Sisi’ye saraylar, bize zindanlar

Zindana tıkma oranındaki yükseklik başka bir gerçekliğe daha işaret ediyor.
Zindana tıkma oranındaki yükseklik başka bir gerçekliğe daha işaret ediyor.

Son yıllarda 19 yeni cezaevi inşa edildi. Bunların devlet hazinesine gelir getirme amaçlı yapıldığına dair rivayetler dolaşıyor. Zira Sisi’ye para lazım. Emrindeki o kadar saray ve köşk az parayla dönmüyor. Yani anlayacağınız, devlet arazilerini yabancı yatırımcılara peşkeş çekme işinden ekmek çıkaramayan Sisi mahkûm sayısını artırıp oradan gelecek rüşvetlere bel bağlamış durumda.

Mısır kendi vatandaşlarını zindana tıkma konusunda önde gelen ülkelerden biri. Bu konuda yapılmış araştırmalara göre şu anda yaklaşık 106 bin kişi Mısır zindanlarında çile tüketiyor. Yine de rakamın fazla iyimser olduğunu söylemekte fayda var. Zira gözden kaybolan, durduk yerde sırra kadem basmış pek çok insan söz konusu. Araştırmalar bilindiği gibi resmi rakamları baz olarak alıyor. Oysa denetleme noktalarında, askeri bölgelerde ve gizli tutulan emniyet binalarında sayısı bilinmeyen nice mahkûm mevcut. Bu sayıya kanundışı usullerle ‘tasfiye’ edilenleri de eklediğimizde 106 bin sayısı kim bilir kaçlara fırlamış olacak.

Bir de rakamların çok daha ötesine geçen bazı gerçekler bahis konusu. Dışarı çıktığı hâlde hala ‘içerde’ sayılabilecek bir yığın insan mevcut. Tutukluluk dönemi boyunca yaşadıklarından dolayı psikolojisi tamamen bozulan, ya topyekûn şiddete yönelen veya toplumla bütün alakasını kesen niceleri... Aile bağları altüst olmuş, içeri düşmenin sosyal muhitte sebep olduğu statü ve ekonomik kayıplara tahammül edemeyen, hayatları darmadağın bir kitle.

SİSİ’NİN İŞİNE GELİYOR

İnsanları içeri tıkmada pek mahir olan rejim, dışarı saldıklarının yüzleşmek zorunda kaldığı zehirli atmosferi hiç sorun etmiyor.

Elbette bu durum işine geliyor. Sertleşen, sertleşmek zorunda kalan bir muhalefete daha fazla şiddet üretebilmenin mazereti burada saklı çünkü.

Zindana tıkma oranındaki yükseklik başka bir gerçekliğe daha işaret ediyor. Ekonomiyi ayakta tutan orta sınıfın kanını bu şekilde emerek yardıma muhtaç kesimi daha da perişan eden bir anlayış söz konusu. Bu durum, aynı zamanda askerlerin, emniyet ve yargı mensuplarının daha fazla rüşvet alması anlamına geliyor. Mahkûm yakınlarının görüş istemesi, içerdeki mahkûmun daha iyi şartlarda barınması, yemek ve ilaç gibi ihtiyaçlarının görülmesi için fazladan masraf yapılması gerekiyor. Mahkeme sürecinin selametle işlemesi için de...

Şimdi diyeceksiniz ki mahkûm yakını elbette görüş isteyecek. Bu, onun en tabii hakkı. Yemek ve ilaç gibi ihtiyaçlar elbette karşılanacak. Bunlar da hak. Fakat Mısır’da işler böyle olmuyor. Yetki kimdeyse onun belirlediği tarifeye uymak zorundasınız. Size söylenen bedeli ödemezseniz görüş yapamazsınız, hapse düşmüş yakınınız da her türlü imkândan mahrum bırakılır.

EFENDİLER VE KÖLELER

Her ne kadar yetkili kişinin tarifesi esas alınsa da bütün bu rüşvet çarkı adeta kurumsal bir nitelik kazanmıştır. Sistem bir piramit gibi işler. Tepesinde en yetkili kişi, en altında ise mahkûmlar yer alır. Emniyetteki üst rütbeli biri için hapishane müdürüne geçen hafta 2 bin mahkûm göndermiş olmasının bir ehemmiyeti yoktur. Çünkü mahkûm zaten ehemmiyetsiz bir mahlûktur.

Emniyet ve askeri jargona göre ‘biz’ diye bir kavram mevcut. ‘Biz’ derken ‘efendiler’i yani ülkeyi yöneten silahlı güçleri nitelemiş olurlar. ‘Onlar’ diye başka bir kavram daha var. ‘Onlar’dan kasıt da halk, yani köleler topluluğu.

Nitekim geçmiş yıllarda Müsteşar Ahmed ez Zend bunu gayet veciz bir şekilde ifade etmekten kaçınmamıştır. Mısır emniyet ve silahlı kuvvetlerinin halka karşı davranış biçimi de bu durumu gayet açık bir şekilde özetlemektedir.

AV MEVSİMİ BAŞLADI

Nitekim şu sıralar av mevsimi başlamış durumda. İnsanların çantalarından cep telefonlarına, sosyal medya hesaplarına değin harıl harıl bütün mahremiyetleri Sisi rejiminin bekçileri tarafından didik didik ediliyor, yönetim aleyhine en küçük eleştirilere bile tahammül gösterilmiyor. Daha beteri, halkın içinde muhbirler kullanmak suretiyle attığınız her adım, aldığınız her nefes kontrol altında tutulmaya çalışılıyor. Muhbirlerin veya emniyet güçlerinin tasallutundan kurtulmanın yegâne yolu, para koparılması mümkün olmayacak kadar fakir ve miskin olmaktan geçiyor. O da yediğin hakareti ve tekmeyi sineye çekmek karşılığında elbette.

Son yıllarda 19 yeni cezaevi inşa edildi. Bunların devlet hazinesine gelir getirme amaçlı yapıldığına dair rivayetler dolaşıyor. Zira Sisi’ye para lazım. Emrindeki o kadar saray ve köşk az parayla dönmüyor. Yani anlayacağınız, devlet arazilerini yabancı yatırımcılara peşkeş çekme işinden ekmek çıkaramayan Sisi, mahkûm sayısını artırıp oradan gelecek rüşvetlere bel bağlamış durumda. Ne diyelim? Sisi’ye saraylar, bize zindanlar...