Şiir deyip geçmeyin

Kültür ve Turizm Bakanlığı, Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) ve Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı (TİKA) Başkanlığınca Trakya Üniversitesinin (TÜ) ev sahipliğinde gerçekleştirilen “Türkçenin Uluslararası 13. Şiir Şöleni” kapanış programıyla sona erdi.
Kültür ve Turizm Bakanlığı, Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) ve Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı (TİKA) Başkanlığınca Trakya Üniversitesinin (TÜ) ev sahipliğinde gerçekleştirilen “Türkçenin Uluslararası 13. Şiir Şöleni” kapanış programıyla sona erdi.

Bir şiir ne yapar demeyin, yeri gelir hepimizi birleştirir. Kalemin gücü hiçbir zaman tükenmez. Şiir bizi orada birleştirdi, kocaman bir aile olduk. Birbirimizi tanımıyorken tanıştık, konuşulan lehçelerin güzelliğinde kaybolduk.

Yazmak geleceğe not düşmektir, yazmak tanış olmaktır aynı zamanda, yeniden tanışmaktır. Yazmasam derdim içimde büyürdü, sesimi duyuramazdım, sınırların ardında kalırdım. Coğrafyam öksüz ve sessiz kalırdı. Eli kalem tutanın; yazı, şiir, deneme ve yahut edebiyatın herhangi bir alanında eser yayınlayan herkesin mutlaka bir derdi vardır ki yazıyordur. Derdi olanın da dergisi veya kitabı vardır. Dergin varsa derdin de vardır. Hele bugün ayrı coğrafyalarda yaşayanlar için yazmak vazgeçilmezdir. Elbette sorun çok. Hem ne zaman az oldu ki? Hepsi ne zaman tükenecek ki? Yine de kaleme sarılıp yazmak gerek.

Yazı ile uğraşanlar her nerede yaşarlarsa yaşasınlar birbirine akrabadır, birbirini anlarlar.

Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) tarafından 1992 yılından beri tutuşan meşalenin bu yılki durağı Edirne oldu. Bursa ve Konya’da ilk kez yapılan Türkçe'nin Uluslararası Şiir Şöleni 13 ile 16 Kasım tarihleri arasında Edirne, Gümülcine ve Kırcaali’de gerçekleşti. Sırasıyla on üçüncü kez yapılıyordu, Bursa, Almatı, Aşkabat, Girne, Strazburg, Akmescid, Üsküp, Bakü, Prizren, Bişkek, Kazan ve Türkistan’dan sonra yeniden Türkiye sınırları içinde topladı hepimizi.

Türkiye’den çok değerli şairler katıldı, Ali Ural, Ali Sali, Âdem Turan, Aykut Nasip Kelebek, Ahmet Aka, Ali Bal, Hayrettin Orhanoğlu, Halil İ.Özdemir, Hakan Şarkdemir, Hicabi Kırlangıç, İsmail Bingöl, İhsan Deniz, İdris Ekinci, Kamuran Tuna, Muhammed Enes Kala, Mehmet Kurtoğlu, Mehmet S.Uluçay, Mahmut Bıyıklı, Meryem Kılıç, Mustafa Uçurum, Muhammed Hüküm, Osman Özbahçe, Özgür Çoban, Selim Tunçbilek, Şafak Çelik, Şeref Akbaba gibi isimlerin yanı sıra D. Mehmed Doğan, Musa Kazım Arıcan, Rıdvan Canım, Fahri Tuna gibi işin organizasyonunda yer alıp bu güzel günleri yaşatan çok değerli yazarlar da mevcuttu. Türkiye’nin farklı şehirlerinden ve bölgelerinden gelmişlerdi.

Yurtdışından katılanlar ise, Azerbaycan, Gürcistan, İran, Irak, Avusturya, Almanya, Belçika, Hollanda, Bosna Hersek, Başkurdistan, Tataristan, Özbekistan, Kazakistan, Kırgızistan, Türkmenistan, Kosova, Gagavuz Yeri, Bulgaristan, Romanya, Kırım, Kuzey Kıbrıs, Uygur Bölgesi, Yunanistan ve Makedonya gibi farklı ülke ve coğrafyalardan gelmişlerdi.

Her şölen yapıldığı yörenin değerli bir şairine adanırdı, ancak bu yılki şölen Mimar Sinan’ın aziz hatırasına adanmıştı.
Mimar Sinan’ın eseri olan Selimiye Camii'nin içeriden görünümü...
Mimar Sinan’ın eseri olan Selimiye Camii'nin içeriden görünümü...

Bunun ne anlama geldiğini Mimar Sinan’ın eseri olan Selimiye Camisini gördükten sonra anladım. İlk kez Edirne’yi görmek bu vesileyle nasip oldu. Selimiye Camii beni resmen büyüledi, tüm kelimelerim karşısında kifayetsiz kaldı. Edirne’nin tam ortasına öyle bir şiir yazmış ki Koca Sinan, ne kafiyeler, ne de vezinler yetmiyor, herşey yanında sönük kalıyor.

‘Şiir öyle değil, böyle yazılır’ diye haykıran minareleri görünce anladım. ‘Edirne onsuz kalsaydı vatansız kalırdı’ diyen ruhumun sesini duyunca anladım. Ne kadar yerinde bir seçim, asil duruşu ile yıllara meydan okuyan o yapıyı görünce anladım.

Selimiye Camii’ni görmeyen Mimar Sinan için iki laf etmesin bundan böyle. Onu bu kadar geç gördüğüme esef ettim, açıkçası kendimden utandım. Edirne bir sınır kapısı bizim için, yani Balkanlar’da kalanlar için. Selam verdi, selamını alıp yolumuza devam ettik her daim.

Üsküp nedense İstanbul ile daha yakındır, buradan göç edenler hep İstanbul ya da Bursa’yı seçmiş. Akrabalar orada olunca hedef hep İstanbul oldu.

Şiir bizi orada birleştirdi, kocaman bir aile olduk. Birbirimizi tanımıyorken tanıştık, konuşulan lehçelerin güzelliğinde kaybolduk. Ardından yine sınırları geçtik. Gümülcine’ye gittik, oradaki gençlerin çalışmasını gördük. Dostlarımızı aradık, Fiyaka Dergisini çıkaranlar ile oturup çay içtik. Dertler hep aynı ama şunu gördüm. Bizler Üsküp’te sınıra daha uzak olsak da Türkçe konusunda onlardan daha şanslıyız. Tabelaların hepsi Yunancaydı, nüfusun %52’si Türk olmasına rağmen hem de. Ardından Kırcaali, Tuna boyları, Rodoplar ile Akıncıların ruhunu yaşadık.

Bir şiir ne yapar demeyin, yeri gelir hepimizi birleştirir. Kalemin gücü hiçbir zaman tükenmez. Teşekkürler Türkiye Yazarlar Birliği!... Teşekkürler bu organizasyona destek olan T.C Kültür ve Spor Bakanlığı, TİKA ve ev sahipliği yapan Trakya Üniversitesi.