Seni sıcak denize gömeriz

10 bini aşkın Mehmetçik ve 4 bine varan savaş aracıyla İdlib’deki irili-ufaklı üs sayısını 12’den 60’a çıkaran Türk Silahlı Kuvvetleri, 10’a yakın gözlem noktası kuşatma altında kalmasına rağmen Rusya-İran-Esed vahşetine sahadaki fizikî varlığıyla engel olmaya çalıştı.
10 bini aşkın Mehmetçik ve 4 bine varan savaş aracıyla İdlib’deki irili-ufaklı üs sayısını 12’den 60’a çıkaran Türk Silahlı Kuvvetleri, 10’a yakın gözlem noktası kuşatma altında kalmasına rağmen Rusya-İran-Esed vahşetine sahadaki fizikî varlığıyla engel olmaya çalıştı.

Sözün bittiği yerde namlular öfke kustu. Rejim ve İran’a bağlı binlerce milis öldürüldü. Tanklar, roket rampaları, konvoylar bir bir imha edildi. Lakin, askerimizin kanını akıtan asıl figürün hesap vermesi gerekiyor: İsrail’in Moskova’daki adamı, Hmeymim’deki tüm varlığıyla birlikte Akdeniz’e gömülmedikçe bu milletin yüreği soğumayacak. İdlib merkezli büyük kırılma küresel bir savaşa yol açsa bile...

Türkiye ile Rusya arasındaki kanlı düelloda kritik eşik aşıldı. Suriye’de son bir aydır Türk askerine sistemli bir şekilde saldıran Kremlin, “Esed rejimini yok etmek istiyorsan önce beni yenmelisin” mesajını Ankara’ya net bir şekilde verdi. Devletlerarasında diplomasi ve pazarlıklar cephe hattı kaynarken bile devam eder, lakin şimdi müzakere zamanı değildir; Mehmetçiğin kanının aktığı yerde hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağını muhteris çakma Çar Putin’e göstermenin vaktidir.

Anadolu topraklarını bin yıldır Haçlı ordularının kan ve etleriyle verimli hale getirmiş atalarımızın hakkı için; İran’ın mezhepçi fanatiklerine de, Şam’ı işgal etmiş Esed çetesine de ve tabii bunlara güç veren Rus Ayısı’na da dehşetli bir cevap verelim. Tarihin kırılma anlarından birine tanık olduğumuz şu günlerde, zafer hükmünün yalnız ve yalnız Allah’tan geldiğini bilip sefer niyetiyle yola çıkmamız gerektiğini idrak edelim. Zira bir asırdır ağzımızdan düşürmediğimiz İstiklâl Marşımızda, Hz. Ebûbekir’e Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) telkininden ilhamla Mehmet Akif, hepimize birden niye “Korkma!” diyordu?

Esed çetesine de ve tabii bunlara güç veren Rus Ayısı’na da dehşetli bir cevap verelim.
Esed çetesine de ve tabii bunlara güç veren Rus Ayısı’na da dehşetli bir cevap verelim.

Hiçbir zaman korkmadık ve korkmayız

Çiçeklerin diyarı Hatay’ı yeniden Anadolu’ya bağlarken korkmadık. Soydaşlarımızı vahşice katleden Rumlara Kıbrıs’ta had bildirirken de korkmadık. Doğu ve Güneydoğu illerini bizden koparmaya çalışan, Suriye ve Irak’ı parçalayıp Türkiye’yi kuşatmayı hedefleyen emperyalist çeteye ardı ardına cevap verirken de hiç korkmadık. Milyonlarca mazlumu korumak için İdlib’e gitmiş Mehmetçiğimizi şehit edenleri de uçakları, tankları, toplarıyla yerin dibine gömmekten elbet korkmayız.

Fakat sözümüz, bu ülkede fırsatını bulsa Suriyelilerin hepsini fare zehriyle öldürmeyi tasarlayan insanımsılara değil elbet.

Sözümüz, suret-i haktan görünüp “Yurtta barış dünyada barış” afyonuyla bizi katillerin elini sıkmaya çağıranlara da değil. Sözümüz, Kurtuluş Savaşı sürerken bu milletin genetik kodlarına Ahd-i Millî parolasını zerkedip 100 yıl sonra ortak mefkûremizi hafızamızdan silmeye yeltenen güdümlü monşerlere hiç değil.

İdlib halkı perişan...
İdlib halkı perişan...

Vatanımız uğruna cihat edeceğiz

Zira İdlib’de çocukların zeytin altında ya da çadırda donarak, açık alanda bombayla parçalanarak, kimyasal silahla zehirlenerek, evinde enkaz altında ezilerek veyahut göç ettiği yerde açlıktan ölmeleri/katledilmeleri, ruh kökünü kaybetmiş korkaklar için hiçbir şey ifade etmiyor.

Lafımız bu yüzden devşirmelere, dönmelere, Masonlara, kutsal kitabına yüz çevirenlere ve bir asır önce evimizi işgale gelmiş sömürgecilerin günümüzdeki hayranlarına değil. Çağrımız, Anadolu’yu bu millete vatan yapmış ve bin yıldır mazlumlara Allah için kucak açmış alperenlerin müşfik torunlarınadır: Bize cihadçı diyenlere karşı vatanımız uğruna cihad edeceğiz.

Sıcak denize hâkim olacağını zanneden soğukkanlı katiller Mehmetçiğin hesabını verene dek, kurdun dişindeki kan izi silinmeyecek.

İdlib’de yaklaşan felakete karşı son bir yıldır önlemleri artıran Türk ordusu, Rusya ve Esed’in şubat başından bu yana saldırıları yoğunlaştırmasıyla birlikte bölgeye şimdiye dek görülmemiş ölçekte intikal gerçekleştirdi.
İdlib’de yaklaşan felakete karşı son bir yıldır önlemleri artıran Türk ordusu, Rusya ve Esed’in şubat başından bu yana saldırıları yoğunlaştırmasıyla birlikte bölgeye şimdiye dek görülmemiş ölçekte intikal gerçekleştirdi.

Ölülere bile zulüm yapan insan İran'ın mezhepçi çeteleri

‘Anlaşma’ kavramı, verdiği sözde duranlar, imzasına sadık kalanlar için geçerlidir. Henüz 1,5 yıl önce Soçi’de Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yeni İdlib haritasını sunup altına imzasını koyan Putin, aradan geçen sürede İdlib’in yarısını bombalarla dümdüz etti. Suriye iç savaşı boyunca katliamdan kaçarak ‘son kale’ İdlib’e sığınmış milyonlarca kişi, bir kez daha göç yollarına düşüp Türkiye sınırına geldi.

Hatay’daki hudut hattını çadırdan görünmez hale getiren insan seli ne Avrupa’nın ne de ABD’nin umurunda oldu.

Rus saldırıları nedeniyle bölgeye 2 milyon kişi yığılırken dünyanın en azılı çocuk katili Putin, Soçi anlaşması yokmuş gibi davranıp Türk ordusunun İdlib’deki üslerden çekilmesini istedi; ‘rejimin egemenliği ve Suriye toprak bütünlüğü’ kılıfı altında insanları daha rahat öldürebilmek için... Bu esnada Esed’in Şebbiha güruhuyla İran’ın mezhepçi çeteleri, girdikleri yerleşim yerlerinde ilk olarak mezarlığa gidiyor ve ‘muhaliflerin’ kafatasını toprak altından çıkarıp kemikle âlem yapıyordu.

İdlib'de Türk Silahlı Kuvvetleri'nin, 10’a yakın gözlem noktası var...
İdlib'de Türk Silahlı Kuvvetleri'nin, 10’a yakın gözlem noktası var...

Üs sayısı 12'den 60'a çıktı

Şunu net olarak ortaya koymak gerekiyor: Karşımızda hiçbir ahlâkî değeri bulunmayan kâtiller sürüsü var ve bu câniler, yıllardır Türkiye’yi mülteci baskısıyla sıkıştırmak isteyen Batılı ülkelerin ikiyüzlülüğünden cesaret buluyor.

İdlib’de yaklaşan felakete karşı son bir yıldır önlemleri artıran Türk ordusu, Rusya ve Esed’in şubat başından bu yana saldırıları yoğunlaştırmasıyla birlikte bölgeye şimdiye dek görülmemiş ölçekte intikal gerçekleştirdi. 10 bini aşkın Mehmetçik ve 4 bine varan savaş aracıyla İdlib’deki irili-ufaklı üs sayısını 12’den 60’a çıkaran Türk Silahlı Kuvvetleri, 10’a yakın gözlem noktası kuşatma altında kalmasına rağmen Rusya-İran-Esed vahşetine sahadaki fizikî varlığıyla engel olmaya çalıştı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yıllardır ilmek ilmek örüp ayakta tutmaya çalıştığı Astana süreci de, Soçi mutabakat masası da son saldırıyla birlikte darmadağın oldu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yıllardır ilmek ilmek örüp ayakta tutmaya çalıştığı Astana süreci de, Soçi mutabakat masası da son saldırıyla birlikte darmadağın oldu.

Astana ve Soçi dağıldı

Bu esnada müzakere masasına ‘silahıyla oturmayı’ alışkanlık haline getirmiş Ruslar, Ankara’nın kurmaya çalıştığı diplomatik temasları ‘zayıflık’ olarak algılamış olmalı ki, İdlib’de Mehmetçiğe yönelik peşpeşe saldırıların sonuncusu 27 Şubat’ı 28 Şubat’a bağlayan gece, Regaib Kandili’nde meydana geldi.

(Pilotun Rus askeri olduğu henüz teyit edilmemiş olsa da) Lazkiye’deki Hmeymim Üssü’nden kalkan bir Rus uçağı, askerlerimizin üzerine füze yağdırıp şu saate kadar gelen bilgiye göre 33 Mehmetçiği şehit etti, 36 yiğidimizi de yaraladı. Daha fazla mazlumun katledilmemesi için Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yıllardır ilmek ilmek örüp ayakta tutmaya çalıştığı Astana süreci de, Soçi mutabakat masası da son saldırıyla birlikte darmadağın oldu.

Sözün bittiği yerde namlular öfke kustu

Rejim ve İran’a bağlı binlerce milis öldürüldü. Tanklar, roket rampaları, konvoylar bir bir imha edildi. Lakin, askerimizin kanını akıtan asıl figürün hesap vermesi gerekiyor: İsrail’in Moskova’daki adamı, Hmeymim’deki tüm varlığıyla birlikte Akdeniz’e gömülmedikçe bu milletin yüreği soğumayacak. İdlib merkezli büyük kırılma küresel bir savaşa yol açsa bile...