvenilirliğin ön planda olduğu bir ülkede” böyle bir skandalın yaşanmasının kendisinde şok etkisi yarattığını ifade etti. BaFin başta olmak üzere, birçok özel ve kamu kurumunun bu olayı engelleyecek kadar etkili olamamasını eleştirdi.

  • Belki de Alman şirketlerinin temel sorunu bu söylemde gizli. Almanya’da üretilen her şeyin ‘kaliteli ve güvenilir’ olduğu inancı, Almanların eleştiriyi başkalarına yöneltirken oldukça cömert, kendilerine gelince oldukça cimri davrandıklarını gösteriyor. Alman toplumunun farklı uluslara üstenci yaklaşımı da yeni değil. Yunanlar tembel, İtalyanlar kaotik, Çinliler çevre düşmanı, İspanyollar koronavirüsü yönetim şekline bakıldığında cahil, Trump, Putin veya Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı seçenlerinse aptal olduğuna dair yorumları onlardan duymak ve okumak oldukça normal.

İmaj kaybının boyutu

Son yıllarda Almanya’nın finans skandalları dolayısıyla dünyada imaj kaybına uğrandığıyla ilgili endişeler, bilimsel veriler incelendiğinde de kendini gösteriyor. Ekim 2019’da yayınlanan ‘Trust Report’, Alman ekonomi ve finans çevrelerine olan güvendeki değişiklikleri ortaya koyuyor. Geçen yıl 1 trilyon 328 milyar avro ihracat, 1 trilyon 105 milyar avro ithalat yapan Almanya için ABD, en büyük ticari ortak.

Alman ithalatı için en önemli sektör ise toplam ticaretin yüzde 16,8’ini (223,7 milyar avro) oluşturan motorlu taşıtlar sektörü.
Alman ithalatı için en önemli sektör ise toplam ticaretin yüzde 16,8’ini (223,7 milyar avro) oluşturan motorlu taşıtlar sektörü.


Alman ithalatı için en önemli sektör ise toplam ticaretin yüzde 16,8’ini (223,7 milyar avro) oluşturan motorlu taşıtlar sektörü. VW emisyon skandalının ardından ABD’de Alman şirketlere olan güven yüzde 38’lere düşmüş durumda. Geçen yılın verileriyle kıyaslandığında yüzde 7’lik bir düşüş hâkim. Burada ABD Başkanı Trump’ın Almanya ve Merkel karşıtı eleştiri ve suçlamalarını da göz ardı etmemek gerek.

Farklı batı ülkeleri incelendiğinde Almanya’dan çok da farklı bir manzara ortaya çıkmıyor. Daha bir yıl öncesine kadar yüzde 56’sı Alman şirketlerine güvenen Fransızların, 2019’da sadece yüzde 46’sı güveniyor. Brezilya, Hindistan, Meksika ve Çin gibi gelişmekte olan ülkelerin Alman şirketlerine güveni yüzde 70’lerde olsa da son yıllarda genel bir güven kaybı mevcut.

Almanlar 'global citizien' değil mi?

Edelman Trust Report, 20 yıldır Alman şirketlerine olan güveni araştıran önemli bir gösterge. Almanya, uzun yıllar Kanada, İsviçre ve Birleşik Krallık şirketleri gibi en güvenilir küresel şirketlere sahipken son yıllarda bu güven, sektörlerden bağımsız olarak azalıyor. Finans sektöründen kimya sektörüne, otomotiv sektöründen gıda sektörüne kadar güvensizlik artıyor.

Edelman Trust Report, 20 yıldır Alman şirketlerine olan güveni araştıran önemli bir gösterge.
Edelman Trust Report, 20 yıldır Alman şirketlerine olan güveni araştıran önemli bir gösterge.

VW, Wirecard veya gıda sektöründe yaşanan skandallar, Alman şirketlerinin etik anlayışını sorgulatırken, yolsuzlukla mücadelede kurumsal becerinin varlığına da şüpheyle bakılıyor. Almanya’nın denetleyici kurumlarının farklı lobi odaklarının etkisinde kalarak görevlerini ihmal ettiği aşikâr. Örneğin hayvancılık sektöründe olan Tönnies-Korona skandalı Almanya’da büyük ve küçükbaş hayvanların çok kötü şartlarda tutulduğuna dair iddiaları tekrar gündeme getirdi.

Hâlbuki korona öncesi hayvancılık sektörüne yönelik ağır eleştiriler mevcuttu. Çevreci politikaların belirleyici olduğu Almanya’da denetleyici kurumların görevini ihmal etmesi siyaset ve bürokraside temel bir sorunun varlığına işaret. Alman şirketlerinin uluslararası faaliyetlerinde en büyük imaj kaybına uğrama sebeplerinden biri ise, ticaret yaptıkları ülkelerde ‘Global Citizen’ olarak görülmemeleri ve o ülke ve toplumların ihtiyaçlarına katkı sunmadıkları algısının güçlü bir şekilde dile getirilmesi.

Küresel güven kaybı ve alman gururu

  • Almanların genel algısı, Alman şirketlerinin oluşturduğu küresel ekonomik gücün Almanya’nın AB içerisinde ve uluslararası siyasetteki gücü ve etkinliğinden çok önde olduğu yönünde. Ancak iç kamuoyuna yansıyan skandallara bakıldığında, Almanların dahi kendi şirketlerine olan güveninin sarsıldığı görülüyor.

Sanayi ülkeleri ve gelişmekte olan ülke vatandaşlarıyla yapılan araştırmalarda, tüketicilerin yüzde 29’la yüzde 54’ü skandallardan dolayı daha az Alman ürünü satın alacağını veya boykot edeceğini ifade ediyor. Sanayi ürünlerinde, teknoloji ve mühendislik alanında küresel bir kalite standardı ortaya koyan Alman şirketlerinin son yıllarda ardı ardına yeni yolsuzluk ve sahtecilik örnekleriyle finansal skandallar üretmesi, yöneticilerin ve siyasetçilerin ticaretteki etik değerlerinin tekrar sorgulanması ihtiyacını beraberinde getiriyor.

Küresel krizler, özellikle de koronayla yaşanan süreç yeni üretim ve tedarik modellerini de gündeme getiriyor. Küresel tedarik zincirindeki değişim, rekabeti ve ticaret savaşlarını arttırabilir. Her ne kadar pandemiden sonra yerel üretim daha fazla gündeme gelse de asıl önemli olan güvenilir üretim olacak. Küreselleşmenin devam edeceği bu dönemde ihracat ülkesi olan Almanya’nın ne içerde ne de uluslararası ticarette yeni finansal krizlerin aktörü olma lüksü bulunmuyor.