Normalleşmenin arka planıBAE siyonizmin karakolu oluyor

BAE halkı artık ikinci bir Filistin halkı olduğunu bilmeli ve buna göre bir direniş formülü geliştirmeli. Dinimizin buyurduğu gerçeklere göre, siyasi irade eğer toplumun maslahatlarını yerine getirmekten aciz kalıyor, menfaatlerini koruyamıyor, onu işgal güçlerine teslim etmeye kalkışıyorsa ahali için ülkesini, ailesini ve şerefini savunmaktan başka seçenek kalmıyor.
BAE halkı artık ikinci bir Filistin halkı olduğunu bilmeli ve buna göre bir direniş formülü geliştirmeli. Dinimizin buyurduğu gerçeklere göre, siyasi irade eğer toplumun maslahatlarını yerine getirmekten aciz kalıyor, menfaatlerini koruyamıyor, onu işgal güçlerine teslim etmeye kalkışıyorsa ahali için ülkesini, ailesini ve şerefini savunmaktan başka seçenek kalmıyor.

Yönetim için alternatifler bir an önce netleştirilmeli çünkü ülkeyi yöneten ailelerin başarısız olduğu gün gibi ortada. Yahudiler bu ailelerin çocuklarını İngiltere’deki Sandhurst Askerî Okulu’nda bir güzel devşiriyor, beyinlerini yıkayıp ülkelerine öyle gönderiyor. Görüntü, isim, cisim Müslüman ama zihniyet tamamen siyonist ve mason zihniyeti. Normalleşme hâdisesi, bu ailelerin aslında bizden olmadıklarını, sadece bizden birileri gibi görüntü verdiklerini çok net ortaya koymuştur.

  • Bin Zayed, uzun bir süredir sümen altı yürüttüğü siyonizm ile yakınlaşma siyasetini normalleşme anlaşması ile artık açıktan yürüteceğini ilan etmiş oldu. Peki, bu anlaşma tam olarak ne ifade ediyor? BAE’nin iç ve dış siyasetinde ne tür etkilere yol açacak?
  • Öncelikle üç konunun bu durumdan fazlasıyla etkileneceğini belirtmek gerekiyor. Bunlar:
  • ● Güvenlik
  • ● Ekonomi
  • ● Sosyoloji

Buyurun, güvenlik meselesini ele alalım.

1– Siyonizm projesinin kendi emniyeti açısından sınırlarını BAE topraklarına dek genişletmesinin BAE açısından nasıl bir getirisi olacak, bir bakalım. Bunun için uzağa gitmeye gerek yok. BAE bir Arap devletiyse, Ürdün ve Mısır da birer Arap devleti. Ve elbette Filistinliler orada yaşıyor. Siyonistlerle yan yana yaşamanın Arap kardeşlerimize katkısını bize kim söyleyecek? Ürdün mü rahat, Mısır mı, yoksa Filistin mi? Evet, siyonistler güvende. Ya Araplar?

2 – İki tarafın işbirliğinde imkânları daha geniş olanın üstünlüğü tartışılmaz. Bu durumda ülkenin ekonomisi, ordusu, emniyet güçleri, sosyal yapısı ve kültürü siyonizmin etkilerine mâruz kalacak, Siyonizm ülkenin kılcal damarlarına dek sızacak. Bu durumu kabullenemeyen vatandaşı zor günler bekliyor. Zira siyonizme muhalefet doğrudan yönetime muhalefet damgası yiyecek. BAE halkının üzerindeki baskı daha da şiddetlenecek.

Her şey Mossad’ın kontrolünde

3 – Bütün vatandaşların verileri MOSSAD’ın eline geçecek. Doğumdan ölüme değin herkes siyonist casus şebekesinin tarassudunda yaşamak zorunda kalacak. Resmi kurumları bırakın özel kurumlar bile artık tehdit altında. Ülkede cirit atan MOSSAD’a karşı veri gizliliğini kim sağlayacak?

4 – BAE zaten bir süredir coğrafyamıza diş bileyenlerin üssü gibiydi, normalleşme süreci ile bu durum teyit edilmiş oldu. Bundan sonra gizli kapaklı davranmaya da gerek kalmadı. Coğrafyamıza karşı yürütülen tüm komploların planlama, destek ve finansman merkezi bundan sonra BAE olacak. Hatta sadece bölgenin değil, dünyanın terör merkezi haline getirilecek.

5 – Tıpkı Filistin’de olduğu gibi Siyonist şebekenin bütün güvenlik teşkilatı BAE’ye taşınmış olacak. Bu durumda ülkenin bütün resmi kurumlarının Siyonist ikizi, yani bir tür derin devlet teşekkül edecek. Örneğin Halid bin Muhammed bin Zayed’in idaresinde görünen emniyet güçlerine gerçekte bir siyonist komuta edecek, bütün planlamayı o yapacak.

6- MOSSAD’ın denetimine giren BAE, coğrafyada özgürlük isteyen Müslüman Arap toplumlarının başına daha beter belâ kesilecek. Diktatör Arap rejimleri BAE üssü sayesinde daha fazla İsrail’in kontrolüne girecek.

Ülke Siyonizmin maşası oldu

7- İsrail güvenli bir tampon bölgeye ve elverişli bir maşaya kavuşacak, daha rahat hareket etmeye başlayacak. Mesela İran ile bir sorun yaşarsa operasyonu BAE üzerinden yapacak, böylece hedef kendisi değil öncelikli olarak BAE olacak. Cüce Bin Zayed dünyanın şer güçlerine dayanarak kendisini dev aynasında görüyor ama onlar için hiçbir Arap başkenti değerli değil. İnanmıyorsa etrafına şöyle bir bakması yeterli. Irak’ı Kuveyt işgali için teşvik eden ABD, önce Kuveyt’in yıkılmasına göz yumdu, sonra gitti Bağdat’ı harabeye çevirdi. Bugün ne Şam, ne Sanaa, ne de Beyrut’un yüzü gülüyor.

8- Bugünkü BAE hükümeti, bir zamanların Yaser Arafat liderliğindeki Filistin yönetimini andırıyor. Siyonistlerin kuyruğuna takılıp Filistin’deki İslami direnişi kırmak için çabalayan Ramallah sonunda ne elde edebildi? BAE’yi bu noktaya sürükleyenlerin âkıbetî farklı olmayacak.

MOSSAD’ın denetimine giren BAE, coğrafyada özgürlük isteyen Müslüman Arap toplumlarının başına daha beter belâ kesilecek
MOSSAD’ın denetimine giren BAE, coğrafyada özgürlük isteyen Müslüman Arap toplumlarının başına daha beter belâ kesilecek

9- Bin Zayed sayesinde BAE yeni bir Guantanamo’ya dönüştü. Sıradan bir vatandaş, hükümetin kolluk güçlerinin iznini almadan seyahat edemiyor, sudan sebeplerle işe girmesi bile engelleniyor. Ülkenin her yerine kameralar dikildi. Her türlü iletişim yoğun kontrol altında. Ülke açık bir cezaevi âdeta.

Bu bir teslim sözleşmesi

İşin ekonomik boyutuna gelince...

1- Bu normalleşme denilen şey, aslında bir teslim sözleşmesidir. Evet, Bin Zayed kendi iradesiyle böyle bir sözleşmeye imza atmıştır ancak bu BAE halkını bağlamaz. Çünkü Bin Zayed’in gerçek mânâda ülkeyi temsil yetkisi yoktur. Dolayısıyla ülkenin kaynaklarını siyonistlere peşkeş çekmesi kabul edilemez.

2- Dünyanın önde gelen ülkelerinin ekonomilerine şöyle bir göz atıldığında Yahudilerin büyük söz sahibi oldukları görülecektir. Bu normalleşme denilen şeyle birlikte Yahudiler BAE’nin de petrol ve doğal gaz gibi milli servetlerini kontrol edecekler, fiyat politikasına doğrudan müdâhil olacaklar. Zira şu an itibariyle ülkede böyle bir denetim mekanizması bulunmuyor, bütün işler keyfe keder ilerliyor. Yatırım araçları kanalıyla bankaları ve ekonomik hayatı da bir şekilde ele geçirecekler. Hatta ülkenin dış yatırımlarına, yurt dışında sahip olduğu şirketlere ve limanlara da gözlerini dikip varlık fonuna bile el atacaklar. Adım adım ülkeye el koyarken üstelik bir de yatırım güvenliği talep edecekler.

Kara para ve ahlâkî yozlaşma

3- Siyonistler Avrupa ve Amerika’da diledikleri gibi aklayamadıkları ne kadar para varsa BAE’ye transfer edip kirli işlerini burada temize çekecekler. Devlet borsalarını istedikleri gibi yönlendirip istedikleri gibi speküle edecekler.

4- Bugüne dek İran mallarını BAE etiketiyle yeniden ihraç edip kazanç sağlayan ülke, İsrail’in güdümüne tamamen girmekle bu imkânı kaybedecek, İran da Amerikan ambargosunu bu kez iliklerine kadar hissetmeye başlayacak.

5- Turizm yoluyla ülkenin Yahudilere açılmasının ahlâkî yozlaşmayı daha da hızlandıracağını söylemek herhalde kehanet sayılmaz. Bu yozlaşmanın sadece BAE’yi değil, Körfez bölgesinin tamamını etkileyeceği kuşkusuz bir gerçek.

Gelelim meselenin sosyolojik boyutuna...

1- BAE halkı bu gidişata teslim olursa dinlerini, namuslarını, paralarını ve topraklarını kaybedecekler. Filistin halkından daha da beter bir duruma düşecekler. Çünkü Filistin halkı en azından taşla sapanla işgalci Siyonistlere karşı bir direniş gösterdi. Elinde silahı olmasa bile kendine has bir direniş metodu ve psikolojisi mevcut. Oysa BAE halkının tarihinde de Portekiz ve İngiliz sömürgecilerine direnişin izleri hâlâ taze. BAE bu mücadele zamanlarında pes etmedi. Üstelik sadece bugünkü topraklarına değil, El Batıne ve Güney İran sahillerine de hükmetti.

2- BAE halkı mevcut durumu gereği gibi takdir edip dengeli bir tavır takınmalı, teslimiyet aczi içerisine düşmemeli. Bu durumu geçici olarak görüp görmezden gelme gafletine kesinkes düşmemeli. Çözüm yolları üzerine kafa yormalı.

BAE artık ikinci bir Filistindir.

3- BAE halkı artık ikinci bir Filistin halkı olduğunu bilmeli ve buna göre bir direniş formülü geliştirmeli. Dinimizin buyurduğu gerçeklere göre, siyasi irade eğer toplumun maslahatlarını yerine getirmekten aciz kalıyor, menfaatlerini koruyamıyor, onu işgal güçlerine teslim etmeye kalkışıyorsa ahâli için ülkesini, ailesini ve şerefini savunmaktan başka seçenek kalmıyor.

  • 4- Ülke kuşatılmış durumda. Bir yanda Safevî zihniyeti, diğer yanda siyonist ideoloji, beride ise Amerikan emperyalizmi. Yönetim, bu çatışma alanında tek başına stratejik bir derinlik oluşturacak güçte değil. Normalleşme politikası ile Ortadoğu’da etkisini yitirene dek Amerikan emperyalizmine alternatif arayışı söz konusu. Ancak bu çözüm değil, olmayacak da. Arap ve İslam dünyasının kendi dinamiklerinden yola çıkarak yeni bir hareket stratejisi geliştirilmeli, toplumun değerleriyle barışık bir siyaset izlenmeli.

6- Yönetim farkında değil ancak BAE'nin pek çok stratejik derinliği mevcut. Nitekim Hz. Peygamber dönemi ve sonrasında Hz. Ebubekir’in mürtedler ile savaşı, Musendem Adası'ndan başlayıp Arap Yarımadası'na, oradan Yemen’e dek uzanan toprakların önemini bizlere hatırlatıyor. Oysa Yemen, İslam’a ve Müslümanlara ihanet eden uşak ruhlu Bin Zayed’den epey eziyet gördü. Bin Zayed’in normalleşme politikasına karşı çıkan BAE halkı kendini asla yalnız hissetmesin. Zira Yahudi’nin hedefinde sadece kendisi yok. Umman, Suud, Katar, Yemen hatta Türkiye ve Pakistan dâhil bütün İslam ümmeti var. Birlikte hareket edebilmeliyiz.

Bu yönetim bizden değildir.

7 – BAE’nin diğer emirliklerine gelince, maalesef Bin Zayed hepsini tehditle veya parayla susturmuş durumda. Bin Zayed’in karşısında hiç çekinmeden doğruyu söyleyen Şeyh Sultan bin Kayed el Kasımî gibi yiğit ruhlu insanlar kalmadı ne yazık ki!

8- Yönetim için alternatifler bir an önce netleştirilmeli çünkü ülkeyi yöneten ailelerin başarısız olduğu gün gibi ortada. yahudiler bu ailelerin çocuklarını İngiltere’deki sandhurst askeri okulu’nda bir güzel devşiriyor, beyinlerini yıkayıp ülkelerine öyle gönderiyor. görüntü, isim, cisim Müslüman ama zihniyet tamamen Yahudi, Siyonist ve mason zihniyeti. normalleşme hâdisesi, bu ailelerin aslında bizden olmadıklarını, sadece bizden birileri gibi görüntü verdiklerini çok net ortaya koymuştur.

9- Siyasi alternatif mevcuttur, bulunması da hiç öyle sanıldığı kadar zor değildir. BAE halkının içinde bu sorumluluğu üstlenecek kapasitede, ülkeyi Yahudilere teslim etmeyecek dirayette yiğitler her zaman bulunur. Allah’ın izniyle gençlerimiz bize o şerefli günleri gösterecek, buna inanıyoruz.