Neden Müslümanca düşünemiyoruz?

İnsanların büyük bir çoğunluğu banyoda abdest alırken düşerek bir yerlerini kırmış insanlar.
İnsanların büyük bir çoğunluğu banyoda abdest alırken düşerek bir yerlerini kırmış insanlar.

Müslümanların usulleri kaynağını İslam’dan almıyorsa geriye yapacak çok da fazla bir şey kalmamış demektir. İster abdest alacağınız mekânları yapın, isterseniz Müslümanca bir şehri baştan aşağıya tasarlamaya kalkın daima bir ‘Müslümanca usule’ ihtiyacınız olacaktır.

Yolunuz devlet hastanelerine düştüğünde özellikle de ortopedi servislerinin önündeki kalabalık sizin de dikkatinizi çekmiş olmalı. Kimi tekerlekli sandalyede, kimi koltuk değnekleriyle, kimi bir yakının desteğiyle, kolu/bacağı alçıda bekleyen yaşlı insanlar görürsünüz. Ekseriyetle bir yerlerini kırmış insanlardır bunlar.

Bir hekim arkadaşım ortopedi servislerine gelen orta yaş üstü insanların genellikle kalça, kol, bacak, bilek kırıkları dolayısıyla geldiklerini anlatmıştı. Bu bilginin dışında söylediği şey daha da ilgimi çekmişti. Gelen bu insanların büyük bir çoğunluğu banyoda abdest alırken düşerek bir yerlerini kırmış insanlar demişti.

PROJELERİ ÇİZEN MİMARLAR DA MÜSLÜMAN

Lavaboların yüksek oluşu sebebi ile abdest almaya müsait olmaması, lavabolarda abdest alamayanların ise banyoda bulunan küvet, duşakabin gibi alanlarda bu ihtiyaçlarını giderdiklerini, lavaboya ayak kaldırırken vücutlarının eski esnekliklerini yitirmiş olmalarından dolayı ya da ıslak zeminde ayak kayması sonucu düştüklerini detaylarıyla uzun uzadıya anlatmıştı.

Bu ilginç bir bilgidir bana kalırsa.

Nüfusunun neredeyse tamamının Müslümanların oluşturduğu bir ülkede yaşıyoruz. Bu memleketteki binaların projelerini çizen mimarların da hemen hepsinin Müslüman olduğunu biliyoruz.

Binanın yapım sürecine nezaret eden inşaat mühendisleri, çalışan kalfalar, ustalar, işçiler de Müslüman insanlar, biliyoruz. Bahse konu binanın mimari projesini onaylayan mercilerde bulunanlar da Müslüman.

Ev, iş ve oda projelerinin İslam'a uygun olması gerekmektedir...
Ev, iş ve oda projelerinin İslam'a uygun olması gerekmektedir...

  • Denetleyen yapı denetim firmaları, binanın yapılacağı arsanın sahibi, müteahhidi, iç mimari düzenlemeyi yapan iç mimarlık ofislerini işletenler, inşaatın malzemesini temin edenler, inşaat devam ederken ya da tamamlandığında bu binalardan daire alanlar, bahse konu daireleri kiralayanlar da çoğunlukla Müslüman.

Binanın bulunduğu lokasyondaki imar planlarını onaylayandan, bina içerisindeki herhangi bir çivinin çakılmasına kadarki tüm süreçte Müslümanların emeği var.

Peki, iyi güzel de, böyle bir binada bulunan banyolar acaba neden bir Müslümanın insanca ibadet etmesine uygun olarak tasarlanmaz?

MAZERETE BAK MAZERETE

Bu durum tespitini yaptığım bir televizyon programı esnasında da dile getirmiştim. Programı izleyen bir müteahhit arkadaşım programdan sonraki günlerin birinde yanıma gelmiş, ‘iyi güzel söylüyorsun da biz böyle bir daire yapsak satmakta zorlanırız’ demişti ve gerekçelerini sıralamıştı. İnsanların beklentilerinin, oda sayısı, mutfak, oda, salon ya da banyo genişliği, yeterince dolap olup olmadığı gibi daha farklı şeyler olduğunu bahse konu hususlara ilişkin olarak bugüne dek neredeyse hiç talep gelmediğini anlatmıştı.

‘Siz yine de böyle bir ev tasarlasanız ve bir talep oluştursanız, insanların gündemine bu gibi hususları soksanız olmaz mı’ diye sormuştum ve bunun üzerine ‘bütün bu saydıklarının standardın dışına çıkmayı gerektireceğini ve bu yönüyle maliyet kalemlerinin artacağını ifade etmişti.

  • YAN DAİRENİN SESİ DUYULAN ODALARI
  • Bu anlatmaya çalıştığım husus küçük bir örnek sadece. Buna benzer mahremiyete dair, yan dairedeki seslerin odalarımıza ulaşıyor olması sebebiyle oluşan nahoş vakıalara dair, cemaatle namaz kılmaya olanak tanımayacak şekilde düzenlenmiş oda biçimlerinin oluşturduğu sorunlar gibi onlarca, yüzlerce sorundan hiç bahsetmiyorum bile.

MÜSLÜMANCA BİR USUL VE ÜSLUB GEREK

Bu vermiş olduğum küçük örnek vakıa şöyle dursun. Daha bunun sokağı var, mahallesi var, semti var, şehri var, ülkesi var. Bahse konu sorun usule ilişkin bir sorundur aslında. Hayatı yaşarken muhatap olduğumuz sorunların, hayatın içerisinde ihtiyaç hissettiğimiz hususların üstesinden gelmek eğer bir usul sahibi iseniz mümkün hale gelir. Usul ‘asıl’ olan ile ‘vusul’ arasındaki o adına hayat dediğimiz bir çizgiye dair her şeydir. Ve bana kalırsa bunun adı medeniyettir. Müslümanların usulleri kaynağını İslam’dan almıyorsa geriye yapacak çok da fazla bir şey kalmamış demektir.

İster abdest alacağınız mekânları yapın, isterseniz Müslümanca bir şehri baştan aşağıya tasarlamaya kalkın daima bir Müslümanca usule ihtiyacınız olacaktır.

Ama gelin görün ki, daha işin bu noktasında dahi Müslümanca bir kurguya sahip olamayan Müslümanlar çok daha büyük meselelerin Müslümanca çözümlenemiyor olması üzerine kaygı bozuklukları yaşıyorlar bugün. Bu biraz tuhaf gelmiyor mu size de?