Sanat, medya hep ellerinde: Siyonist çete bana boykot uyguluyor

FOTOĞRAFLAR: SEDAT ÖZKÖMEÇ
FOTOĞRAFLAR: SEDAT ÖZKÖMEÇ

Bana karşı yapılan boykot koyu bir şekilde devam ediyor. Fakat umut verici hadiseler de yok değil. Mesela bana karşı yapılan boykotu Anadolu şehirleri sayesinde bir nebze kırabildim. Kilis’te, Sivas’ta ve en son Ordu’da konserler verdim. Kendini elit sayanların burun kıvırdığı Anadolu insanı benim müziğimi sevdi, bana büyük ilgi gösterdi. Herkes gibi ben de bir görüşe sahip olabilirim fakat ben politika insanı değilim. Ben sanat insanıyım. Sanatımı bir şekilde icra etmem gerekiyor. Bu nedenle Anadolu’ya, Anadolu insanına minnettarım.

Dünyaca ünlü Fransız piyanist Stephane Blet ile Göztepe’deki evinde buluştuk. Türk bayrağı motifinin ve Osmanlı kültürüne ait objelerin göze çarptığı eve ilk girdiğimizde bizi karşılayan Blet’in kendi bestesi Ottoman Fantazy’nin melodileri oldu. Yirmi beş yıl boyunca Türkiye’ye gelip burada sayısız konser veren Blet’in gerek ülkesi Fransa’da, gerekse İstanbul’a yerleştikten sonra mâruz kaldığı muamele, sanattaki çeteleşmeyi gözler önüne seriyor. Âşık olduğu şehre, İstanbul’a sığınan bir sanat adamının hikâyesinde bütün bir yüzyılın kavgasını ve çilesini görebilmek mümkün. Oysa herşey Blet’in dediği gibi çok basit aslında. O sadece bir sanatçı ve sanatını icra etmek istiyor.

Bazılarının bir takım bahanelerle Türkiye’yi terkedip Avrupa’ya dümen kırdığı zaman diliminde tam tersini yapıp Avrupa’dan Türkiye’ye yerleşen biri olarak dikkat çekiyorsunuz. Sahi, niçin Türkiye’yi tercih ettiniz?

Sanatçı kimliğimle Türkiye’ye 25 yıldır sürekli gidip gelen bir insanım. 25 yıl önce ilk geldiğimde Türkleri tanımıyor, Türkiye hakkında fazla şey bilmiyordum. Buraya ilk geldiğimde bir yıldırım aşkına tutulduğumu söyleyebilirim. Buradaki ilk konserimi verdikten sonra organizatörler ile birlikte bir restorana gitmiştik. İlk kez klasik Türk müziğini, Osmanlı müziğini orada duydum ve çok etkilendim. Bu nasıl bir müzikti, bestecisi kimdi öğrenmek istedim. Oradakiler bana bu müziği bir gelenek olarak öğrendiklerini, notalarını bilmediklerini ifade ettiler. Daha sonra bu parçanın Dede Efendi’ye ait olduğunu öğrendim. Çok hoşuma gitmişti. Piyano sanatçısı olduğum için bu müziği piyanoya uyarlamak istedim. Franz Liszt de aynısını Macar müziği için yapmıştı. Hungarian Rhapsody adlı eserini buna örnek olarak verebilirim. Osmanlı ezgilerini piyanoya ve orkestraya uyarladım ve 20 adet eser besteledim. Fransa’da, Avrupa’da ve Amerika’da bu besteler binlerce kez sahnede icra edildi.

FRANSA TAM BİR SİYONİST DEVLET OLDU

Dediğim gibi sık sık zaten buraya geliyordum. İki yıl önce aşık olduğum şehre, İstanbul’a yerleşme kararı aldım. Bunu hep düşünürdüm ancak Fransa’nın gittikçe kararan siyasi ufku bu kararımı öne almamı sağladı. Açıkçası Fransa Filistin’e benzemeye başladı. Bugün maalesef bir Fransa devleti yok. İsrail derin devleti tarafından yönetilen bir ülke var. Ben yıllardır Filistin için konserler veren biriyim. Birkaç yıldır Fransa’da bu konserler yasaklanmış durumda. Duydunuz mu bilmem, Macron bir kanun çıkardı. Siyonizm karşıtı olmak Yahudilik karşıtı olarak görülüyor. Bu süreçle birlikte hakkımda davalar açılmaya başladı.

Nasıl yani, şimdi New York’ta Siyonizm karşıtı Yahudiler var. Bunlar şu an Fransa’ya gelip Siyonizm hakkında olumsuz konuşsalar tutuklanacaklar mı?

Kanun gereği haklarında davalar açılacak. Suçları sabit görülürse tutuklanacaklar. Bakın bu durum İsrail’de bile yok. İsrail’de Siyonizm aleyhine konuşanlar var. Evet, çok tepki alıyorlar ama bir şekilde orada barınabiliyorlar.

Bu kanundan sonra bana felaket bir baskı uygulanmaya başlandı. Konserlerim iptal edildi, dediğim gibi davalar açıldı. Çok zor bir durumda kaldım. Ben de iki yıl önce İstanbul’a yerleşme kararı aldım. Macron kazandı anlayacağın. Zaten Sarkozy’den beri ortada bir Fransa yok. Sarkozy’nin en yakın arkadaşı bildiğin gibi Netanyahu idi.

TÜRK POLİSİNİ KINADILAR KENDİLERİ BİN BETERİNİ YAPIYOR

İsrail Fransa üzerinde her zaman etkili olmuş bir ülke. De Gaulle’ün düşmesinde İsrail’e karşı takındığı olumsuz tavrın rolü yok mu sence?

Evet, De Gaulle son zamanlarda İsrail’in gerçek yüzünü görmüştü. Buna göre bir siyaset uygulamaya kalktı ama başaramadı. Sonunda pes edip siyasetten çekildi. Bugün Fransa artık Siyonistlerin kontrolünde. Paris’in adı Yeni Kudüs olmuş. Aynı zamanda iki yüzlü bir ülke. Gezi olaylarında Türkiye aleyhine bariz bir tavır alındı ve özellikle Türk polisinin üzerine fazla gidildi. Oysa Fransa’da bugün gösteri yapan insanlara Türk polisinin yaptığından çok daha fazlası yapılıyor, insanlar polis tarafından öldürülüyor. Fakat kimsenin gıkı bile çıkmıyor.

NOTRE DAME KİLİSESİNİ SİYONİSTLER YAKTI

Fransa’nın içine düştüğü durumu görüyor ve üzülüyorum fakat elden bir şey gelmiyor. Bakın, Notre Dame kilisesini bile onlar yaktı.

İlginç bir iddia bu. Amaçları neydi peki?

Kim biliyor, beş yıldan bu yana Fransa’da tam 600 kilise yok edildi. Notre Dame kilisesi ise bir sembol. Kimse bu konuda konuşmuyor. Medya tamamen sus pus olmuş vaziyette. Peki, niçin? Medya Siyonistlerin elinde çünkü.

HRİSTİYAN-MÜSLÜMAN SAVAŞI ÇIKARMAK İSTİYORLAR

Fransız medyasına bakın, Türkiye aleyhine, Müslümanlar aleyhine bir kara propaganda göreceksiniz. Bunu niçin yapıyorlar? Hristiyan ahaliyi Türkiye ve Müslümanlar aleyhine galeyana getirmek için. Siyonistler Avrupa’da bir Hristiyan-Müslüman savaşı çıkarmak istiyor. Yine de pek başarılı oldukları söylenemez. Ama bu defa da MOSSAD’ı devreye sokup cinayetler işliyorlar ve suçu Müslümanların üzerine atmaya çalışıyorlar.

Avrupa’daki Neo Nazi hareketin arkasında Siyonizm var diyebilir miyiz?

Kesinlikle. Dediğim gibi Siyonizm Avrupa’da bir iç savaş çıkarma peşinde. Bir Hristiyan-Müslüman savaşı çıkartma peşinde. Ben ırkçı biri değilim. Yahudilere karşı bir antipatim de yok. Fakat Siyonizm başka bir şey. Bir yıkım ideolojisi. Ve ne yazık ki, bugün Fransa’da Siyonizm aleyhinde konuştuğun zaman sanki Yahudiler hakkında konuşuyormuşsun gibi algılanıyor. Bir de Fransız toplumu bu konuda çok cahil. Siz Türkler mesela Theodor Herzl denince kim olduğunu biliyorsunuz fakat Fransa’da sorsanız hemen hiç kimse bilmez. Buna rağmen Fransa’da insanlar bu düzenden fena halde bıkmış durumda. Bir tepki uyanıyor. Fakat bence çok geç kaldılar.

AVRUPA DEMOKRASİSİ SAHTE

Campanella’nın ‘Güneş Devleti’ni yazarken Osmanlı’nın çok kültürlü, özgürlükçü yapısından ilham aldığını biliyoruz. Sizin hikayenize bakılırsa hâlâ o seviyeye gelememiş bir Fransa ve Avrupa gerçeği var. Sahte bir demokrasi görüntüsü altında tek tipçi gelenek içten içe devam mı ediyor?

Avrupa demokrasisi görüntüden ibaret. Sahte mi? Evet. Az önce Siyonizmi konuştuk. Kudüs’ten devam edelim. Osmanlı idaresinde Kudüs yüzyıllar boyu barış içinde yaşadı. Hristiyanlar, Müslümanlar ve Yahudiler arasında mesele çıkmadı. Siyonizm ise sadece yarım yüzyıldır orada ve ortalık kan revan içinde. Çünkü herkesi birbirine düşürüp kırdırma, aradan sıyrılma gibi bir felsefeye sahip. Siyonizm Avrupa’yı da çok etkilemiş durumda. Avrupa bugün çok kültürlü bir yapıya kavuşamıyorsa bunu Siyonizm’in bütün tarafları birbirine düşman eden ideolojisinde aramak lazım.

LAİKLİK SADECE YAHUDİLERE SÖKMÜYOR

Siyonizm bütün Avrupa’ya ne şekilde sızmış olabilir?

Masonluk yoluyla elbette. Masonluk çok tehlikeli. Laiklik kelimesi dillerinden hiç düşmüyor. Ama bunların laiklikten anladığı şey size, bize anlattıklarından çok daha farklı. Bunlar laiklik deyince Müslümanlığı ve Hristiyanlığı hedef alıyorlar. Size bir örnek vereyim. Bugün Avrupa’da, örneğin Fransa’da bir öğrenci haç takamaz. Çünkü yasak. Bir Müslüman kızın başörtüsü takması da mümkün değil. Fakat bir Yahudi çok rahatlıkla kafasına kippasını geçirip rahatça gezebilir. Ona herhangi bir yasak söz konusu değil. Bakın, işte buna laiklik diyorlar. Laiklik, Siyonizmin elindeki kullanışlı bir oyuncak adeta.

Türkiye’ye geldiniz, buraya yerleştiniz. Şimdi sizden dürüst bir cevap bekliyorum. Buraya geldiğinize hiç pişman oldunuz mu? Hayal kırıklığı yaşadınız mı? Dışardan bir gözle Türkiye nasıl görünüyor?

Daha önce söylediğim gibi yıllar boyu sık olarak gelip gittiğim için Türkiye hakkında yeteri mâlumatım vardı. Bu yüzden pek fazla şeye şaşırdığımı söyleyemem. Ama hâlâ alışamadığım bazı olumsuzluklar da yok değil. Bunların başında dedikodu geliyor. Türk insanı bilsin, bilmesin her konuda dedikodu yapmaya bayılıyor.

ŞU AN BİR BOYKOTLA KARŞI KARŞIYAYIM

Haklısınız fakat Türkler de Akdeniz insanı. Bu böyle, ne yapalım?

Evet, öyle ama bilhassa sanat dünyası bu konuda felaket. Bir de Türkler fazlasıyla ilginç insanlar. İki yıl öncesine kadar ben İstanbul’a yılda iki-üç kez gelir, konser verirdim ve yer yerinden oynardı. Şimdiyse buradayım ve doğrusu kimsenin pek de umrunda değilim. Türkler, Avrupa’dan gelene özel bir ilgi gösteriyorlar. Hele de Paris’ten geliyorsanız. Buralı olduğunuzda bütün cazibeniz yok oluyor. Bir de politik bir durum var elbette. Beni kendi saflarına çekmek için yıllardır baskı yapan bir çevreyle karşı karşıyayım. İnsanı bir türlü rahat bırakmıyorlar. Hükümet aleyhine demeç vermem isteniyor. Yapmayınca da sizi boykot etmeye başlıyorlar.

Nasıl bir boykot bu?

İsmini vermeyeyim, İstanbul’un seçkin üniversitelerinden biri beni konser vermeye davet etti. Benim de Osmanlı müziği türünde bestelerim var. Repertuarımı sundum, onları da icra edeceğimi söyledim. Bana “Kesinlikle olmaz, o zaman konseri iptal ederiz” dediler. Peki, ben ne yaptım. Çıktım sahneye, önce onların onayladığı eserleri icra ettim. Sonra izleyiciye dönüp, “Şimdi Osmanlı müziği tarzında kendi bestelerimi icra edeceğim” diyerek devam ettim. Program bitince üniversite yönetimi bir hayli kızgındı. “Seni bir daha davet etmeyeceğiz” dediler. Bakın, ben bunu anlayamıyorum. Müzik evrensel bir dildir. Japon müziği de çalarsınız, Çin müziği de, Hint müziği de... Osmanlı müziğine karşı bu saçma düşmanlığa anlam veremiyorum. Üstelik benim bestelerim dünyanın dört köşesinde binlerce kez icra edildi. İstanbul’da, kendi başkentinde Osmanlı müziğinin böyle muamele görüyor olması üzüntü verici. Türkiye’deki sanat çevresi maalesef belli bir zihniyetin elinde.

BOYKOTU ANADOLU ŞEHİRLERİ KIRDI

Boykot hâlen devam ediyor mu?

Hem de koyu bir şekilde. Fakat umut verici hadiseler de yok değil. Mesela bana karşı yapılan boykotu Anadolu şehirleri sayesinde bir nebze kırabildim. Kilis’te, Sivas’ta ve en son Ordu’da konserler verdim. Kendini elit sayanların burun kıvırdığı Anadolu insanı pekala benim müziğimi sevdi, bana büyük ilgi gösterdi. Herkes gibi ben de bir görüşe sahip olabilirim fakat ben politika insanı değilim. Ben sanat insanıyım. Sanatımı bir şekilde icra etmem gerekiyor. Bu nedenle Anadolu’ya, Anadolu insanına minnettarım.

  • MASONLAR SİYONİZMİN VE PKK’NIN HİZMETİNDE
  • Genç masonlar pek bilmez, mertebe alıp ilerlendiği vakit, üst derecelere tırmanıldığında iş tamamen Siyonizme dönüşüyor. Ben de gençken bir dönem mason oldum. Fakat zamanla bu teşkilatın nereye hizmet ettiğini gördüm ve ayrıldım. Dördüncü dereceden sonra semboller ortaya çıkıyor. İşte o zaman gündemi ağırlıklı olarak İsrail ve Siyonizm işgal etmeye başlıyor. Baktım ki iş başka yere varıyor, dediğim gibi bıraktım. Siyonizm sempatizanlığı ile başlayan iş sonunda Siyonizm militanlığına doğru ilerliyor. Masonluk 33. dereceye kadar. Ondan sonra ne var? Bnai Brith denilen bir teşkilat. Bu teşkilat Yahudi olmayanlara yasak.
  • Masonluk, Türkiye karşıtı bir hareket aynı zamanda.Türkiye’deki Büyük Loca, Afrin operasyonu devam ederken Fransa’ya gidip oradaki localarla istişarede bulundu ve aralarında para toplayıp PKK’ya yardım ettiler.