Rusya’nın Ukrayna istilası: Muhtemel sonuçları ve iktisâdî etkileri

Petrol ve doğalgazın bu yılki ortalama fiyatının geçen seneki ortalama fiyatın %33 üzerinde olacağını ve 2015 senesindeki miktar kadar tüketileceklerini var saysak bile Türkiye’nin enerji ithalatı 80 milyar doların üzerinde olacaktır.
Petrol ve doğalgazın bu yılki ortalama fiyatının geçen seneki ortalama fiyatın %33 üzerinde olacağını ve 2015 senesindeki miktar kadar tüketileceklerini var saysak bile Türkiye’nin enerji ithalatı 80 milyar doların üzerinde olacaktır.

Her savaşın, saldırana ve saldırılana menfi etkileri vardır. Başta can kaybı olmak üzere, kalıcı yaralanmalar ve maddi-manevi yıkımlar her kesim için üzücü boyuttadır. Bunu asgari düzeyde tutmak iki taraf için temel hedeftir. Bu üzücü hadiselere uzaktan şahit olan bizler ise bunların muhtemel etkilerini düşünmek ve tedbir almak zorundayız. Ateş her an gelişme riski taşır ve öncelikle tedbir almayanları yakar. Bu yönüyle Rusya’nın Ukrayna istilasının her yönüyle murakabe edilmesi ve öngörüler yönünde tedbirler almak mecburiyeti vardır.

Siyasi anlamda ülkemizi yönetenler ve milletimiz, istilayı benimsememekle beraber “Ne Ukrayna’dan ne de Rusya’dan vazgeçmeyiz“ sözüyle özetlenecek duruşu benimsemektedir . Uzun vadede sürdürülmesinin zorlukları olsa da günümüzde bu duruş, uzlaştırma, çözüm bulma, aracılık etme gibi faydaları olan sağlam ve başarılı bir duruştur. Bu ülkeler bizim komşularımızdır ve onların arasını bulmak, inancımız ve kültürümüz açısından da uygun davranış biçimidir. Şimdiye kadar başarıyla uygulanmaktadır.

Ne yazık ki savaşlarla gelen bu insanlık dramı son 30 yılda çevremizi yoğun bir şekilde sardı. 1992 yılının Nisan ayında Bosna Hersek’te başlayan krizler zinciri, Irak’ın Kuveyt’i işgalini müteakiben Körfez savaşı ile sınırlarımıza geldi. Bu üzücü olaylar, Suriye iç savaşıyla birlikte milyonlarca insanın göçüyle zirveye çıktı. Azerbaycan’ın Karabağ’ı istiladan kurtarması binlerce şehidin acısına rağmen sonucu itibariyle sevince dönüşse de Rusya’nın Ukrayna’yı istilası, krizi kuzey sınırımıza getirerek, neredeyse tüm çevremizi istikrarsızlık içinde bir ateş çemberine dönüştürdü.

Öncelikle bu olaylar karşısında bir NATO ülkesi olarak konumumuz bellidir (bazen güvenirliliği ve tarafsızlığı sorgulansa da) ve bizlere belirli bir düzeyde güvence sunmaktadır. Son krizde Rusya’nın istilayı meşru göstermek isteyen açıklamalarına rağmen, politik çözümler yerine ölümlerle neticelenen yıkım manzaraları, bu iddianın meşruiyetini konuşmaya dahi imkan bırakmamaktadır. Günümüz ABD’sinde bile Rusya’yı haklı bulan siyasetçiler varken, Rusya’yı tamamen haksız bulmak da mümkün değildir. ABD Başkanı ve AB devletlerinin büyük çoğunluğu net bir tavırla Rusya’ya karşı siyasi söylem ve ekonomik yaptırımlarla karşı durmaktadır fakat askeri bir müdahaleden net bir şekilde kaçınmaktadır. Bu bloklaşma bazı kesimlerce soğuk savaş dönemini çağrıştırsa da aslında hiçbir benzerliği bulunmamaktadır.

Kısa bir tespitle günümüz Rusya’sı, Sovyetler Birliği döneminin ideolojisinden çok uzaktır ve ihraç etmeye çalıştığı alternatif bir ideolojide yoktur. Dolayısıyla bu yönüyle bir tehdit değildir. O zaman bu istila neden çıktı sorusunun ‘Rusya’nın güvenlik gerekçesi’ gibi birçok cevabı olmakla birlikte biz daha çok muhtemel etkilerine ve iktisadi yönüne teksif olacağız.

Rusya istediğini almadan geri adım atmaz

Öncelikle bu istila kısa sürecek gibi görünmemektedir, en azından Rusya istediklerini almadan geri adım atmayacaktır. Çeçen savaşındaki Putin kararlılığı, sonuçları üzücü de olsa bir fikir vermektedir. Kanaatimce hızlı ya da yavaş bu iş Rusya’nın lehine bitecektir. Çünkü Avrupa Birliği’nin Rusya’ya enerji bağımlılığı ve yıllar içinde kurulmuş olan iktisadi bağlar, AB’nin karalı bir duruş sergilemesini mümkün kılmamaktadır. Tam tersine krizle hızla yükselen petrol ve doğalgaz fiyatları, Rusya’nın gelirini arttırmış ve adeta savaşın maliyeti AB’nin sırtına yüklenmiş görünmektedir. Fransa’nın Renault gibi firmaları da Rusya’da üretim tesislerini kapatmama kararı almışlardır. Bu çatışma ortamı sürdükçe AB’den birçok çatlak ses çıkacağa benzemektedir. Öncelikle uygulanan ambargoların ABD ye belirgin bir iktisadi zararı yoktur, enerji lobisi gelişmelerden memnun görünmektedir. ABD’nin zarar gören firmalarının zararlarını telafi etmesi için gerekli kaynağı vardır. Dolayısıyla asıl zarar gören AB ve onun halkları ile şirketleridir.

Döviz kuruna dikkat

Rusya İstilasının Türkiye’ye olası etkilerini değerlendirirsek, öncelikle finansal olarak önümüzdeki 1 yıllık dönemde TL’de bir değer kaybı olacaktır. Krizle beraber Brent petrolün 60 dolardan 130 dolara, 1000 metreküplük doğalgazın fiyatının ise 2 bin 100 dolardan 3 bin 900 dolara kadar çıkması, Türkiye’nin ödemeler dengesini bozmuştur. Savaş bitebilir ancak savaşın ödemeler dengesi üzerindeki etkisi devam edecektir. Petrol ve doğalgazın bu yılki ortalama fiyatının geçen seneki ortalama fiyatın %33 üzerinde olacağını ve 2015 senesindeki miktar kadar tüketileceklerini var saysak bile Türkiye’nin enerji ithalatı 80 milyar doların üzerinde olacaktır. Buna bir de buğday, şeker gibi diğer emtialar eklendiği zaman dış ticaretimize 50 milyar dolara yakın bir ek yük gelecektir. Ayrıca bu savaşla birlikte gelişen, FED’in enflasyonla savaşının hararetlenecek olması da döviz kurunu etkileyecektir. Şu anda FED, savaşın getirdiği iktisadi belirsizlikten dolayı çok şahince hareket etmeye yanaşmıyor ancak savaş biterse veya enflasyon daha fazla artarsa, faiz politikasının şahinleşmesine kesin gözüyle bakılıyor. Bundan dolayı, TL’nin sabit tutulacağı varsayımıyla kamu ve özel sektörde yürütülen programlar yeniden gözden geçirilmeli, ihracatı ve turizm gelirlerini arttırıcı tedbirler başta olmak üzere ek tedbirler alınmalıdır.

Küresel stokçulara yarayacak

Krizin üretime etkisine gelince, Avrupa eksisinin Orta Doğu artısıyla telafisi mümkündür. Avrupa Merkez Bankası, Euro’nun dolar karşısında erimeye başlamasıyla beraber para sıkılaştırmasını hızlandırdı. Geçen sene, yüzde 5.5 ile rekor büyüme kaydeden Avrupa’nın bu sene yüzde 1-2 büyümesi bekleniyor. Bu, en çok ihracat yaptığımız Avrupa’da ekonominin yavaşlayacağı manasına geliyor Buradaki düşüşün telafisi için ihracatçıların Afrika, Latin Amerika ve hepsinden önemlisi, Orta Doğu pazarlarına açılması elzemdir. Orta Doğu ilişkileri bu bağlamda tekrar ele alınmalıdır. Orta Doğu’yla yeniden tesis edilen ilişkiler yalnız mal ticareti ve sıcak para açısından değil turizm açısından da ele alınmalıdır.

Savaşın dünyaya olası etkileri ise zaten var olan tedarik krizi büyüyüp döviz-tedarik krizi’ne dönüşecek. Pek çok komplo teorisinin aksine bu kriz, doların hegemonyasını pekiştirecek ve dolar bu sene değer kazanacaktır. Savaşının getirdiği emtia kıtlığı ve fiyat artışlarının da etkisiyle birleşip aşırı talep yoğunluğundan kaynaklanan tedarik krizine yeni bir boyut kazandıracak. (Küresel stokçuların ekmeğine yağ sürülmüş oldu). Çeşitli ülkelerin emtia ithaline takati kalmayacak, bütün dünyada emtia ticareti güçleşecek. Yalnız petrol değil; şeker, kahve be birçok tarım emtiasında da bütün

Sıkışan Çin fiyatları manipüle edebilir

Artan enerji maliyetleri ve ABD’nin siyasi baskıları ile zor duruma düşen Çin dünya’yı da zor duruma düşürecek ve bu sene Çin için zor bir sene olacak. Biden, Rusya’yı bahane ederek Çin’in üzerine gidiyor. (Çin’in esasında Rusya’ya yanaşması söz konusu değil ancak bu durum Biden’ın işine geliyor). ABD ve Çin arasındaki ticaret savaşları bu sene, üstü kapalı da olsa hızlanarak devam edecek. Bu, Çin ekonomisinin bu sene ciddi yavaşlayacağı manasına geliyor. Yuan, pandemiden sonra ilk defa dolar karşısında ciddi değer kaybına uğradı. Bu yüksek dış borcu bulunan Çin şirketlerini, özellikle de Çin inşaat sektörünü olumsuz etkileyebilir. Mart başından beri 11 milyar dolardan fazla sıcak para Çin’den çıkış yaptı. Bütün bunlar Çin ile beraber dünya ve gelişmekte olan ülke ekonomilerinin yavaşlaması ve bu ülkelerden sermayenin kaçmasına sebep olacaktır. Ama bundan daha da önemlisi, Çin’in yükselen emtia fiyatlarını bahane ederek imalat sanayi ürünlerinin fiyatını manipüle etmesine yol açacaktır.

Özetle ifade etmek gerekirse, bu kriz problemleri ve potansiyel imkanları ile aklı olana ve tedbir alana fırsatlar sunarken zayıf ve tedbirsiz olanlara büyük darbe vuracaktır. Ülkemiz için ise, fırsatlar tehditlerden daha fazla gözüküyor. Dünyada kartlar yeniden karılırken, yoğun gayret ve birlik içinde ilerlememiz gerekiyor.

Vesselam…