Şii hilali korona hilaline dönüştü İran Suriye’yi bu kez virüs ile vurdu

İran’daki ilk vakadan sadece birkaç gün sonra Umman, Bahreyn, Afganistan, Kuveyt ve Irak'tan ilk korona haberleri gelmeye başladı. Herkes virüsün İran’dan bulaştığını söylüyordu. Etrafta bunlar oluyorken İran ile kapıları ısrarla açık tutmaya devam eden Esed rejimi ülkede korona vakası bulunmadığını iddia ediyor, hatta Sağlık Bakanı Nizar Yazıcı insanların gözünün içine baka baka hükümetin konu hakkında doğru bilgilendirmeye devam edeceğini söylüyordu.
İran’daki ilk vakadan sadece birkaç gün sonra Umman, Bahreyn, Afganistan, Kuveyt ve Irak'tan ilk korona haberleri gelmeye başladı. Herkes virüsün İran’dan bulaştığını söylüyordu. Etrafta bunlar oluyorken İran ile kapıları ısrarla açık tutmaya devam eden Esed rejimi ülkede korona vakası bulunmadığını iddia ediyor, hatta Sağlık Bakanı Nizar Yazıcı insanların gözünün içine baka baka hükümetin konu hakkında doğru bilgilendirmeye devam edeceğini söylüyordu.

Esad rejimi için “Tahran’ın kötü bir kopyası” demiştik ya, bu her bakımdan böyle. Nitekim tıpkı Tahran rejimi gibi, Esad’in Sağlık Bakanı da ülkede görülen ilk korona vakasını 22 Mart’ta, yani bir ölüm sonrası duyurdu. Esad namına ülkeyi harabeye çeviren İranlı çetecilerin ülkeye salgını taşıması ayrı bir ironi olarak kayıtlara geçti. “Şii hilali” diyerek yola çıkan mezhepçi İran devletinin Ortadoğu’da bir “korona hilali”ne yol açması ise tam bir “kendi belasını bulma” numunesi.

Türkiye’de ilk koronavirüs vak’ası 11 Mart’ta görüldü. 17 Mart günü ilk ölüm gerçekleştiğinde toplam vaka sayısı 98’i bulmuştu. İran’da ise süreç tam tersine işledi. Önce ölümler oldu, daha sonra kamuoyuna açıklama yapıldı. Ülkede ilk korona vak’ası, 19 Şubat günü iki kişi ölünce duyuruldu. Peki, niçin?

Aslında felaket, deyim yerindeyse bağıra çağıra geldi. 2019 yılının Aralık ayında Çin’in Vuhan şehrinde korona vak’aları ilk kez kayıtlara geçtiğinde dünya ülkeleri Çin’e yapılan uçuşları iptal etme yoluna gitti. İranlı yetkililer ise bu durumu önemsemedi. Hatta öyle bir lakaytlık yaşandı ki evlere şenlik denecek türdendi. İran Bakanlar Kurulu 1 Şubat günü Çin’e yapılan bütün uçuşları yasaklamasına rağmen Mahan havayolu şirketi 5 Şubat’a dek uçuşların devam ettiğini duyurdu.

İran Rejimi Bir Yalan Makinesi

 Önce ölümler oldu, daha sonra kamuoyuna açıklama yapıldı.
Önce ölümler oldu, daha sonra kamuoyuna açıklama yapıldı.

Bakanlar Kurulu kararının halkın infialini dindirmek için göstermelik olduğu daha ertesi gün anlaşıldı. Çin Tahran Büyükelçisi Chang Hua sosyal medya üzerinden Mahan şirketiyle görüştüğünü ve işbirliğinin sürmesini istediklerini alenen dile getirdi. Mesele İran meclisinde hararetli tartışmalara yol açtı. Bazı milletvekilleri, Mahan havayolu şirketi para kazansın diye halk sağlığının tehlikeye atıldığını ifade ederek durumu kıyasıya eleştirdi.

Korona tehlikesini umursamayan İran rejiminin ölüm vakalarıyla birlikte verdiği tepki de çok ilginçti. Büyük şef Ali Hamaney konuya ilişkin yaptığı ilk açıklamada

“Düşmanlar korona bahane edip ülkemize saldırmak için propaganda savaşı başlattılar” diyordu.

Sağlık Bakan Yardımcısı İreç Herirci ise İran devlet televizyonuna çıkıp kendinden geçmiş bir halde “İran’da bu yıl gripten sadece 108 kişi öldü. Oysa bu sayı ABD’de 28 milyonu buldu” hezeyanını savuruyordu.

Esad Kapıyı Açık Tuttu

İran’daki ilk vak’adan sadece birkaç gün sonra Umman, Bahreyn, Afganistan, Kuveyt ve Irak'tan ilk korona haberleri gelmeye başladı.
İran’daki ilk vak’adan sadece birkaç gün sonra Umman, Bahreyn, Afganistan, Kuveyt ve Irak'tan ilk korona haberleri gelmeye başladı.

İran’dan yağmur gibi ölüm haberleri gelmeye başlarken çevre ülkeleri bir telaştır aldı. Kaçınılmaz gerçek kapıya dayanmıştı. İran’daki ilk vak’adan sadece birkaç gün sonra Umman, Bahreyn, Afganistan, Kuveyt ve Irak'tan ilk korona haberleri gelmeye başladı. Yetkililer tarafından yapılan açıklamalar tek ağızdan çıkmış gibiydi. Herkes virüsün İran’dan bulaştığını söylüyordu.

Virüsü bize İran bulaştırdı

diyenler kervanında sadece bölge ülkeleri yoktu. Bazı Latin Amerika ülkeleri de aynı düşünceyi dillendiriyordu. Derken İran’a yapılan uçuşlar yasaklandı. Aynı sınırı paylaşan Irak, hudut kapılarını kapattığını ilan etti.

Etrafta bunlar oluyorken İran ile kapıları ısrarla açık tutmaya devam eden tuhaf bir yönetim dikkatleri üzerine çekiyordu. Esad rejimi inatla ülkede korona vakası bulunmadığını iddia ediyor hatta Sağlık Bakanı Nizar Yazıcı, insanların gözünün içine baka baka hükümetin doğru bilgilendirmeye devam edeceğini söylüyordu.

Tahran’ın Ucuz Kopyası

Korona salgınında Tahran rejiminin yalan makinesi nasıl işlediyse ucuz bir kopyası Suriye’de aynı işlevi görmeye başladı. 10 Mart günü Şam, Tartus, Lazkiye ve Humus'ta korona kaynaklı ölümler olduğu ve Kamışlı’da bazı vatandaşların maskeyle dolaştığı minvalindeki haberler medyaya sızarken Esad rejimi hâlâ yalan söylemekte diretiyordu. Fakat yine de durumun ciddiyeti nedeniyle bazı tedbirler almak zorunda kaldı. Tam bu sırada, 11 Mart günü Dünya Sağlık Teşkilatı’nın pandemi ilanı bu tedbirler için aranan bahaneyi sağlamış oldu.

  • Neydi bu tedbirler:
  • ● 13 Nisan’da yapılması düşünülen parlamento seçimleri 20 Mayıs’a ertelendi.
  • ● Ürdün ve Irak ile 1 ay, salgının yaşandığı ülkeler ile 2 ay süreyle dinî ve turistik seyahatler askıya alındı. (Salgının yaşandığı ülkeler ifadesi kullanılarak bilhassa İran küstürülmemiş oldu)
  • ● Kara ve hava sınır kapılarındaki denetimlere ek tedbir kararları alındı.
  • ● Bütün okul ve üniversiteler 3 hafta tatil edildi.
  • ● Tüm sosyal faaliyetler durduruldu.
  • ● Lokanta ve kafeler kapatıldı.
  • ● Devlet dairelerinin çalışma saatleri azaltıldı.
  • ● Seyyide Zeynep ve Seyyide Rukiye türbeleri 3 hafta için ziyarete kapatıldı.
  • ● Suriye Sağlık Bakanı, virüsle mücadele için Çin’den bir sağlık heyeti talep etti.

Yine Mahan Havayolları

Esad’in iktidarda kalma hırsı ülkeye çok pahalıya patladı ve dokuz yıldır taş üstünde taş bırakmayan uçaklar yüzlerce hastaneyi yerle bir ederek sağlık sistemini çökertti.
Esad’in iktidarda kalma hırsı ülkeye çok pahalıya patladı ve dokuz yıldır taş üstünde taş bırakmayan uçaklar yüzlerce hastaneyi yerle bir ederek sağlık sistemini çökertti.

İran’da Bakanlar Kurulu kararı ile Çin’e bütün uçuşlar yasaklandığı halde Mahan Havayolları nasıl uçmaya devam ettiyse Suriye’de de bir benzeri yaşandı. Alınan yasak kararının göstermelik olduğu 16 Mart günü Şam Havalimanı’na iniş yapan Mahan Havayolları’na ait uçak ile tescillendi. Peki, Mahan Havayolları İran’dan Suriye’ye ne taşıyordu? Uçağın koltuklarında Kudüs Gücü komutanlarını, kargo bölümünde ise envai çeşit silahı...

Mahan Havayolları, 2011 yılında ABD Hazine Bakanlığı tarafından hangi gerekçeyle teröre destek veren kurum olarak ilan edilmişti, bilin bakalım? Konuyla ilgili açıklamayı olduğu gibi verelim:

“ABD Hazine Bakanlığı, Mahan Havayolları Şirketi’nin Kudüs Gücü mensuplarına seyahat hizmeti sağladığını ve onları İran’dan Suriye’ye askeri gerekçelerle naklettiğini tespit etmiştir. Şirket aynı zamanda silah taşımacılığı yapmakta, Irak’a gizlice Kudüs Gücü ekiplerini sokmaya devam etmektedir.”

Bu arada İran’ın ikinci en büyük havayolu şirketi olan Mahan’ın sahibi, resmi kayıtlarda “kar amacı gütmeyen” bir hayır kurumu olarak gözüküyor. Merkezi Kirman şehrinde bulunan Mol-el-Muvahhidin Hayır İşleri Enstitüsü, tahmin edileceği gibi doğrudan İran Devrim Muhafızlarına ait bir kurum.

Ölüm Yoksa Duyuru Da Yok

Esad rejimi için “Tahran’ın kötü bir kopyası” demiştik ya, bu her bakımdan böyle. Nitekim tıpkı Tahran rejimi gibi, Esad’in Sağlık Bakanı da ülkede görülen ilk korona vakasını 22 Mart’ta, yani bir ölüm sonrası duyurdu.

Esad’in Sağlık Bakanı da ülkede görülen ilk korona vakasını 22 Mart’ta, yani bir ölüm sonrası duyurdu.
Esad’in Sağlık Bakanı da ülkede görülen ilk korona vakasını 22 Mart’ta, yani bir ölüm sonrası duyurdu.

Telekonferans yoluyla Güvenlik Konseyi'ni bilgilendiren BM İnsanî İşlerden Sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı Mark Lowcock ''Suriye'de şu anda 2'si ölümle sonuçlanan 10 korona vak’ası var. Ve bu sayı, buz dağının sadece görünen kısmı.'' dedi.

Evet, bahsi geçen 10 vak’a Suriye gerçeğini açıklamada son derece yetersiz. Esad’in iktidarda kalma hırsı ülkeye çok pahalıya patladı ve dokuz yıldır taş üstünde taş bırakmayan uçaklar yüzlerce hastaneyi yerle bir ederek sağlık sistemini çökertti.

Esad nâmına ülkeyi harabeye çeviren İranlı çetecilerin ülkeye salgını taşıması ayrı bir ironi olarak kayıtlara geçti. Şii hilali diyerek yola çıkan mezhepçi İran devletinin Ortadoğu’da bir korona hilaline yol açması ise tam bir “kendi belasını bulma” numunesi.

BAE Neyin Peşinde?

Suriye’de vaziyet bu minvaldeyken Bin Zayed’in sahnede belirmesi hiç hayra alamet değil. Beşşar Esad ile 27 Mart’ta bir görüşme yapan Veliaht Prens’in korona salgınıyla mücadele bahanesiyle Suriye’ye keseyi açması dikkatlerden kaçmadı. BAE Dış İlişkilerden Sorumlu Devlet Bakanı Enver Karkaş’a bakılırsa bu yardım dar siyasi hesapların ötesinde imiş ve de ülkesinin Arap dünyasına ilgisini gösteriyormuş.

Öncelikle şunu hatırlatalım. BAE, 2018 yılında Şam temsilciliğini yeniden açarak Esad hükümeti ile iletişimi tekrar başlatan ilk Körfez ülkesi. Türkiye ile Esad rejimi arasında ilişkiler gerginleştikçe BAE’nin Şam’a duyduğu ilginin arttığı bir gerçek. Bu minvalden bakıldığında korona bahanesiyle ilişkileri daha ileri boyutlara taşıma temayülü gözlerden kaçmıyor.

  • İlginç bir not... Türkiye karşıtı her oluşumu desteklemeye özen gösteren BAE yönetiminin Esad nâmına yeni bir hamlede bulunacağına dair rivayetler duyuluyor. Washington yönetimiyle arası iyi olan Bin Zayed’in ABD'nin Suriye rejimine uyguladığı yaptırımları azaltmaya çalışacağı, bu bağlamda önümüzdeki aylarda yürürlüğe girmesi beklenen ‘Sezar Suriye Sivil Koruma Yasası’nı erteletme girişiminde bulunacağı söyleniyor. Trump tarafından 2019 yılının son günlerinde onaylanan yasa, Esad ile işbirliği yapan bütün kişi ve kurumlara çeşitli yaptırımlar öngörüyor.